Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Her Gün Bir Risale
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 259415" data-attributes="member: 27"><p style="text-align: center"><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #006400"><span style="font-size: 18px">Şükür Nimetin Lezzetini Arttırır</span></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong> </strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong>ÜÇÜNCÜ NÜKTE</strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">Şabık İkinci Nüktede, <strong>“Kuvve-i zâika kapıcıdır” </strong>dedik. Evet, ehl-i gaflet ve ruhen terakkî etmeyen ve şükür mesleğinde ileri gitmeyen insanlar için bir kapıcı hükmündedir. Onun telezzüzü hatırı için isrâfâta ve bir dereceden on derece fiyata çıkmamak gerektir.</span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">Fakat, hakikî ehl-i şükrün ve ehl-i hakikatin ve ehl-i kalbin kuvve-i zâikası, Altıncı Sözdeki muvâzenede beyan edildiği gibi, kuvve-i zâikası rahmet-i İlâhiyenin matbahlarına bir nâzır ve bir müfettiş hükmündedir. Ve o kuvve-i zâikada taamlar adedince mizancıklarla nimet-i İlâhiyenin envâını tartmak ve tanımak, bir şükr-ü mânevî sûretinde cesede, mideye haber vermektir. İşte, bu sûrette kuvve-i zâika yalnız maddî cesede bakmıyor. Belki kalbe, ruha, akla dahi baktığı cihetle, midenin fevkinde hükmü var, makamı var. İsraf etmemek şartıyla ve sırf vazife-i şükrâniyeyi yerine getirmek ve envâ-ı niam-ı İlâhiyeyi hissedip tanımak kaydıyla ve meşrû olmak ve zillet ve dilenciliğe vesile olmamak şartıyla, lezzetini takip edebilir. Ve o kuvve-i zâikayı taşıyan lisanı şükürde istimal etmek için leziz taamları tercih edebilir. Bu hakikate işaret eden bir hadise ve bir kerâmet-i Gavsiye:</span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong>Bir zaman, Hazret-i Gavs-ı Âzam (k.s.) Şeyh Geylânî’nin terbiyesinde, nazdar ve ihtiyare bir hanımın birtek evlâdı bulunuyormuş. O muhterem ihtiyare, gitmiş oğlunun hücresine, bakıyor ki, oğlu bir parça kuru ve siyah ekmek yiyor. O riyâzattan zaafiyetiyle, validesinin şefkatini celb etmiş. Ona acımış. Sonra Hazret-i Gavs’ın yanına şekvâ için gitmiş. Bakmış ki, Hazret-i Gavs, kızartılmış bir tavuk yiyor. Nazdarlığından demiş:</strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong></strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong><span style="color: #800080">“Yâ Üstad! Benim oğlum açlıktan ölüyor; sen tavuk yersin!”</span></strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong><span style="color: #800080"></span></strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">Hazret-i Gavs tavuğa demiş: <strong><span style="color: #006400">“Kum biiznillâh!”</span></strong> <span style="color: #006400">(Allah’ın izniyle ayağa kalk!)</span> O pişmiş tavuğun kemikleri toplanıp tavuk olarak yemek kabından dışarı atıldığını, mutemet ve mevsuk çok zatlardan, Hazret-i Gavs gibi kerâmât-ı harikaya mazhariyeti dünyaca meşhur bir zâtın bir kerameti olarak, mânevî tevatürle nakledilmiş. Hazret-i Gavs demiş: <span style="color: #006400"><strong>“Ne vakit senin oğlun da bu dereceye gelirse, o zaman o da tavuk yesin.”</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #006400"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">İşte, Hazret-i Gavs’ın bu emrinin mânâsı şudur ki: <strong>Ne vakit senin oğlun da ruhu cesedine, kalbi nefsine, aklı midesine hâkim olsa ve lezzeti şükür için istese, o vakit leziz şeyleri yiyebilir.</strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong></strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #ff0000">Lem’alar, 19. Lem’a, s. 355</span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #ff0000"></span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #ff0000"></span>***</span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong>İ’lem eyyühe’l-aziz!</strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong></strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong></strong>Eğer dünyanın veya vücudun mülkiyeti, zılliyeti sende ise, </span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">taahhüd, tahaffuz, korku külfetleriyle nimetlerden lezzet alamazsın, daima rahatsız olursun. </span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">Çünkü, noksanları tedarik, mevcutları telef olmaktan muhafaza ile daima evham, korkular, meşakkatlere mahal olursun. </span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">Halbuki, o nimetler, Mün’im-i Kerîmin taahhüdü altındadır. </span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">Senin işin Onun sofra-i ihsanından yiyip içmekle şükretmektir.</span></p><p> <span style="font-family: 'verdana'"><strong>Şükürde bir zahmet yoktur. </strong></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><strong>Bilâkis, nimetin lezzetini arttırır.</strong> </span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">Çünkü şükür, nimette in’âmı görmek demektir. </span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">İn’âmı görmek, nimetin zevalinden hâsıl olan elemi def eder. </span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">Zira, nimet zâil olduğundan, Mün’im-i Hakikî onun yerini boş bırakmaz, </span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">misliyle doldurur ve teceddüdünden lezzet alırsın.</span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'">Evet; <strong><span style="color: #006400"> “Onların duaları şu sözlerle sona erer: ‘Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur”</span></strong><span style="color: #006400"> (Yunus Suresi, 10:10.)</span> olan âyet-i kerime, hamdin ayn-ı lezzet olduğuna delâlet eder. Çünkü, hamd, in’am şeceresini, nimet semeresinde gösterir. Ve bu vesileyle zeval-i nimetin tasavvurundan hâsıl olan elem zâil olur. Çünkü, şecerede çok semere vardır, biri giderse, ötekisi yerine gelir. Demek hamd, ayn-ı lezzettir.</span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #ff0000">Mesnevî-i Nuriye, s. 104</span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #ff0000"></span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #ff0000"></span> </span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"> <span style="color: #006400"><strong>LÛGATÇE:</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #006400"> </span></span></p><p> <span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #006400">kuvve-i zâika: Tat alma duyusu.</span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #006400">telezzüz: Lezzetlenme.</span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #006400">matbah: Mutfak.</span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #006400">nâzır: Bakan.</span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #006400">taam: Yiyecek.</span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #006400">fevkinde: Üzerinde, üstünde.</span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #006400">envâ-ı niam-ı İlâhiye: Allah’ın nimetlerinin çeşitliliği.</span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #006400">riyâzat: Nefsi kırma, fani şeylerden nefsini çekerek kanaat içinde yaşamak.</span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #006400">mutemet: İtimat edilir, güvenilir.</span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #006400">mevsuk: Sağlam.</span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #006400">mânevî tevatür: ‘Yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan toplulukların bir haberi aktarması’ mânâsını taşır şekilde.</span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #006400">in'am: Nîmet vermek, ihsan etmek.</span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"><span style="color: #006400">zevâl: Zâil olma, sona erme.</span></span></p><p><span style="font-family: 'verdana'"></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 259415, member: 27"] [CENTER][FONT=verdana][COLOR=#006400][SIZE=5]Şükür Nimetin Lezzetini Arttırır[/SIZE][/COLOR][/FONT][/CENTER] [FONT=verdana][B] ÜÇÜNCÜ NÜKTE[/B] Şabık İkinci Nüktede, [B]“Kuvve-i zâika kapıcıdır” [/B]dedik. Evet, ehl-i gaflet ve ruhen terakkî etmeyen ve şükür mesleğinde ileri gitmeyen insanlar için bir kapıcı hükmündedir. Onun telezzüzü hatırı için isrâfâta ve bir dereceden on derece fiyata çıkmamak gerektir. Fakat, hakikî ehl-i şükrün ve ehl-i hakikatin ve ehl-i kalbin kuvve-i zâikası, Altıncı Sözdeki muvâzenede beyan edildiği gibi, kuvve-i zâikası rahmet-i İlâhiyenin matbahlarına bir nâzır ve bir müfettiş hükmündedir. Ve o kuvve-i zâikada taamlar adedince mizancıklarla nimet-i İlâhiyenin envâını tartmak ve tanımak, bir şükr-ü mânevî sûretinde cesede, mideye haber vermektir. İşte, bu sûrette kuvve-i zâika yalnız maddî cesede bakmıyor. Belki kalbe, ruha, akla dahi baktığı cihetle, midenin fevkinde hükmü var, makamı var. İsraf etmemek şartıyla ve sırf vazife-i şükrâniyeyi yerine getirmek ve envâ-ı niam-ı İlâhiyeyi hissedip tanımak kaydıyla ve meşrû olmak ve zillet ve dilenciliğe vesile olmamak şartıyla, lezzetini takip edebilir. Ve o kuvve-i zâikayı taşıyan lisanı şükürde istimal etmek için leziz taamları tercih edebilir. Bu hakikate işaret eden bir hadise ve bir kerâmet-i Gavsiye: [B]Bir zaman, Hazret-i Gavs-ı Âzam (k.s.) Şeyh Geylânî’nin terbiyesinde, nazdar ve ihtiyare bir hanımın birtek evlâdı bulunuyormuş. O muhterem ihtiyare, gitmiş oğlunun hücresine, bakıyor ki, oğlu bir parça kuru ve siyah ekmek yiyor. O riyâzattan zaafiyetiyle, validesinin şefkatini celb etmiş. Ona acımış. Sonra Hazret-i Gavs’ın yanına şekvâ için gitmiş. Bakmış ki, Hazret-i Gavs, kızartılmış bir tavuk yiyor. Nazdarlığından demiş: [/B] [B][COLOR=#800080]“Yâ Üstad! Benim oğlum açlıktan ölüyor; sen tavuk yersin!” [/COLOR][/B] Hazret-i Gavs tavuğa demiş: [B][COLOR=#006400]“Kum biiznillâh!”[/COLOR][/B] [COLOR=#006400](Allah’ın izniyle ayağa kalk!)[/COLOR] O pişmiş tavuğun kemikleri toplanıp tavuk olarak yemek kabından dışarı atıldığını, mutemet ve mevsuk çok zatlardan, Hazret-i Gavs gibi kerâmât-ı harikaya mazhariyeti dünyaca meşhur bir zâtın bir kerameti olarak, mânevî tevatürle nakledilmiş. Hazret-i Gavs demiş: [COLOR=#006400][B]“Ne vakit senin oğlun da bu dereceye gelirse, o zaman o da tavuk yesin.” [/B][/COLOR] İşte, Hazret-i Gavs’ın bu emrinin mânâsı şudur ki: [B]Ne vakit senin oğlun da ruhu cesedine, kalbi nefsine, aklı midesine hâkim olsa ve lezzeti şükür için istese, o vakit leziz şeyleri yiyebilir. [/B] [COLOR=#ff0000]Lem’alar, 19. Lem’a, s. 355 [/COLOR]*** [B]İ’lem eyyühe’l-aziz! [/B]Eğer dünyanın veya vücudun mülkiyeti, zılliyeti sende ise, taahhüd, tahaffuz, korku külfetleriyle nimetlerden lezzet alamazsın, daima rahatsız olursun. Çünkü, noksanları tedarik, mevcutları telef olmaktan muhafaza ile daima evham, korkular, meşakkatlere mahal olursun. Halbuki, o nimetler, Mün’im-i Kerîmin taahhüdü altındadır. Senin işin Onun sofra-i ihsanından yiyip içmekle şükretmektir. [B]Şükürde bir zahmet yoktur. Bilâkis, nimetin lezzetini arttırır.[/B] Çünkü şükür, nimette in’âmı görmek demektir. İn’âmı görmek, nimetin zevalinden hâsıl olan elemi def eder. Zira, nimet zâil olduğundan, Mün’im-i Hakikî onun yerini boş bırakmaz, misliyle doldurur ve teceddüdünden lezzet alırsın. Evet; [B][COLOR=#006400] “Onların duaları şu sözlerle sona erer: ‘Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur”[/COLOR][/B][COLOR=#006400] (Yunus Suresi, 10:10.)[/COLOR] olan âyet-i kerime, hamdin ayn-ı lezzet olduğuna delâlet eder. Çünkü, hamd, in’am şeceresini, nimet semeresinde gösterir. Ve bu vesileyle zeval-i nimetin tasavvurundan hâsıl olan elem zâil olur. Çünkü, şecerede çok semere vardır, biri giderse, ötekisi yerine gelir. Demek hamd, ayn-ı lezzettir. [COLOR=#ff0000]Mesnevî-i Nuriye, s. 104 [/COLOR] [COLOR=#006400][B]LÛGATÇE:[/B] kuvve-i zâika: Tat alma duyusu. telezzüz: Lezzetlenme. matbah: Mutfak. nâzır: Bakan. taam: Yiyecek. fevkinde: Üzerinde, üstünde. envâ-ı niam-ı İlâhiye: Allah’ın nimetlerinin çeşitliliği. riyâzat: Nefsi kırma, fani şeylerden nefsini çekerek kanaat içinde yaşamak. mutemet: İtimat edilir, güvenilir. mevsuk: Sağlam. mânevî tevatür: ‘Yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan toplulukların bir haberi aktarması’ mânâsını taşır şekilde. in'am: Nîmet vermek, ihsan etmek. zevâl: Zâil olma, sona erme.[/COLOR] [/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Her Gün Bir Risale
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst