Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
Memba
İhsan
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="mihrimah" data-source="post: 83455" data-attributes="member: 656"><p><strong>Cevap: Ihsan</strong></p><p></p><p><strong><span style="font-family: 'Tahoma'">PIRLANTA SER</span><span style="font-family: 'Tahoma'">İSİ…</span></strong></p><p><strong></strong><span style="font-family: 'Tahoma'">İhsan; lügat itibari ile iki şekilde kullanılır: Biri “Ahsenehu” dur ki; birşeyi güzel ve mükemmel yaptı, ihsan şuuru ile davrandı ma’nâlarına gelir; diğeri ise “Ahsene ileyhi” dir ki; iyilik etti, ihsan ve cemilede bulundu ma’nâlarına gelir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Her iki ma’nâ da, Kur’ân’da ve sünnette nazar-ı itibara alınmış, yer yer bunlardan birisine, zaman zaman da her ikisine birden tevcih yapılarak telvine gidilmiştir ki, Hazret-i Yusuf “Alâ nebiyyinâ ve aleyhisselâm” ın ihsan şuurunu tescil bölümünde buna işaret edilmişti.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Hakikat ehlince ihsan; hak ölçülerine göre iyi düşünme, iyi şeyler planlama, iyi işlere mukayyed olma ve kullukla alâkalı davranışların, Allah’ın nazarına arzedilmesi şuuruyla, fevkalâde bir titizlik içinde temsil edilmesinden ibaret kalbî bir ameldir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">İhsana ulaşabilmek için, duygu, düşünce ve tasavvurların sağlam bir îmana bina edilmesi, îman gerçeğinin İslamî esaslarla derinleştirilmesi ve kalbin kadirşinas ölçüleri ile İlâhîleştirilmesi şarttır. Başkalarına ve başka şeylere ihsan duygusu ise Hakk murakabesi ile bütünleşmiş böyle bir kalbin tabiî tavrıdır.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Evet, “ -İhsan, görüyormuşcasına senin, Allah’a ibadet etmendir; sen O’nu görmesen de O seni görüyordur.” 1 hakikatınca, yapılan her şeyi arızasız ve Cenab-ı Şâhid-i Eze-lî’nin nazarına arz edilebilecek şekilde, inanarak, duyarak, irade, his, şuur ve latife-i rabbaniye buutları ile yerine getirmek bir esas, bir temel prensip ve hakikat erlerince ulaşılması gerekli olan bir ufuk; başkalarına karşı iyilik duygusu, iyilik düşüncesi ve iyi davranmak ise, insan ruhu ile bütünleşmiş böyle bir ihsan şuurunun zuhuru, taşması ve intişarıdır ki; birinci şıkkın tabiî neticesi ve ihsana programlanmış bir vicdanın programlandığı şeyi ifade etmesinden ibarettir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Bu ma’nâdaki, ihsanın insanlara bakan yanını: “ -Kendin için sevdiğini kardeşin için de sevmen” düstûru; bütün yaratıkları içine alan evrensel buudunu da; “ - Allah, herşeye karşı ihsanı kabul etmiştir: öyle ise öldürürken (ölümü hak etmiş kimseleri) - ihsan tutkusu ile öldürün! (Bir hayvanı) boğazlarken ihsan hissi ile boğazlayın (yani) bıçağını iyi bilesin ve keseceği hayvanını rahat ettirsin! hadis-i şerifleri ifade etmektedir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">İhsan şuuru, salih bir dairenin (kısır döngü karşılığı olarak kullanıyorum) kapısını açan sırlı bir anahtar gibidir. O kapıyı açan ve o aydınlık koridora adımını atan insan, yürüyen merdivenlere binmiş gibi, kendini sihirli bir yükselişin helezonunda bulur. Bir de, bu mazhariyetiyle beraber, iradesinin hakkını verip kendi de yürüyüşünü devam ettirirse, her adımda iki basamak birden yükselir ki; zannediyorum, “ - İhsanın mü-kâfatı da başka değil yine ihsandır.” (Rahman, 55/60) İlâhî beyanı da bize bunu hatırlatmakta.. Nitekim birgün, Hazret-i Sadık u Masduk bu âyeti okumuş ve ashabına sormuştu: “Biliyor musunuz Rabbiniz bununla ne anlatmak istiyor?” Ashab: Allah ve Resulü bilir; cevabını verince, O sözlerine şöyle devam etmiş ve Cenab-ı Hakk’ın “ -Benim kendisine îman ve tevhidi ihsan eylediğim kimsenin mükâfatı başka değil cennettir..!” dediğini hikaye buyurmuşlardı.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">İhsan şuuru, yağmur yüklü bulutlar gibi bir baştan bir başa bütün kalp tepelerini sarınca, İlâhi eltaf sağnak sağnak boşalmaya başlar.. ve insan kendini “ -İhsan ruhu ile yatıp-kalkanlara, ihsan üstü ihsan ve bir de ziyade vardır” (Yunus, 10/26) kuşağında bulur.. bulur ve insan olma mazhariyetini en engin hazlarıyla duyar ve yaşar.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Bu mevzûda bir de, amel ve davranışların ötesinde, kalplerin kurup durduğu hâlis niyetlere terettüp eden, fazl ve lütûf kaynaklı İlahî varidât vardır ki, onun tasavvuru bizi de bizim düşüncelerimizi de aşar..!</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">İnsanı Hakka ulaştırmada en aldanmaz vesilelerden biri kalptir ve kalbin en büyük ameli de ihsandır. İhsan, ihlâs yamaçlarına açılmanın en emin yolu, rıdvan tepelerine ulaşmanın en sıhhatli vasıtası ve Şâhid-i Ezelî’ye karşı da bir temkin şuurudur. O’na doğru hergün, îmanla donanmış, amelle kanatlanmış ve takvâ ile derinleşmiş yüzler-binler “şedd-i rihal” eder yolculuğa koyulurlar ama, o zirveye, ya birkaç insan ulaşır, ya da ulaşamaz. Ulaşamayanlar ulaşma adına didinmelerini sürdüredursunlar; ulaşanlar orada Allah’ın sevmediği şeyleri bütün çirkinlikleriyle duyar, hisseder ve onlara karşı kapanır; Allah’ın güzel gördüğü şeylerle de fıtratının gereğiymişçesine birleşir, bütünleşir ve sürekli “mâruf” soluklarlar. </span></p><p><strong><span style="font-family: 'Tahoma'">SONSUZ NUR’DAN</span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Tahoma'">İhsan Şuuru ve Ciddiyet</span></strong></p><p><strong></strong><span style="font-family: 'Tahoma'">Cümlenin başındaki “Min” harf-i cerri “hasr” ifade eder. Bununla, müslümanın, ihsan sırrına ermesi için gerekli olan bir yoldan bahsedilmektedir. O da laubaliliği terk etmektir. Ciddiyet kazanılıp, laubalilik terk edilmedikçe, bir insanın ihsan şuuruna sıçraması mümkün değildir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Cibril hadîsinde, ihsan mertebesi en son merhale olarak ele alınmaktadır. Allah Rasûlü’ne gelen Cibril, evvela imanı, sonra İslâm’ı sormuş ve bunlara Allah Rasûlü’nün verdiği cevapları tasdikten sonra da, “İhsan nedir?” diyerek ihsanı sormuştur. Efendimiz de O’na şu cevapla mukabele etmiştir: “İhsan, senin Allah’ı görüyor gibi O’na kulluk yapmandır. Her ne kadar sen O’nu görmesen de O seni görmektedir.” 292 (*)</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Bu mertebeyi yakalama da, ancak azami takva, zühd ve velayet ile olabilir. İnsan, evvela o noktaya ulaşmayı bir ideal ve gaye haline getirmeli; sonra da, oraya götüren yolları bir bir denemelidir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Allah, insana şah damarından daha yakındır. Bir şairin dediği gibi, insan, O’nu taşrada ararken, O, can içinde candır. “Ben taşrada ararken, O can içinde can imiş.” Bir başka şairimiz de şöyle der:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">“Maveradan bekliyorken bir haber</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Perde kalktı öyle gördüm ben beni.”</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Evet, insan her şeyi ile, O’nun kudret elinde evrilip çevrilmekte.. ve her şey, O’nun tecellilerinden ibaret bulunmaktadır. O’nu dışta aramak beyhude yorulmaktır. Zira O, insana kendinden daha yakındır; bu sırrın inkişafı da ihsandır.</span></p><p><strong><span style="font-family: 'Tahoma'">Her İşte İtkan</span></strong></p><p><strong></strong><span style="font-family: 'Tahoma'">İnsanın vicdanını, böyle bir ihsan şuuru sardığında, artık onun davranışlarına itkan hâkim olur. Zaten Cenâb-ı Hakk da, işin sağlam yapılmasını istemekte ve sağlam işi sevmektedir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">O, Kur’ân’da diyor ki :</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">“De ki: Amel edin! Amelinizi Allah da, Rasûlü de, mü’minler de görecektir. Sonra görüleni de görülmeyeni de bilen Allah’a döndürüleceksiniz. O da size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.” (Tevbe, 9/105).</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Yani yapılan bütün ameller, Allah’ın, Rasûlü’nün ve vicdanları hüşyar mü’minlerin teftişinden geçecektir. Onun için her amel, teftişe göre yapılmalıdır ki, sahibini utandırmasın. Bu da, yapılan amelin çok sağlam yapılmasını zarûri kılmaktadır. Böyle bir amele muvaffak olabilmek de, ancak içten “ihsan”a ulaşmakla mümkündür. İnsan, iç âlemi itibariyle böyle derinleşebildiği ölçüde, davranışları da çok mükemmel olacak ve bu insan, asla laubâliliklere düşmeyecektir. Böylece de İslâm’ın güzelliklerini elde etmiş, başka bir ifadeyle, güzel olan İslâm’ı yaşamış, zatında güzel olan İslâmiyetin güzelliğine uygun bir kemalat arşına taht kurmuş olacaktır.</span></p><p><strong><span style="font-family: 'Tahoma'">İMÂN</span></strong></p><p><strong></strong><span style="font-family: 'Tahoma'">İmân, İslam’ı dil ile ikrar ve kalp ile tasdikten ibarettir. O, sonsuz bir güç ve kuvvet kaynağıdır. Ancak, istenen semereyi ve arzu edilen neticeyi elde edebilmek için, îmânın amel ile takviye ve desteklenmesi şarttır.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Amelin, Allah’ı görüyor gibi yapılmasına ise “ihsan” denir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">İmân ve ihsan, gözde ziya ve cesedde can gibidir. Bu iki temel esasa bağlı olarak farz ve nafilelerin yerine getirilmesi ise, sonsuzluğun semalarına açılmada iki nuranî kanat durumundadır.</span></p><p><strong><span style="font-family: 'Tahoma'">HAYATI AYDIN KILMAK İÇİN</span></strong></p><p><strong></strong><span style="font-family: 'Tahoma'">Dünyada bir hayat yaşıyoruz ki, gelişimiz elimizde olmadığı gibi göçüp gidişimiz de elimizde değil. Ancak, bu hayatta sırasını savmak için bekleyen bir insan olmaktan kurtulup, kademe kademe yükselerek hayatımızı Cenab-ı Hakk’ın razı olacağı şekle dönüştürmemiz de her zaman mümkündür. O da evvelâ, imânın rükünlerini hazmederek ruhlarımızı onlarla bütünleştirme ve vicdanlarımızı marifet-i ilâhî adına birer bal peteği haline getirme; daha sonra da imâna âit mes’eleleri, ibadet yoluyla “ayne’l-yakine” yaklaştırarak ihsan şuuruna erme ve İslâm rükünlerini mahiyetimize sinmiş birer meleke yapma, derken kendimiz adına elde ettiğimiz bu meziyetleri cemiyete taşıma ve hayatın her sahasında hakim kılma, herkesi ve her yeri aydınlatmakla kabildir.</span></p><p><strong><span style="font-family: 'Tahoma'">İHSAN SIRRI</span></strong></p><p><strong></strong><span style="font-family: 'Tahoma'">Hakikat ehlince ihsan, hak ölçülerine göre iyi düşünme, iyi şeyler plânlama, iyi işlere mukayyed olma ve kullukla alâkalı davranışların, Allah’ın nazarına arzedilmesi şuuruyla fevkalâde bir titizlik içinde temsil edilmesinden ibaret kalbî bir ameldir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">İhsana ulaşabilmek için duygu, düşünce ve tasavvurların sağlam bir imâna bina edilmesi, iman gerçeğinin İslâmî esaslarla derinleştirilmesi ve kalbin kadirşinas ölçüleri ile ilâhîleştirilmesi şarttır. Başkalarına ve başka şeylere ihsan duygusu ise, hak murakebesi ile bütünleşmiş böyle bir kalbin tabiî tavrıdır.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Evet, “İhsan, görüyormuşçasına senin, Allah’a ibadet etmendir; sen O’nu görmesen de, O seni görüyordur.” hakikatınca, yapılan her şeyi arızasız ve Cenâb-ı Şâhid-i Ezelî’nin nazarına arz edilebilecek şekilde inanarak, duyarak, irade, his, şuur ve lâtife-i rabbâniye buudları ile yerine getirmek bir esas, bir temel prensip ve hakikat erlerince ulaşılması gerekli olan bir ufuk; başkalarına karşı iyilik duygusu, iyilik düşüncesi ve iyi davranmak ise, insan ruhu ile bütünleşmiş böyle bir ihsan şuurunun zuhurû, taşması ve intişarıdır ki, birinci şıkkın tabii neticesi ve ihsana programlanmış bir vicdanın programlandığı şeyi ifade etmesinden ibarettir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">İhsan şuuru, salih bir dairenin (kısır döngü karşılığı olarak kullanıyorum) kapısını açan sırlı bir anahtar gibidir. O kapıyı açan ve o aydınlık koridora adımını atan insan, yürüyen merdivenlere binmiş gibi, kendini sihirli bir yükselişin helezonunda bulur. Bir de, bu mazhariyetiyle beraber, iradesinin hakkını verip kendi de yürüyüşünü devam ettirirse, her adımda iki basamak birden yükselir...</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">İhsan şuuru, yağmur yüklü bulutlar gibi bir baştan bir başa bütün kalp tepelerini sarınca, ilâhî eltaf sağnak sağnak boşalmaya başlar..</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Bu mevzuda bir de, amel ve davranışların ötesinde, kalplerin kurup durduğu hâlis niyetlere terettüp eden fazl ve lütûf kaynaklı ilâhî varidât vardır ki, onun tasavvuru bizi de, bizim düşüncelerimizi de aşar..!</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">İnsanı Hakk’a ulaştırmada en aldanmaz vesilelerden biri kalpdir ve kalbin en büyük ameli de ihsandır. İhsan, ihlâs yamaçlarına açılmanın en emin yolu, rıdvan tepelerine ulaşmanın en sıhhatli vasıtası ve Şâhid-i Ezelî’ye karşı da bir temkin şuurudur. O’na doğru hergün, imanla donanmış, amelle kanatlanmış ve takva ile derinleşmiş yüzler-binler “şedd-i rihal” eder, yolculuğa koyulurlar ama, o zirveye ya birkaç insan ulaşır, ya da ulaşamaz. Ulaşamayanlar, ulaşma adına didinmelerini sürdüredursunlar; ulaşanlar orada Allah’ın (cc) sevmediği şeyleri bütün çirkinlikleriyle duyar hisseder ve onlara karşı kapanır; Allah’ın (cc) güzel gördüğü şeylerle de fıtratının gereğiymişcesine birleşir, bütünleşir ve sürekli “ma’rûf” soluklarlar.</span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="mihrimah, post: 83455, member: 656"] [b]Cevap: Ihsan[/b] [B][FONT=Tahoma]PIRLANTA SER[/FONT][FONT=Tahoma]İSİ…[/FONT] [/B][FONT=Tahoma]İhsan; lügat itibari ile iki şekilde kullanılır: Biri “Ahsenehu” dur ki; birşeyi güzel ve mükemmel yaptı, ihsan şuuru ile davrandı ma’nâlarına gelir; diğeri ise “Ahsene ileyhi” dir ki; iyilik etti, ihsan ve cemilede bulundu ma’nâlarına gelir.[/FONT] [FONT=Tahoma]Her iki ma’nâ da, Kur’ân’da ve sünnette nazar-ı itibara alınmış, yer yer bunlardan birisine, zaman zaman da her ikisine birden tevcih yapılarak telvine gidilmiştir ki, Hazret-i Yusuf “Alâ nebiyyinâ ve aleyhisselâm” ın ihsan şuurunu tescil bölümünde buna işaret edilmişti.[/FONT] [FONT=Tahoma]Hakikat ehlince ihsan; hak ölçülerine göre iyi düşünme, iyi şeyler planlama, iyi işlere mukayyed olma ve kullukla alâkalı davranışların, Allah’ın nazarına arzedilmesi şuuruyla, fevkalâde bir titizlik içinde temsil edilmesinden ibaret kalbî bir ameldir.[/FONT] [FONT=Tahoma]İhsana ulaşabilmek için, duygu, düşünce ve tasavvurların sağlam bir îmana bina edilmesi, îman gerçeğinin İslamî esaslarla derinleştirilmesi ve kalbin kadirşinas ölçüleri ile İlâhîleştirilmesi şarttır. Başkalarına ve başka şeylere ihsan duygusu ise Hakk murakabesi ile bütünleşmiş böyle bir kalbin tabiî tavrıdır.[/FONT] [FONT=Tahoma]Evet, “ -İhsan, görüyormuşcasına senin, Allah’a ibadet etmendir; sen O’nu görmesen de O seni görüyordur.” 1 hakikatınca, yapılan her şeyi arızasız ve Cenab-ı Şâhid-i Eze-lî’nin nazarına arz edilebilecek şekilde, inanarak, duyarak, irade, his, şuur ve latife-i rabbaniye buutları ile yerine getirmek bir esas, bir temel prensip ve hakikat erlerince ulaşılması gerekli olan bir ufuk; başkalarına karşı iyilik duygusu, iyilik düşüncesi ve iyi davranmak ise, insan ruhu ile bütünleşmiş böyle bir ihsan şuurunun zuhuru, taşması ve intişarıdır ki; birinci şıkkın tabiî neticesi ve ihsana programlanmış bir vicdanın programlandığı şeyi ifade etmesinden ibarettir.[/FONT] [FONT=Tahoma]Bu ma’nâdaki, ihsanın insanlara bakan yanını: “ -Kendin için sevdiğini kardeşin için de sevmen” düstûru; bütün yaratıkları içine alan evrensel buudunu da; “ - Allah, herşeye karşı ihsanı kabul etmiştir: öyle ise öldürürken (ölümü hak etmiş kimseleri) - ihsan tutkusu ile öldürün! (Bir hayvanı) boğazlarken ihsan hissi ile boğazlayın (yani) bıçağını iyi bilesin ve keseceği hayvanını rahat ettirsin! hadis-i şerifleri ifade etmektedir.[/FONT] [FONT=Tahoma]İhsan şuuru, salih bir dairenin (kısır döngü karşılığı olarak kullanıyorum) kapısını açan sırlı bir anahtar gibidir. O kapıyı açan ve o aydınlık koridora adımını atan insan, yürüyen merdivenlere binmiş gibi, kendini sihirli bir yükselişin helezonunda bulur. Bir de, bu mazhariyetiyle beraber, iradesinin hakkını verip kendi de yürüyüşünü devam ettirirse, her adımda iki basamak birden yükselir ki; zannediyorum, “ - İhsanın mü-kâfatı da başka değil yine ihsandır.” (Rahman, 55/60) İlâhî beyanı da bize bunu hatırlatmakta.. Nitekim birgün, Hazret-i Sadık u Masduk bu âyeti okumuş ve ashabına sormuştu: “Biliyor musunuz Rabbiniz bununla ne anlatmak istiyor?” Ashab: Allah ve Resulü bilir; cevabını verince, O sözlerine şöyle devam etmiş ve Cenab-ı Hakk’ın “ -Benim kendisine îman ve tevhidi ihsan eylediğim kimsenin mükâfatı başka değil cennettir..!” dediğini hikaye buyurmuşlardı.[/FONT] [FONT=Tahoma]İhsan şuuru, yağmur yüklü bulutlar gibi bir baştan bir başa bütün kalp tepelerini sarınca, İlâhi eltaf sağnak sağnak boşalmaya başlar.. ve insan kendini “ -İhsan ruhu ile yatıp-kalkanlara, ihsan üstü ihsan ve bir de ziyade vardır” (Yunus, 10/26) kuşağında bulur.. bulur ve insan olma mazhariyetini en engin hazlarıyla duyar ve yaşar.[/FONT] [FONT=Tahoma]Bu mevzûda bir de, amel ve davranışların ötesinde, kalplerin kurup durduğu hâlis niyetlere terettüp eden, fazl ve lütûf kaynaklı İlahî varidât vardır ki, onun tasavvuru bizi de bizim düşüncelerimizi de aşar..![/FONT] [FONT=Tahoma]İnsanı Hakka ulaştırmada en aldanmaz vesilelerden biri kalptir ve kalbin en büyük ameli de ihsandır. İhsan, ihlâs yamaçlarına açılmanın en emin yolu, rıdvan tepelerine ulaşmanın en sıhhatli vasıtası ve Şâhid-i Ezelî’ye karşı da bir temkin şuurudur. O’na doğru hergün, îmanla donanmış, amelle kanatlanmış ve takvâ ile derinleşmiş yüzler-binler “şedd-i rihal” eder yolculuğa koyulurlar ama, o zirveye, ya birkaç insan ulaşır, ya da ulaşamaz. Ulaşamayanlar ulaşma adına didinmelerini sürdüredursunlar; ulaşanlar orada Allah’ın sevmediği şeyleri bütün çirkinlikleriyle duyar, hisseder ve onlara karşı kapanır; Allah’ın güzel gördüğü şeylerle de fıtratının gereğiymişçesine birleşir, bütünleşir ve sürekli “mâruf” soluklarlar. [/FONT] [B][FONT=Tahoma]SONSUZ NUR’DAN[/FONT] [FONT=Tahoma]İhsan Şuuru ve Ciddiyet[/FONT] [/B][FONT=Tahoma]Cümlenin başındaki “Min” harf-i cerri “hasr” ifade eder. Bununla, müslümanın, ihsan sırrına ermesi için gerekli olan bir yoldan bahsedilmektedir. O da laubaliliği terk etmektir. Ciddiyet kazanılıp, laubalilik terk edilmedikçe, bir insanın ihsan şuuruna sıçraması mümkün değildir.[/FONT] [FONT=Tahoma]Cibril hadîsinde, ihsan mertebesi en son merhale olarak ele alınmaktadır. Allah Rasûlü’ne gelen Cibril, evvela imanı, sonra İslâm’ı sormuş ve bunlara Allah Rasûlü’nün verdiği cevapları tasdikten sonra da, “İhsan nedir?” diyerek ihsanı sormuştur. Efendimiz de O’na şu cevapla mukabele etmiştir: “İhsan, senin Allah’ı görüyor gibi O’na kulluk yapmandır. Her ne kadar sen O’nu görmesen de O seni görmektedir.” 292 (*)[/FONT] [FONT=Tahoma]Bu mertebeyi yakalama da, ancak azami takva, zühd ve velayet ile olabilir. İnsan, evvela o noktaya ulaşmayı bir ideal ve gaye haline getirmeli; sonra da, oraya götüren yolları bir bir denemelidir.[/FONT] [FONT=Tahoma]Allah, insana şah damarından daha yakındır. Bir şairin dediği gibi, insan, O’nu taşrada ararken, O, can içinde candır. “Ben taşrada ararken, O can içinde can imiş.” Bir başka şairimiz de şöyle der:[/FONT] [FONT=Tahoma]“Maveradan bekliyorken bir haber Perde kalktı öyle gördüm ben beni.”[/FONT] [FONT=Tahoma]Evet, insan her şeyi ile, O’nun kudret elinde evrilip çevrilmekte.. ve her şey, O’nun tecellilerinden ibaret bulunmaktadır. O’nu dışta aramak beyhude yorulmaktır. Zira O, insana kendinden daha yakındır; bu sırrın inkişafı da ihsandır.[/FONT] [B][FONT=Tahoma]Her İşte İtkan[/FONT] [/B][FONT=Tahoma]İnsanın vicdanını, böyle bir ihsan şuuru sardığında, artık onun davranışlarına itkan hâkim olur. Zaten Cenâb-ı Hakk da, işin sağlam yapılmasını istemekte ve sağlam işi sevmektedir.[/FONT] [FONT=Tahoma]O, Kur’ân’da diyor ki :[/FONT] [FONT=Tahoma]“De ki: Amel edin! Amelinizi Allah da, Rasûlü de, mü’minler de görecektir. Sonra görüleni de görülmeyeni de bilen Allah’a döndürüleceksiniz. O da size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.” (Tevbe, 9/105).[/FONT] [FONT=Tahoma]Yani yapılan bütün ameller, Allah’ın, Rasûlü’nün ve vicdanları hüşyar mü’minlerin teftişinden geçecektir. Onun için her amel, teftişe göre yapılmalıdır ki, sahibini utandırmasın. Bu da, yapılan amelin çok sağlam yapılmasını zarûri kılmaktadır. Böyle bir amele muvaffak olabilmek de, ancak içten “ihsan”a ulaşmakla mümkündür. İnsan, iç âlemi itibariyle böyle derinleşebildiği ölçüde, davranışları da çok mükemmel olacak ve bu insan, asla laubâliliklere düşmeyecektir. Böylece de İslâm’ın güzelliklerini elde etmiş, başka bir ifadeyle, güzel olan İslâm’ı yaşamış, zatında güzel olan İslâmiyetin güzelliğine uygun bir kemalat arşına taht kurmuş olacaktır.[/FONT] [B][FONT=Tahoma]İMÂN[/FONT] [/B][FONT=Tahoma]İmân, İslam’ı dil ile ikrar ve kalp ile tasdikten ibarettir. O, sonsuz bir güç ve kuvvet kaynağıdır. Ancak, istenen semereyi ve arzu edilen neticeyi elde edebilmek için, îmânın amel ile takviye ve desteklenmesi şarttır.[/FONT] [FONT=Tahoma]Amelin, Allah’ı görüyor gibi yapılmasına ise “ihsan” denir.[/FONT] [FONT=Tahoma]İmân ve ihsan, gözde ziya ve cesedde can gibidir. Bu iki temel esasa bağlı olarak farz ve nafilelerin yerine getirilmesi ise, sonsuzluğun semalarına açılmada iki nuranî kanat durumundadır.[/FONT] [B][FONT=Tahoma]HAYATI AYDIN KILMAK İÇİN[/FONT] [/B][FONT=Tahoma]Dünyada bir hayat yaşıyoruz ki, gelişimiz elimizde olmadığı gibi göçüp gidişimiz de elimizde değil. Ancak, bu hayatta sırasını savmak için bekleyen bir insan olmaktan kurtulup, kademe kademe yükselerek hayatımızı Cenab-ı Hakk’ın razı olacağı şekle dönüştürmemiz de her zaman mümkündür. O da evvelâ, imânın rükünlerini hazmederek ruhlarımızı onlarla bütünleştirme ve vicdanlarımızı marifet-i ilâhî adına birer bal peteği haline getirme; daha sonra da imâna âit mes’eleleri, ibadet yoluyla “ayne’l-yakine” yaklaştırarak ihsan şuuruna erme ve İslâm rükünlerini mahiyetimize sinmiş birer meleke yapma, derken kendimiz adına elde ettiğimiz bu meziyetleri cemiyete taşıma ve hayatın her sahasında hakim kılma, herkesi ve her yeri aydınlatmakla kabildir.[/FONT] [B][FONT=Tahoma]İHSAN SIRRI[/FONT] [/B][FONT=Tahoma]Hakikat ehlince ihsan, hak ölçülerine göre iyi düşünme, iyi şeyler plânlama, iyi işlere mukayyed olma ve kullukla alâkalı davranışların, Allah’ın nazarına arzedilmesi şuuruyla fevkalâde bir titizlik içinde temsil edilmesinden ibaret kalbî bir ameldir.[/FONT] [FONT=Tahoma]İhsana ulaşabilmek için duygu, düşünce ve tasavvurların sağlam bir imâna bina edilmesi, iman gerçeğinin İslâmî esaslarla derinleştirilmesi ve kalbin kadirşinas ölçüleri ile ilâhîleştirilmesi şarttır. Başkalarına ve başka şeylere ihsan duygusu ise, hak murakebesi ile bütünleşmiş böyle bir kalbin tabiî tavrıdır.[/FONT] [FONT=Tahoma]Evet, “İhsan, görüyormuşçasına senin, Allah’a ibadet etmendir; sen O’nu görmesen de, O seni görüyordur.” hakikatınca, yapılan her şeyi arızasız ve Cenâb-ı Şâhid-i Ezelî’nin nazarına arz edilebilecek şekilde inanarak, duyarak, irade, his, şuur ve lâtife-i rabbâniye buudları ile yerine getirmek bir esas, bir temel prensip ve hakikat erlerince ulaşılması gerekli olan bir ufuk; başkalarına karşı iyilik duygusu, iyilik düşüncesi ve iyi davranmak ise, insan ruhu ile bütünleşmiş böyle bir ihsan şuurunun zuhurû, taşması ve intişarıdır ki, birinci şıkkın tabii neticesi ve ihsana programlanmış bir vicdanın programlandığı şeyi ifade etmesinden ibarettir.[/FONT] [FONT=Tahoma]İhsan şuuru, salih bir dairenin (kısır döngü karşılığı olarak kullanıyorum) kapısını açan sırlı bir anahtar gibidir. O kapıyı açan ve o aydınlık koridora adımını atan insan, yürüyen merdivenlere binmiş gibi, kendini sihirli bir yükselişin helezonunda bulur. Bir de, bu mazhariyetiyle beraber, iradesinin hakkını verip kendi de yürüyüşünü devam ettirirse, her adımda iki basamak birden yükselir...[/FONT] [FONT=Tahoma]İhsan şuuru, yağmur yüklü bulutlar gibi bir baştan bir başa bütün kalp tepelerini sarınca, ilâhî eltaf sağnak sağnak boşalmaya başlar..[/FONT] [FONT=Tahoma]Bu mevzuda bir de, amel ve davranışların ötesinde, kalplerin kurup durduğu hâlis niyetlere terettüp eden fazl ve lütûf kaynaklı ilâhî varidât vardır ki, onun tasavvuru bizi de, bizim düşüncelerimizi de aşar..![/FONT] [FONT=Tahoma]İnsanı Hakk’a ulaştırmada en aldanmaz vesilelerden biri kalpdir ve kalbin en büyük ameli de ihsandır. İhsan, ihlâs yamaçlarına açılmanın en emin yolu, rıdvan tepelerine ulaşmanın en sıhhatli vasıtası ve Şâhid-i Ezelî’ye karşı da bir temkin şuurudur. O’na doğru hergün, imanla donanmış, amelle kanatlanmış ve takva ile derinleşmiş yüzler-binler “şedd-i rihal” eder, yolculuğa koyulurlar ama, o zirveye ya birkaç insan ulaşır, ya da ulaşamaz. Ulaşamayanlar, ulaşma adına didinmelerini sürdüredursunlar; ulaşanlar orada Allah’ın (cc) sevmediği şeyleri bütün çirkinlikleriyle duyar hisseder ve onlara karşı kapanır; Allah’ın (cc) güzel gördüğü şeylerle de fıtratının gereğiymişcesine birleşir, bütünleşir ve sürekli “ma’rûf” soluklarlar.[/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
Memba
İhsan
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst