Hz. Hadîce’nin ilmi, malı, şerefi, iffeti ve edebi pek fazla idi. Ticâret ile uğraşan, devrin, büyük tüccarlarındandı. Memurları, katipleri ve köleleri vardı.
Ticâreti adamları veya ortaklık suretiyle yapardı. Hz. Hadîce, Hz. Muhammed’in üstün ahlâk vasıflarını ve “emin” lakabına itimad ederek, herkesten daha fazla ücret vermek vâ’dıyla O’nu Şam ticâret kafilesine kattı. Hz. Muhammed’in, yanına kölesi Meysere’yi de verdi.
Şam ticâret seferi üç ay sürdü. Bu sefer esnasında Hz. Muhammed’in şahsında harikulade haller görüldü. Seferde O’nu gölgeleyen bir bulutun ve kuş şekline giren iki meleğin devamlı üzerinde bulunması, yolda yürüyemiyecek derecede yorulup, kervandan geri kalan iki devenin ayaklarını eliyle sığmasından sonra, develerin birden süratlenmesi, Busra’daki Manastır yanındaki kuru ağacın altına oturmasıyla yeşermesi ve rahip Nastura’nın yeminle Hz. Muhammed’in son peygamber olduğunu müjdelemesi, Busra Pazarı’nda Yahudi ile pazarlık esnasında Meysere’nin Peygamberlik vasıflarını teşhis etmesi halleri meydana geldi. Seferden dönüşte Hz. Hadîce’ye Hz. Muhammed’in bu hallerini akrabası Zübeyr ve kölesi Meysere bir bir anlattılar.
Hz. Hadîce, anlatılanlar, mallarını satmak üzere teslim ettiği Hz. Muhammed’in bereketiyle iyi kâr etmesi ve bunlardan ziyade kervanı karşıladığı sırada Hz. Muhammed’i gölgeleyen iki meleği bizzat görmesinden çok etkilendi. Daha önce gördüğü bir rüyası da gökten inen ayın, koynuna girip koltuğundan çıkarak bütün âlemi aydınlatması idi.
Hz. Hadîce, bu halleri, putlara tapmayıp, Hıristiyan olan, Tevrat ve İncil’i okumasını bilen, bölgenin iyi tanınmış şâir ve bilginlerinden amcasıoğlu Varaka bin Nevfel’e anlattı. Varaka bin Nevfel rüyayı “Âhir zaman peygamberi vücûda gelmiştir. Sen O’nun hanımı olursun. Senin zamanında O’na vahiy gelir. O’nun dîni bütün âlemi doldurur.
Sen O’na en önce îmân eden olunun. O peygamber Kureyş kabilesinin Haşimoğulları kolundan olacak...” diye tâbir edip, hallerini de hayretle şöyle anlattı:
“Bu söylediklerinden anlaşılıyor ki, şüphesiz Muhammed bu ümmetin peygamberi olacak. Ben, zaten bu ümmetten bir peygamber çıkacağını biliyor ve O’nu bekliyordum. Bu zaman O’nun tam zamanıdır.” deyince Hz. Hadîce’nin sevgi ve itimadı daha da arttı.
Bu esnada kırk yaşında olup, dul idi. Hz. Muhammed ise yirmibeş yaşında idi. İki taraftan elçiler Hz. Muhammed ile Hz. Hadîce’nin evlenmesini kararlaştırdılar. Nikâh meclisi Hz. Hadîce’nin evinde kuruldu. Ebû Talib ve Varaka bin Nevfel tarafından takdim konuşmaları yapıldı.
Nikâhı Varaka bin Nevfel kıydı. Kureyş kabilesinin ileri gelenleri de nikâh şahidi olarak bulundular, Hz. Hadîce’nin Peygamber efendimizle olan bu evliliğinden dört kızı ve iki oğlu olmak üzere altı çocuğu oldu. Kızlarının adları Zeynep, Rukiyye, Ümmü Gülsüm, Fâtıma, erkekleri ise, Kâsım ve Abdullah’tı Kâsım’dan dolayı Resûlullah’a (Ebül-Kâsım) denildi. Nübüvvetden önce Mekke’de dünyâya geldi! Onyedi aylık iken vefât etti, Hadîce-tül-Kübra’dan (r.anhâ) olan son çocuk Abdullah’tır. Nübüvvetten sonra doğup memede iken vefât etti. Tayyib ve Tahir de denilir.
Abdullah vefât edince, Âs bin Vâil (Muhammed ebter oldu) yani soyu kesildi dedi. Kevser süresi gelerek, Âs kâfirine Allahü teâlâ cevab verdi.