Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Sorularla İslamiyet
İmanın altı rüknünden çıkan...
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 40757" data-attributes="member: 1"><p style="text-align: center">İmanın altı rüknünden çıkan öyle bir vahdanî hakikattır ki, tefrik kabul etmez. Ve öyle bir </p> <p style="text-align: center">küllîdir ki, tecezzi kaldırmaz. Ve öyle bir külldür ki kabil-i inkısam olmazlar </p> <p style="text-align: center">man kelimesi, imanın altı rüknünün tamamına inanma mânâsı tasır. Bu rükünlerin hepsine </p> <p style="text-align: center">inanılması halinde ‘iman’ tahakkuk eder. Bu iman, ‘tefrik kabul etmez.’ Yani bir tek iman </p> <p style="text-align: center">rüknüne bile iman edilmese o inanca “iman” denmez; batıl bir inanç denilir. O halde, iman “bir </p> <p style="text-align: center">vahdanî hakikattir.” </p> <p style="text-align: center">nsan, beden ve ruhtan meydana geliyor. Beden birçok organlardan tesekkül etmiş bir ‘kül’dür. </p> <p style="text-align: center">Bu ‘kül’ bazen parçalara ayrılır. Bir kaza sonunda kolunu yahut ayagını kaybeden insan, yine insandır. </p> <p style="text-align: center">Ama ruh öyle degildir. Ruhtaki hisleri, duyguları ondan ayırmak mümkün olmaz. </p> <p style="text-align: center">Meselâ, görme sıfatına sahip olmayan bir ruh düsünemezsiniz. Hayat, irade, isitme, görme gibi </p> <p style="text-align: center">sıfatlar da her insanın ruhunda vardır. Bedendeki bazı arızalarla bu sıfatların dış dünya ile </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">ilgileri kesilebilir ve bir iş göremez hale gelebilirler; gözü olmayanın görmemesi, kulagı arızalı olanın </p> <p style="text-align: center">isitmemesi gibi. Ancak, bu hal o sıfatların yok olması mânâsına gelmez. Nitekim, rüya âleminde </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">o sagır insan da isitir, o kör adam da görür. Hem de uyanıkken sadece karsısındaki arkadaslarını </p> <p style="text-align: center">gören insan, uykuya daldıgında yüz sene önce yasamış dedesini görebilir ve onunla sohbet </p> <p style="text-align: center">edebilir. </p> <p style="text-align: center">Nur Küllîyatında iman için “nur” tabiri kullanılır. </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><strong>“man hem nurdur, hem kuvvettir.” (Sözler) </strong></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Nurun bölünmezligi, ruhun bölünmezliginden daha ileri seviyededir. Meselâ, sevaplar nurdurlar. </p> <p style="text-align: center">Okudugumuz otuz hatmi otuz sevdiginize bagısladıgımızda, her birine bir cüz düsecegi gibi </p> <p style="text-align: center">yanlış bir fikre kapılmayız. Biliriz ki, nur bölünmez ve bu otuz hatimden hasıl olan tüm sevap, </p> <p style="text-align: center">hiç bölünmeden, her sevdigim zata aynen ulasacaktır. </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Bilindigi gibi, kül bölünür ama küllî bölünmez. Kül, bütün demektir, onun parçalara ayrılması </p> <p style="text-align: center">mümkündür. Bir evin bölmeleri bir küllün cüzleridir. Gerektiginde bu bölmelerden birini evden </p> <p style="text-align: center">ayırabilirsiniz. Mesela dört odalı evinizi üç odalı hale getirebilirsiniz. Ama, bazen, öyle </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><strong>“kül” </strong></p> <p style="text-align: center">olur ki, onu parçaladıgınızda küllün tamamı ortadan kaybolabilir. Bir atomdaki elektronların bir </p> <p style="text-align: center">kısmını baska bir yere tasısanız artık o atomdan söz edilemez, ortaya bir baska atom çıkmış </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">olur. </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Bir kelime de öyle degil mi? Kelime, harflerden tesekkül etmiş bir küldür. Ama ondan bazı </p> <p style="text-align: center">harfleri çıkardıgınızda önceki kelimeden eser kalmaz; bir baska kelime ortaya çıkar. </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">ste Bediüzzaman Hazretleri imanın böyle bir kül oldugunu nazara veriyor. man rükünlerinden </p> <p style="text-align: center">birisine inanmayan bir insanın bu inancı, Kur’anî mânâda bir iman degildir. </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Küllîye gelince, o zaten bölünmez. Çünkü ‘küllî’, “tesahhusattan mücerret bir mahiyet”tir. </p> <p style="text-align: center">Mücerretler ise bölünmezler; bölünen ancak müsahhastır. Mesela, yıldız dedigimiz zaman, </p> <p style="text-align: center">gökyüzündeki bütün yıldızların cins ismini söylemiş oluruz. Bu isim, tesahhusattan mücerrettir. </p> <p style="text-align: center">Yani, yıldız demekle belli bir gök cismini kast etmiş olmayız. Bir tek gök cismine yıldız </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">denildigi </p> <p style="text-align: center">gibi, bütün yıldızlara da aynı isim verilir. Yani bu ikincisinde yıldız mânâsı, parçalara </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">bölünerek </p> <p style="text-align: center">küçülmüs, kuvvetsiz kalmış degildir. </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Üstad hazretleri, imanın da bir küllî gibi bölünemeyecegini ifade ediyor. </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Burada akla bir soru gelebilir: Aynı durum, slâm’ın sartları için de geçerli degil midir? Bir </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">insan </p> <p style="text-align: center">slâm’ın bazı sartlarını yerine getirse de bazılarını getirmese, slâm dininden çıkar mı? </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">slâm’ın beş rüknüne de iman etmek sarttır. Ama bu imanın amel âlemine aksetmesinde, bazı</p> <p style="text-align: center">müminler ihmalkâr davranabiliyorlar. Meselâ, namaz kılmayan bir mümin, namazı tasdik ettigi</p> <p style="text-align: center">ve o farzı yeri getirmemekle hata yaptıgını bildigi sürece iman dairesinden çıkmaz. Çünkü,</p> <p style="text-align: center">burada terk edilen, iman degil ameldir. Amelin terki ise mümini günahkâr yapar, fasık yapar, ama</p> <p style="text-align: center">kâfir etmez.</p> <p style="text-align: center">Ehl-i sünnet itikadı böyledir. </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center">Bediüzzaman Hazretleri, ‘kebair’ yani büyük günah islemenin insanı küfre götürmedigi </p> <p style="text-align: center">yolundaki ehl-i sünnet itikadını açıklarken söyle der: </p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"><strong>“Kebairi islemek, imansızlıktan gelmiyor, belki hiss ve hevesin ve vehmin </strong></p> <p style="text-align: center"><strong>galebesiyle akıl ve kalbin maglubiyetinden ileri gelir.” (Lem’alar) </strong></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"></p> <p style="text-align: center"></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 40757, member: 1"] [center]İmanın altı rüknünden çıkan öyle bir vahdanî hakikattır ki, tefrik kabul etmez. Ve öyle bir küllîdir ki, tecezzi kaldırmaz. Ve öyle bir külldür ki kabil-i inkısam olmazlar man kelimesi, imanın altı rüknünün tamamına inanma mânâsı tasır. Bu rükünlerin hepsine inanılması halinde ‘iman’ tahakkuk eder. Bu iman, ‘tefrik kabul etmez.’ Yani bir tek iman rüknüne bile iman edilmese o inanca “iman” denmez; batıl bir inanç denilir. O halde, iman “bir vahdanî hakikattir.” nsan, beden ve ruhtan meydana geliyor. Beden birçok organlardan tesekkül etmiş bir ‘kül’dür. Bu ‘kül’ bazen parçalara ayrılır. Bir kaza sonunda kolunu yahut ayagını kaybeden insan, yine insandır. Ama ruh öyle degildir. Ruhtaki hisleri, duyguları ondan ayırmak mümkün olmaz. Meselâ, görme sıfatına sahip olmayan bir ruh düsünemezsiniz. Hayat, irade, isitme, görme gibi sıfatlar da her insanın ruhunda vardır. Bedendeki bazı arızalarla bu sıfatların dış dünya ile ilgileri kesilebilir ve bir iş göremez hale gelebilirler; gözü olmayanın görmemesi, kulagı arızalı olanın isitmemesi gibi. Ancak, bu hal o sıfatların yok olması mânâsına gelmez. Nitekim, rüya âleminde o sagır insan da isitir, o kör adam da görür. Hem de uyanıkken sadece karsısındaki arkadaslarını gören insan, uykuya daldıgında yüz sene önce yasamış dedesini görebilir ve onunla sohbet edebilir. Nur Küllîyatında iman için “nur” tabiri kullanılır. [b]“man hem nurdur, hem kuvvettir.” (Sözler) [/b] Nurun bölünmezligi, ruhun bölünmezliginden daha ileri seviyededir. Meselâ, sevaplar nurdurlar. Okudugumuz otuz hatmi otuz sevdiginize bagısladıgımızda, her birine bir cüz düsecegi gibi yanlış bir fikre kapılmayız. Biliriz ki, nur bölünmez ve bu otuz hatimden hasıl olan tüm sevap, hiç bölünmeden, her sevdigim zata aynen ulasacaktır. Bilindigi gibi, kül bölünür ama küllî bölünmez. Kül, bütün demektir, onun parçalara ayrılması mümkündür. Bir evin bölmeleri bir küllün cüzleridir. Gerektiginde bu bölmelerden birini evden ayırabilirsiniz. Mesela dört odalı evinizi üç odalı hale getirebilirsiniz. Ama, bazen, öyle [b]“kül” [/b] olur ki, onu parçaladıgınızda küllün tamamı ortadan kaybolabilir. Bir atomdaki elektronların bir kısmını baska bir yere tasısanız artık o atomdan söz edilemez, ortaya bir baska atom çıkmış olur. Bir kelime de öyle degil mi? Kelime, harflerden tesekkül etmiş bir küldür. Ama ondan bazı harfleri çıkardıgınızda önceki kelimeden eser kalmaz; bir baska kelime ortaya çıkar. ste Bediüzzaman Hazretleri imanın böyle bir kül oldugunu nazara veriyor. man rükünlerinden birisine inanmayan bir insanın bu inancı, Kur’anî mânâda bir iman degildir. Küllîye gelince, o zaten bölünmez. Çünkü ‘küllî’, “tesahhusattan mücerret bir mahiyet”tir. Mücerretler ise bölünmezler; bölünen ancak müsahhastır. Mesela, yıldız dedigimiz zaman, gökyüzündeki bütün yıldızların cins ismini söylemiş oluruz. Bu isim, tesahhusattan mücerrettir. Yani, yıldız demekle belli bir gök cismini kast etmiş olmayız. Bir tek gök cismine yıldız denildigi gibi, bütün yıldızlara da aynı isim verilir. Yani bu ikincisinde yıldız mânâsı, parçalara bölünerek küçülmüs, kuvvetsiz kalmış degildir. Üstad hazretleri, imanın da bir küllî gibi bölünemeyecegini ifade ediyor. Burada akla bir soru gelebilir: Aynı durum, slâm’ın sartları için de geçerli degil midir? Bir insan slâm’ın bazı sartlarını yerine getirse de bazılarını getirmese, slâm dininden çıkar mı? slâm’ın beş rüknüne de iman etmek sarttır. Ama bu imanın amel âlemine aksetmesinde, bazı müminler ihmalkâr davranabiliyorlar. Meselâ, namaz kılmayan bir mümin, namazı tasdik ettigi ve o farzı yeri getirmemekle hata yaptıgını bildigi sürece iman dairesinden çıkmaz. Çünkü, burada terk edilen, iman degil ameldir. Amelin terki ise mümini günahkâr yapar, fasık yapar, ama kâfir etmez. Ehl-i sünnet itikadı böyledir. Bediüzzaman Hazretleri, ‘kebair’ yani büyük günah islemenin insanı küfre götürmedigi yolundaki ehl-i sünnet itikadını açıklarken söyle der: [b]“Kebairi islemek, imansızlıktan gelmiyor, belki hiss ve hevesin ve vehmin galebesiyle akıl ve kalbin maglubiyetinden ileri gelir.” (Lem’alar) [/b] [/center] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Sorularla İslamiyet
İmanın altı rüknünden çıkan...
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst