Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Sorularla İslamiyet
Iman ve Islam
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="mihrimah" data-source="post: 83842" data-attributes="member: 656"><p style="text-align: center"><span style="color: red">Din Nedir?</span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Din, Allah tarafindan konulmus bir kanundur. Insanlara, yaratilis gayesini ve varolus hikmetini bildirir. Yüce Rablerine karsi ne sekilde ibâdette bulunacaklarini ögretir. Iyi ve faydali seyler yapmaya sevkeder, zararli islerden de alikoyar.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Din, insan aklinin kendi kendine sorup durdugu, "Ben kimim, nereden gelip, nereye gidiyorum?" suâllerinin tatmîn edici yegâne cevab kaynagidir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Din, imkânlarin tükendigi, ümidlerin söndügü yerde baslayan imkân yolu ve ümid isigi, ilâçlarin dindiremedigi acilarin ilâci, yikik gönüllerin siginagidir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Din; adâlet, iyilik, fedakârlik, dogruluk, fazilet gibi duygularin hayat menbai, insan vicdanindaki inanma ihtiyacinin tam karsiligidir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Insanlar, dinleri peygamberlerden ögrenmislerdir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Peygamberler, vahiy yoluyla Allah'dan aldiklari dinî hükümleri, aldiklari sekliyle insanlara bildirmislerdir. Bu bakimdan, dinlerin hakikî sahibi, Allah Teâlâ'dir. Peygamberler ise dînin hükümlerini insanlara bildiren birer elçi durumundadirlar.</span></span></p><p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="color: #ff0000">Dinler Kaça Ayrilir?</span></span></span></strong></p><p></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Islâm âlimleri dinleri baslica iki kisma ayirirlar:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">1. Hak dinler.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">2. Bâtil dinler.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Tek Allah'a îmani esas alan ve yalnizca O'na kulluk ve ibâdeti emreden dinlere Hak dinler denir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Hak dinler, Allah'in göndermis oldugu dinlerdir. Bu sebeble bunlara semavî dinler de denir. Hak dinlere, temelini, Allah'in birligine îman ve sadece O'na ibâdet esasi teskil ettigi için, Tevhid dini adi da verilir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Allah tarafindan gönderilmemis, insanlarin kendilerinden uydurduklari, tek Allah'a îman esasini tasimayan inanç ve fikirlere ise, Bâtil dinler denir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Hak dinlerin bazilari, sonradan insanlar tarafindan bozulmus, içine dînin aslindan olmayan hurâfeler ve bâtil inançlar konulmustur. Bu gibi, asli hak iken sonradan bozulan dinlere, Muharref dinler denir. Yahudîlik ve Hiristiyanlik gibi... Bunlar baslangiçta Hak din iken, sonradan içlerine hurâfeler ve tevhide aykiri fikirler girmesiyle bozulmus ve birer muharref din olmuslardir. </span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Muharref dinler de, bâtil dinlerden sayilir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Insanligin Ilk Dîni Hangi Dindir?</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Insanligin ilk dîni, ilk insan ve ilk Peygamber Hz. Âdem Aleyhisselâm'a gönderilen ve Allah'in bir oldugu inancina dayanan Tevhid dînidir. Sosyolojik arastirmalar da insanligin ilk dîninin tevhid dîni oldugunu isbatlar mahiyettedir. Nitekim dinler tarihi arastirmacisi ve sosyolog Schmidt, yeryüzünde en ilkel insan cemiyeti olan Pigmeler üzerinde yaptigi arastirmalar sonucu, bunlarda "tek tanri inanci"nin oldugunu ortaya koymustur. Schmidt'in bu tesbitleri, Durkheim'in, insanligin ilk dininin totemizm oldugu yolundaki iddialarini çürütmüs, bu konudaki yaygin Batili kanâatleri yikmistir. </span></span></p><p> </p><p style="text-align: center"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #ff0000">Insan Hayatinda Dinin Yeri Nedir?</span></span></span></p><p></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Din inanci, insanla beraber dogmustur. Çünkü insanlik tarihinin hiçbir döneminde din duygusundan mahrum bir millete rastlanamamaktadir. Nerede insan varsa, orada bir nevi îman, ibâdet ve din duygusu görülmüstür.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Bundan anlasiliyor ki, din, insanligin yaratilisindan getirdigi fitrî ve zarurî ihtiyacidir. Insanoglu vâr oldukça, din de vârolacaktir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Filozof Auguste Sabatier bu konuda der ki:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"Diyânet, gayet kuvvetli bir agaç gibi, insaniyetin geçirdigi inkilâplarin hepsinde hayatini muhafaza etmis ve edecektir. Zaman geçmekle, onun kaynagi kurumak söyle dursun, bilâkis, gittikçe o menbain derinlestigini, genisledigini görmekteyiz. Binaenaleyh, insan hayati diyânetle baslamis oldugu gibi, diyânetle kuvvet bulacak, diyânetle nihayetlenecektir."</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"Ben niçin dinliyim" suâlini nefsime sorar sormaz, su cevabi aliyorum: Dindarim, çünkü baska türlü olmaya muktedir degilim. Dindar olmak, varligim ve benligim için vazgeçilmez bir ihtiyaçtir."</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Benjamin Konstan ise söyle der:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"Din, insanlik tarihinde en fazla hâkim olmus bir varliktir. Dinî hayat, tabiatimizin degismez vasfi ve ondan ayrilmayan bir özelligidir. Insanin mahiyeti düsünülünce, zihne derhal bir de din fikrinin gelmemesi mümkün degildir..."</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Batili ilim ve fikir adamlarinin bu tesbitleri de gösteriyor ki: Insan fitraten dindardir; din duygusu insan tabiatinin zarurî bir ihtiyacidir. Tarihin hiçbir devrinde dinsiz, yani, inançsiz ve mâneviyatsiz bir insan olmamistir. </span></span></p><p> </p><p style="text-align: center"><strong><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #ff0000">Dinin Fertlere ve Cemiyete Sagladigi Faydalar Nelerdir?</span></span></span></strong></p><p></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">1. Insan, akil ve suur sahibi, varligi üzerinde düsünebilen bir canlidir. Nereden gelip nereye gittigini, niçin yaratildigini, hayat yolunun onu nasil bir sonuca ulastiracagini, vicdâniyla basbasa kaldigi zaman, kendi kendine sorup durmaktadir. Bu konuda tatmîn olmak, içinde gelecege ait olarak beliren endiselerden kurtulmak, sükûnete ve iç huzura ermek ihtiyacindadir. Bu huzuru, insan, ancak insanüstü bir hakikata inanip baglanmakla bulabilir. Bu hakikati ise, ona ancak din verir ve ögretir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">2. Insanligin kendi dünyasinda maddeten ve mânen inkisaf etmesi, gerçek insanlik mertebesine ulasmasi için de, din mutlaka gereklidir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Bu hususu Bediüzzaman söyle ifâde eder:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"Nev'-i beserin ahvaline dikkatle bakilsa görülür ki, ruhun mânen terakkisini, vicdanin tekâmülünü, akil ve fikrin inkisaf ve terakkisini telkin eden, yani asilayan seriatlardir. Vücud veren tekliftir. Hayat veren peygamberlerin gönderilmesidir. Ilham eden dinlerdir. Eger bu noktalar olmasaydi, insan hayvan olarak kalacakti. Ve insandaki bu kadar kemâlât-i vicdaniye ve ahlâk-i hasene tamamen yok olurlardi." (Isârâtü'l-I'caz).</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Ayni konuda Ali Fuad Basgil ise söyle der:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"En âliminden câhiline kadar insan, nerden gelip nereye gittigini kendi kendine soracak; insanüstü âlemlerden yüksek bir ideâl mesnedi ve bir hareket ve faaliyet prensibi arayacaktir. Fakat bu aradiklarina ve sorduklarina dînin disinda -ne ilimde, ne de felsefede- tatmin edici ve iç ferahlatici bir cevab bulamiyacaktir. Neticede ya dindâr olup, dinî hakikatlere gönül baglayacak ve insan hayati yasayacaktir, yahut da hayvanlasip, fizikî hisler ve bayagi zevkleriyle yasama yolunu tutacaktir. Bu yol, insanligi uçuruma götürülecektir." (Din ve Lâiklik)</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">3. Din, cemiyet hayatini düzenleyici ve disipline edici olarak da, insanlik için lüzumlu bir müessesedir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">* Dinî duygu, insandan hiçbir vakit ayrilmayan, onu daima murakabe altinda bulunduran mânevî bir bekçidir. Bu bekçi, vicdanlar üzerinde son derece etkili oldugundan, hem insani gizli âsikâr bütün fenaliklardan alikoyar, hem de her nevi iyiliklere sevkeder. "Din, insan ihtiraslarini frenliyen en kuvvetli mânevî bir dizgindir."</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">* Din sayesinde Allah'in herseyi bilecegini, hiçbir seyin ondan gizlenemeyecegini idrâk eden insanda kuvvetli bir irâde hâsil olur. Böyle kuvvetli irâde ve seciye sahibi kisilerden meydana gelen bir cemiyette ise, âsâyis ve istikrar, nizam ve âhenk bulunur.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">* Din her türlü ahlâkî fazîletin kaynagidir. Insanlik için dinin getirdigi ahlâkî sistemin ehemmiyeti çok büyüktür. Aleksi Betran söyle der:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"Dindar kimselerde mevcut olan îman, ahlâk için pek kiymetli bir istinad noktasidir."</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Bir milletin ahlâkî yönden alçalmasi kadar müdhis bir felâket yoktur. Tarih boyunca pek çok milletler, ahlâken tefessüh ettikleri için batmis, tarih sahnesinden silinip gitmislerdir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">4. Dinsizlik, herseyden önce ahlâk fikrini yikar. Çünkü din olmadigi takdirde, ahlâk için hiçbir yaptirici güç kalmadigindan, dinsizlik her türlü kötülügün yayilmasina ve genislemesine ve neticede cemiyetin çökmesine sebeb olur.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Dinsizlik, ayni zamanda hukuk fikrini de ortadan kaldirir. Kendini herhangi bir ahlâkî müeyyideye bagli hissetmeyen dinsiz insan, hiçbir hak ve hukuku yerine getirmez. Eline firsat geçtiginde zulüm yapmaktan, gasbetmekten, her türlü kötülügü islemekten geri durmaz.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"Maddeye tapan ve sehvetlerine esîr olan dinsiz insanda, insanlik seciyeleri silinmekte; fazîlet, ferâgat ve fedakârlik yerine feci bir 'BOSVER' zihniyeti hâkim olmaktadir. Bu zihniyet ise, bir cemiyet için felâkettir." </span></span></p><p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="color: #ff0000">Islâm'in Disindaki Dinlerin Geçerliligi Neden Kalkmistir?</span></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Tarihin çesitli devirlerinde insanlara ayri ayri peygamberler ve dinler yollayan Allah Teâlâ, son din olarak onlara Islâmi ve son Peygamber olarak da Hz. Muhammed'i (asm) göndermistir. Islâm'in gelmesiyle Yahudîlik ve Hiristiyanlik gibi eski dinlerin hükmü sona ermistir. Bu, tipki, yeni bir kanun çikinca, eski kanunun hükmünün yürürlükten kalkmasi gibidir. Allah'in son dîni ve Ilâhî Kanunu Islâm gelince, eski dinlerin ve ilâhî kanunlarin geçerliligi son bulmustur.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Islâm disinda kalan dinlerin yürürlükten kalkmasini gerektiren baslica sebebler sunlardir:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">1 - Her seyden evvel, eski dinler, yalnizca belli bir zamana ve belli bir muhîtin insanlarina hitab ediyorlardi. Islâm ise, topyekû* bütün insanliga seslenmektedir. Dâveti umumî ve mesaji cihansümuldür.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">2 - Eski dinler, sadece kendi zamanlarinin insanlarini muhâtab almislardi. O zamanin insanlarinin seciyeleri kaba ve mizaçlari vahsete yakindi. Ilimde, medeniyette, fikir ve anlayista geri idiler. Ulasim ve haberlesme imkânlari, ibtidai bir haldeydi. Her bölgenin kültürü, inanci, örf ve âdetleri farkli farkliydi. Karsilikli fikir ve kültür alisverisi de oldukça zayifti. Bu yüzden, her muhîte ayri ayri peygamberler gelmesi, baska baska dinler gönderilmesi zarureti vardi. Zaman geçip insanlik ilim, fikir, kültür ve medeniyet yönünden büyük gelismeler kaydedince, eski mahallî dinler artik insanlarin ihtiyaçlarina cevap veremez hale geldiler. Bunun üzerine Cenâb-i Hak da insanlara en son din olan Islâmiyeti gönderdi.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Islâm dîni, 1400 yil evvelki dünyanin insanindan, bugünün ve yarinin modern insanina kadar gelip geçen bütün insanliga hitab edebilme özelliginde olan bir dindir. Bu bakimdan, kiyamete kadar hükmü bâki ve geçerlidir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">3 - Eski dinlerin, zamanla, içlerine hurâfeler, bâtil inançlar karismistir. Allah'in birligine îman esasi, yani tevhid inanci kaybolmustur. Islâm ise, hâlâ ilk günkü tazelik ve safligi ile, bozulmadan durmaktadir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Netice olarak diyebiliriz ki:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Islâm'in disinda kalan dinler, geceleyin bir sokagi aydinlatan bir fener ve sokak lâmbasi gibidir. Islâm ise, bütün dünyayi aydinlatan günes hükmündedir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Günes dogduktan sonra, artik sokak fenerine hiç ihtiyaç kalir mi?</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Günesin yaninda sokak lâmbasinin aydinliginin sözü olur mu?</span></span></p><p style="text-align: center"><strong><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #ff0000">Bâtil Dinler Nasil Ortaya Çikmistir?</span></span></span></strong></p><p></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Hz. Âdem'den (as) sonra, zamanin ilerlemesiyle bazi insanlar nefislerine ve Seytan'in telkinlerine kapilarak tevhid inancindan uzaklasmis, Hak dîne yabancilasmis, bir takim yanlis inançlara saplanmislardir. Böylece bâtil dinler ortaya çikmistir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Insanlar Hak dinden uzaklasip bâtila saplandikça, Cenâb-i Hak onlara yeni bir Peygamber ve yeni bir din göndermis, onlari tevhid inancina dâvet etmistir. Ancak insanlarin sadece bir kismi bu dâvete uymus, diger kismi ise bâtil inançlarinda israr etmistir. Hattâ bunlar Hakka dönmemekle de kalmamis, dönenlere zorla mâni olma, baski ve iskence yapma yollarina bile basvurmuslardir. Böylelikle her asirda ve her devirde Hak dine inananlarla inanmayanlar arasinda sürekli bir mücadele olagelmistir. Günümüzde de çesitli isimler ve sekiller altinda bu mücadele sürmektedir ve kiyâmete kadar da sürecektir. </span></span></p><p style="text-align: center"><strong><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #ff0000">Son Din Hangisidir?</span></span></span></strong></p><p></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Insanligin son dini, tevhid dîni olan Islâm dînidir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Ilim ve Din Arasinda Herhangi Bir Çatisma Söz Konusu mu?</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Ilim, madde âleminin, hayatin ve özellikle insanin nasil vâr oldugunu inceler, bu âlemde cereyan eden Ilâhî kanunlari bulup çikarir. Bu kanunlar sâyesinde insanligin teknik ve medeniyette daha fazla ilerlemesine imkân hazirlar. Din ise, kâinatin ve madde âleminin niçin yaratildigini ve yaraticisinin kim oldugunu ortaya koyar. Özellikle insanin varliklar içindeki müstesna mevkiini, yaratilis gayesini ve bu dünyadaki vazifesinin mahiyetini belirtir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Su halde ilim ile din için: Varlik âleminin sir ve muamma kutularini açan iki anahtardir denebilir. Biri, varliklarin yaratilis seklini, maddî </span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">mahiyetini ortaya koyarken; digeri de yaratilis sebebini ve gayesini açiklamaktadir. Bu bakimdan ortada birbirleri ile çatisan bir durum yoktur. Bil'akis birbirlerini tamamlama söz konusudur.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Ilim ilerledikçe dinî görüslerin iflâs edecegini sananlar, bu noktada yanilmislardir. Bil'akis, ilmin ileriye dogru attigi her adim, her yeni bulus, düsünen insanligi dinî akîdelere biraz daha yaklastirmis ve Allah'in büyüklügünü biraz daha yakindan göstermistir. Söyle ki:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"Kâinatta mevcut kusursuz bir nizamin dayandigi kanunlarin kesfinden ve bu kanunlardan istifade yollarinin arastirilmasindan ibaret olan ilimler", bu muhtesem nizami kuran ve isleten Allah'in varligina en kuvvetli bürhan ve sahidlerdir. O yüce Yaratanin varligini, essiz kudretini inkâr etmek; ancak gözle görülen mevcut nizami inkâr etmekle mümkün olur. Nizamin inkâri hâlinde ise, ortada ilim kalmaz.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Diger taraftan ilimler, Allah'in yarattigi varliklar âlemini incelediklerinden, yaratilistaki hârikalari, ince hesap ve ölçüleri ortaya koymakta ve varliklar üzerinde tecelli eden Ilâhî isim ve sifatlari meydana çikarmaktadirlar. Bu bakimdan, ilimlerin Allah'in isimlerine ayna olduklarini ve herbir ilmin Allah'in bir ismine dayandigini ve hakikatini o isimden aldigini söyleyebiliriz. Bu hususu Bediüzzaman söyle izah etmektedir:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"Her bir kemâlin, herbir ilmin, herbir terakkiyatin, herbir fennin bir hakikat-i âliyyesi [yüce bir hakikati] var ki, o hakikat bir ism-i Ilâhîye dayaniyor. Pek çok perdeleri ve mütenevvi tecelliyati [çesitli tecellileri] ve muhtelif daireleri bulunan o isme dayanmakla o fen, o kemâlât, o san'at kemâlini bulur, hakikat olur. Yoksa yarim yamalak bir surette nâkis bir gölgedir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Meselâ: Hendese [geometri] bir fendir. Onun hakikati ve nokta-i müntehasi [ulasabilecegi en son nokta], Cenâb-i Hakk'in ism-i Adl ve Mukaddir'ine yetisip hendese âyinesinde o ismin hakîmane cilvelerini müsahede etmektir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Meselâ: Tib bir fendir. Hem bir san'attir. Onun da nihayeti ve hakikati, Hakîm-i Mutlak'in Sâfî ismine dayanip, eczahane-i kübrâsi olan rûy-i zeminde [yeryüzünde] Rahimâne cilvelerini, edviyelerde [devâlarda] görmekle tib kemâlâtini bulur, hakikat olur.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Meselâ: Hakikat-i mevcûdattan bahseden hikmetü'l-Esyâ, Cenâb-i Hakk'in (Celle Celâlühû) ism-i Hakîminin tecelliyat-i kübrâsini müdebbirâne, mürebbiyâne esyada, menfaatlerinde ve maslahatlarinda görmekle ve o isme ve ona dayanmakla su hikmet olabilir. Yoksa, ya hurafâta inkilâb eder ve mâlâyâniyât olur veya felsefe-i tabiiye misillû dalâlete [sapikliga] yol açar.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Iste sana üç misâl! Sair kemâlât ve fünûnu [fenleri] bu üç misâle kiyâs et." (Sözler)</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Gerçekten de Bediüzzaman'in isaret ettigi gibi, ilim ve fenlerin hakikatinin Ilâhî bir isme istinad ettigi görülmez veya görmezlikten gelinirse, ilmin ya inançsizlga yol açacagi, veya faydasiz birer mesguliyet mahiyeti alacagi, günümüzde pek çok misalleriyle ortaya çikmistir.</span></span></p><p><strong><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #ff0000">Iman Nedir?</span></span></span></strong></p><p> </p><p> </p><p style="text-align: center"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Iman, lügatte, bir sey'e tereddütsüz inanmak ve kesin olarak, içten ve yürekten baglanmak demektir.</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Dinî mânâsi ise, Allah'in varligina, birligine, tereddütsüz inanmak ve Hz. Muhammed'in (asm) peygamber oldugunu ve bize bildirdigi seylerin hepsinin hak ve dogru bulundugunu, hiçbir sübhe duymadan kabûl ve tasdik etmektir.</span></span></p><p></p><p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="color: #ff0000">Iman Kaç Kisma Ayrilir?</span></span></span></strong></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Iman iki kisma ayrilir:</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">1. Icmalî îman,</span></span></p> <p style="text-align: center"><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">2. Tafsilî îman.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Icmalî Iman Ne Demektir?</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Peygamberimizin Allah'tan alip haber verdigi seylerin hepsine birden, topluca inanmak demektir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Bir kimse, mânâsini bilerek ve kabûl ederek:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"Lâ ilâhe illâllah Muhammedün resûlüllah" dese icmalî olarak îman etmis olur.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Bu cümleye Kelime-i Tevhid denir. Mânâsi sudur:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Lâ ilâhe illâllah: Allah'dan baska hiçbir ilâh ve hakikî ma'bud yoktur.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Muhammedün resûlüllah: Muhammed (asm), Allah'in Resûlü ve Peygamberidir.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Tafsilî Iman Neye Denir?</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Peygamberimizin Allah'tan haber verdigi seylerin herbirini delilleriyle bilip inanmaktir. Diger bir ifadeyle, dinin zaruriyatini bütün tafsilât ve teferruâtiyla ögrenip tasdik etmek demektir.</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Dînin Zaruriyâti Nedir?</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Dînin zaruriyâti, Âmentü'de yer alan 6 îman esasi ile dînin namaz, oruç, hac, zekât gibi farz kildigi ibâdetler ve adam öldürmek, içki içmek, zinâ yapmak gibi haram saydigi fiillerdir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Bunlari, her Müslümanin teferruâti ile bilmesi ve inanmasi sarttir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Âmentü Nedir, Âmentü'de Yer Alan Iman Esaslari Nelerdir?</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Âmentü, her Müslümanin inanmasi, kabûl edip tasdik etmesi farz olan îman esaslarindan ibarettir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Âmentü'de yer alan îman esaslari 6'dir ve sunlardir:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">1. Allah'a inanmak,</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">2. Meleklerine inanmak,</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">3. Kitablarina inanmak,</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">4. Peygamberlerine inanmak,</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">5. Âhiret gününe, öldükten sonra dirilmeye inanmak,</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">6. Kadere, hayir ve serrin Allah'dan olduguna inanmak.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px"><span style="color: #ff0000">I<strong>mani Dil Ile Söylemek de Lâzim midir?</strong></span></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Dil ile söylemek imanin sarti degildir. Insan dil ile imanini itiraf etmese bile, kalben inandiktan sonra mü'min sayilir. Ancak îmanini dili ile söylemeyen bir kimsenin kalbindeki îmanini biz nasil bilecegiz? Bu sebeble, dil ile söylemek, kisinin îmani hakkinda hüküm verebilmek ve öldügünde kendisine Müslüman muamelesi yapabilmek için gereklidir. Bunun içindir ki îmanin rüknü, "kalb ile tasdik, dil ile ikrardir" denilmistir. Burada îmanini dili ile söylemek aslî rükün degil, kisinin îmani hakkinda hüküm verebilmek için gereken sarttir. Cemaatle namaz kilmak, dinî bir vecibeyi yerine getirmek de, îmanini dil ile ikrar gibidir, hattâ ondan daha kuvvetli bir alâmettir. Bu konuda Peygamber Efendimiz söyle buyurmuslardir:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"Sik sik camiye gittigini gördügünüz kimsenin îmanina sehadet ediniz. Çünkü Allah Teâlâ, 'Allah'in mescidlerini ancak Allah'a ve âhiret gününe îman edip namaz kilan ve zekât veren kimseler îmâr eder' </span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">(et-Tevbe, 1buyurmaktadir."</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Dil ile ikrâr, îmanin temel sarti olmadigi için, bir zorlama durumunda veya buna benzer bir mâzeret karsisinda kalben degil, sadece dil ile inancini inkâr etmek, îmana aykiri söz söylemek dînen câiz olur. Böyle bir duruma mecbur kalan kimse îmandan çikmaz, kalben tasdikini korudugu için de mü'min sayilir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Nitekim Asr-i Saâdette Ashabdan Ammâr bin Yâsir, mâruz kaldigi agir baski ve iskencelere tahammül edemiyerek imanini diliyle inkâr etmis, böylece ugratildigi iskencelerden kurtulmustur.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Resûlüllah Efendimiz, onun bu hareketini tasvib etmis; kalb îman ile dolu iken, zor karsisinda inkârin, bu îmana zarar vermiyecegini belirtmistir.</span></span></p><p> </p><p><strong><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #ff0000">Amel ve Ibâdetin, Iman ile Alâkasi Nedir?</span></span></span></strong></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px">Amel, insanin inandigi seyleri yasamasi, dînin emrettiklerini yerine getirmesi, yasakladigi seylerden de kaçinmasi demektir. Amelin îman ile yakindan alâkasi vardir. Insan önce bir sey'i benimser, dogruluguna inanir, sonra da o inandigi sey'i yaparak yasar. Bununla beraber amel, îmanin bir parçasi degildir. Yani, insan dînin emirlerini yerine getirmese ve ibâdetini yapmasa dahi, îmandan çikmis olmaz, inancini inkâr etmis sayilmaz. Sadece günahkâr olmus olur.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Ne var ki, amel ve ibâdet, kalbdeki îmani kuvvetlendirir, te'sirini artirir, insani kemâle ve olgunluga ulastirir. Insanin inancinin geregini yapmamasi ise, imanin insan davranislari üzerindeki müsbet te'sirinin zamanla kaybolup zayiflamasina yol açar. Insan davranislari üzerinde îmanin te'sirleri zayifladikça menfî duygular, kötü huylar, zararli arzûlar, günahlar, insanin his dünyasini kaplar. Bâzan bu hâl, onu küfre, yani, îmanini kaybetmeye bile götürür.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Çünkü islenen herbir kötülük ve günah, dînin emirlerine zid her bir amel ve hareket, kalbe isleyip îman *ûrunu lekeler ve siyahlandirir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Peygamber Efendimiz bu duruma, su ifadeleriyle isaret buyurmuslardir:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"Bir günah isliyen kimsenin kalbinde, siyah bir leke hâsil olur."</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Günahlar tekrarlandikça kalbdeki siyahlik artar, îmanin *ûru gitgide zayiflamaya yüz tutar. Bu hâl, kalbin bütünüyle kararip katilasmasina, îman *ûrunun tamamen sönüp kaybolmasina kadar devam eder.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Bunun içindir ki, "Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var" denilmistir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #ff0000"><strong>Insanlar Bu Dünyaya Nereden Gelmislerdir?</strong></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px">Insanlar bu dünyaya, ruhlar âleminden gelmislerdir. Allah, insanlarin bedenlerinden evvel ruhlarini yaratmistir. Daha sonra her bir ruha ayri bir beden elbisesi giydirerek onlari su dünyaya göndermistir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Insanlar Bu Dünyaya Niçin Gelmistir?</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Allah'a îman ve O'na ibâdet için gelmistir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Kur'ân-i Kerîm'de bu hususta söyle buyurulur:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"Cinleri ve insanlari, ancak beni taniyip îman etsin ve ibâdette bulunsunlar diye yarattim." (ez-Zâriyât, 56).</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Insanlar Bu Dünyaya Ne Halde Gelirler?</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Bütün insanlar, bu dünyaya Islâm fitrati üzere, yani, Müslüman dogarak gelirler. Sonradan büyüyünce herbiri ya kendi akil ve iradesini iyiye kullanarak Islâm fitrati üzere yasamaya devam eder, Müslümanca bir hayat sürerler... Veya menfî çevrelerin te'sirinde kalarak, bu temiz fitratlarini degistirir, Islâm'in disinda bir hayat sürmeye baslarlar. Bu hususa Peygamberimiz, bir hadîs-i seriflerinde su sekilde isaret buyurmuslardir:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"Her dogan, Islâm fitrati üzere dogar. Sonra onu, anasi - babasi (yakin çevresi) Yahudî, Hiristiyan ve Mecusî yapar."</span></span></p><p> </p><p> </p><p><strong><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #ff0000">Ne Zamandan Beri Müslümâniz?</span></span></span></strong></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px">Kâlû Belâ'dan beri Müslümaniz.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Kâlû Belâ Ne Demektir?</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Allah dünyayi ve içindeki varliklari yaratmadan evvel, öncelikle gelmis ve gelecek bütün insanlarin ruhlarini yaratmistir. Bunlari ruhlar âlemi denilen bir âlemde bir araya getirmistir. Daha sonra hepsini birden huzurunda toplayarak kendilerine hitâben:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">- Ben sizin Rabbiniz degil miyim? diye sormustur. Ruhlar da:</span></span></p><p> </p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Evet, sen bizim Rabbimizsin, diye cevab vermislerdir. "Ancak sana ibâdet eder, senden yardim dileriz" demislerdir. Iste bu konusmanin vuku' buldugu zamana, Kâlû Belâ denir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Allah daha sonra insan ruhunun bu sözünde ne derece samimî ve dogru oldugunu ortaya çikarmak için, su dünyayi bir imtihan yeri olarak yaratmistir. Ve her bir ruhu ayri bir bedene yerlestirerek, onlari belli zaman araliklariyla su imtihan meydanina göndermistir. Böylece insanin önüne iki yol açilmistir:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Ya akil ve iradesini iyiye kullanarak Kâlû Belâ'daki gibi Allah'i Rab tanimakta devam edecektir. Yahut da iradesini ve aklini kötüye kullanarak Rabbini ve Allah'ini inkâr edecek, O'na kulluktan kaçacak, seytan'in yoluna sapacaktir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Allah'a sonsuz sükürler olsun ki, biz Müslümanlar, Kâlû Belâ zamaninda Rabbimize verdigimiz sözde duran kimseleriz. Insâallah son nefesimize kadar da bu sözümüzde durmaya devam edecegiz.</span></span></p><p><strong><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #ff0000">Allah'a Iman Ne Demektir?</span></span></span></strong></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Allah Teâlâ'nin varligina ve birligine inanmak ve O'nu sifat ve isimleriyle güzelce tanimaktir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Allah'a îman, bütün dinlerin temelidir. Allah'a inanma, O'na dayanma ve ibâdette bulunma ihtiyaci, insanda yaratilistan vardir. Bu duygu, insanla beraber dogmus ve her devirde de olagelmistir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Allah'in varliginin delillerinden biri de budur. Çünkü fitrat yalan söylemez. Insan fitratinda, madem, bir yüce Yaraticiya inanip dayanma, O'na ibâdet etme, yalvarip dileklerine karsilik bulma ihtiyaci vardir; öyleyse o yüce Yaradanin vâr olmamasi mümkün degildir. Bu, fitratin inkâri demek olur. Baska hiçbir delil olmasa bile, bu fitrat ve vicdan delili, Allah'in varligini anlamamiz için kâfi bir isiktir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Aslinda, Allah'i inkâra yeltenenler bile, baslari dara geldigi zaman yine Allah'a yönelmek, O'ndan yardim dilemek zorunda kalirlar. Fakat darliktan kurtulur kurtulmaz yine eski hallerine dönerler. Bunun misalerini pek çok görmüs ve duymusuzdur. Bu hususa Kur'ân-i Kerîm su sekilde isâret buyurmaktadir:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"Insana bir zarar dokundugu zaman, yan üstü yatarak, yahut oturarak veya ayakta iken bize yalvarir. Fakat ondan (ilticâsina sebeb olan o) zarari kaldirdigimiz zaman, sanki kendine dokunan bir zarardan dolayi bize yalvaran o degilmis gibi hareket eder. (Eski sapikligina devam eder.)" (Yûnus, 12).</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"Gemiye bindikleri zaman (batma korkusundan) ihlâs ile Allah'a yalvarirlar, fakat kendilerini karaya çikarip kurtardigimizda, hemen sirk kosarlar." (el-Ankebût, 65).</span></span></p><p><strong><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #ff0000">Allah'a Imanin Insan Hayatina Te'sirleri Nelerdir?</span></span></span></strong></p><p><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 10px">Allah'a inanan ve O'na sevgiyle baglanan insanin mânevî ufku kâinat kadar genis, huzûru ve nes'esi Cennet bahçesi gibi daima taze ve ölümsüzür.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Gözlerinde îman nuru parlar, sözlerinde hakikat, sevgi ve nes'e çaglar.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Is ve hareketlerinde ahlâk, vekar ve isabet göze çarpar.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">O, insanlari hilkat itibariyle kardesi bilir, onlara lütuf ve merhamet gözüyle bakar.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Sefkatlidir, insanlarin dertlerine bir karsilik beklemeden kosar. Boynu büküklerin gönlünü alir, yetimleri bagrina basar.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Kâinatla ve içindeki varliklarla ünsiyet içindedir. Tanis gibidir. Hiçbir hâdise, onu korkutmaz, gözünü yildirmaz. Kalbindeki îman kuvveti ile kâinata bile meydan okuyabilir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Allah'in kendisine bahsettigi nimetlerden O'nun iradesine uygun sekilde faydalanir ve tadar. Ölümden korkmaz. Zira, ölümü bir hiçlik ve yokluk kuyusu degil, hakikî hayatin ve ebedî saadetin baslangiç kapisi kabûl eder.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Dünyada kendini misafir bilir. Misafirhane sahibi olan Allah'in rizâsi ve izni dairesinde yer, içer ve rahatla yasar. Misafirlik müddeti bitince de bu misafirhaneden huzurla ayrilip ebedî mekânina gider.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Allah'a inanan ve sevgiyle baglanan kimse, inançsizligin verdigi korkunç izdirap ve elemlerden kurtulur.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Allah'a inanan kimsenin, kendine de, baskalarina da hiçbir zarari dokunmaz. Kanunun olmadigi yerlerde bile Allah'in onu her an gördügü inanci, isledigi kötülüklerin cezasiz kalmayacagi korkusu, onu kötülüklerden alikor. Degil kötülük, bil'akis elinden geldigince herkese iyilik yapmaya, faydali olmaya çalisir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Ruhunu iyi düsüncelerle doldurur, yüksek ahlâka erer, içinden kötü hisleri kovar.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Allah'a inanmak ve O'na baglanmak, insani ayni zamanda gerçek hürriyetine kavusturur. Zira her sey'in Allah tarafindan yaratildigini bilen insan, yaratiklara degil, yaratana kul olur. Mahlûkattan degil, Hâlikdan korkar. Yalniz Allah'a güvenir, dayanir, O'ndan ister, O'na siginir. Kula kul olmaz. Kimseye el açip dilencilik ve dalkavukluk yapmaz.</span></span></p><p> </p><p style="text-align: center"><strong><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #ff0000">Allah Sevgisi ve Allah Korkusu</span></span></span></strong></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Islâm'in insanlara ögrettigi ilâhî esaslardan biri de, Allah'i sevmek ve O'ndan korkmaktir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Mü'min; nimeti, lütfu ve keremi sonsuz olan Rabbine karsi büyük bir sevgi ve hürmetle baglanacak, O'nun rahmet ve merhametinin her sey'i kusattigini düsünecek, ne kadar günahkâr olursa olsun, O'nun afvindan ümidini kesmiyecektir. Yüce Allah'in rahmet, sevgi ve sefkati sonsuz ise de, bunun yaninda kahr ve azâbinin siddetli oldugunu da unutmayarak O'ndan korkacak, gazabindan emin olmayacaktir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Korkunun ifratindan yeis, yani, ümidsizlik dogar. Pek fazla ümidlenmek ise, insani gaflete atar ve âkibeti umursamamaya götürür. Bu bakimdan Allah'in azâbindan emîn olmak da, rahmetinden ümîd kesmek de dînimizde yasaklanmistir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Su halde mü'minin kalbi, Rabbinin huzurunda, korku ile ümid arasinda O'na lâyik bir kul olma heyecaniyle çarpmalidir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Kur'ân-i Kerîm'de mü'minlerin bu vasfina su sekilde dikkat çekilmektedir:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"Mü'minler, Allah'in rahmetini umarlar ve azâbindan da korkarlar..." (el-Isrâ, 57).</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"Allah'a korku ve ümid içinde dua ediniz" (el-A'râf, 56) buyurulmaktadir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Imanin kemâline delâlet eden bu hâle beyne'l-havf ve'r-recâ, yani, korku ile ümid arasinda olma hâli adi verilir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Gerçekten de Allah'a olan îmanin kemâli, sadece Allah'i sevmek veya sadece O'ndan korkmakla gerçeklesemez. Ikisinin bir arada bulunmasi gerekir. Insan, sevginin verecegi nazlanma ve simarikliktan ve rahmetine güven duygusunun sevkedecegi taskinlik ve itâatsizlikten, ancak Allah korkusu ile kurtulabilir...</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Sadece korkunun verecegi ye's ve ümidsizlik halinden insani kurtaracak da, Allah sevgisi, rahmetinin genisligine ve afvinin sonsuzluguna olan inançtir. Bu sebeble "Hayrin basi Allah sevgisi; hikmetin basi da Allah korkusudur" denilmistir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Aslinda, Allah'a olan sevgi kadar, O'ndan korkmak da son derece tatli ve zevkli bir haldir...</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Allah korkusunda nasil bir lezzet ve ruhî haz oldugu su sekilde izah edilmistir:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">"Ârif-i billâh, aczden, mehafetullah'dan (Allah korkusundan) telezzüz eder. Evet, havf'da (Allah korkusunda) lezzet vardir. Eger bir yasindaki bir çocugun akli bulunsa ve ondan suâl edilse, "En leziz ve en tatli hâletin nedir?" Belki diyecek: "Aczimi ve za'fimi anlayip validemin sefkatli sinesine sigindigim hâlettir..."</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Halbuki bütün vâlidelerin sefkatleri ancak bir lem'a-i tecellî-i rahmettir (Allah'in rahmetinin küçük bir tecellîsidir).</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Onun içindir ki kâmil insanlar, aczde ve havfullah'da öyle bir lezzet bulmuslar ki kendi havl ve kuvvetlerinden siddetle teberrî edip Allah'a acz ile siginmislar, aczi ve havfi (korkuyu) kendilerine sefaatçi yapmislar..." (Sözler)</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Allah'i sevmek ve O'ndan korkmak hususunda Peygamberimiz de söyle buyurmuslardir:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">- "Mü'min kimse, Allah'in azab ve ikabinin miktarini bilseydi, hiçbir kimse Cenneti ümid etmezdi. Kâfir de Allah'in rahmetinin ne kadar çok oldugunu bilseydi hiç kimse O'nun rahmetinden ümid kesmezdi."</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">- "Cennet size ayakkabinizin bagindan daha yakindir, Cehennem de böyle..."</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">- "Sagilan süt memeye girmedigi gibi Allah korkusundan aglayan kimse de Cehenneme girmez. Allah yolunda çarpisirken husule gelen tozla Cehennemin dumani birlesmez."</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">- "Allah katinda iki damla ve iki izden daha sevimli bir sey yoktur.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Iki damla:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">* Allah korkusundan dolayi gözden akan yas,</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">* Allah yolunda dökülen kan damlalaridir.</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">Iki iz'e gelince:</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">* Allah yolunda alinan yara izleri ile,</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">* Allah'in farzlarinin birini îfa ederken husûle gelen eserlerdir."</span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Arial'">- "Herhangi biriniz ölürken Allah'a hüsn-i zan etmeksizin (afv ve magfiret edecegini ummaksizin) ölmesin."</span></span></p><p><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 12px"><span style="color: green">Ekrem YOLCU</span></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="mihrimah, post: 83842, member: 656"] [CENTER][COLOR=red]Din Nedir?[/COLOR][/CENTER] [SIZE=2][FONT=Arial]Din, Allah tarafindan konulmus bir kanundur. Insanlara, yaratilis gayesini ve varolus hikmetini bildirir. Yüce Rablerine karsi ne sekilde ibâdette bulunacaklarini ögretir. Iyi ve faydali seyler yapmaya sevkeder, zararli islerden de alikoyar.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Din, insan aklinin kendi kendine sorup durdugu, "Ben kimim, nereden gelip, nereye gidiyorum?" suâllerinin tatmîn edici yegâne cevab kaynagidir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Din, imkânlarin tükendigi, ümidlerin söndügü yerde baslayan imkân yolu ve ümid isigi, ilâçlarin dindiremedigi acilarin ilâci, yikik gönüllerin siginagidir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Din; adâlet, iyilik, fedakârlik, dogruluk, fazilet gibi duygularin hayat menbai, insan vicdanindaki inanma ihtiyacinin tam karsiligidir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Insanlar, dinleri peygamberlerden ögrenmislerdir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Peygamberler, vahiy yoluyla Allah'dan aldiklari dinî hükümleri, aldiklari sekliyle insanlara bildirmislerdir. Bu bakimdan, dinlerin hakikî sahibi, Allah Teâlâ'dir. Peygamberler ise dînin hükümlerini insanlara bildiren birer elçi durumundadirlar.[/FONT][/SIZE] [CENTER][B][FONT=Arial][SIZE=2][COLOR=#ff0000]Dinler Kaça Ayrilir?[/COLOR][/SIZE][/FONT][/B][/CENTER] [SIZE=2][FONT=Arial]Islâm âlimleri dinleri baslica iki kisma ayirirlar:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]1. Hak dinler.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]2. Bâtil dinler.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Tek Allah'a îmani esas alan ve yalnizca O'na kulluk ve ibâdeti emreden dinlere Hak dinler denir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Hak dinler, Allah'in göndermis oldugu dinlerdir. Bu sebeble bunlara semavî dinler de denir. Hak dinlere, temelini, Allah'in birligine îman ve sadece O'na ibâdet esasi teskil ettigi için, Tevhid dini adi da verilir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Allah tarafindan gönderilmemis, insanlarin kendilerinden uydurduklari, tek Allah'a îman esasini tasimayan inanç ve fikirlere ise, Bâtil dinler denir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Hak dinlerin bazilari, sonradan insanlar tarafindan bozulmus, içine dînin aslindan olmayan hurâfeler ve bâtil inançlar konulmustur. Bu gibi, asli hak iken sonradan bozulan dinlere, Muharref dinler denir. Yahudîlik ve Hiristiyanlik gibi... Bunlar baslangiçta Hak din iken, sonradan içlerine hurâfeler ve tevhide aykiri fikirler girmesiyle bozulmus ve birer muharref din olmuslardir. [/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Muharref dinler de, bâtil dinlerden sayilir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Insanligin Ilk Dîni Hangi Dindir?[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Insanligin ilk dîni, ilk insan ve ilk Peygamber Hz. Âdem Aleyhisselâm'a gönderilen ve Allah'in bir oldugu inancina dayanan Tevhid dînidir. Sosyolojik arastirmalar da insanligin ilk dîninin tevhid dîni oldugunu isbatlar mahiyettedir. Nitekim dinler tarihi arastirmacisi ve sosyolog Schmidt, yeryüzünde en ilkel insan cemiyeti olan Pigmeler üzerinde yaptigi arastirmalar sonucu, bunlarda "tek tanri inanci"nin oldugunu ortaya koymustur. Schmidt'in bu tesbitleri, Durkheim'in, insanligin ilk dininin totemizm oldugu yolundaki iddialarini çürütmüs, bu konudaki yaygin Batili kanâatleri yikmistir. [/FONT][/SIZE] [CENTER][SIZE=2][FONT=Arial][COLOR=#ff0000]Insan Hayatinda Dinin Yeri Nedir?[/COLOR][/FONT][/SIZE][/CENTER] [SIZE=2][FONT=Arial]Din inanci, insanla beraber dogmustur. Çünkü insanlik tarihinin hiçbir döneminde din duygusundan mahrum bir millete rastlanamamaktadir. Nerede insan varsa, orada bir nevi îman, ibâdet ve din duygusu görülmüstür.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Bundan anlasiliyor ki, din, insanligin yaratilisindan getirdigi fitrî ve zarurî ihtiyacidir. Insanoglu vâr oldukça, din de vârolacaktir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Filozof Auguste Sabatier bu konuda der ki:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"Diyânet, gayet kuvvetli bir agaç gibi, insaniyetin geçirdigi inkilâplarin hepsinde hayatini muhafaza etmis ve edecektir. Zaman geçmekle, onun kaynagi kurumak söyle dursun, bilâkis, gittikçe o menbain derinlestigini, genisledigini görmekteyiz. Binaenaleyh, insan hayati diyânetle baslamis oldugu gibi, diyânetle kuvvet bulacak, diyânetle nihayetlenecektir."[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"Ben niçin dinliyim" suâlini nefsime sorar sormaz, su cevabi aliyorum: Dindarim, çünkü baska türlü olmaya muktedir degilim. Dindar olmak, varligim ve benligim için vazgeçilmez bir ihtiyaçtir."[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Benjamin Konstan ise söyle der:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"Din, insanlik tarihinde en fazla hâkim olmus bir varliktir. Dinî hayat, tabiatimizin degismez vasfi ve ondan ayrilmayan bir özelligidir. Insanin mahiyeti düsünülünce, zihne derhal bir de din fikrinin gelmemesi mümkün degildir..."[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Batili ilim ve fikir adamlarinin bu tesbitleri de gösteriyor ki: Insan fitraten dindardir; din duygusu insan tabiatinin zarurî bir ihtiyacidir. Tarihin hiçbir devrinde dinsiz, yani, inançsiz ve mâneviyatsiz bir insan olmamistir. [/FONT][/SIZE] [CENTER][B][SIZE=2][FONT=Arial][COLOR=#ff0000]Dinin Fertlere ve Cemiyete Sagladigi Faydalar Nelerdir?[/COLOR][/FONT][/SIZE][/B][/CENTER] [SIZE=2][FONT=Arial]1. Insan, akil ve suur sahibi, varligi üzerinde düsünebilen bir canlidir. Nereden gelip nereye gittigini, niçin yaratildigini, hayat yolunun onu nasil bir sonuca ulastiracagini, vicdâniyla basbasa kaldigi zaman, kendi kendine sorup durmaktadir. Bu konuda tatmîn olmak, içinde gelecege ait olarak beliren endiselerden kurtulmak, sükûnete ve iç huzura ermek ihtiyacindadir. Bu huzuru, insan, ancak insanüstü bir hakikata inanip baglanmakla bulabilir. Bu hakikati ise, ona ancak din verir ve ögretir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]2. Insanligin kendi dünyasinda maddeten ve mânen inkisaf etmesi, gerçek insanlik mertebesine ulasmasi için de, din mutlaka gereklidir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Bu hususu Bediüzzaman söyle ifâde eder:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"Nev'-i beserin ahvaline dikkatle bakilsa görülür ki, ruhun mânen terakkisini, vicdanin tekâmülünü, akil ve fikrin inkisaf ve terakkisini telkin eden, yani asilayan seriatlardir. Vücud veren tekliftir. Hayat veren peygamberlerin gönderilmesidir. Ilham eden dinlerdir. Eger bu noktalar olmasaydi, insan hayvan olarak kalacakti. Ve insandaki bu kadar kemâlât-i vicdaniye ve ahlâk-i hasene tamamen yok olurlardi." (Isârâtü'l-I'caz).[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Ayni konuda Ali Fuad Basgil ise söyle der:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"En âliminden câhiline kadar insan, nerden gelip nereye gittigini kendi kendine soracak; insanüstü âlemlerden yüksek bir ideâl mesnedi ve bir hareket ve faaliyet prensibi arayacaktir. Fakat bu aradiklarina ve sorduklarina dînin disinda -ne ilimde, ne de felsefede- tatmin edici ve iç ferahlatici bir cevab bulamiyacaktir. Neticede ya dindâr olup, dinî hakikatlere gönül baglayacak ve insan hayati yasayacaktir, yahut da hayvanlasip, fizikî hisler ve bayagi zevkleriyle yasama yolunu tutacaktir. Bu yol, insanligi uçuruma götürülecektir." (Din ve Lâiklik)[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]3. Din, cemiyet hayatini düzenleyici ve disipline edici olarak da, insanlik için lüzumlu bir müessesedir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]* Dinî duygu, insandan hiçbir vakit ayrilmayan, onu daima murakabe altinda bulunduran mânevî bir bekçidir. Bu bekçi, vicdanlar üzerinde son derece etkili oldugundan, hem insani gizli âsikâr bütün fenaliklardan alikoyar, hem de her nevi iyiliklere sevkeder. "Din, insan ihtiraslarini frenliyen en kuvvetli mânevî bir dizgindir."[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]* Din sayesinde Allah'in herseyi bilecegini, hiçbir seyin ondan gizlenemeyecegini idrâk eden insanda kuvvetli bir irâde hâsil olur. Böyle kuvvetli irâde ve seciye sahibi kisilerden meydana gelen bir cemiyette ise, âsâyis ve istikrar, nizam ve âhenk bulunur.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]* Din her türlü ahlâkî fazîletin kaynagidir. Insanlik için dinin getirdigi ahlâkî sistemin ehemmiyeti çok büyüktür. Aleksi Betran söyle der:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"Dindar kimselerde mevcut olan îman, ahlâk için pek kiymetli bir istinad noktasidir."[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Bir milletin ahlâkî yönden alçalmasi kadar müdhis bir felâket yoktur. Tarih boyunca pek çok milletler, ahlâken tefessüh ettikleri için batmis, tarih sahnesinden silinip gitmislerdir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]4. Dinsizlik, herseyden önce ahlâk fikrini yikar. Çünkü din olmadigi takdirde, ahlâk için hiçbir yaptirici güç kalmadigindan, dinsizlik her türlü kötülügün yayilmasina ve genislemesine ve neticede cemiyetin çökmesine sebeb olur.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Dinsizlik, ayni zamanda hukuk fikrini de ortadan kaldirir. Kendini herhangi bir ahlâkî müeyyideye bagli hissetmeyen dinsiz insan, hiçbir hak ve hukuku yerine getirmez. Eline firsat geçtiginde zulüm yapmaktan, gasbetmekten, her türlü kötülügü islemekten geri durmaz.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"Maddeye tapan ve sehvetlerine esîr olan dinsiz insanda, insanlik seciyeleri silinmekte; fazîlet, ferâgat ve fedakârlik yerine feci bir 'BOSVER' zihniyeti hâkim olmaktadir. Bu zihniyet ise, bir cemiyet için felâkettir." [/FONT][/SIZE] [CENTER][FONT=Arial][SIZE=2][COLOR=#ff0000]Islâm'in Disindaki Dinlerin Geçerliligi Neden Kalkmistir?[/COLOR][/SIZE][/FONT][/CENTER] [SIZE=2][FONT=Arial]Tarihin çesitli devirlerinde insanlara ayri ayri peygamberler ve dinler yollayan Allah Teâlâ, son din olarak onlara Islâmi ve son Peygamber olarak da Hz. Muhammed'i (asm) göndermistir. Islâm'in gelmesiyle Yahudîlik ve Hiristiyanlik gibi eski dinlerin hükmü sona ermistir. Bu, tipki, yeni bir kanun çikinca, eski kanunun hükmünün yürürlükten kalkmasi gibidir. Allah'in son dîni ve Ilâhî Kanunu Islâm gelince, eski dinlerin ve ilâhî kanunlarin geçerliligi son bulmustur.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Islâm disinda kalan dinlerin yürürlükten kalkmasini gerektiren baslica sebebler sunlardir:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]1 - Her seyden evvel, eski dinler, yalnizca belli bir zamana ve belli bir muhîtin insanlarina hitab ediyorlardi. Islâm ise, topyekû* bütün insanliga seslenmektedir. Dâveti umumî ve mesaji cihansümuldür.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]2 - Eski dinler, sadece kendi zamanlarinin insanlarini muhâtab almislardi. O zamanin insanlarinin seciyeleri kaba ve mizaçlari vahsete yakindi. Ilimde, medeniyette, fikir ve anlayista geri idiler. Ulasim ve haberlesme imkânlari, ibtidai bir haldeydi. Her bölgenin kültürü, inanci, örf ve âdetleri farkli farkliydi. Karsilikli fikir ve kültür alisverisi de oldukça zayifti. Bu yüzden, her muhîte ayri ayri peygamberler gelmesi, baska baska dinler gönderilmesi zarureti vardi. Zaman geçip insanlik ilim, fikir, kültür ve medeniyet yönünden büyük gelismeler kaydedince, eski mahallî dinler artik insanlarin ihtiyaçlarina cevap veremez hale geldiler. Bunun üzerine Cenâb-i Hak da insanlara en son din olan Islâmiyeti gönderdi.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Islâm dîni, 1400 yil evvelki dünyanin insanindan, bugünün ve yarinin modern insanina kadar gelip geçen bütün insanliga hitab edebilme özelliginde olan bir dindir. Bu bakimdan, kiyamete kadar hükmü bâki ve geçerlidir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]3 - Eski dinlerin, zamanla, içlerine hurâfeler, bâtil inançlar karismistir. Allah'in birligine îman esasi, yani tevhid inanci kaybolmustur. Islâm ise, hâlâ ilk günkü tazelik ve safligi ile, bozulmadan durmaktadir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Netice olarak diyebiliriz ki:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Islâm'in disinda kalan dinler, geceleyin bir sokagi aydinlatan bir fener ve sokak lâmbasi gibidir. Islâm ise, bütün dünyayi aydinlatan günes hükmündedir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Günes dogduktan sonra, artik sokak fenerine hiç ihtiyaç kalir mi?[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Günesin yaninda sokak lâmbasinin aydinliginin sözü olur mu?[/FONT][/SIZE] [CENTER][B][SIZE=2][FONT=Arial][COLOR=#ff0000]Bâtil Dinler Nasil Ortaya Çikmistir?[/COLOR][/FONT][/SIZE][/B][/CENTER] [SIZE=2][FONT=Arial]Hz. Âdem'den (as) sonra, zamanin ilerlemesiyle bazi insanlar nefislerine ve Seytan'in telkinlerine kapilarak tevhid inancindan uzaklasmis, Hak dîne yabancilasmis, bir takim yanlis inançlara saplanmislardir. Böylece bâtil dinler ortaya çikmistir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Insanlar Hak dinden uzaklasip bâtila saplandikça, Cenâb-i Hak onlara yeni bir Peygamber ve yeni bir din göndermis, onlari tevhid inancina dâvet etmistir. Ancak insanlarin sadece bir kismi bu dâvete uymus, diger kismi ise bâtil inançlarinda israr etmistir. Hattâ bunlar Hakka dönmemekle de kalmamis, dönenlere zorla mâni olma, baski ve iskence yapma yollarina bile basvurmuslardir. Böylelikle her asirda ve her devirde Hak dine inananlarla inanmayanlar arasinda sürekli bir mücadele olagelmistir. Günümüzde de çesitli isimler ve sekiller altinda bu mücadele sürmektedir ve kiyâmete kadar da sürecektir. [/FONT][/SIZE] [CENTER][B][SIZE=2][FONT=Arial][COLOR=#ff0000]Son Din Hangisidir?[/COLOR][/FONT][/SIZE][/B][/CENTER] [SIZE=2][FONT=Arial]Insanligin son dini, tevhid dîni olan Islâm dînidir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Ilim ve Din Arasinda Herhangi Bir Çatisma Söz Konusu mu?[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Ilim, madde âleminin, hayatin ve özellikle insanin nasil vâr oldugunu inceler, bu âlemde cereyan eden Ilâhî kanunlari bulup çikarir. Bu kanunlar sâyesinde insanligin teknik ve medeniyette daha fazla ilerlemesine imkân hazirlar. Din ise, kâinatin ve madde âleminin niçin yaratildigini ve yaraticisinin kim oldugunu ortaya koyar. Özellikle insanin varliklar içindeki müstesna mevkiini, yaratilis gayesini ve bu dünyadaki vazifesinin mahiyetini belirtir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Su halde ilim ile din için: Varlik âleminin sir ve muamma kutularini açan iki anahtardir denebilir. Biri, varliklarin yaratilis seklini, maddî [/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]mahiyetini ortaya koyarken; digeri de yaratilis sebebini ve gayesini açiklamaktadir. Bu bakimdan ortada birbirleri ile çatisan bir durum yoktur. Bil'akis birbirlerini tamamlama söz konusudur.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Ilim ilerledikçe dinî görüslerin iflâs edecegini sananlar, bu noktada yanilmislardir. Bil'akis, ilmin ileriye dogru attigi her adim, her yeni bulus, düsünen insanligi dinî akîdelere biraz daha yaklastirmis ve Allah'in büyüklügünü biraz daha yakindan göstermistir. Söyle ki:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"Kâinatta mevcut kusursuz bir nizamin dayandigi kanunlarin kesfinden ve bu kanunlardan istifade yollarinin arastirilmasindan ibaret olan ilimler", bu muhtesem nizami kuran ve isleten Allah'in varligina en kuvvetli bürhan ve sahidlerdir. O yüce Yaratanin varligini, essiz kudretini inkâr etmek; ancak gözle görülen mevcut nizami inkâr etmekle mümkün olur. Nizamin inkâri hâlinde ise, ortada ilim kalmaz.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Diger taraftan ilimler, Allah'in yarattigi varliklar âlemini incelediklerinden, yaratilistaki hârikalari, ince hesap ve ölçüleri ortaya koymakta ve varliklar üzerinde tecelli eden Ilâhî isim ve sifatlari meydana çikarmaktadirlar. Bu bakimdan, ilimlerin Allah'in isimlerine ayna olduklarini ve herbir ilmin Allah'in bir ismine dayandigini ve hakikatini o isimden aldigini söyleyebiliriz. Bu hususu Bediüzzaman söyle izah etmektedir:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"Her bir kemâlin, herbir ilmin, herbir terakkiyatin, herbir fennin bir hakikat-i âliyyesi [yüce bir hakikati] var ki, o hakikat bir ism-i Ilâhîye dayaniyor. Pek çok perdeleri ve mütenevvi tecelliyati [çesitli tecellileri] ve muhtelif daireleri bulunan o isme dayanmakla o fen, o kemâlât, o san'at kemâlini bulur, hakikat olur. Yoksa yarim yamalak bir surette nâkis bir gölgedir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Meselâ: Hendese [geometri] bir fendir. Onun hakikati ve nokta-i müntehasi [ulasabilecegi en son nokta], Cenâb-i Hakk'in ism-i Adl ve Mukaddir'ine yetisip hendese âyinesinde o ismin hakîmane cilvelerini müsahede etmektir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Meselâ: Tib bir fendir. Hem bir san'attir. Onun da nihayeti ve hakikati, Hakîm-i Mutlak'in Sâfî ismine dayanip, eczahane-i kübrâsi olan rûy-i zeminde [yeryüzünde] Rahimâne cilvelerini, edviyelerde [devâlarda] görmekle tib kemâlâtini bulur, hakikat olur.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Meselâ: Hakikat-i mevcûdattan bahseden hikmetü'l-Esyâ, Cenâb-i Hakk'in (Celle Celâlühû) ism-i Hakîminin tecelliyat-i kübrâsini müdebbirâne, mürebbiyâne esyada, menfaatlerinde ve maslahatlarinda görmekle ve o isme ve ona dayanmakla su hikmet olabilir. Yoksa, ya hurafâta inkilâb eder ve mâlâyâniyât olur veya felsefe-i tabiiye misillû dalâlete [sapikliga] yol açar.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Iste sana üç misâl! Sair kemâlât ve fünûnu [fenleri] bu üç misâle kiyâs et." (Sözler)[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Gerçekten de Bediüzzaman'in isaret ettigi gibi, ilim ve fenlerin hakikatinin Ilâhî bir isme istinad ettigi görülmez veya görmezlikten gelinirse, ilmin ya inançsizlga yol açacagi, veya faydasiz birer mesguliyet mahiyeti alacagi, günümüzde pek çok misalleriyle ortaya çikmistir.[/FONT][/SIZE] [B][SIZE=2][FONT=Arial][COLOR=#ff0000]Iman Nedir?[/COLOR][/FONT][/SIZE][/B] [CENTER][SIZE=2][FONT=Arial]Iman, lügatte, bir sey'e tereddütsüz inanmak ve kesin olarak, içten ve yürekten baglanmak demektir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Dinî mânâsi ise, Allah'in varligina, birligine, tereddütsüz inanmak ve Hz. Muhammed'in (asm) peygamber oldugunu ve bize bildirdigi seylerin hepsinin hak ve dogru bulundugunu, hiçbir sübhe duymadan kabûl ve tasdik etmektir.[/FONT][/SIZE][/CENTER] [CENTER][B][FONT=Arial][SIZE=2][COLOR=#ff0000]Iman Kaç Kisma Ayrilir?[/COLOR][/SIZE][/FONT][/B] [SIZE=2][FONT=Arial]Iman iki kisma ayrilir:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]1. Icmalî îman,[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]2. Tafsilî îman.[/FONT][/SIZE][/CENTER] [SIZE=2][FONT=Arial]Icmalî Iman Ne Demektir?[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Peygamberimizin Allah'tan alip haber verdigi seylerin hepsine birden, topluca inanmak demektir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Bir kimse, mânâsini bilerek ve kabûl ederek:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"Lâ ilâhe illâllah Muhammedün resûlüllah" dese icmalî olarak îman etmis olur.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Bu cümleye Kelime-i Tevhid denir. Mânâsi sudur:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Lâ ilâhe illâllah: Allah'dan baska hiçbir ilâh ve hakikî ma'bud yoktur.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Muhammedün resûlüllah: Muhammed (asm), Allah'in Resûlü ve Peygamberidir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Tafsilî Iman Neye Denir?[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Peygamberimizin Allah'tan haber verdigi seylerin herbirini delilleriyle bilip inanmaktir. Diger bir ifadeyle, dinin zaruriyatini bütün tafsilât ve teferruâtiyla ögrenip tasdik etmek demektir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Dînin Zaruriyâti Nedir?[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Dînin zaruriyâti, Âmentü'de yer alan 6 îman esasi ile dînin namaz, oruç, hac, zekât gibi farz kildigi ibâdetler ve adam öldürmek, içki içmek, zinâ yapmak gibi haram saydigi fiillerdir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Bunlari, her Müslümanin teferruâti ile bilmesi ve inanmasi sarttir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Âmentü Nedir, Âmentü'de Yer Alan Iman Esaslari Nelerdir?[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Âmentü, her Müslümanin inanmasi, kabûl edip tasdik etmesi farz olan îman esaslarindan ibarettir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Âmentü'de yer alan îman esaslari 6'dir ve sunlardir:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]1. Allah'a inanmak,[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]2. Meleklerine inanmak,[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]3. Kitablarina inanmak,[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]4. Peygamberlerine inanmak,[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]5. Âhiret gününe, öldükten sonra dirilmeye inanmak,[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]6. Kadere, hayir ve serrin Allah'dan olduguna inanmak.[/FONT][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=2][COLOR=#ff0000]I[B]mani Dil Ile Söylemek de Lâzim midir?[/B][/COLOR][/SIZE][/FONT] [SIZE=2][FONT=Arial]Dil ile söylemek imanin sarti degildir. Insan dil ile imanini itiraf etmese bile, kalben inandiktan sonra mü'min sayilir. Ancak îmanini dili ile söylemeyen bir kimsenin kalbindeki îmanini biz nasil bilecegiz? Bu sebeble, dil ile söylemek, kisinin îmani hakkinda hüküm verebilmek ve öldügünde kendisine Müslüman muamelesi yapabilmek için gereklidir. Bunun içindir ki îmanin rüknü, "kalb ile tasdik, dil ile ikrardir" denilmistir. Burada îmanini dili ile söylemek aslî rükün degil, kisinin îmani hakkinda hüküm verebilmek için gereken sarttir. Cemaatle namaz kilmak, dinî bir vecibeyi yerine getirmek de, îmanini dil ile ikrar gibidir, hattâ ondan daha kuvvetli bir alâmettir. Bu konuda Peygamber Efendimiz söyle buyurmuslardir:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"Sik sik camiye gittigini gördügünüz kimsenin îmanina sehadet ediniz. Çünkü Allah Teâlâ, 'Allah'in mescidlerini ancak Allah'a ve âhiret gününe îman edip namaz kilan ve zekât veren kimseler îmâr eder' [/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial](et-Tevbe, 1buyurmaktadir."[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Dil ile ikrâr, îmanin temel sarti olmadigi için, bir zorlama durumunda veya buna benzer bir mâzeret karsisinda kalben degil, sadece dil ile inancini inkâr etmek, îmana aykiri söz söylemek dînen câiz olur. Böyle bir duruma mecbur kalan kimse îmandan çikmaz, kalben tasdikini korudugu için de mü'min sayilir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Nitekim Asr-i Saâdette Ashabdan Ammâr bin Yâsir, mâruz kaldigi agir baski ve iskencelere tahammül edemiyerek imanini diliyle inkâr etmis, böylece ugratildigi iskencelerden kurtulmustur.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Resûlüllah Efendimiz, onun bu hareketini tasvib etmis; kalb îman ile dolu iken, zor karsisinda inkârin, bu îmana zarar vermiyecegini belirtmistir.[/FONT][/SIZE] [B][SIZE=2][FONT=Arial][COLOR=#ff0000]Amel ve Ibâdetin, Iman ile Alâkasi Nedir?[/COLOR][/FONT][/SIZE][/B] [FONT=Arial][SIZE=2]Amel, insanin inandigi seyleri yasamasi, dînin emrettiklerini yerine getirmesi, yasakladigi seylerden de kaçinmasi demektir. Amelin îman ile yakindan alâkasi vardir. Insan önce bir sey'i benimser, dogruluguna inanir, sonra da o inandigi sey'i yaparak yasar. Bununla beraber amel, îmanin bir parçasi degildir. Yani, insan dînin emirlerini yerine getirmese ve ibâdetini yapmasa dahi, îmandan çikmis olmaz, inancini inkâr etmis sayilmaz. Sadece günahkâr olmus olur.[/SIZE][/FONT] [SIZE=2][FONT=Arial]Ne var ki, amel ve ibâdet, kalbdeki îmani kuvvetlendirir, te'sirini artirir, insani kemâle ve olgunluga ulastirir. Insanin inancinin geregini yapmamasi ise, imanin insan davranislari üzerindeki müsbet te'sirinin zamanla kaybolup zayiflamasina yol açar. Insan davranislari üzerinde îmanin te'sirleri zayifladikça menfî duygular, kötü huylar, zararli arzûlar, günahlar, insanin his dünyasini kaplar. Bâzan bu hâl, onu küfre, yani, îmanini kaybetmeye bile götürür.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Çünkü islenen herbir kötülük ve günah, dînin emirlerine zid her bir amel ve hareket, kalbe isleyip îman *ûrunu lekeler ve siyahlandirir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Peygamber Efendimiz bu duruma, su ifadeleriyle isaret buyurmuslardir:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"Bir günah isliyen kimsenin kalbinde, siyah bir leke hâsil olur."[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Günahlar tekrarlandikça kalbdeki siyahlik artar, îmanin *ûru gitgide zayiflamaya yüz tutar. Bu hâl, kalbin bütünüyle kararip katilasmasina, îman *ûrunun tamamen sönüp kaybolmasina kadar devam eder.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Bunun içindir ki, "Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var" denilmistir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial][COLOR=#ff0000][B]Insanlar Bu Dünyaya Nereden Gelmislerdir?[/B][/COLOR][/FONT][/SIZE] [FONT=Arial][SIZE=2]Insanlar bu dünyaya, ruhlar âleminden gelmislerdir. Allah, insanlarin bedenlerinden evvel ruhlarini yaratmistir. Daha sonra her bir ruha ayri bir beden elbisesi giydirerek onlari su dünyaya göndermistir.[/SIZE][/FONT] [SIZE=2][FONT=Arial]Insanlar Bu Dünyaya Niçin Gelmistir?[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Allah'a îman ve O'na ibâdet için gelmistir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Kur'ân-i Kerîm'de bu hususta söyle buyurulur:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"Cinleri ve insanlari, ancak beni taniyip îman etsin ve ibâdette bulunsunlar diye yarattim." (ez-Zâriyât, 56).[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Insanlar Bu Dünyaya Ne Halde Gelirler?[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Bütün insanlar, bu dünyaya Islâm fitrati üzere, yani, Müslüman dogarak gelirler. Sonradan büyüyünce herbiri ya kendi akil ve iradesini iyiye kullanarak Islâm fitrati üzere yasamaya devam eder, Müslümanca bir hayat sürerler... Veya menfî çevrelerin te'sirinde kalarak, bu temiz fitratlarini degistirir, Islâm'in disinda bir hayat sürmeye baslarlar. Bu hususa Peygamberimiz, bir hadîs-i seriflerinde su sekilde isaret buyurmuslardir:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"Her dogan, Islâm fitrati üzere dogar. Sonra onu, anasi - babasi (yakin çevresi) Yahudî, Hiristiyan ve Mecusî yapar."[/FONT][/SIZE] [B][SIZE=2][FONT=Arial][COLOR=#ff0000]Ne Zamandan Beri Müslümâniz?[/COLOR][/FONT][/SIZE][/B] [FONT=Arial][SIZE=2]Kâlû Belâ'dan beri Müslümaniz.[/SIZE][/FONT] [SIZE=2][FONT=Arial]Kâlû Belâ Ne Demektir?[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Allah dünyayi ve içindeki varliklari yaratmadan evvel, öncelikle gelmis ve gelecek bütün insanlarin ruhlarini yaratmistir. Bunlari ruhlar âlemi denilen bir âlemde bir araya getirmistir. Daha sonra hepsini birden huzurunda toplayarak kendilerine hitâben:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]- Ben sizin Rabbiniz degil miyim? diye sormustur. Ruhlar da:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Evet, sen bizim Rabbimizsin, diye cevab vermislerdir. "Ancak sana ibâdet eder, senden yardim dileriz" demislerdir. Iste bu konusmanin vuku' buldugu zamana, Kâlû Belâ denir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Allah daha sonra insan ruhunun bu sözünde ne derece samimî ve dogru oldugunu ortaya çikarmak için, su dünyayi bir imtihan yeri olarak yaratmistir. Ve her bir ruhu ayri bir bedene yerlestirerek, onlari belli zaman araliklariyla su imtihan meydanina göndermistir. Böylece insanin önüne iki yol açilmistir:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Ya akil ve iradesini iyiye kullanarak Kâlû Belâ'daki gibi Allah'i Rab tanimakta devam edecektir. Yahut da iradesini ve aklini kötüye kullanarak Rabbini ve Allah'ini inkâr edecek, O'na kulluktan kaçacak, seytan'in yoluna sapacaktir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Allah'a sonsuz sükürler olsun ki, biz Müslümanlar, Kâlû Belâ zamaninda Rabbimize verdigimiz sözde duran kimseleriz. Insâallah son nefesimize kadar da bu sözümüzde durmaya devam edecegiz.[/FONT][/SIZE] [B][SIZE=2][FONT=Arial][COLOR=#ff0000]Allah'a Iman Ne Demektir?[/COLOR][/FONT][/SIZE][/B] [SIZE=2][FONT=Arial]Allah Teâlâ'nin varligina ve birligine inanmak ve O'nu sifat ve isimleriyle güzelce tanimaktir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Allah'a îman, bütün dinlerin temelidir. Allah'a inanma, O'na dayanma ve ibâdette bulunma ihtiyaci, insanda yaratilistan vardir. Bu duygu, insanla beraber dogmus ve her devirde de olagelmistir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Allah'in varliginin delillerinden biri de budur. Çünkü fitrat yalan söylemez. Insan fitratinda, madem, bir yüce Yaraticiya inanip dayanma, O'na ibâdet etme, yalvarip dileklerine karsilik bulma ihtiyaci vardir; öyleyse o yüce Yaradanin vâr olmamasi mümkün degildir. Bu, fitratin inkâri demek olur. Baska hiçbir delil olmasa bile, bu fitrat ve vicdan delili, Allah'in varligini anlamamiz için kâfi bir isiktir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Aslinda, Allah'i inkâra yeltenenler bile, baslari dara geldigi zaman yine Allah'a yönelmek, O'ndan yardim dilemek zorunda kalirlar. Fakat darliktan kurtulur kurtulmaz yine eski hallerine dönerler. Bunun misalerini pek çok görmüs ve duymusuzdur. Bu hususa Kur'ân-i Kerîm su sekilde isâret buyurmaktadir:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"Insana bir zarar dokundugu zaman, yan üstü yatarak, yahut oturarak veya ayakta iken bize yalvarir. Fakat ondan (ilticâsina sebeb olan o) zarari kaldirdigimiz zaman, sanki kendine dokunan bir zarardan dolayi bize yalvaran o degilmis gibi hareket eder. (Eski sapikligina devam eder.)" (Yûnus, 12).[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"Gemiye bindikleri zaman (batma korkusundan) ihlâs ile Allah'a yalvarirlar, fakat kendilerini karaya çikarip kurtardigimizda, hemen sirk kosarlar." (el-Ankebût, 65).[/FONT][/SIZE] [B][SIZE=2][FONT=Arial][COLOR=#ff0000]Allah'a Imanin Insan Hayatina Te'sirleri Nelerdir?[/COLOR][/FONT][/SIZE][/B] [FONT=Arial][SIZE=2]Allah'a inanan ve O'na sevgiyle baglanan insanin mânevî ufku kâinat kadar genis, huzûru ve nes'esi Cennet bahçesi gibi daima taze ve ölümsüzür.[/SIZE][/FONT] [SIZE=2][FONT=Arial]Gözlerinde îman nuru parlar, sözlerinde hakikat, sevgi ve nes'e çaglar.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Is ve hareketlerinde ahlâk, vekar ve isabet göze çarpar.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]O, insanlari hilkat itibariyle kardesi bilir, onlara lütuf ve merhamet gözüyle bakar.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Sefkatlidir, insanlarin dertlerine bir karsilik beklemeden kosar. Boynu büküklerin gönlünü alir, yetimleri bagrina basar.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Kâinatla ve içindeki varliklarla ünsiyet içindedir. Tanis gibidir. Hiçbir hâdise, onu korkutmaz, gözünü yildirmaz. Kalbindeki îman kuvveti ile kâinata bile meydan okuyabilir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Allah'in kendisine bahsettigi nimetlerden O'nun iradesine uygun sekilde faydalanir ve tadar. Ölümden korkmaz. Zira, ölümü bir hiçlik ve yokluk kuyusu degil, hakikî hayatin ve ebedî saadetin baslangiç kapisi kabûl eder.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Dünyada kendini misafir bilir. Misafirhane sahibi olan Allah'in rizâsi ve izni dairesinde yer, içer ve rahatla yasar. Misafirlik müddeti bitince de bu misafirhaneden huzurla ayrilip ebedî mekânina gider.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Allah'a inanan ve sevgiyle baglanan kimse, inançsizligin verdigi korkunç izdirap ve elemlerden kurtulur.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Allah'a inanan kimsenin, kendine de, baskalarina da hiçbir zarari dokunmaz. Kanunun olmadigi yerlerde bile Allah'in onu her an gördügü inanci, isledigi kötülüklerin cezasiz kalmayacagi korkusu, onu kötülüklerden alikor. Degil kötülük, bil'akis elinden geldigince herkese iyilik yapmaya, faydali olmaya çalisir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Ruhunu iyi düsüncelerle doldurur, yüksek ahlâka erer, içinden kötü hisleri kovar.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Allah'a inanmak ve O'na baglanmak, insani ayni zamanda gerçek hürriyetine kavusturur. Zira her sey'in Allah tarafindan yaratildigini bilen insan, yaratiklara degil, yaratana kul olur. Mahlûkattan degil, Hâlikdan korkar. Yalniz Allah'a güvenir, dayanir, O'ndan ister, O'na siginir. Kula kul olmaz. Kimseye el açip dilencilik ve dalkavukluk yapmaz.[/FONT][/SIZE] [CENTER][B][SIZE=2][FONT=Arial][COLOR=#ff0000]Allah Sevgisi ve Allah Korkusu[/COLOR][/FONT][/SIZE][/B][/CENTER] [SIZE=2][FONT=Arial]Islâm'in insanlara ögrettigi ilâhî esaslardan biri de, Allah'i sevmek ve O'ndan korkmaktir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Mü'min; nimeti, lütfu ve keremi sonsuz olan Rabbine karsi büyük bir sevgi ve hürmetle baglanacak, O'nun rahmet ve merhametinin her sey'i kusattigini düsünecek, ne kadar günahkâr olursa olsun, O'nun afvindan ümidini kesmiyecektir. Yüce Allah'in rahmet, sevgi ve sefkati sonsuz ise de, bunun yaninda kahr ve azâbinin siddetli oldugunu da unutmayarak O'ndan korkacak, gazabindan emin olmayacaktir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Korkunun ifratindan yeis, yani, ümidsizlik dogar. Pek fazla ümidlenmek ise, insani gaflete atar ve âkibeti umursamamaya götürür. Bu bakimdan Allah'in azâbindan emîn olmak da, rahmetinden ümîd kesmek de dînimizde yasaklanmistir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Su halde mü'minin kalbi, Rabbinin huzurunda, korku ile ümid arasinda O'na lâyik bir kul olma heyecaniyle çarpmalidir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Kur'ân-i Kerîm'de mü'minlerin bu vasfina su sekilde dikkat çekilmektedir:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"Mü'minler, Allah'in rahmetini umarlar ve azâbindan da korkarlar..." (el-Isrâ, 57).[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"Allah'a korku ve ümid içinde dua ediniz" (el-A'râf, 56) buyurulmaktadir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Imanin kemâline delâlet eden bu hâle beyne'l-havf ve'r-recâ, yani, korku ile ümid arasinda olma hâli adi verilir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Gerçekten de Allah'a olan îmanin kemâli, sadece Allah'i sevmek veya sadece O'ndan korkmakla gerçeklesemez. Ikisinin bir arada bulunmasi gerekir. Insan, sevginin verecegi nazlanma ve simarikliktan ve rahmetine güven duygusunun sevkedecegi taskinlik ve itâatsizlikten, ancak Allah korkusu ile kurtulabilir...[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Sadece korkunun verecegi ye's ve ümidsizlik halinden insani kurtaracak da, Allah sevgisi, rahmetinin genisligine ve afvinin sonsuzluguna olan inançtir. Bu sebeble "Hayrin basi Allah sevgisi; hikmetin basi da Allah korkusudur" denilmistir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Aslinda, Allah'a olan sevgi kadar, O'ndan korkmak da son derece tatli ve zevkli bir haldir...[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Allah korkusunda nasil bir lezzet ve ruhî haz oldugu su sekilde izah edilmistir:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]"Ârif-i billâh, aczden, mehafetullah'dan (Allah korkusundan) telezzüz eder. Evet, havf'da (Allah korkusunda) lezzet vardir. Eger bir yasindaki bir çocugun akli bulunsa ve ondan suâl edilse, "En leziz ve en tatli hâletin nedir?" Belki diyecek: "Aczimi ve za'fimi anlayip validemin sefkatli sinesine sigindigim hâlettir..."[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Halbuki bütün vâlidelerin sefkatleri ancak bir lem'a-i tecellî-i rahmettir (Allah'in rahmetinin küçük bir tecellîsidir).[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Onun içindir ki kâmil insanlar, aczde ve havfullah'da öyle bir lezzet bulmuslar ki kendi havl ve kuvvetlerinden siddetle teberrî edip Allah'a acz ile siginmislar, aczi ve havfi (korkuyu) kendilerine sefaatçi yapmislar..." (Sözler)[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Allah'i sevmek ve O'ndan korkmak hususunda Peygamberimiz de söyle buyurmuslardir:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]- "Mü'min kimse, Allah'in azab ve ikabinin miktarini bilseydi, hiçbir kimse Cenneti ümid etmezdi. Kâfir de Allah'in rahmetinin ne kadar çok oldugunu bilseydi hiç kimse O'nun rahmetinden ümid kesmezdi."[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]- "Cennet size ayakkabinizin bagindan daha yakindir, Cehennem de böyle..."[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]- "Sagilan süt memeye girmedigi gibi Allah korkusundan aglayan kimse de Cehenneme girmez. Allah yolunda çarpisirken husule gelen tozla Cehennemin dumani birlesmez."[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]- "Allah katinda iki damla ve iki izden daha sevimli bir sey yoktur.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Iki damla:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]* Allah korkusundan dolayi gözden akan yas,[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]* Allah yolunda dökülen kan damlalaridir.[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]Iki iz'e gelince:[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]* Allah yolunda alinan yara izleri ile,[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]* Allah'in farzlarinin birini îfa ederken husûle gelen eserlerdir."[/FONT][/SIZE] [SIZE=2][FONT=Arial]- "Herhangi biriniz ölürken Allah'a hüsn-i zan etmeksizin (afv ve magfiret edecegini ummaksizin) ölmesin."[/FONT][/SIZE] [FONT=Times New Roman][SIZE=3][COLOR=green]Ekrem YOLCU[/COLOR][/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Sorularla İslamiyet
Iman ve Islam
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst