molla_zehra
Well-known member
İmam Hatip Mektepleri bir bir kapatıldı
İmam Hatip Mektepleri, 4 yıllık bir okul olarak planlanmıştı. Ancak, Birinci Meclis tarafından kurulan ve Türkiye´nin ilk ortaöğretim kurumları sayılabilecek ve sayıları 500´e yaklaşan medreselerin kapatılmasına karşılık, sadece 29 yerde İmam Hatip Mektebi açıldı. Bu sayı ise her yıl biraz daha kırpılarak iki yıl içinde 20´ye, 1926-1927 yılında ise Kütahya, İstanbul dışındaki okullar kapatılarak 2´ye kadar düşürüldü. 1931-1932 ders yılında ise bunlar da kapatılarak, İmam-Hatip Mektepleri tamamen kapatıldı. Bu sonuçla bugün de halen geçerli olan ve İmam Hatip Mektepleri açılmasını zorunlu kılan Tevhidi Tedrisat Kanunu´na rağmen, uygulama din derslerinin ve dini mekteplerin kapatılması olarak şekillendi.
İnönü: "Gerçek Müslümanlık sayemizde tecelli edecek!"
Bu mekteplerin kapatılma gerekçesi öğrenci ilgisinin azlığı olarak gösterilse de ve bu iddia bir yönüyle doğruysa da, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Halis Ayhan, "Türkiye´de Din Eğitimi" isimli kitabında asıl gerekçenin "Mektebin lise kısmının açılmayışı, yalnız dört yıllık bir orta mektep seviyesinde kalmış olması, mezunlarının istihdam alanlarının olamayışı ve bu mektepleri bitirip imam olanlara verilen maaşların komik düzeyde kalması" olduğunu söylüyor. Yine bilim adamları, harf inkılabı ve laikliğin tesisi için yapılan uygulamaları da mekteplere ilgisizliğin sebepleri arasında gösteriyor. Çünkü aynı müfredata sahip medreselerin sayısının üç yıl içinde 500´e yaklaşması halkın ilgisizliği olmadığının kanıtıydı.
Başbakan İsmet İnönü, kanunun yürürlüğe girmesinden bir yıl sonra yani Mayıs 1925´te yaptığı bir konuşmada "Tevhid-i Tedrisat´ın bazılarınca yanlış anlaşılıp kabul gördüğünü gördük, bu işin müteşebbisleriyle takip edenlerinin elbette tek nazarda dinsizlik ithamına maruz kalacakları tabiî idi. On sene sonra bütün dünya ve şimdi bize itiraz edenler muarız olanlar, yahut tuttuğumuz yoldan din namına endişe edenler göreceklerdir ki; Müslümanlığın asıl temiz, en saf, en hakiki şekli bizde tecelli eylemiştir. " Ancak Başbakan İnönü´nün "10 yıl sonra görelim" dediği manzara ise bizzat CHP milletvekillerinin bile isyan edeceği bir dinden soyutlanma manzarasıydı. Çünkü kanunla, İmam Hatip Mektepleri´nin kapatılması bir yana, din dersleri de öğretim kurumlarının programından çıkarılarak, Tevhidi Tedrisat uygulaması kanunun açık hükümlerine rağmen din öğretimini yasaklamak şeklinde uygulamaya konulmuştu. 1946 yılına gelinceye kadar, bu konularda araştırma, yazma ve tartışmalara büyük ölçüde yasaklar getirilmişti.
İmam Hatip Mektepleri, 4 yıllık bir okul olarak planlanmıştı. Ancak, Birinci Meclis tarafından kurulan ve Türkiye´nin ilk ortaöğretim kurumları sayılabilecek ve sayıları 500´e yaklaşan medreselerin kapatılmasına karşılık, sadece 29 yerde İmam Hatip Mektebi açıldı. Bu sayı ise her yıl biraz daha kırpılarak iki yıl içinde 20´ye, 1926-1927 yılında ise Kütahya, İstanbul dışındaki okullar kapatılarak 2´ye kadar düşürüldü. 1931-1932 ders yılında ise bunlar da kapatılarak, İmam-Hatip Mektepleri tamamen kapatıldı. Bu sonuçla bugün de halen geçerli olan ve İmam Hatip Mektepleri açılmasını zorunlu kılan Tevhidi Tedrisat Kanunu´na rağmen, uygulama din derslerinin ve dini mekteplerin kapatılması olarak şekillendi.
İnönü: "Gerçek Müslümanlık sayemizde tecelli edecek!"
Bu mekteplerin kapatılma gerekçesi öğrenci ilgisinin azlığı olarak gösterilse de ve bu iddia bir yönüyle doğruysa da, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Halis Ayhan, "Türkiye´de Din Eğitimi" isimli kitabında asıl gerekçenin "Mektebin lise kısmının açılmayışı, yalnız dört yıllık bir orta mektep seviyesinde kalmış olması, mezunlarının istihdam alanlarının olamayışı ve bu mektepleri bitirip imam olanlara verilen maaşların komik düzeyde kalması" olduğunu söylüyor. Yine bilim adamları, harf inkılabı ve laikliğin tesisi için yapılan uygulamaları da mekteplere ilgisizliğin sebepleri arasında gösteriyor. Çünkü aynı müfredata sahip medreselerin sayısının üç yıl içinde 500´e yaklaşması halkın ilgisizliği olmadığının kanıtıydı.
Başbakan İsmet İnönü, kanunun yürürlüğe girmesinden bir yıl sonra yani Mayıs 1925´te yaptığı bir konuşmada "Tevhid-i Tedrisat´ın bazılarınca yanlış anlaşılıp kabul gördüğünü gördük, bu işin müteşebbisleriyle takip edenlerinin elbette tek nazarda dinsizlik ithamına maruz kalacakları tabiî idi. On sene sonra bütün dünya ve şimdi bize itiraz edenler muarız olanlar, yahut tuttuğumuz yoldan din namına endişe edenler göreceklerdir ki; Müslümanlığın asıl temiz, en saf, en hakiki şekli bizde tecelli eylemiştir. " Ancak Başbakan İnönü´nün "10 yıl sonra görelim" dediği manzara ise bizzat CHP milletvekillerinin bile isyan edeceği bir dinden soyutlanma manzarasıydı. Çünkü kanunla, İmam Hatip Mektepleri´nin kapatılması bir yana, din dersleri de öğretim kurumlarının programından çıkarılarak, Tevhidi Tedrisat uygulaması kanunun açık hükümlerine rağmen din öğretimini yasaklamak şeklinde uygulamaya konulmuştu. 1946 yılına gelinceye kadar, bu konularda araştırma, yazma ve tartışmalara büyük ölçüde yasaklar getirilmişti.