Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Sahabe-i Kiram
Hesaptan Korkan Tâcir
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="PIRLANTA" data-source="post: 118973" data-attributes="member: 7333"><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 18px"><span style="color: darkgreen"><strong>EBU'D-DERDÂ: Hesaptan Korkan Tâcir </strong></span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">İki kutuplu bir dünyası vardı Medine'ye gelinceye kadar Peygamber: Kâr ve zarar. Akıl atıyla koşturup dururdu bu iki kutup arasında süvari Ebu'd- Derdâ. Ticaretin bir hesap işi olduğunu bilir, bin kere düşünürdü bir adım atmadan önce. Medine Hz. Peygamberi deflerle karşıladığında bir adım gerisindeydi herkesin. Herkes Müslüman oldu, yalnız Ebu'd- Derdâ, erteledi bir sene yolculuğunu. Enine boyuna ölçtü alıştığı hayatla teklif edilen hayatı. Bir Müslüman arkadaş edindi: Abdullah bin Revâha. Hicretten bir sene sonra güneş saati hidayet anına ılık gölgesini düşürmeye hazırlanırken bakın ne oldu. Abdullah bin Revâha yanına Ebu Seleme'yi de alıp arkadaşı Ebu'd-Derdâ'nın taptığı putu o yokken kırdı. Ebu'd-Derdâ putu görünce o anı bekliyormuş gibi çattı mabuduna:"Yazık sana kendini savunamadın mı!" Sonra düştü yola Hz. Peygamber'i görmek için. Onun telaşla yürüdüğünü gören Abdullah bin Revaha: " Bizi arıyor olmalı!" dedi Hz. Peygamber'e. Allah'ın Elçisi şöyle buyurdu gülümseyerek: " Hayır Müslüman olmak için geliyor! Vaat etmişti Rabbim!" </span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">Ensar'dan Müslüman olan son kişiydi Ebu'd-Derdâ. Fakat bu süre içerisinde öyle bir kâr zarar hesabı yapmıştı ki, dükkânını kapatan ilk kişi olmuştu Medine'de."Günde üç yüz altın kazanmak artık sevindirmez beni. Ben ticaret ve alış - verişin, kendilerini Allah'ı anmaktan alıkoymadığı kimselerden olmak istiyorum!" diyerek, yeni bir güne başlamış, bütün kazancını Allah yolunda harcayacak olsa bile ticarete devam etmek istemediğini bildirmişti dostlarına. "Bunun nesini istemiyorsun!" diye sormuşlardı hayretle de iki kelimeyle mühürlemişti dudaklarını: "Hesabının çokluğunu!"Ah Ebu'd- Derdâ! Nasıl da değişmişti ölçüleri! Bir zaman dünyaya dört elle sarılırken şimdi, " Dünyaya sarılanın dünyası yoktur!"diyordu. Günü zararla kapatmaktan yine korkuyordu. Fakat "Neden bildiklerinle amel etmedin?" sorusundandı korkusu. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">Kur'ân'ı öğrendi ve öğretti. Çünkü, " En hayırlınız, Kur'ân'ı öğrenen ve öğreteninizdir!" demişti Hz. Peygamber. Mescidleri evi bildi. Çünkü,"Mescitler takva sahiplerinin evleridir," dediğini duymuştu O'nun. Küsleri barıştırmaya çalıştı. Çünkü Kâinatın Efendisi, "Size namazdan, oruçtan ve sadakadan faziletçe bir derece yüksek bir şey söyleyeyim mi?" diye sormuş, "Evet ya Rasûlallah!" cevabını aldıktan sonra, "İnsanların arasını bulup barıştırmaktır." buyurmuştu. Müslümanların geçtiği yollardaki taşları kenara çekti. Çünkü "Kim Müslümanların yolundan eziyet veren bir şeyi kaldırırsa Cenâb-ı Hak Ona katında bir sevap yazar. O'nun katında bir sevabı olan ise cennete girer," dediğini hatırlıyordu Nebî'nin. "Gelin ölmeden önce oruç tutalım!"dedi dostlarına. Çünkü "zırh" olduğunu öğrenmişti O'ndan orucun. İlim öğrenmeye çalıştı. Çünkü Allah'ın Sevgilisi'nin, "Bir insan ilim kazanmak için bir yola girerse Cenâb-ı Hak ona cennete doğru bir yol açar. Melekler, ilim peşinde koşanlardan hoşnut oldukları için kanatlarını onun altına gererler. İlim sahipleri için yerdekiler ve göktekiler mağfiret niyaz ederler. Denizin diplerindeki balıklar bile Ona dua ederler,"dediğini kulaklarıyla işitmişti. Gülümsedi hadis rivayet ederken hep. Çünkü Hz. Peygamberin gülümsediğini görmüştü her vakit konuşurken. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">Hz. Peygamber, onun için "Bu ümmetin Bilgesi!" demişti, ne büyük müjde! Bu merhametli bilge, "İnsanlara, üzerlerine almak istemedikleri şeyleri yüklemeyiniz. Allah'tan önce siz hesaba çekmeyiniz onları!" diyerek, bir çıkış yolu açtı günahkarlara. Onlardan birini tartaklayıp lânet yağdıranlara dönüp: " Bu adamı bir kuyuya düşmüş bulsaydınız, çıkarmaz mıydınız?"diye sordu. "Evet," cevabını alınca, devam etti sözlerine: "Öyleyse kardeşinize hakaret ederek onu düşmüş olduğu günah çukuruna iyice itmeyin, çıkmasına yardımcı olun. Sizi böyle hallere düşürmeyen Allah'a şükredin. İlla kızacaksanız onun şahsına değil, günahına kızın!" </span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">Ah Ebu'd-Derda! O deli gibi mal toplayanlara kızardı. Her vadiye mal yığanlara. "Bizim gideceğimiz bir yurdumuz var. Orası için biriktirmeliyiz!"derdi. Kızı Derdâ'yla evlenmek isteyen Yezid bin Muaviye'ymiş ne çıkar! O yoksul bir mümini tercih etmişti! Hz. Ömer Şam'a gittiğinde bir gece Ebu'd-Derdâ'nın ziyaretine gitmiş, evinin kapısında kilit olmadığını, üzerinde oturduğu bir keçe parçası ve yastık yerine kullandığı bir semerden başka bir eşyası bulunmadığını görüp sabaha kadar ağlamış, Ebu'd-Derda ise Ömer'e Hz. Peygamber'in şu sözünü hatırlatmıştı: " Dünya yurdunda eşyanız bir yolcunun azığı kadar olsun!" Ah Ebu'd-Derda, yeni binalar yapanları görmüştü de bir kere bakın nasıl seslenmişti onlara: " Ha bire dünyayı yeniliyorsunuz!" </span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">O dünyayı değil, ruhunu yeniledi. Dünyayı değil, dünyayı yaratanı sevdi. Ve Hz. Peygamber'den öğrendiği şu duayı mırıldandı hep: "Allah'ım senin sevgini istiyorum! Seni seveni sevmek istiyorum!" Bu sevgiden ayrılmadı sağlığında ve hastalığında. Ah bir konuşma var ki ziyaretine gelenlerle arasında hastayken, asırlarca anlatıldı: </span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">_ Şikayetin nedir ey Ebu'd-Derda? </span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">_ Günahlarımdan şikayetçiyim. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">_ Canın bir şey istemiyor mu? </span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">_ Canım cenneti istiyor! </span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">_ Sana bir hekim çağıralım mı? </span></span></p><p><span style="font-family: 'Comic Sans MS'"><span style="font-size: 12px">_ Aslında beni yatağa düşüren hekimdir. </span></span></p><p></p><p><img src="http://begonya.files.wordpress.com/2009/01/dua25de.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="PIRLANTA, post: 118973, member: 7333"] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=5][COLOR=darkgreen][B]EBU'D-DERDÂ: Hesaptan Korkan Tâcir [/B][/COLOR][/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]İki kutuplu bir dünyası vardı Medine'ye gelinceye kadar Peygamber: Kâr ve zarar. Akıl atıyla koşturup dururdu bu iki kutup arasında süvari Ebu'd- Derdâ. Ticaretin bir hesap işi olduğunu bilir, bin kere düşünürdü bir adım atmadan önce. Medine Hz. Peygamberi deflerle karşıladığında bir adım gerisindeydi herkesin. Herkes Müslüman oldu, yalnız Ebu'd- Derdâ, erteledi bir sene yolculuğunu. Enine boyuna ölçtü alıştığı hayatla teklif edilen hayatı. Bir Müslüman arkadaş edindi: Abdullah bin Revâha. Hicretten bir sene sonra güneş saati hidayet anına ılık gölgesini düşürmeye hazırlanırken bakın ne oldu. Abdullah bin Revâha yanına Ebu Seleme'yi de alıp arkadaşı Ebu'd-Derdâ'nın taptığı putu o yokken kırdı. Ebu'd-Derdâ putu görünce o anı bekliyormuş gibi çattı mabuduna:"Yazık sana kendini savunamadın mı!" Sonra düştü yola Hz. Peygamber'i görmek için. Onun telaşla yürüdüğünü gören Abdullah bin Revaha: " Bizi arıyor olmalı!" dedi Hz. Peygamber'e. Allah'ın Elçisi şöyle buyurdu gülümseyerek: " Hayır Müslüman olmak için geliyor! Vaat etmişti Rabbim!" [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]Ensar'dan Müslüman olan son kişiydi Ebu'd-Derdâ. Fakat bu süre içerisinde öyle bir kâr zarar hesabı yapmıştı ki, dükkânını kapatan ilk kişi olmuştu Medine'de."Günde üç yüz altın kazanmak artık sevindirmez beni. Ben ticaret ve alış - verişin, kendilerini Allah'ı anmaktan alıkoymadığı kimselerden olmak istiyorum!" diyerek, yeni bir güne başlamış, bütün kazancını Allah yolunda harcayacak olsa bile ticarete devam etmek istemediğini bildirmişti dostlarına. "Bunun nesini istemiyorsun!" diye sormuşlardı hayretle de iki kelimeyle mühürlemişti dudaklarını: "Hesabının çokluğunu!"Ah Ebu'd- Derdâ! Nasıl da değişmişti ölçüleri! Bir zaman dünyaya dört elle sarılırken şimdi, " Dünyaya sarılanın dünyası yoktur!"diyordu. Günü zararla kapatmaktan yine korkuyordu. Fakat "Neden bildiklerinle amel etmedin?" sorusundandı korkusu. [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]Kur'ân'ı öğrendi ve öğretti. Çünkü, " En hayırlınız, Kur'ân'ı öğrenen ve öğreteninizdir!" demişti Hz. Peygamber. Mescidleri evi bildi. Çünkü,"Mescitler takva sahiplerinin evleridir," dediğini duymuştu O'nun. Küsleri barıştırmaya çalıştı. Çünkü Kâinatın Efendisi, "Size namazdan, oruçtan ve sadakadan faziletçe bir derece yüksek bir şey söyleyeyim mi?" diye sormuş, "Evet ya Rasûlallah!" cevabını aldıktan sonra, "İnsanların arasını bulup barıştırmaktır." buyurmuştu. Müslümanların geçtiği yollardaki taşları kenara çekti. Çünkü "Kim Müslümanların yolundan eziyet veren bir şeyi kaldırırsa Cenâb-ı Hak Ona katında bir sevap yazar. O'nun katında bir sevabı olan ise cennete girer," dediğini hatırlıyordu Nebî'nin. "Gelin ölmeden önce oruç tutalım!"dedi dostlarına. Çünkü "zırh" olduğunu öğrenmişti O'ndan orucun. İlim öğrenmeye çalıştı. Çünkü Allah'ın Sevgilisi'nin, "Bir insan ilim kazanmak için bir yola girerse Cenâb-ı Hak ona cennete doğru bir yol açar. Melekler, ilim peşinde koşanlardan hoşnut oldukları için kanatlarını onun altına gererler. İlim sahipleri için yerdekiler ve göktekiler mağfiret niyaz ederler. Denizin diplerindeki balıklar bile Ona dua ederler,"dediğini kulaklarıyla işitmişti. Gülümsedi hadis rivayet ederken hep. Çünkü Hz. Peygamberin gülümsediğini görmüştü her vakit konuşurken. [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]Hz. Peygamber, onun için "Bu ümmetin Bilgesi!" demişti, ne büyük müjde! Bu merhametli bilge, "İnsanlara, üzerlerine almak istemedikleri şeyleri yüklemeyiniz. Allah'tan önce siz hesaba çekmeyiniz onları!" diyerek, bir çıkış yolu açtı günahkarlara. Onlardan birini tartaklayıp lânet yağdıranlara dönüp: " Bu adamı bir kuyuya düşmüş bulsaydınız, çıkarmaz mıydınız?"diye sordu. "Evet," cevabını alınca, devam etti sözlerine: "Öyleyse kardeşinize hakaret ederek onu düşmüş olduğu günah çukuruna iyice itmeyin, çıkmasına yardımcı olun. Sizi böyle hallere düşürmeyen Allah'a şükredin. İlla kızacaksanız onun şahsına değil, günahına kızın!" [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]Ah Ebu'd-Derda! O deli gibi mal toplayanlara kızardı. Her vadiye mal yığanlara. "Bizim gideceğimiz bir yurdumuz var. Orası için biriktirmeliyiz!"derdi. Kızı Derdâ'yla evlenmek isteyen Yezid bin Muaviye'ymiş ne çıkar! O yoksul bir mümini tercih etmişti! Hz. Ömer Şam'a gittiğinde bir gece Ebu'd-Derdâ'nın ziyaretine gitmiş, evinin kapısında kilit olmadığını, üzerinde oturduğu bir keçe parçası ve yastık yerine kullandığı bir semerden başka bir eşyası bulunmadığını görüp sabaha kadar ağlamış, Ebu'd-Derda ise Ömer'e Hz. Peygamber'in şu sözünü hatırlatmıştı: " Dünya yurdunda eşyanız bir yolcunun azığı kadar olsun!" Ah Ebu'd-Derda, yeni binalar yapanları görmüştü de bir kere bakın nasıl seslenmişti onlara: " Ha bire dünyayı yeniliyorsunuz!" [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]O dünyayı değil, ruhunu yeniledi. Dünyayı değil, dünyayı yaratanı sevdi. Ve Hz. Peygamber'den öğrendiği şu duayı mırıldandı hep: "Allah'ım senin sevgini istiyorum! Seni seveni sevmek istiyorum!" Bu sevgiden ayrılmadı sağlığında ve hastalığında. Ah bir konuşma var ki ziyaretine gelenlerle arasında hastayken, asırlarca anlatıldı: [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]_ Şikayetin nedir ey Ebu'd-Derda? [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]_ Günahlarımdan şikayetçiyim. [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]_ Canın bir şey istemiyor mu? [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]_ Canım cenneti istiyor! [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]_ Sana bir hekim çağıralım mı? [/SIZE][/FONT] [FONT=Comic Sans MS][SIZE=3]_ Aslında beni yatağa düşüren hekimdir. [/SIZE][/FONT] [IMG]http://begonya.files.wordpress.com/2009/01/dua25de.jpg[/IMG] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Sahabe-i Kiram
Hesaptan Korkan Tâcir
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst