Hadis Sohbetleri 81-Zalimin zulmü..

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
lime Yardımcı Olmak:


Bütün şekil ve türleriyle zâlime meyletmek caiz olmadığına göre, zâlimin zulmüne yardım etmek haydi haydi caiz olmaz. Zâlime yardım edenler, aynen onun gibi zâlim olurlar. "Bir kimse bilerek zâlime yardım kastı ile onunla beraber yürürse, o kimse İslâmiyet'ten çıkmıştır." (Râmuz el-Ehâdis, c. 2, s. 445) Zâlim bir yönetici, çevresinin ve yandaşlarının yardımıyla zulüm yapmaya imkân bulur, yoksa yalnız kendisi bunca zulmün hakkından gelemez. Hangi şekliyle olursa olsun, zâlime yardım câiz değildir. Çünkü bu, onu desteklemek, zulmünü icrâ etmesine müsaade etmek demektir. Bu sebeple zâlim yöneticiye azap geldiği zaman, aynı şekilde (bu zulümleri onaylayan) yardımcılarına ve memurlarına da gelir. Çünkü onlar da onun kadar zâlimdirler.


Nitekim Firavun'a gelen azap, avanesine de gelmişti. "Gerçekten Firavun, Hâmân ve askerleri hatalıydılar/yanılıyorlardı." (28/Kasas, 8) Allah, hepsini bu âyette "hata" vasfı ile bir araya getirmiştir. Hataları, Firavun'un zulmetmesi, yardımcısı Hâmân ve askerlerinin de buna yardımcı olmalarıdır. Bu sebeple azap Firavun'a inince, yardımcılarına da inmişti: "Biz hem onu, hem de askerlerini yakaladık. Onları denize atıp boğduk." (Zâriyât, 40) "Biz onu ve askerlerini tuttuk, denize attık; bak o zâlimlerin sonu nasıl oldu!" (28/Kasas, 40) Allah, hepsini "zâlim" olarak vasıflandırdı. Firavun'a ve ona yardım ettikleri için askerlerine "zâlimler" diyerek hepsini aynı azapla helâk ettiğini Rabbimiz haber vermektedir.



Zâlime Duâ Etmek:

Zulmün devamına, zâlimin zulmüne imkân bulacak tarzda yaşamasına duâ edilemez. "Zâlimin bekası için duâ eden kimse, Allah'ın mülkünde O'na âsi olunmasını istemiştir." (Beyhakî, Şuabu'l İman; Tefsîr-i Zemahşerî, 2/433) Süfyanu's Sevrî; "Çölde susuzluktan ölmek üzere olan bir zâlimi görürsek ona su verelim mi?" diye soranlara: "Hayır!" cevabını vermişti. "Ama ölür" denilince de, "Bırakın ölsün!" demişti. (Tefsîr-i Zemahşerî, 2/433) Allah Teâlâ, Hz. Nuh'a; "Zâlimler için Bana duâ etme, hiç yalvarma!" (23/Mü'minûn, 27) ihtarında bulunmuştur.



Müslüman Cemaatin Zâlimlere Meyletmeye Benzer Davranışlardan Sakınması:

Müslüman cemaatin, iyi niyetle de olsa, zâlimlere meyletme anlamı taşıyan davranışlardan son derece kaçınması lâzımdır. Çünkü, iyi niyet, bazen belli şartlar dahilinde sahibinden günahı kaldırsa da yanlışı doğruya; haramı helâle çevirmez. Onun için, özellikle cemaat liderinin ve kadrosunun, zâlim yöneticilerin arasında bulunması, onları tasvip etmediğini ilan etmeksizin onlarla birlikte halkın önünde görülmesi, cemaatin zâlim idarecilere dalkavukluk ettiği veya onları desteklediğinin intibaını vererek insanları samimiyetlerinde şüpheye düşürücü davranışlarda bulunması caiz değildir. Aksi halde onlar, kendi sorumluluklarına cemaati de ortak ederler.


Müslüman cemaate düşen, halkın kusur ve yükümlülüklerini ümmete göstermesidir. Halkın kusurları, zâlim idarecinin karşısında susmak, eğilmek, ona meyletmek ve destek olmak suretiyle zulmüne yardımcı olmalarıdır. İşte onların bu kusurları olmasa, zâlim, yetkisini kötüye kullanmayacak ve zulmünü sürdüremeyecekti. Müslümanlara düşen, zâlimi zulme götüren bütün sebepleri ortadan kaldırmaya ciddi bir gayretle yükümlülüklerini yerine getirmektir. Ayrıca, zâlim yöneticiyi onaylamama, ona olan fiilî hoşnutsuzluğu hayata geçirmek için gerekli gücü oluşturma ve fiilen zulmü ortadan kaldırma gibi sorumlulukları da yerine getirmesi gerekir.



Allah, hayat kanunlarını ve toplum içerisindeki genel sünnetlerini insanlar için devre dışı bırakmaz. Kaldı ki, onların durumları, Allah'a Rasulullah'tan ve O'nun arkadaşlarından daha sevimli değildir. Allah onların çektiği eziyet ve Allah yolunda karşılaştığı musibetleri, yeryüzünden zâlimleri ve tâğutları kaldırmak için Allah'ın yardımına mazhar oluncaya kadar olağanüstü fedâkârlıklarını bize anlatır. Müslümanların, tâğutları ve zâlim idarecileri etkisiz ve yetkisiz kılmak için tüm güçlerini harcamaksızın onlardan rahatsızlık duyarak yalnız "of!" çekip üzüntülerini dile getirmeleriyle veya onların müslüman olduklarını delillendirip durmalarıyla sorumluluktan kurtulamayacaklarını bilmeleri lazımdır. Bazı insanlar kendileri evlerinde oturup, müslümanlıklarıyla övünüp dururken, Allah'ın zâlim idarecileri yok etme gereğinden bahsederler. İsterler ki, Allah meleklerini göndersin de melekler onların yerine savaşsınlar, zâlim idareciyi bertaraf etsinler, neticede onun şerrinden onları kurtarsınlar. Hayır! Yok öyle şey! (13)


En büyük zulüm şirk olduğuna (31/Lokman, 13) ve en büyük zâlimin de müşrik olduğuna göre, en vahşî zulmün bedenlere değil; ruhlara yapılan olduğunu unutmamalıyız. Bedene yapılan zulüm, en kötü ihtimalle, sadece dünya hayatını kaybettirdiği halde; ruhun hak nizamdan mahrum bırakılması ise sonsuz mutluluğu kaybettirmek demektir. En acımasız cânî, en büyük zâlim, insanları Allah'ın dininden alıkoyanlardır. İslâm'ın bireysel ve toplumsal alanda egemen olmadığı bir yerde adaletten bahsetmek abestir ve aldatmacadır.



Özel ve tüzel kişiliğin, bir kurumun veya yönetici bir grubun şahsî veya toplumsal muâmelesinde âdil olma niteliği kazanabilmesi için, her şeyden önce "müslüman" vasfına sahip olması şarttır. Çünkü İslâm'sız bir statüye göre işleyen bir mekanizma ile adâlet sağlanamaz ve dağıtılamaz. Nasıl bir hüküm verilirse verilsin, mutlak surette zulüm işlenmiş olur. "Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler, zâlimlerin ta kendileridir." (5/Mâide, 45)



İslâmsız insanın yaptığı her şey nefsine, icraatı da diğer insanlara ve topluma zulümdür. Egemen durumda ve hüküm mevkiinde ise, kâfir ve müşrik insanın varlığı bile zulümdür. Çünkü bu insan, kendine yazık ederek kendini bozmakta, toplumu bozmakta ve dünyayı fesada vermektedir. (14) İslâm'da savaş, insanları zorla dine sokmak için emredilmemiştir. Fitne ve zulmü ortadan kaldırmaya çalışmak için savaş emredilmiştir. Dinlerini yaşama ve dine dâvet konusunda müslümanlara engel olan, insanların hürriyetlerini kısıtlayan güç odaklarına karşı savaşmak farzdır. Kur'an, mazlumların, ezilenlerin, sömürülenlerin hakkını korumak için müslümanlara mücadeleyi emreder (4/Nisâ, 75).

"Bütün dünyayı verseler ve buna karşılık bir karıncanın ağzındaki dâneyi almamı isteseler, bu zulmü yapmam!" (Hz. Ali r.a.)

"Zulmün ve kötülüğün küçüğüne büyük nazarla bakmayan, daha büyüğüne uğrar." (Hz. Ali (r.a.)

"Zâlimler için yaşasın cehennem!" "Tükürün, zâlimlerin hayâsız yüzlerine!" (Said Nursi)

Zulme rıza göstermek, tepki göstermemek de zulümdür; fakat zâlimlikle mazlumluktan birini tercih etmekten başka yol yoksa, mazlumluğu tercih et!

"Mazlum olarak ölmek, zâlimce yaşamaktan daha hayırlıdır."
"Zâlimin zulmü varsa, mazlûmun da Allah'ı var.
Etme zâlim bu zulmü, yarın Hakk'ın divanı var."
"Sakın zulm ve cefâya mâyil olma;
İden bulur, meseldür; gâfil olma!"
"Zulmün topu var, güllesi var, kal'ası varsa;
Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır."
"Zâlim olsa ne rütbe bî-pervâ; Yine bünyâd-ı zulmü bir yıkarız.
Merkez-i hâke atsalar da bizi, Kürre-i arzı patlatır çıkarız."
"Muîn-i zâlimin dünyâda erbâb-ı denâettir.
Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insafa hizmetten."
Zâlimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ;
Tallahi le-kad âserekâllahu aleynâ."
"Zâlim yenilince, bil ki, 'mazlûmum' der.
Bir fırsat bulsa zulmü tekrar eyler.
"Zâlimin yeme taâmın key sakın,
Semtine varma, ana olma yakîn."
"Zulüm eken isyan biçer."
"Âdilin hiddetinden değil; zâlimin tebessümünden kork!"
"İnsanın dev kadar kuvvetli olması, fevkalâde bir şey, fakat bu kuvvetini dev gibi kullanması, zâlimliktir."
"Haksızlık yapmak, haksızlığa uğramaktan daha acıdır."
"Haksızlık etmek, iyi adamın elinden gelmez."
"Cezâların en korkuncu, insanın haksız olduğunu anlamasıdır."
"Eski haksızlığa boyun eğmekle bir yenisini dâvet edersin."
"Zulm ile yapılan çabuk yıkılır."
"Zulüm ile âbâd olanın âkıbeti berbat olur."
"Zulüm ile dünya harab olur."
"Zâlim, ettiğini bulur."
"Zâlimin hasmı Allah'tır."
"Mazlum eşeğe herkes biner."
"Mazlumun âhı yerde kalmaz."
"Mazlumların âhı, yeri göğü titretir."
"Mazlumun âhı, yerde kalmaz, indirir şâhı."
"Alma mazlumun âhını, çıkar âheste âheste."
"Olmak istersen cihande eğer makbûl-i ins ü cin
Ne kimse senden incinsin, ne sen bir kimseden incin!"
Onurlu insanların tavrı şu olmalıdır: “Kim olursa olsun mazluma yardım etmek, kimden gelirse gelsin zulme karşı olmak.”

Kur’an’ın zalimler hakkında tehdit edici bir uyarısı şöyle: “Zulmedenler nasıl bir inkılâpla devrileceklerini (yakında) bileceklerdir!” (26/Şuarâ, 227)

 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
1- Yusuf Kerimoğlu, Kelimeler Kavramlar, s. 30-31
2- Yusuf Kerimoğlu, A.g.e. s. 349
3- Toshihiko İzutsu, Kur’an’da Dini ve Ah. Kavramlar, s. 226
4- Hüseyin K. Ece, İslâm'ın Temel Kavramları, 786-788
5- Mevdûdi, Tefhîmu’l-Kur’an, c. 1, s. 65
6- Hüseyin K. Ece, A.g.e. Zâlim maddesi
7- Abdülkerim Zeydan, İlâhi Kanunların Hikmetleri, s. 150-158
8- Abdülkerim Zeydan, a.g.e. s. 161-162
9- Vecdi Akyüz, Kur’an’da Siyasi Kavramlar, s. 260-261
10- Mehmed Âkif Ersoy, Safâhat, s. 400
11- Hüseyin K. Ece, A.g.e. s. 769-770
12- Fevzi Zülaloğlu, Haksöz, 71, s. 38-41
13- Abdülkerim Zeydan, A.g.e. s. 165-174
14- Ekrem Sağıroğlu, Kur'an'da İnsan ve Toplum, s. 70-71




Zulüm ve Zâlimle İlgili Âyet-i Kerimeler
A- ZULÜM
a- Zulüm İle Mülk Yaşamaz: 11/Hûd, 117; 14/İbrahim, 45.
b- Allah Zulmü Yasaklamıştır: 16/Nahl, 90.
c- Allah, Haksızlık Etmez: 3/Âl-i İmrân, 108, 182; 4/Nisâ, 40; 10/Yûnus, 44; 41/Fussılet, 46.
d- Zulme Karşı Koymak: 22/Hacc, 39.
e- Zulme Karşı Birleşmek: 42/Şûrâ, 39.
f- Kötülükle Nefsine Zulmedenler: 2/Bakara, 165; 3/Âl-i İmrân, 135; 5/Mâide, 51; 10/Yûnus, 44; 16/Nahl, 33; 49/Hucurât, 11.
g- Zulmetmeyen Toplumları Allah, Zulüm İle Yok Etmez: 11/Hûd, 117; 28/Kasas, 59, 29/Ankebût, 40; 30/Rûm, 9-10; 35/Fâtır, 43; 46/Ahkaf, 35.
B- ZÂLİM
a- Allah'ın İndirdiğiyle Hükmetmeyenler Zâlimdir: 5/Mâide, 45; 61/Saff, 7.
b- Allah'tan Yüz Çevirenler Zâlimdir: 32/Secde, 22; 61/Saff, 7.
c- Zâlimler Hidâyete Eremezler: 9/Tevbe, 109; 61/Saff, 7; 62/Cuma, 5.
d- Zâlimlere Karşı Misilleme Yapmak: 42/Şûrâ, 40-43.
e- Zâlimlerin Dostluğu Yoktur: 11/Hûd, 113.
C- ZÂLİMLERİN CEZASI
a- İnkâr Ederek Zâlim Olanlar ve Cezaları: 2/Bakara, 165, 254; 5/Mâide, 29; 6/En'âm, 33; 10/Yûnus, 39, 52; 11/Hûd, 19, 113; 14/İbrahim, 22; 19/Meryem, 72; 21/Enbiyâ, 29; 25/Furkan, 37, 207; 40/Mü'min, 52; 42/Şûrâ, 8, 21-22, 42; 68/Kalem, 12.
b- Zâlimlere Verilen Mühlet (Süre): 11/Hûd, 100-102; 14/İbrahim, 42-43; 16/Nahl, 61.
c- Zâlimler Lânetlenmişlerdir: 7/A'râf, 44; 11/Hûd, 18.
d- Zâlimler, Kurtuluşa Eremezler: 6/En'âm, 21, 135; 12/Yûsuf, 23; 28/Kasas, 37.
e- Kıyamet Günü Zâlimler Azabı Görünce Tekrar Dünyaya Dönmek İsterler: 14/İbrahim, 42-44; 25/Furkan, 27; 39/Zümer, 24.
f- Mü'minlere Zulüm Yapanların Cezası: 85/Bürûc, 10.
g- Allah, Zâlimlerin Kimini Kimine Musallat Eder: 6/En'âm, 129.
h- Allah, Zâlimleri Başarıya Ulaştırmaz: 2/Bakara, 258; 6/En'âm, 21; 14/İbrahim, 27; 46/Ahkaf, 10.
i- Zâlimler, Allah'ın Rahmetine Eremezler: 2/Bakara, 124.
j- Allah Zâlimleri Affetmez: 4/Nisâ, 168-169; 5/Mâide, 72.
k- Allah'ın Azabı Zâlimleredir: 6/En'âm, 47; 11/Hûd, 100-102, 117; 22/Hacc, 45; 27/Neml, 52; 29/Ankebût, 40; 32/Secde, 22.

Konuyla İlgili Geniş Bilgi Alınabilecek Kaynaklar
1- Hak Dini Kur’an Dili, Elmalılı Hamdi Yazır, Eser Y. c. 1, s. 322
2- Tefhimu’l Kur’an, Mevdudi, İnsan Y. c. 1, s. 65
3- Fi Zılâli’l-Kur’an, Seyyid Kutub, Hikmet Y. c. 1, s. 148
4- Mefâtihu'l-Gayb (Tefsir-i Kebir), Fahreddin er-Râzî, Akçağ Y. c. 2, s. 395-396; 542-543
5- Min Vahyi'l Kur'an, Muhammed Hüseyin Fadlullah, Akademi Y. c. 2, s. 49-51
6- Dâvetçinin Tefsiri, Seyfuddin el-Muvahhid, Hak Y. c. 1, s. 105-106
7- Şâmil İslâm Ansiklopedisi, Şâmil Y. c. 6, s. S. 421-422; 486-488
8- Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, (Zulüm, Veli Ulutürk), Risale Y. c. 4, s. 285-289
9- İslâm’ın Temel Kavramları, Hüseyin K. Ece, Beyan Y. s. 766-771; 783-790
10- Safahat, Mehmet Âkif Ersoy, İnkılap ve Aka Kitabevi Y. s. 400
11- Kur'an'da Siyasi Kavramlar, Vecdi Akyüz, Kitabevi Y. s. 235-261
12- Kur'an'da Temel Kavramlar, Ali Ünal, Kırkambar Y. s. 311-318
13- İslâmî Terimler Sözlüğü, Hasan Akay, İşaret Y. s. 519
14- Kelimeler Kavramlar, Yusuf Kerimoğlu, İnkılâb Y. s. 346-350
15- Kur'anî Terimler ve Kavramlar Sözlüğü, Mustansır Mir, İnkılâb Y. s. 212-213
16- Risale-i Nur'dan Vecizeler, Şaban Döğen, Gençlik Y. s. 478-481
17- Nur'dan Kelimeler, Alâaddin Başar, Zafer Y. s. 108-111
18- Kur'an'da İnsan ve Toplum, Ekrem Sağıroğlu, Pınar Y. s. 67-71
19- Kur'an'da İman Pskilolojisi, Abdurrahman Kasapoğlu, Yalnızkurt Y. s. 211-219
20- Kur'an'da Karakter Eğitimi, Musa Kâzım Gülçür, Işık Y. s. 26-28
21- İlâhi Kanunların Hikmetleri (Sünnetullah), Abdülkerim Zeydan, İhtar Y. s. 146-174
22- Kur'an'da Toplumsal Çöküş, Ejder Okumuş, İnsan Y. s. 177-180
23- Kur'an'da Dinî ve Ahlâkî Kavramlar, Toshihiko İzutsu, Pınar Y. s. 221-230
24- Dinde Ölçülü Olmak, Abdurrahman b. El-Luveyhık, Kayıhan Y. s. 433-489
25- Kur'an'la Birlikte Düşünmek, İsmail Kazdal, Birleşik Y. s. 91-99
26- Kur’an’da Zulüm Kavramı, Ahmet Şişman, Beyan Y.
27- Zulüm, Mehmed Zahit Kotku, Seha Neşriyat
28- Vahye Göre Büyük Zulüm, M. Said Çekmegil, Nabi-Nida Y.
29- Kur’an’a Göre Zulüm Açısından Allah ve İnsan, İsmail Karagöz, Çelik Y.
30- Kanunların Zulmü, Oğuz Özbek, Doğan Güneş Y.
31- İslâm ve Yürürlükteki Kanunlar, Abdülkadir Udeh, İİFSO Y.
32- Zulme Boyun Eğmeyenler, Burhan Bozgeyik, Erhan Y.
33- Zulme Karşı Direniş, Mustafa Ramazanoğlu, Şahsî Y.
34- Zulmü Alkışlayamam, Yener Karadeniz, Gonca Y.
35- Zâlimler İçin Yaşasın Cehennem, Zekeriya Usluer, Anahtar Y.
36- Peygamberimiz’e ve Ashabına Yapılan İşkenceler, Asım Uysal, Uysal Kitabevi Y.
37- Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar, Necip Fazıl Kısakürek, Büyük Doğu Y.
38- Zâlim Yahudi, Yusuf Yılmaz, Risale Y.
39- Devrimler Cinayeti, Burhan Bozgeyik, İttihad Y.
40- İnkılâb Kurbanları, Hüseyin Yılmaz, Timaş Y.
41- Kara Kitap, Eşref Edip, Abdullah Işıklar Kitabevi Y.
42- Son Devrin Din Mazlumları, NecipFazıl Kısakürek, Büyük Doğu Y.
43- Yakın Tarihin Din Mazlumları, Mustafa Necati Bursalı, Vural Y.
44- Batının İslâm’la Kavgası, Asaf Hüseyin, Pınar Y.
45- Vahşi Batı, Sedat Cereci, Şule Y.
46- İslâm Dünyasını Saran Ateş Çemberi, Burhan Bozgeyik, Erhan Y.
47- İslâm’da Adalet Kavramı, Macid Hadduri, Yöneliş Y.
48- Adl-i İlâhî, Murteza Mutahhari, İşaret Y.
49- Duygu Eğitimi, Yaşar Fersahoğlu, Marifet Y. s. 97-106
50- Zulüm Kavramı, Vahdettin Işık, Haksöz 70 (Ocak 97), s. 44-45
51- Büruc Suresi ve İşkence, Cengiz Duman, Haksöz 41-42 (Ağustos-Eylül 94) s. 66-68
52- Yeryüzünde İlâhî Adaleti Uygulama Görevi Mü’minlerindir, Fevzi Zülaloğlu, Haksöz 71 (Şubat, 97)

Alinti --Ahmed Kalkan
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Zulüm İman Edenler İçin İmtihandır



Tarih boyunca inkar içindeki idareciler ya da toplulukların ileri gelenleri Allah’ın peygamberlerine, elçilerine ve onlarla birlikte olan müminlere acımasız baskılar uygulamış, işkenceler yapmış, yurtlarından sürmüş ve türlü tuzaklar kurarak yollarından engellemeye çalışmışlardır. Bu konuda tarihteki en önemli örnek Firavun’dur. Firavun Mısır’da muhteşem bir zenginlik içinde yaşarken, o dönemin Müslümanları olan İsrailoğulları’na şiddetli işkenceler yapmış, baskı ve zulüm uygulamıştır:

Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı. (Bakara Suresi, 49)

Bakara Suresi’ndeki bu ayet çok önemli bir sır içerir. Firavun’un uyguladığı zulmün iman edenler için Allah’tan bir imtihan vesilesi olduğu sırrını... Geçmişte ve halen günümüzde tüm dünyada eziyet gören Müslümanlar Allah’ın imtihanına tabidirler. Dünya üzerinde var oluş amacı Rabb’inin hoşnutluğunu kazanmak olan, sonsuz yaşamında en güzel barınma yurdu cenneti kazanmayı dileyen ve bu yönde ciddi çaba gösteren bir mümin için tüm bu sınamalar ecir vesilesidir. Bu ‘göz açıp kapama süresi’ kadar kısa dünya hayatında, zorluk zamanlarında müminlerin gösterdikleri sabır ve tevekküllerinin, Allah katında çok üstün bir karşılığı olacaktır. Geçmişte de birçok mümin topluluğun aynı sıkıntıları yaşamış olması, müminler için bir ölçüdür, Allah’ın sünnetidir.

Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü’minlerle; "Allah’ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah’ın yardımı pek yakındır. (Bakara Suresi, 214)

Zorlu dönemlerde iman edenler büyük imtihanlar yaşamışlar, ancak her zaman Allah’ın yardımı onlarla olmuştur. Dahası, ayetteki gibi o yardım her zaman çok yakın olmuştur.

Ancak onların eziyetleri, baskı ve zulümleri ’dün’ olduğu gibi bugün ve yarın da iman sahiplerini üzmez ve onlara bir zarar veremez. İnkar edenler, aralarında kötülükleri örgütleyip-düzenler kurarlarken de, baskı planları yaparlarken de, Yüce Allah onları görür ve işitir. En çirkin iftiraları atarak, müminleri yollarından geri döndüreceklerini zannederlerken de, Allah onların akıllarından geçenleri bilir.

Allah’ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma, onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir. (İbrahim Suresi, 42)

Müminler bütün bunların bilincinde olarak Rabb’lerinin yardımını ve desteğini umut ederek çaba gösterirler. Sonsuz adalet sahibi olan Allah, elbette ki zulmedenler üzerinde de adaletini tecelli ettirir.

Ama zulmedenler, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerlerine gökten iğrenç bir azap indirdik. (Bakara Suresi, 59)

İnkârcıların yaptıkları tüm isyankârlıklar, attıkları asılsız iftiralar ve işledikleri zulümler, Allah huzurunda sorgulanma günü kendilerine geri dönecektir. Ancak o gün, “…zulmedenlerin ne mazeretleri bir yarar sağlayacak, ne (Allah’tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecektir. (Rum Suresi, 57)

"Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu ’hor ve aşağılık’ kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur." (Ali İmran Suresi, 192)
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Bu hadisi şerifden şunu da görüyoruz: Ayeti Kerimeleri tek başına ele almak hata olacağıdır. Onun için ayeti kerimelerden doğru hakikatleri bulabilmek için hadisi şerifleride göz önünde bulundurmamız gerekecektir. Bu hususda Risale-i Nur bize çok güzel dersler veriyor hususan onikinci sözün birinci esasında verdiği ders bu hadisi şerifdeki bu meseleyi izah ediyor isteyenler oraya müracaat edebilirler.

İkinci hususu ise yine Risale-i Nurdan aldığımız bir dersle kısaca izah etmeye çalışırsak;

[BILGI]Ehemmiyetli sebebi ise: Bakmakta bir tarafa tarafgirlik hissi uyanır; tarafgir nazarı, tarafdar olduğu taraf cereyanın kusurunu görmez, zulmüne rıza gösterir belki alkışlar. Halbuki küfre rıza, küfür olduğu gibi, zulme razı olmak dahi zulümdür. Elbette zemin yüzünde bu dehşetli düelloda, semavatı ağlatacak zulümler ve tahribat oluyor; çok masum ve mazlumların hukukları kayboluyor, mahvoluyor. Mimsiz gaddar medeniyetin zalimane düsturu olan, "Cemaat için ferd feda edilir, milletin selâmeti için cüz'î hukuklara bakılmaz" diye, öyle dehşetli bir zulüm meydanı açmış ki, kurûn-u ûlâ vahşetlerinde de emsali vuku' bulmamış. Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın adalet-i hakikiyesi, bir ferdin hakkını cemaata feda etmez; "Hak, haktır; küçüğe büyüğe, aza çoğa bakılmaz" diye kanun-u semavî ve hakikî adalet noktasında Risale-i Nur şakirdleri gibi hakikat-ı Kur'aniye ile meşgul adamlar, zaruret olmadan lüzumsuz, yalnız hevesli bir merak için, netice itibariyle faidesi bulunan ve netice daha gelmeden evvel lüzumsuz bakmak ve zalimane tahribatlarını alkışlamak suretiyle İslâmiyet ve Kur'an lehine hizmet edeceği o cereyanın harekâtını fikren takib etmekle meşgul olmak münasib olmadığı için; nefis de, akıl ve kalbe tâbi' olup merakını bırakmış diye anladım.

Kastamonu Lahikası ( 150 )[/BILGI]
 

Muvahhid1

Well-known member
Kâfirlerin müslümanlara ve ehl-i Kur'ân'a düşman olmaları,
Küfrün iktizâsındandır. Çünkü, küfür imana zıttır.
Maahaza, Kur'ân, kâfirleri ve âbâ ve ecdatlarını
İdam-ı ebediyle mahkûm etmiştir....

Mesnevi-i Nuriye
 
Üst