Kardeşlerle Hasbihal

ASHAB-I BEDR

Well-known member
Bismihi Subhanehu Ve İn Min Şeyin İlla Yusebbihu Bi Hamdihi..

[NOT]İKİNCİ MEKTUP

b123.gif
-1-

[O mezkûr ve malûm talebesinin hediyesine karşı cevaptan bir parçadır.]


SALİSEN: Bana bir hediye gönderdin; gayet ehemmiyetli bir kaidemi bozmak istersin. Ben demiyorum ki:

"Kardeşim ve biraderzadem olan Abdülmecid ve Abdurrahman'dan kabul etmediğim gibi senden de kabul etmem." Çünkü sen onlardan daha ileri ve ruhuma daha yakın olduğundan, herkesin hediyesi reddedilse, seninki bir defaya mahsus olmak üzere reddedilmez. Fakat bu münasebetle o kaidemin sırrını söyleyeceğim. Şöyle ki:​
[/NOT]

İkinci Mektupta bahsi geçen mezkur talebe Hulusi Yahyagil Ağabeydir.Bu mektup Hulusi Ağabeyin Ustada hediye vermesi üzerine yazılmıştır.

Ustad Hazretleri ise küçüklüğünden beri zekat dahi hediye kabul etmiyordu.Ve Bu hediyenin üzerine kardeşlerinden ve Hulusi Ağabeyi de kardeşi gibi gördüğünden hediyeleri kabul etmediğini girizgahta anlatıyor.

Hulusi Yahyagil Ağabeyi manen kendisine daha yakın gördüğünden bir defaya mahsus hediyesinin reddedilmesi gerektiğini çok güzel kendi dusturlarına uygun olarak açıklamaya başlıyor.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
[NOT]
Eski Said minnet almazdı. Minnetin altına girmektense ölümü tercih ederdi.

Çok zahmet ve meşakkat çektiği halde kaidesini bozmadı.

Eski Said'in, senin bu biçare kardeşine irsiyet kalan şu hasleti ise, tezehhüd ve sun'î bir istiğnâ değil, belki dört beş ciddî esbaba istinat eder.
[/NOT]
Eski Said yapılan iyiliklere karşı şükür ve sonradan başa kakmak gibi nedenleri izale etmek için hediye almazdı.

Burada dikkat etmemiz gereken husus Said Nursi'nin bu davranışının nedeni gururdan değil bilakis kendisine duyulan sevgi ve muhabbetin hediyeler ile bağlantı kurmasına engel olmak.Bunun yerine ölümü tercih edeceğini kati dille ifade etmiş.

Ustad Hazretleri bu hediyelerin kabulunde suni bir dindarlık ve af dilemek manasına gelmediğini kabul etmeyişinin ise ciddi manada birkaç sebebe dair inatlaşması ile süreceğinden duyduğu endişesi ile set çekmiştir.Bir nevi bu yolu kapatmıştır.

Çünkü taviz tavizi getirecekti.Ve tavizlerin ardından bulunduğu ve taşıdığı konum onun davasına zarar verecek düşüncesindeydi.
 

Denis

Well-known member


Burada dikkat etmemiz gereken husus Said Nursi'nin bu davranışının nedeni gururdan değil bilakis kendisine duyulan sevgi ve muhabbetin hediyeler ile bağlantı kurmasına engel olmak.

Bunun yerine ölümü tercih edeceğini kati dille ifade etmiş.


Ustad Hazretleri bu hediyelerin kabulunde suni bir dindarlık ve af dilemek manasına gelmediğini kabul etmeyişinin ise ciddi manada birkaç sebebe dair inatlaşması ile süreceğinden duyduğu endişesi ile set çekmiştir.Bir nevi bu yolu kapatmıştır.

Çünkü taviz tavizi getirecekti.Ve tavizlerin ardından bulunduğu ve taşıdığı konum onun davasına zarar verecek düşüncesindeydi.






Burayı, bu altını çizdiğim yeri buşekilde hiç düşünmemiştim..

Allah (c.c.) Razı olsun kardeşim..


 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
[NOT]
Birincisi: Ehl-i dalâlet, ehl-i ilmi, ilmi vasıta-i cer etmekle itham ediyorlar, "İlmi ve dini kendilerine medar-ı maişet yapıyorlar" deyip insafsızcasına onlara hücum ediyorlar. Bunları fiilen tekzip lâzımdır.​
[/NOT]

Birincisi;İlmi bilgilerinin ehl-i dalalet yani Hak Yolundan ayrı olanlar tarafından

"ilmini kendine cezb etmek için kullanıyor"

suçlamalarla hücum ederek saldıracaklar ve hırpalayacaklardı.

Bunun için Ustad aynen fiili olarak cevabını verdiği gibi yaşıyor ve bu suçlamalara açık kapı bırakmıyor.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
[NOT]
İkincisi: Neşr-i hak için enbiyaya ittibâ etmekle mükellefiz. Kur'ân-ı Hakîmde, hakkı neşredenler
b124.gif
-2- diyerek insanlardan istiğnâ göstermişler. Sûre-i Yâsin'de
b125.gif
-l-cümlesi, meselemiz hakkında çok mânidardır.

2- "Benim mükâfâtımı vermek ancak Allah'a aittir." Yunus Sûresi: 72; Hûd Sûresi: 29.
3- Doğru yolda olan ve sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere tâbi olun." Yâsin Sûresi: 21.
[/NOT]
İkincisi;Hakk'ın ortaya çıkmasında enbiyaya tabi olmakla mükellefiz diyerek sorumluluğunun büyüklüğünü dile getiriyor.

Ustad Yunus Süresindeki ayete nazar ederek mükafatının ancak Allah tarafından verileceğini ve Yasin süresindeki ayet ile de doğru yolda olanlara dahil olmanın ücret talep etmediklerini yine Allah'a aitliğini ifade etmiş.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
[NOT]
Üçüncüsü: Birinci Sözde beyan edildiği gibi, Allah namına vermek, Allah namına almak lâzımdır.

Halbuki, ekseriya ya veren gafildir; kendi namına verir, zımnî bir minnet eder.

Ya alan gafildir; Mün'im-i Hakikîye ait şükrü, senâyı zâhirî esbaba verir, hata eder.
[/NOT]

Üçüncüsü; Birinci Söz Besmele bahsinde Allah ismiyle kainatta bütün kapıların açıldığını anlatır Ustad Hazretleri..

Bismillahirrahmanirrahim ile tüm kapılar aralanır ki; nazenin bir dal ile taşı parçalayıp yeşerir,filizlenmesi misalinde olduğu gibi..

Bu sebeple Allah namına vermek ve almak lazımdır diyerek küçük büyük bütün işlerin ardında Onun Kudret elini gördüğünden başında da O'na tam teslimiyet vardır.

Gelen hediye ile sevinen bizler gelene sükredip minnet duyacağımıza getiren el olarak görüp asıl Mülk Sahibini tefekkür ile şükrü eda etmemiz gerekir.

Bunun haricinde ya alan ya da veren el gafildir.Az da olsa minnet duyar.Hakiki Sahibine şükür edeceğine sebebe bağlanır yani esbaba ve hata ederek gafilliğinde zelil olur.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
[NOT]
Dördüncüsü: Tevekkül, kanaat ve iktisat öyle bir hazine ve bir servettir ki, hiçbir şeyle değişilmez. İnsanlardan ahz-ı mal edip o tükenmez hazine ve defineleri kapatmak istemem.

Rezzâk-ı Zülcelâle yüz binler şükrediyorum ki, küçüklüğümden beri beni minnet ve zillet altına girmeye mecbur etmemiş.

Onun keremine istinaden, bakiye-i ömrümü de o kaideyle geçirmesini rahmetinden niyaz ediyorum.​
[/NOT]

Dördüncüsü; Vazifeyi yaptıktan sonra bütün işler Allah'a bırakılmalı yani O'nun Rızasına..Bu tevekküldür.Tevekkül ile kanaat ederek yaşayan bir zat olduğundan hayatı hep iktisat sınırlarına bağlı olarak kalmıştır.

Bu şekilde iktisat ederek yaşamanın hiçbirşeye değişilmeyeceğini insanlardan alacağı hazine dahi olsa onun lezzetine eşdeğer olamayacağını belirtmiştir.

Çünkü burda hem Rıza var yani tevekkül hem kanaat var yani sabırla sebatla idare ve bundan aldığı lezzet..

Bu kaidelerin gerekçelerine dayanarak baki ömrüne sermaye oluşturuyor rahmetiyle de Allah'a niyazda bulunuyor.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
[NOT]
Beşincisi: Bir-iki senedir çok emareler ve tecrübelerle kat'î kanaatım oldu ki; halkların malını, hususan zenginlerin ve memurların hediyelerini almağa me'zun değilim. Bazıları bana dokunuyor.. belki dokunduruluyor, yedirilmiyor.

Bazan bana zararlı bir surete çevriliyor. Demek gayrın malını almamağa manen bir emirdir ve almaktan bir nehiydir. Hem bende bir tevahhuş var; herkesi, her vakit kabul edemiyorum.

Halkın hediyesini kabul etmek, onların hatırını sayıp istemediğim vakitte onları kabul etmek lâzım geliyor.. o da hoşuma gitmiyor.

Hem tasannu' ve temelluktan beni kurtaran bir parça kuru ekmek yemek ve yüz yamalı bir libas giymek, bana daha hoş geliyor. Gayrın en a'lâ baklavasını yemek, en murassa' libasını giymek ve onların hatırını saymağa mecbur olmak, bana nâhoş geliyor​


[/NOT]

Beşincisi;Ustad Cenab-ı Hakk'tan başkasına istiğna etmek istemiyor şimdiye dek anladıklarımızdan bunu çıkaracak olursak..

Yaşadığı bazı hadiselerden dolayı görmüş olduğu alametlere dayanarak,zenginlerin hususen de memurların hediyelerini almaya izinli olmadığını keşfetmiş.

Ücretini ödemeden hiçbir şeyi kabul etmezmiş Ustad..Aksi takdirde ona bedenen dokunduğunu ve zarar verdiğini de bir nişane sayıyor.

Bunun yerine kırk yamalı libas giyip halkın minnetine girmektense yukarıda bahs edilen lezzetin keyfini sürmeyi tercih ediyor.
 

ASHAB-I BEDR

Well-known member
[NOT]
Altıncısı: Ve istiğnâ sebebinin en mühimi, mezhebimizce en muteber olan İbn-i Hâcer diyor ki:

"Salâhat niyetiyle sana verilen bir şey sâlih olmazsan kabul etmek haramdır."

İşte, şu zamanın insanları, hırs ve tama' yüzünden, küçük bir hediyesini pek pahalı satıyorlar. Benim gibi günahkâr bir biçareyi, sâlih veya velî tasavvur ederek, sonra bir ekmek veriyorlar. Eğer -hâşâ- ben kendimi sâlih bilsem, o alâmet-i gururdur, salâhatin ademine delildir.

Eğer kendimi sâlih bilmezsem, o malı kabul etmek caiz değildir. Hem âhirete müteveccih a'mâle mukabil sadaka ve hediyeyi almak, âhiretin bâki meyvelerini dünyada fâni bir surette yemek demektir.

b126.gif


Said Nursî



1- Baki olan yalnız Allah'tır.​
[/NOT]

İbn-i Hacer Şafi Mezhebinin en büyük müctehid imamlarındandır.

Birisi bu kişi salih insandır diye hediye veriyor ve alan kişi salih değilse almasının haram olduğunu söylüyor ibn-i Hacer..Ustad da buna dayanarak kendi mesleğinde birer dustur edinerek kabul etmiyor.


Subhaneke la ilmelena illa ma allemtena, inneke entel alimül hakim,

ve ahiri davaühüm enil hamdü lillahi rabbil alemin

el-fatiha maaselavat
 
Son düzenleme:
Üst