Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Lem'alar
Ihlas Risâlesi Uzerine
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Tesnîm" data-source="post: 120421" data-attributes="member: 11174"><p><strong>İhlâs nedir?</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong></strong>İslâmî literatürde anahtar bir kavram olan ihlâs, lügatlerde "sâfi olma, içindeki yabancı unsurlardan temizlenme, hiçbir yabancı unsur barındırmama" mânâlarına gelir. Kur'ân-ı Kerîm'de ihlâs kelimesi bu aslî mânâsında kullanılır. Mü'minler ihlâs sahibidirler ve ihlâsın hakikati de Allah'ın rızası dışındaki her şeyden uzaklaşmak, şirk şaibelerinden arınmaktır.6 Tasavvufî eserlerde ise ihlâs, çoğunlukla kullukta maddî-mânevî hiçbir beklentiye girmemek şeklinde ele alınmaktadır. Mesela, İslâm'ın kalb ve ruh hayatına dâir temel mesele ve kavramların değerlendirildiği Kalbin Zümrüt Tepeleri'nde, ihlâs ile alakalı tariflerin genelde "doğru, samimî, katışıksız, dupduru; riyâdan uzak olma ve kalbi bulandıracak şeylere karşı kapalı kalma, kapalı yaşama.. veya gönül safveti, fikir istikameti içinde Allah'la münasebetlerinde dünyevî garazlardan uzak kalma ve tam bir sadâkatle kullukta bulunma" etrafında cereyan ettiği vurgulanır ve şöyle bir tarif yapılır: "İhlâs; ferdin, ibadet ü tâatinde, Cenâb-ı Hakk'ın emir, istek ve ihsanlarının dışında her şeye karşı kapanması, abd ve Mâbud münasebetlerinde sır tutucu olması, yaptığı şeyleri Hakk'ın teftişine arz mülâhazasıyla yapması, tabir-i diğerle; vazife ve sorumluluklarını, O emrettiği için yerine getirmesi, yerine getirirken de O'nun hoşnutluğunu hedeflemesi ve O'nun uhrevî teveccühlerine yönelmesinden ibarettir ki, saflardan saf sâdıkların en önemli vasıflarından biri sayılır."7</p><p></p><p>Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de ihlâsı, Nur Külliyatı içinde geleneğe uygun olarak umumiyetle ibadetlerle alâkalı olarak değerlendirir ve "İhlâs, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır." şeklinde bir tarif yapar.</p><p></p><p><strong>İhlâs Düsturları</strong></p><p></p><p><u>İhlâs Risâlesi'nde anlatılan düsturlar herkes için, hayatın her ânında önemli ve gereklidir. Bunların sadece öğrenilmesi yeterli değildir. Düsturların ikisi, daha ziyade ferd ve ferdî ihlâsla alâkalı görülürken diğer düsturlar ve anlatılan hususlar içtimaîdir. Yani ferdî ihlâstan ziyade cemaat ihlâsı, içtimaî ihlâs, ihlâsla hizmet veya daha farklı bir kelimeyle ifade edilecek olursa âhenkle hizmet nazara verilmektedir. Bu düsturlar sık sık hatırlanmalı, hattâ unutulmamalı, dahası bunlar insan tabiatının bir yanı hâline getirilmelidir. Nitekim Üstad da bunları anlatmaya başlamadan önce buna dikkat çekmekte ve "ihlâsı kazanmak, muhafaza etmek ve mânileri def etmek" için bu düsturların rehber edilmesi gerektiğini söylemektedir. İhlâs kazanılmışsa, kazanılan ihlâsın korunması ve önüne çıkacak engellerin bertaraf edilmesi için bu düsturlar elzemdir.</u> Şimdi bu düsturları tekrar hatırlayalım:</p><p></p><p><strong>Birinci Düstur:</strong></p><p></p><p><u>Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı</u></p><p>Allah rızası bütün amellerin önünde, olmazsa olmaz bir duygu olarak bulunmalıdır. Namaz kılarken Allah rızası, kitap okurken Allah rızası, ailenin geçimini sağlarken Allah rızası, i'lâ-yı kelimetullah için yapılan hizmetlerde Allah rızası… Allah için yapılan hizmetlerde zaman zaman farklı mülâhazalara girilebilmektedir. "En güzel ve başarılı hizmeti yapma ve bunu herkese gösterme" şeklinde bir niyet bazen insanların zihinlerine gelebilmekte ve riyaya kapı aralanabilmektedir. Halbuki, "Allah, ancak kendi rızası umularak ve Allah için hâlisane yapılan amelleri kabul eder." (Nesai, Cihad 24)</p><p></p><p>Herkes razı edilse bile Allah'ın razı olmadığı bir hizmet makbul değildir. Zîrâ hizmetler, sınırlı dünya hayatı için değildir. İnsanın ebedî saadeti, Allah'ın rızasını elde etmesi sonucu Cennet'te tecelli edecektir. Allah razı olmadıktan sonra milyonlarca insan bir hizmeti alkışlasa bile bu, beş para etmez, O'nun nezdinde bir kıymeti olmaz.</p><p></p><p><strong>İkinci Düstur:</strong></p><p></p><p><u>Bu hizmet-i Kur'âniye'de bulunan kardeşlerinizi tenkid etmemek ve onların üstünde fazilet-füruşluk nev'inden gıbta damarını tahrik etmemektir.</u></p><p></p><p>Bu düsturda beraber yaşamanın ve ortak bir hedef olarak Allah rızasına yürümenin önündeki iki temel problem nazara verilmektedir: Tenkid ve insanları gıbtaya sevk etmek.</p><p></p><p>Herkes yaptığı hizmetlerden bahsederken diğer insanların duygularını da dikkate almalı ve başkalarını kıskançlık ve gıptaya sevk etmemelidir. Allah için yapılan hizmetlerde çok önemli olan bu düstur hayata taşınmayınca herkesi tenkit ve kendi yaptıklarını büyüterek anlatma gibi bir hastalık ortaya çıkar. </p><p></p><p>Evet, "Her şeyi tenkit, her şeye itiraz, bir yıkma hamlesidir. Şayet insan, bir şeyi beğenmiyorsa, ondan daha iyisini yapmaya çalışmalıdır. Zîrâ, yıkmaktan harabeler, yapmaktan da mâmûreler meydana gelir."8</p><p></p><p>Tenkit meselesine bir fabrikanın çarklarının âhenkle işlemesi misâl veriliyor. Allah yolunda hizmet edenler de şuurlu olarak işlerini ve hizmetteki vazifelerini âhenkle yapmalı, bir fabrikanın çarkları gibi düzenli çalışmalı; birbirini tenkit ederek çalışma azmini kırmamalıdır.</p><p></p><p><strong>Üçüncü Düstur:</strong></p><p></p><p><u>Bütün kuvvetinizi hakta ve ihlâsta bilmelisiniz.</u></p><p>Bediüzzaman Hazretleri bu düsturun açıklamasında hem bir durumu tespit etmekte hem de yapılan hizmetler vesilesiyle talebelerine iltifat etmektedir. Zîrâ, kendisinin İstanbul'da ve kendi memleketinde daha fazla imkânı ve yardımcıları varken, Barla'da yedi-sekiz senede yapılan hizmet daha fazla muvaffakiyet göstermiştir. Ona göre bunun sebebi de Barla'daki talebelerin ihlâsla hizmet aşk u şevki içinde olmalarıdır. Ayrıca burada "Şefkat Tokatları" nazara verilmektedir ki, bunlar Allah için çalışan insanların bazı sebeplerle ellerini hizmetten çekmeleri ve ihlâsı kırmaları neticesi olarak gelmektedir.</p><p></p><p><strong>Dördüncü Düstur:</strong></p><p></p><p><u>Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirâne iftihar etmektir.</u></p><p></p><p>Bu düsturun açıklamasında da "tefânî" sırrı üzerinde duruluyor. Evet, herkes hizmette kendine düşen rolü hakkıyla yerine getirmeli ve diğerlerinin yaptığı hayırlı işlere kendi yaptıklarından daha çok sevinmelidir. Zîrâ kendi yaptıklarının içine, "riya" gibi, amelleri yiyip bitiren bir virüs bulaşabilir. Bundan kurtulmak için de kardeşlerin meziyetleri, kişinin kendine aitmiş gibi düşünülmeli ve başkalarının başarılarından ciddi sevinç duyulmalıdır.</p><p></p><p>Yirmi Birinci Lem'a olan İhlâs Risâlesi'nin girişinde, "On Yedinci Lem'a'nın On Yedinci Notası'nın yedi mes'elesinden Dördüncü Mes'elesi iken, ihlâs münasebetiyle Yirminci Lem'a'nın İkinci Nokta'sı oldu. Nuraniyetine binâen Yirmi Birinci Lem'a olarak Lemeât'a girdi." denilmektedir. Yine İhlâs hakkında olan Yirminci Lem'a'nın başında beş noktadan ibaret olduğu belirtilmekte ve sadece birinci noktası orada anlatılmaktadır. Yirmi Birinci Lem'a bu noktalardan ikincisi olduğuna göre geriye kalan üç nokta Külliyat'ın diğer yerlerinde aranmalıdır. İhlâs Risâlesi'nin muhtevası düşünüldüğünde bu noktaların özellikle Lâhikalar'daki bazı düsturların anlatıldığı kısımlar olabileceği anlaşılmaktadır. Meselâ, bir mektupta şöyle denmektedir:</p><p></p><p>"Gayet muhlis kardeşimiz Hasan Âtıf'ın mektubunda, bir ihtiyar âlim ve vâiz, Risâle-i Nur'a zarar verecek bir vaziyette bulunmuş. Benim gibi binler kusurları bulunan bir biçarenin, ehemmiyetli iki mazeretine binaen bir sünneti (sakal) terk ettiğim bahanesiyle şahsımı çürütüp, Risâle-i Nur'a ilişmek istemiş."9 Problemi kısaca zikrettikten sonra, Üstad Hazretleri özetle, kendi şahsındaki kusurların(!) Nur'a ve davaya zarar vermeyeceğini, kendi yırtık dellâllık elbisesinin onun bâki elmaslarının kıymetini düşürmeyeceğini söyleyerek asıl bakılması gereken şeyin şahsı değil, ortaya konan eser olduğunu vurguluyor. Daha sonra da talebelerine, ehl-i ilme karşı nasıl davranmaları gerektiğine dair; vâiz ve âlimlerle münakaşa yapılmaması, kendilerine düşmanlık edenlere bile düşmanlık edilmemesi, beddua edilmemesi, enâniyetlerin tahrik edilmemesi gibi altın düsturlar veriyor. O dönemde yaşanan hayattan izlerin bulunduğu Lahikalar'da benzeri düsturlar çok miktarda vardır.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Tesnîm, post: 120421, member: 11174"] [B]İhlâs nedir? [/B]İslâmî literatürde anahtar bir kavram olan ihlâs, lügatlerde "sâfi olma, içindeki yabancı unsurlardan temizlenme, hiçbir yabancı unsur barındırmama" mânâlarına gelir. Kur'ân-ı Kerîm'de ihlâs kelimesi bu aslî mânâsında kullanılır. Mü'minler ihlâs sahibidirler ve ihlâsın hakikati de Allah'ın rızası dışındaki her şeyden uzaklaşmak, şirk şaibelerinden arınmaktır.6 Tasavvufî eserlerde ise ihlâs, çoğunlukla kullukta maddî-mânevî hiçbir beklentiye girmemek şeklinde ele alınmaktadır. Mesela, İslâm'ın kalb ve ruh hayatına dâir temel mesele ve kavramların değerlendirildiği Kalbin Zümrüt Tepeleri'nde, ihlâs ile alakalı tariflerin genelde "doğru, samimî, katışıksız, dupduru; riyâdan uzak olma ve kalbi bulandıracak şeylere karşı kapalı kalma, kapalı yaşama.. veya gönül safveti, fikir istikameti içinde Allah'la münasebetlerinde dünyevî garazlardan uzak kalma ve tam bir sadâkatle kullukta bulunma" etrafında cereyan ettiği vurgulanır ve şöyle bir tarif yapılır: "İhlâs; ferdin, ibadet ü tâatinde, Cenâb-ı Hakk'ın emir, istek ve ihsanlarının dışında her şeye karşı kapanması, abd ve Mâbud münasebetlerinde sır tutucu olması, yaptığı şeyleri Hakk'ın teftişine arz mülâhazasıyla yapması, tabir-i diğerle; vazife ve sorumluluklarını, O emrettiği için yerine getirmesi, yerine getirirken de O'nun hoşnutluğunu hedeflemesi ve O'nun uhrevî teveccühlerine yönelmesinden ibarettir ki, saflardan saf sâdıkların en önemli vasıflarından biri sayılır."7 Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de ihlâsı, Nur Külliyatı içinde geleneğe uygun olarak umumiyetle ibadetlerle alâkalı olarak değerlendirir ve "İhlâs, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır." şeklinde bir tarif yapar. [B]İhlâs Düsturları[/B] [U]İhlâs Risâlesi'nde anlatılan düsturlar herkes için, hayatın her ânında önemli ve gereklidir. Bunların sadece öğrenilmesi yeterli değildir. Düsturların ikisi, daha ziyade ferd ve ferdî ihlâsla alâkalı görülürken diğer düsturlar ve anlatılan hususlar içtimaîdir. Yani ferdî ihlâstan ziyade cemaat ihlâsı, içtimaî ihlâs, ihlâsla hizmet veya daha farklı bir kelimeyle ifade edilecek olursa âhenkle hizmet nazara verilmektedir. Bu düsturlar sık sık hatırlanmalı, hattâ unutulmamalı, dahası bunlar insan tabiatının bir yanı hâline getirilmelidir. Nitekim Üstad da bunları anlatmaya başlamadan önce buna dikkat çekmekte ve "ihlâsı kazanmak, muhafaza etmek ve mânileri def etmek" için bu düsturların rehber edilmesi gerektiğini söylemektedir. İhlâs kazanılmışsa, kazanılan ihlâsın korunması ve önüne çıkacak engellerin bertaraf edilmesi için bu düsturlar elzemdir.[/U] Şimdi bu düsturları tekrar hatırlayalım: [B]Birinci Düstur:[/B] [U]Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı[/U] Allah rızası bütün amellerin önünde, olmazsa olmaz bir duygu olarak bulunmalıdır. Namaz kılarken Allah rızası, kitap okurken Allah rızası, ailenin geçimini sağlarken Allah rızası, i'lâ-yı kelimetullah için yapılan hizmetlerde Allah rızası… Allah için yapılan hizmetlerde zaman zaman farklı mülâhazalara girilebilmektedir. "En güzel ve başarılı hizmeti yapma ve bunu herkese gösterme" şeklinde bir niyet bazen insanların zihinlerine gelebilmekte ve riyaya kapı aralanabilmektedir. Halbuki, "Allah, ancak kendi rızası umularak ve Allah için hâlisane yapılan amelleri kabul eder." (Nesai, Cihad 24) Herkes razı edilse bile Allah'ın razı olmadığı bir hizmet makbul değildir. Zîrâ hizmetler, sınırlı dünya hayatı için değildir. İnsanın ebedî saadeti, Allah'ın rızasını elde etmesi sonucu Cennet'te tecelli edecektir. Allah razı olmadıktan sonra milyonlarca insan bir hizmeti alkışlasa bile bu, beş para etmez, O'nun nezdinde bir kıymeti olmaz. [B]İkinci Düstur:[/B] [U]Bu hizmet-i Kur'âniye'de bulunan kardeşlerinizi tenkid etmemek ve onların üstünde fazilet-füruşluk nev'inden gıbta damarını tahrik etmemektir.[/U] Bu düsturda beraber yaşamanın ve ortak bir hedef olarak Allah rızasına yürümenin önündeki iki temel problem nazara verilmektedir: Tenkid ve insanları gıbtaya sevk etmek. Herkes yaptığı hizmetlerden bahsederken diğer insanların duygularını da dikkate almalı ve başkalarını kıskançlık ve gıptaya sevk etmemelidir. Allah için yapılan hizmetlerde çok önemli olan bu düstur hayata taşınmayınca herkesi tenkit ve kendi yaptıklarını büyüterek anlatma gibi bir hastalık ortaya çıkar. Evet, "Her şeyi tenkit, her şeye itiraz, bir yıkma hamlesidir. Şayet insan, bir şeyi beğenmiyorsa, ondan daha iyisini yapmaya çalışmalıdır. Zîrâ, yıkmaktan harabeler, yapmaktan da mâmûreler meydana gelir."8 Tenkit meselesine bir fabrikanın çarklarının âhenkle işlemesi misâl veriliyor. Allah yolunda hizmet edenler de şuurlu olarak işlerini ve hizmetteki vazifelerini âhenkle yapmalı, bir fabrikanın çarkları gibi düzenli çalışmalı; birbirini tenkit ederek çalışma azmini kırmamalıdır. [B]Üçüncü Düstur:[/B] [U]Bütün kuvvetinizi hakta ve ihlâsta bilmelisiniz.[/U] Bediüzzaman Hazretleri bu düsturun açıklamasında hem bir durumu tespit etmekte hem de yapılan hizmetler vesilesiyle talebelerine iltifat etmektedir. Zîrâ, kendisinin İstanbul'da ve kendi memleketinde daha fazla imkânı ve yardımcıları varken, Barla'da yedi-sekiz senede yapılan hizmet daha fazla muvaffakiyet göstermiştir. Ona göre bunun sebebi de Barla'daki talebelerin ihlâsla hizmet aşk u şevki içinde olmalarıdır. Ayrıca burada "Şefkat Tokatları" nazara verilmektedir ki, bunlar Allah için çalışan insanların bazı sebeplerle ellerini hizmetten çekmeleri ve ihlâsı kırmaları neticesi olarak gelmektedir. [B]Dördüncü Düstur:[/B] [U]Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirâne iftihar etmektir.[/U] Bu düsturun açıklamasında da "tefânî" sırrı üzerinde duruluyor. Evet, herkes hizmette kendine düşen rolü hakkıyla yerine getirmeli ve diğerlerinin yaptığı hayırlı işlere kendi yaptıklarından daha çok sevinmelidir. Zîrâ kendi yaptıklarının içine, "riya" gibi, amelleri yiyip bitiren bir virüs bulaşabilir. Bundan kurtulmak için de kardeşlerin meziyetleri, kişinin kendine aitmiş gibi düşünülmeli ve başkalarının başarılarından ciddi sevinç duyulmalıdır. Yirmi Birinci Lem'a olan İhlâs Risâlesi'nin girişinde, "On Yedinci Lem'a'nın On Yedinci Notası'nın yedi mes'elesinden Dördüncü Mes'elesi iken, ihlâs münasebetiyle Yirminci Lem'a'nın İkinci Nokta'sı oldu. Nuraniyetine binâen Yirmi Birinci Lem'a olarak Lemeât'a girdi." denilmektedir. Yine İhlâs hakkında olan Yirminci Lem'a'nın başında beş noktadan ibaret olduğu belirtilmekte ve sadece birinci noktası orada anlatılmaktadır. Yirmi Birinci Lem'a bu noktalardan ikincisi olduğuna göre geriye kalan üç nokta Külliyat'ın diğer yerlerinde aranmalıdır. İhlâs Risâlesi'nin muhtevası düşünüldüğünde bu noktaların özellikle Lâhikalar'daki bazı düsturların anlatıldığı kısımlar olabileceği anlaşılmaktadır. Meselâ, bir mektupta şöyle denmektedir: "Gayet muhlis kardeşimiz Hasan Âtıf'ın mektubunda, bir ihtiyar âlim ve vâiz, Risâle-i Nur'a zarar verecek bir vaziyette bulunmuş. Benim gibi binler kusurları bulunan bir biçarenin, ehemmiyetli iki mazeretine binaen bir sünneti (sakal) terk ettiğim bahanesiyle şahsımı çürütüp, Risâle-i Nur'a ilişmek istemiş."9 Problemi kısaca zikrettikten sonra, Üstad Hazretleri özetle, kendi şahsındaki kusurların(!) Nur'a ve davaya zarar vermeyeceğini, kendi yırtık dellâllık elbisesinin onun bâki elmaslarının kıymetini düşürmeyeceğini söyleyerek asıl bakılması gereken şeyin şahsı değil, ortaya konan eser olduğunu vurguluyor. Daha sonra da talebelerine, ehl-i ilme karşı nasıl davranmaları gerektiğine dair; vâiz ve âlimlerle münakaşa yapılmaması, kendilerine düşmanlık edenlere bile düşmanlık edilmemesi, beddua edilmemesi, enâniyetlerin tahrik edilmemesi gibi altın düsturlar veriyor. O dönemde yaşanan hayattan izlerin bulunduğu Lahikalar'da benzeri düsturlar çok miktarda vardır. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Lem'alar
Ihlas Risâlesi Uzerine
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst