Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
İkinci Söz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="TaLHa" data-source="post: 247193" data-attributes="member: 1"><p><strong>İkinci Söz - Sayfa 42</strong></p><p></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">hem kendi, hem umum halkın elemiyle müteellim olmasına bedel, şu bahtiyar, hem kendi, hem umum halkın süruruyla mesrur ve müferrah olur. Hem güzelce bir ticaret eline geçer, Allah’a şükreder.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Sonra döner, öteki adama rast gelir. Halini anlar. Ona der:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">“Yahu, sen divane olmuşsun. Batnındaki çirkinlikler zahirine aksetmiş olmalı ki, gülmeyi ağlamak, terhisâtı soymak ve talan etmek tevehhüm etmişsin. Aklını başına al, kalbinitemizle—ta şu musibetli perde senin nazarından kalksın, hakikati görebilesin. Zira nihayet derecede âdil, merhametkâr, raiyetperver, muktedir, intizam perver, müşfik bir melikin memleketi, hem bu derece göz önünde âsâr-ı terakkiyat ve kemâlât gösteren bir memleket, senin vehminin gösterdiği surette olamaz.”</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Sonra o bedbahtın aklı başına gelir, nedamet eder. “Evet, ben işretten divane olmuştum. Allah senden razı olsun ki cehennemî bir haletten beni kurtardın” der.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Ey nefsim! Bil ki, evvelki adam, kâfirdir. Veya fâsık, gafildir. Şu dünya, onun nazarında bir matemhane-i umumiyedir. Bütün zîhayat, firak ve zevâl sillesiyle ağlayan yetimlerdir. Hayvan ve insan ise, ecel pençesiyle parçalanan kimsesiz başıbozuklardır. Dağlar ve denizler gibi büyük mevcudat, ruhsuz, müthiş cenazeler hükmündedirler. Daha bunun gibi çok elîm, ezici, dehşetli evham, küfründen ve dalâletinden neş’et edip onu mânen tâzip eder.</span></p><p> <span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <span style="font-family: 'Tahoma'">Diğer adam ise, mü’mindir. Cenâb-ı Hâlıkı tanır, tasdik eder. Onun nazarında şu dünya bir zikirhane-i Rahmân, bir talimgâh-ı beşer ve hayvan, ve bir meydan-ı imtihan-ı ins ü cândır. Bütün vefiyât-ı hayvaniye ve insaniye ise, terhisattır. Vazife-i hayatını bitirenler, bu dâr-ı fâniden, mânen mesrurâne, dağdağasız diğer bir âleme giderler—ta yeni vazifedarlara yer açılsın, gelip çalışsınlar. Bütün</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'"></span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'"></span> <table style='width: 100%'><tr><td><strong>Cenâb-ı Hâlık: Yüce Yaratıcı, Allah (bk. ḫ-l-ḳ)</strong></td><td><strong>aksetmek: yansımak</strong></td></tr><tr><td><strong>bahtiyar: talihli</strong></td><td><strong>batn: iç</strong></td></tr><tr><td><strong>bedbaht: talihsiz</strong></td><td><strong>dalâlet: hak yoldan sapkınlık, inançsızlık (bk. ḍ-l-l)</strong></td></tr><tr><td><strong>dağdağasız: sıkıntısız, ızdırapsız</strong></td><td><strong>dehşetli: korkunç</strong></td></tr><tr><td><strong>divane: deli</strong></td><td><strong>diğer bir âlem: âhiret, öteki dünya (bk. a-l-m)</strong></td></tr><tr><td><strong>dâr-ı fâni: geçici yer, dünya (bk. f-n-y)</strong></td><td><strong>ecel: ölüm vakti</strong></td></tr><tr><td><strong>elem: acı, üzüntü</strong></td><td><strong>elîm: üzücü, acı verici</strong></td></tr><tr><td><strong>evham: vehimler, kuruntular</strong></td><td><strong>firak: ayrılık (bk. f-r-ḳ)</strong></td></tr><tr><td><strong>fâsık: günahkâr</strong></td><td><strong>gafil: duyarsız, sorumsuz, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranan (bk. ğ-f-l)</strong></td></tr><tr><td><strong>hakikat: gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</strong></td><td><strong>halet: hal, durum</strong></td></tr><tr><td><strong>intizam perver: düzeni seven (bk. n-ẓ-m)</strong></td><td><strong>işret: içkili eğlence, sefahet</strong></td></tr><tr><td><strong>matemhane-i umumiye: genel yas evi</strong></td><td><strong>melik: hükümdar (bk. m-l-k)</strong></td></tr><tr><td><strong>merhametkâr: merhametli, şefkatli (bk. r-ḥ-m)</strong></td><td><strong>mesrur: mutlu</strong></td></tr><tr><td><strong>mesrurâne: mutlu olarak</strong></td><td><strong>mevcudat: varlıklar (bk. v-c-d)</strong></td></tr><tr><td><strong>meydan-ı imtihan-ı ins ü cân: insanların ve cinlerin imtihan yeri</strong></td><td><strong>muktedir: güçlü, iktidar sahibi (bk. ḳ-d-r)</strong></td></tr><tr><td><strong>mânen: mânevî olarak (bk. a-n-y)</strong></td><td><strong>müferrah: ferahlamış, huzurlu</strong></td></tr><tr><td><strong>müteellim olmak: üzülmek, acı duymak</strong></td><td><strong>müşfik: şefkatli (bk. ş-f-ḳ)</strong></td></tr><tr><td><strong>mü’min: imanlı, Allah’a inanan (bk. e-m-n)</strong></td><td><strong>nazar: bakış, dikkat (bk. n-ẓ-r)</strong></td></tr><tr><td><strong>nedamet etmek: pişman olmak</strong></td><td><strong>nefis: kişinin kendisi (bk. n-f-s)</strong></td></tr><tr><td><strong>neş’et etmek: kaynaklanmak</strong></td><td><strong>nihayet: son</strong></td></tr><tr><td><strong>raiyetperver: halkına iyi davranan</strong></td><td><strong>sille: tokat, şamar</strong></td></tr><tr><td><strong>suret: şekil (bk. ṣ-v-r)</strong></td><td><strong>sürur: mutluluk</strong></td></tr><tr><td><strong>tasdik etmek: doğruluğunu kabul etmek (bk. ṣ-d-ḳ)</strong></td><td><strong>terhisat: serbest bırakılmalar, salıverilmeler</strong></td></tr><tr><td><strong>tevehhüm etmek: kuruntuya kapılmak, zannetmek</strong></td><td><strong>tâlimgâh-ı beşer ve hayvan: hayvan ve insanların eğitim yeri (bk. a-l-m)</strong></td></tr><tr><td><strong>tâzip etmek: azap vermek</strong></td><td><strong>umum: bütün</strong></td></tr><tr><td><strong>vazife-i hayat: hayat görevi (bk. ḥ-y-y)</strong></td><td><strong>vazifedar: vazifeli, görevli</strong></td></tr><tr><td><strong>vefiyât-ı hayvaniye ve insaniye: hayvanların ve insanların ölümleri (bk. ḥ-y-y)</strong></td><td><strong>vehim: zan, kuruntu</strong></td></tr><tr><td><strong>zahir: dış (bk. ẓ-h-r)</strong></td><td><strong>zevâl: geçip gitme, kaybolma (bk. z-v-l)</strong></td></tr><tr><td><strong>zikirhâne-i Rahmân: çok merhametli olan Allah’ın anıldığı mekân (bk. r-ḥ-m)</strong></td><td><strong>zîhayat: canlı (bk. ẕî; ḥ-y-y)</strong></td></tr><tr><td><strong>âdil: adaletli (bk. a-d-l)</strong></td><td><strong>âsâr-ı terakkiyat ve kemâlât: gelişmişlik ve kalkınmışlık eserleri (bk. k-m-l)</strong></td></tr></table><p><br /> <tbody style="margin: 0px; padding: 0px;"> <br /> </tbody></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="TaLHa, post: 247193, member: 1"] [b]İkinci Söz - Sayfa 42[/b] [FONT=Tahoma]hem kendi, hem umum halkın elemiyle müteellim olmasına bedel, şu bahtiyar, hem kendi, hem umum halkın süruruyla mesrur ve müferrah olur. Hem güzelce bir ticaret eline geçer, Allah’a şükreder. [/FONT] [FONT=Tahoma]Sonra döner, öteki adama rast gelir. Halini anlar. Ona der: [/FONT] [FONT=Tahoma]“Yahu, sen divane olmuşsun. Batnındaki çirkinlikler zahirine aksetmiş olmalı ki, gülmeyi ağlamak, terhisâtı soymak ve talan etmek tevehhüm etmişsin. Aklını başına al, kalbinitemizle—ta şu musibetli perde senin nazarından kalksın, hakikati görebilesin. Zira nihayet derecede âdil, merhametkâr, raiyetperver, muktedir, intizam perver, müşfik bir melikin memleketi, hem bu derece göz önünde âsâr-ı terakkiyat ve kemâlât gösteren bir memleket, senin vehminin gösterdiği surette olamaz.” [/FONT] [FONT=Tahoma]Sonra o bedbahtın aklı başına gelir, nedamet eder. “Evet, ben işretten divane olmuştum. Allah senden razı olsun ki cehennemî bir haletten beni kurtardın” der. [/FONT] [FONT=Tahoma]Ey nefsim! Bil ki, evvelki adam, kâfirdir. Veya fâsık, gafildir. Şu dünya, onun nazarında bir matemhane-i umumiyedir. Bütün zîhayat, firak ve zevâl sillesiyle ağlayan yetimlerdir. Hayvan ve insan ise, ecel pençesiyle parçalanan kimsesiz başıbozuklardır. Dağlar ve denizler gibi büyük mevcudat, ruhsuz, müthiş cenazeler hükmündedirler. Daha bunun gibi çok elîm, ezici, dehşetli evham, küfründen ve dalâletinden neş’et edip onu mânen tâzip eder. [/FONT] [FONT=Tahoma]Diğer adam ise, mü’mindir. Cenâb-ı Hâlıkı tanır, tasdik eder. Onun nazarında şu dünya bir zikirhane-i Rahmân, bir talimgâh-ı beşer ve hayvan, ve bir meydan-ı imtihan-ı ins ü cândır. Bütün vefiyât-ı hayvaniye ve insaniye ise, terhisattır. Vazife-i hayatını bitirenler, bu dâr-ı fâniden, mânen mesrurâne, dağdağasız diğer bir âleme giderler—ta yeni vazifedarlara yer açılsın, gelip çalışsınlar. Bütün [/FONT][FONT=Tahoma] [/FONT][TABLE] <tbody style="margin: 0px; padding: 0px;">[TR] [TD][B]Cenâb-ı Hâlık: Yüce Yaratıcı, Allah (bk. ḫ-l-ḳ)[/B][/TD] [TD][B]aksetmek: yansımak[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]bahtiyar: talihli[/B][/TD] [TD][B]batn: iç[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]bedbaht: talihsiz[/B][/TD] [TD][B]dalâlet: hak yoldan sapkınlık, inançsızlık (bk. ḍ-l-l)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]dağdağasız: sıkıntısız, ızdırapsız[/B][/TD] [TD][B]dehşetli: korkunç[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]divane: deli[/B][/TD] [TD][B]diğer bir âlem: âhiret, öteki dünya (bk. a-l-m)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]dâr-ı fâni: geçici yer, dünya (bk. f-n-y)[/B][/TD] [TD][B]ecel: ölüm vakti[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]elem: acı, üzüntü[/B][/TD] [TD][B]elîm: üzücü, acı verici[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]evham: vehimler, kuruntular[/B][/TD] [TD][B]firak: ayrılık (bk. f-r-ḳ)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]fâsık: günahkâr[/B][/TD] [TD][B]gafil: duyarsız, sorumsuz, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranan (bk. ğ-f-l)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]hakikat: gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)[/B][/TD] [TD][B]halet: hal, durum[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]intizam perver: düzeni seven (bk. n-ẓ-m)[/B][/TD] [TD][B]işret: içkili eğlence, sefahet[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]matemhane-i umumiye: genel yas evi[/B][/TD] [TD][B]melik: hükümdar (bk. m-l-k)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]merhametkâr: merhametli, şefkatli (bk. r-ḥ-m)[/B][/TD] [TD][B]mesrur: mutlu[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mesrurâne: mutlu olarak[/B][/TD] [TD][B]mevcudat: varlıklar (bk. v-c-d)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]meydan-ı imtihan-ı ins ü cân: insanların ve cinlerin imtihan yeri[/B][/TD] [TD][B]muktedir: güçlü, iktidar sahibi (bk. ḳ-d-r)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mânen: mânevî olarak (bk. a-n-y)[/B][/TD] [TD][B]müferrah: ferahlamış, huzurlu[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]müteellim olmak: üzülmek, acı duymak[/B][/TD] [TD][B]müşfik: şefkatli (bk. ş-f-ḳ)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]mü’min: imanlı, Allah’a inanan (bk. e-m-n)[/B][/TD] [TD][B]nazar: bakış, dikkat (bk. n-ẓ-r)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]nedamet etmek: pişman olmak[/B][/TD] [TD][B]nefis: kişinin kendisi (bk. n-f-s)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]neş’et etmek: kaynaklanmak[/B][/TD] [TD][B]nihayet: son[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]raiyetperver: halkına iyi davranan[/B][/TD] [TD][B]sille: tokat, şamar[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]suret: şekil (bk. ṣ-v-r)[/B][/TD] [TD][B]sürur: mutluluk[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tasdik etmek: doğruluğunu kabul etmek (bk. ṣ-d-ḳ)[/B][/TD] [TD][B]terhisat: serbest bırakılmalar, salıverilmeler[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tevehhüm etmek: kuruntuya kapılmak, zannetmek[/B][/TD] [TD][B]tâlimgâh-ı beşer ve hayvan: hayvan ve insanların eğitim yeri (bk. a-l-m)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]tâzip etmek: azap vermek[/B][/TD] [TD][B]umum: bütün[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]vazife-i hayat: hayat görevi (bk. ḥ-y-y)[/B][/TD] [TD][B]vazifedar: vazifeli, görevli[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]vefiyât-ı hayvaniye ve insaniye: hayvanların ve insanların ölümleri (bk. ḥ-y-y)[/B][/TD] [TD][B]vehim: zan, kuruntu[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zahir: dış (bk. ẓ-h-r)[/B][/TD] [TD][B]zevâl: geçip gitme, kaybolma (bk. z-v-l)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]zikirhâne-i Rahmân: çok merhametli olan Allah’ın anıldığı mekân (bk. r-ḥ-m)[/B][/TD] [TD][B]zîhayat: canlı (bk. ẕî; ḥ-y-y)[/B][/TD] [/TR] [TR] [TD][B]âdil: adaletli (bk. a-d-l)[/B][/TD] [TD][B]âsâr-ı terakkiyat ve kemâlât: gelişmişlik ve kalkınmışlık eserleri (bk. k-m-l)[/B][/TD] [/TR] </tbody>[/TABLE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Sözler
İkinci Söz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst