Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
İmandaki saadet hakkında
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ahmet.1" data-source="post: 520744" data-attributes="member: 1040028"><p><strong><span style="font-family: 'Arial'">İşarat-ül İ'caz'dan</span></strong></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Ey arkadaş! Bütün lezzetler imanda olduğu gibi, bütün elemler de dalalettedir. Bunun izahı ise:</strong></span></span></em></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Elem: Acı, dert, kaygı.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Dalalet: Sapıtma, doğru yoldan ayrılma, iman ve islâm yolundan sapmak.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bir şahıs, kudret-i ezeliye tarafından, adem zulümatından şu korkunç dünya sahrasına atılırken gözünü açar, bakar. Bir lütuf beklediği zaman, birdenbire düşmanlar gibi hastalıklar, elemler, belalar hücum etmeye başlarlar. Bir meded, bir yardım için müsterhimane tabiata ve anasıra baktığı vakit, kasavet-i kalble, merhametsizlikle karşılaşır. Ecram-ı semaviyeden istimdad etmek üzere başını havaya kaldırır. O ecram, atom bombaları gibi dehşetli ve heybetli halleriyle gözüne görünür. Hemen gözünü yumar, başını eğer, düşünmeye başlar. Bakar ki, hayatî hacetleri bağırıp çağırmaya başlarlar. Bütün bütün tevahhuş ederek hemen kulaklarını tıkar, vicdanına iltica eder; bakar ki: Vicdanı, binler âmâl (emeller) ve emanî ile dolu gürültülerinden cinnet getirecek bir hale gelir. </span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kudret-i ezeliye: Allah'ın(cc) başlangıcı olmayan sonsuz gücü.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Adem: Yokluk, hiçlik.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Zulümat: Zulmetler, karanlıklar. </span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Medet: Yardım, imdat.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Müsterhimane: Merhamet dilercesine, yalvarırcasına.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Anasır: Unsurlar, elementler.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kasavet-i kalb: Kalp katılığı.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Ecram-ı semaviye: Gökyüzündeki yıldızlar, gezegenler vs.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İstimdad: Yardım isteme.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Ecram: Cirimler, yıldızlar.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hayatî: Hayata ait, hayatla ilgili.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hacet: İhtiyaç.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tevahhuş: Korkmak, ürkmek, kaçmak.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İltica: Sığınma.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Âmâl: İstekler, emeller.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Emanî: Yardım dileme.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Cinnet: Delilik.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Acaba hiçbir cihetten hiçbir teselli çaresini bulamayan o zavallı şahıs, mebde ile meadi, Sâni' ile haşri itikad etmezse, onun o vaziyetinden Cehennem daha serin olmaz mı?</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Cihet: Yön, taraf.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mebde: Başlangıç, baş taraf.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Mead: Ahiret, öbür dünya, dönülüp gidilecek yer.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Sâni': Sanatkar yaratıcı.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Haşr: Yeniden diriliş.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İtikad: İnanmak, inanç, gönülden iman.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Evet o bîçare havf ve heybetten, acz ve ra'şetten, vahşet ve gönül darlığından, yetimlikle me'yusiyetten mürekkeb bir vaziyet içinde olup kudretine bakar, kudreti âciz ve nâkıs.. hacetlerine bakar, def'edilecek bir durumda değildir. Çağırıp yardım istese, yardımına gelen yok. Herşeyi düşman, herşeyi garib görür. Dünyaya geldiğine bin defa nedamet eder, lanet okur.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Bîçare: Çaresiz.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Havf: Korku.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Acz: Güçüzlük, kuvvetsizlik.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Ra'şet: Titreme, titreiş.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Me'yusiyet: Ümitsizlik.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kudret: Güç.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Nâkıs: Noksan, eksik.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hacet: İhtiyaç.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Nedamet: Pişmanlık.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Fakat o şahsın sırat-ı müstakime girmekle kalbi ve ruhu nur-u imanla ışıklanırsa, o zulmetli evvelki vaziyeti nuranî bir halete inkılab eder. Şöyle ki:</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Sırat-ı müstakim: İstikametli olan yol, doğru olan yol, islâm ve iman yolu.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Nur-u iman: İman nuru, iman ışığı.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Zulmet: Karanlık.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Halet: Durum, hal.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İnkılab: Kökten değişiklik, başka hale geçme.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">O şahıs, hücum eden belaları, musibetleri gördüğü zaman, Cenab-ı Hakk'a istinad eder, müsterih olur. </span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İstinad: Dayanma.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Müsterih: Rahat bulan, rahatlayan, istirahat eden.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Yine o şahıs, ebede kadar uzanıp giden emellerini, istidadlarını düşündüğü zaman, saadet-i ebediyeyi tasavvur eder. O saadet-i ebediyenin mâ-ül hayatından bir yudum içer, kalbindeki emellerini teskin eder. </span></span></em></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Saadet-i ebediye: Bitmez ve tükenmez sonsuz mutluluk.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Tasavvur: Zihinde şekillendirme, tasarlama, düşünme, akılda canlandırma. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Mâ-ül hayat: Hayat suyu.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Yine o şahıs, başını kaldırıp semaya ve etrafa bakar; herşeyle ünsiyet peyda eder. Yine o şahıs, semadaki ecrama bakar; hareketlerinden dehşet değil, ünsiyet ve emniyet peyda eder.. ve onların o hareketlerini, ibret ve hayretle tefekkür eder.</span></span></em></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Ünsiyet: Tanışıklık, dostluk, yakınlık.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Peyda: Ortaya çıkma, olma, meydana çıkma, belirme.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #008000">Tefekkür: Düşünmek, düşünceyi hareketlendirmek, düşünceyi çalıştırmak.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Yine o şahıs, ecram-ı ulviye ile öyle bir kesb-i muarefe eder ki, hangi bir cirme bakarsa baksın, o cirmlerden: "Ey arkadaş! Bizden tevahhuş etme! Hareketlerimizden korkma! Hepimiz bir Hâlık'ın memurlarıyız" diye, me'nus ve emniyet verici sesleri kalben işitmeye başlar.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Ecram-ı ulviye: Gök cisimleri, yüksek yıldızlar.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kesb-i muarefe: Tanışıklık kazanma.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Tevahhuş: Korkmak, ürkmek, kaçmak.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Me'nus: Alışılmış, alışık.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Kalben: Yürekten, içten, gönülden.</span></span></p><p></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Hülâsa:</strong> O şahıs, evvelki vaziyetinde, vicdanındaki o dehşetli ve vahşetli ve korkunç âlâm-ı şedideden kurtulmak için teselliler ile hissini ibtal ve sarhoşlukla o halleri unutmak ister. İkinci haletinde ise, ruhunda yüksek lezzetleri ve saadetleri hisseder; kalbini ikaz, vicdanını tahrik edip ruhunu ihsas ettikçe, o saadetler ziyadeleşir ve ona manevî Cennetlerin kapıları açılır.</span></span></em></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Hülâsa: Özet.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Âlâm-ı şedide: Şiddetli elemler.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Halet: Durum, hal.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">İhsas: Hissettirme.</span></span></p><p><span style="color: #008000"><span style="font-family: 'Arial'">Ziyadeleşir: Çoğalır.</span></span></p><p><strong><em><p style="text-align: right"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 15px">Said Nursi</span></span></p><p></em></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ahmet.1, post: 520744, member: 1040028"] [B][FONT=Arial]İşarat-ül İ'caz'dan[/FONT][/B] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]Ey arkadaş! Bütün lezzetler imanda olduğu gibi, bütün elemler de dalalettedir. Bunun izahı ise:[/B][/SIZE][/FONT][/I] [FONT=Arial][COLOR="#008000"]Elem: Acı, dert, kaygı. Dalalet: Sapıtma, doğru yoldan ayrılma, iman ve islâm yolundan sapmak.[/COLOR][/FONT] [I][FONT=Arial][SIZE=3]Bir şahıs, kudret-i ezeliye tarafından, adem zulümatından şu korkunç dünya sahrasına atılırken gözünü açar, bakar. Bir lütuf beklediği zaman, birdenbire düşmanlar gibi hastalıklar, elemler, belalar hücum etmeye başlarlar. Bir meded, bir yardım için müsterhimane tabiata ve anasıra baktığı vakit, kasavet-i kalble, merhametsizlikle karşılaşır. Ecram-ı semaviyeden istimdad etmek üzere başını havaya kaldırır. O ecram, atom bombaları gibi dehşetli ve heybetli halleriyle gözüne görünür. Hemen gözünü yumar, başını eğer, düşünmeye başlar. Bakar ki, hayatî hacetleri bağırıp çağırmaya başlarlar. Bütün bütün tevahhuş ederek hemen kulaklarını tıkar, vicdanına iltica eder; bakar ki: Vicdanı, binler âmâl (emeller) ve emanî ile dolu gürültülerinden cinnet getirecek bir hale gelir. [/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Kudret-i ezeliye: Allah'ın(cc) başlangıcı olmayan sonsuz gücü. Adem: Yokluk, hiçlik. Zulümat: Zulmetler, karanlıklar. Medet: Yardım, imdat. Müsterhimane: Merhamet dilercesine, yalvarırcasına. Anasır: Unsurlar, elementler. Kasavet-i kalb: Kalp katılığı. Ecram-ı semaviye: Gökyüzündeki yıldızlar, gezegenler vs. İstimdad: Yardım isteme. Ecram: Cirimler, yıldızlar. Hayatî: Hayata ait, hayatla ilgili. Hacet: İhtiyaç. Tevahhuş: Korkmak, ürkmek, kaçmak. İltica: Sığınma. Âmâl: İstekler, emeller. Emanî: Yardım dileme. Cinnet: Delilik.[/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3]Acaba hiçbir cihetten hiçbir teselli çaresini bulamayan o zavallı şahıs, mebde ile meadi, Sâni' ile haşri itikad etmezse, onun o vaziyetinden Cehennem daha serin olmaz mı?[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Cihet: Yön, taraf. Mebde: Başlangıç, baş taraf. Mead: Ahiret, öbür dünya, dönülüp gidilecek yer. Sâni': Sanatkar yaratıcı. Haşr: Yeniden diriliş. İtikad: İnanmak, inanç, gönülden iman.[/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3]Evet o bîçare havf ve heybetten, acz ve ra'şetten, vahşet ve gönül darlığından, yetimlikle me'yusiyetten mürekkeb bir vaziyet içinde olup kudretine bakar, kudreti âciz ve nâkıs.. hacetlerine bakar, def'edilecek bir durumda değildir. Çağırıp yardım istese, yardımına gelen yok. Herşeyi düşman, herşeyi garib görür. Dünyaya geldiğine bin defa nedamet eder, lanet okur.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Bîçare: Çaresiz. Havf: Korku. Acz: Güçüzlük, kuvvetsizlik. Ra'şet: Titreme, titreiş. Me'yusiyet: Ümitsizlik. Kudret: Güç. Nâkıs: Noksan, eksik. Hacet: İhtiyaç. Nedamet: Pişmanlık.[/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3]Fakat o şahsın sırat-ı müstakime girmekle kalbi ve ruhu nur-u imanla ışıklanırsa, o zulmetli evvelki vaziyeti nuranî bir halete inkılab eder. Şöyle ki:[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Sırat-ı müstakim: İstikametli olan yol, doğru olan yol, islâm ve iman yolu. Nur-u iman: İman nuru, iman ışığı. Zulmet: Karanlık. Halet: Durum, hal. İnkılab: Kökten değişiklik, başka hale geçme.[/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3]O şahıs, hücum eden belaları, musibetleri gördüğü zaman, Cenab-ı Hakk'a istinad eder, müsterih olur. [/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]İstinad: Dayanma. Müsterih: Rahat bulan, rahatlayan, istirahat eden.[/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3]Yine o şahıs, ebede kadar uzanıp giden emellerini, istidadlarını düşündüğü zaman, saadet-i ebediyeyi tasavvur eder. O saadet-i ebediyenin mâ-ül hayatından bir yudum içer, kalbindeki emellerini teskin eder. [/SIZE][/FONT][/I] [FONT=Arial][COLOR="#008000"]Saadet-i ebediye: Bitmez ve tükenmez sonsuz mutluluk. Tasavvur: Zihinde şekillendirme, tasarlama, düşünme, akılda canlandırma. Mâ-ül hayat: Hayat suyu.[/COLOR][/FONT] [I][FONT=Arial][SIZE=3]Yine o şahıs, başını kaldırıp semaya ve etrafa bakar; herşeyle ünsiyet peyda eder. Yine o şahıs, semadaki ecrama bakar; hareketlerinden dehşet değil, ünsiyet ve emniyet peyda eder.. ve onların o hareketlerini, ibret ve hayretle tefekkür eder.[/SIZE][/FONT][/I] [FONT=Arial][COLOR="#008000"]Ünsiyet: Tanışıklık, dostluk, yakınlık. Peyda: Ortaya çıkma, olma, meydana çıkma, belirme. Tefekkür: Düşünmek, düşünceyi hareketlendirmek, düşünceyi çalıştırmak.[/COLOR][/FONT] [I][FONT=Arial][SIZE=3]Yine o şahıs, ecram-ı ulviye ile öyle bir kesb-i muarefe eder ki, hangi bir cirme bakarsa baksın, o cirmlerden: "Ey arkadaş! Bizden tevahhuş etme! Hareketlerimizden korkma! Hepimiz bir Hâlık'ın memurlarıyız" diye, me'nus ve emniyet verici sesleri kalben işitmeye başlar.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Ecram-ı ulviye: Gök cisimleri, yüksek yıldızlar. Kesb-i muarefe: Tanışıklık kazanma. Tevahhuş: Korkmak, ürkmek, kaçmak. Me'nus: Alışılmış, alışık. Kalben: Yürekten, içten, gönülden.[/FONT][/COLOR] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]Hülâsa:[/B] O şahıs, evvelki vaziyetinde, vicdanındaki o dehşetli ve vahşetli ve korkunç âlâm-ı şedideden kurtulmak için teselliler ile hissini ibtal ve sarhoşlukla o halleri unutmak ister. İkinci haletinde ise, ruhunda yüksek lezzetleri ve saadetleri hisseder; kalbini ikaz, vicdanını tahrik edip ruhunu ihsas ettikçe, o saadetler ziyadeleşir ve ona manevî Cennetlerin kapıları açılır.[/SIZE][/FONT][/I] [COLOR="#008000"][FONT=Arial]Hülâsa: Özet. Âlâm-ı şedide: Şiddetli elemler. Halet: Durum, hal. İhsas: Hissettirme. Ziyadeleşir: Çoğalır.[/FONT][/COLOR] [B][I][RIGHT][FONT=Arial][SIZE=4]Said Nursi[/SIZE][/FONT][/RIGHT][/I][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
İmandaki saadet hakkında
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst