İnsan cismen küçük, zaîf ve âciz olmakla beraber, hayvanattan addedildiği halde, pek yüksek bir ruhu taşıyor ve pek büyük bir istidada mâliktir ve hasredilmeyecek derecede meyilleri vardır ve gayr-ı mütenahî emeller sahibidir ve addedilemez fikirleri vardır ve gayr-ı mahdud şeheviye ve gazabiye gibi kuvveleri vardır ve öyle acaib bir yaratılışı vardır ki, sanki bütün enva' ve âlemlere fihriste olarak yaratılmıştır.
İşte böyle bir insanın o yüksek ruhunu inbisat ettiren, ibadettir; istidadlarını inkişaf ettiren, ibadettir; meyillerini temyiz ve tenzih ettiren, ibadettir; emellerini tahakkuk ettiren ibadettir; fikirlerini tevsi' ve intizam altına alan, ibadettir; şeheviye ve gazabiye kuvvelerini hadd altına alan, ibadettir; zahirî ve bâtınî uzuvlarını ve duygularını kirleten tabiat paslarını izale eden, ibadettir; insanı mukadder olan kemalâtına yetiştiren, ibadettir; abd ile Mabud arasında en yüksek ve en latif olan nisbet, ancak ibadettir. Evet kemalât-ı beşeriyenin en yükseği, şu nisbet ve münasebettir.
İhtar:
İbadetin ruhu, ihlastır. İhlas ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır. Eğer başka bir hikmet ve bir faide ibadete illet gösterilse, o ibadet bâtıldır. Faideler, hikmetler yalnız müreccih olabilirler, illet olamazlar.
Şahsî: Şahsa ait, kişiyle ilgili, kişisel.
Kemalât: Kemaller, mükemmellikler, olgunluklar, üstünlükler.
Cismen: Cisim olarak.
Hayvanat: Hayvanlar.
İstidad: Kabiliyet, yetenek.
Mâlik: Sahip.
Gayr-ı mütenahî: Sonsuz, nihayet bulmaz, bitmez.
Emel: Ümit, kuvvetli istek, ummak.
Gayr-ı mahdud: Sınırsız, sonsuz, sayısız.
Şeheviye: Şehvetle ilgili.
Gazabiye: Hiddetle ilgili, öfke ile ilgili.
Enva': Nevler, türler, çeşitler.
İnbisat: Genişleme, yayılma, genleşme.
İbadet: Kulluk, Allah’ın(cc) emir ve yasaklarına uyma.
İstidad: Kabiliyet, yetenek.
İnkişaf: Açılma, meydana çıkma, gelişme, ilerleme.
Temyiz: Ayırmak, ayırt etmek, seçmek.
Tevsi': Genişletme.
Hadd: Sınır, hudud, çizgi.
Zahirî: Görünüşte olan, görünen, dış görünüşle ilgili.
Bâtınî: İçteki, görünmez içle ilgili.
İzale: Giderme, ortadan kaldırma.
Mukadder: Takdir edilmiş, belirlenmiş.
Hikmet: Gözetilen fayda ve gaye. İnsanın, mevcudatın hakikatlerini(gerçeklerini) bilip hayırlı işler yapmak sıfatı.
Faide: Fayda, yarar.
İllet: Asıl sebep, temel sebep.
Bâtıl: Asılsız, gerçek dışı, yalan ve yanlış.
Müreccih: Tercih eden, üstün tutan.
İşte böyle bir insanın o yüksek ruhunu inbisat ettiren, ibadettir; istidadlarını inkişaf ettiren, ibadettir; meyillerini temyiz ve tenzih ettiren, ibadettir; emellerini tahakkuk ettiren ibadettir; fikirlerini tevsi' ve intizam altına alan, ibadettir; şeheviye ve gazabiye kuvvelerini hadd altına alan, ibadettir; zahirî ve bâtınî uzuvlarını ve duygularını kirleten tabiat paslarını izale eden, ibadettir; insanı mukadder olan kemalâtına yetiştiren, ibadettir; abd ile Mabud arasında en yüksek ve en latif olan nisbet, ancak ibadettir. Evet kemalât-ı beşeriyenin en yükseği, şu nisbet ve münasebettir.
İhtar:
İbadetin ruhu, ihlastır. İhlas ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır. Eğer başka bir hikmet ve bir faide ibadete illet gösterilse, o ibadet bâtıldır. Faideler, hikmetler yalnız müreccih olabilirler, illet olamazlar.
Said Nursi
Şahsî: Şahsa ait, kişiyle ilgili, kişisel.
Kemalât: Kemaller, mükemmellikler, olgunluklar, üstünlükler.
Cismen: Cisim olarak.
Hayvanat: Hayvanlar.
İstidad: Kabiliyet, yetenek.
Mâlik: Sahip.
Gayr-ı mütenahî: Sonsuz, nihayet bulmaz, bitmez.
Emel: Ümit, kuvvetli istek, ummak.
Gayr-ı mahdud: Sınırsız, sonsuz, sayısız.
Şeheviye: Şehvetle ilgili.
Gazabiye: Hiddetle ilgili, öfke ile ilgili.
Enva': Nevler, türler, çeşitler.
İnbisat: Genişleme, yayılma, genleşme.
İbadet: Kulluk, Allah’ın(cc) emir ve yasaklarına uyma.
İstidad: Kabiliyet, yetenek.
İnkişaf: Açılma, meydana çıkma, gelişme, ilerleme.
Temyiz: Ayırmak, ayırt etmek, seçmek.
Tevsi': Genişletme.
Hadd: Sınır, hudud, çizgi.
Zahirî: Görünüşte olan, görünen, dış görünüşle ilgili.
Bâtınî: İçteki, görünmez içle ilgili.
İzale: Giderme, ortadan kaldırma.
Mukadder: Takdir edilmiş, belirlenmiş.
Hikmet: Gözetilen fayda ve gaye. İnsanın, mevcudatın hakikatlerini(gerçeklerini) bilip hayırlı işler yapmak sıfatı.
Faide: Fayda, yarar.
İllet: Asıl sebep, temel sebep.
Bâtıl: Asılsız, gerçek dışı, yalan ve yanlış.
Müreccih: Tercih eden, üstün tutan.