[DIKKAT]
Ümmetimin sonlarına doğru, mescidlerini süsleyipte kalplerini harabeye çeviren topluluklar görülür. Onlar, elbisesine verdiği önemi, dinine vermeyecek. Dünyalığı yerindeyse, dinlerine ne olduğuna aldırmayacak. (Ramuz)
[/DIKKAT]
Buradaki zamanı iyi değerlendirmek gerek ve dengeyi bulmak çok önemli ne ümitsizliğe kapınılmalı nede ümitlenilmeli. Belki kendi mabeynimizde evet çok dehşetli bir zamandayız islamın hakikatını yaşıyamıyoruz, dünyamıza gösterdiğim özeni ahiretime gösteremiyorum derken islam dünyasınında islamı yaşadığını görmeliyiz. Bundan 15 sene önce mahallimizin camisinde yaşlılar boy gösterirken elhamdülillah şu zamanda gençlerin sayısı yaşlılardan daha fazla. Camide namaz kılmak yaşlılara has bir özellik sanılıyorken şimdi bu sanılar ve tabular kırılmış durumda. Ustadımız Bediüzzaman r.a. o zamandan haber verdiği şu mesele çok ehemmiyetlidir.
[BILGI]
"- İfrat ediyorsun, hayali hakîkat gösteriyorsun. Bizi de techîl ile tahkîr ediyorsun. Zaman ahir zamandır, gittikçe fenalaşacak" Bediüzzaman şu cevabı verir:
"Neden dünya herkese terakkî dünyası olsun da, yalnız bizim için tedennî dünyası olsun ? Öyle mi ? İşte ben de sizinle konuşmayacağım. Şu tarafa dönüyorum, müstakbeldeki insanlarla konuşacağım.
Ey 300 seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve sâkitâne Nur'un sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafiyy-i gaybî ile bizi temaşa eden Saîdler, Hamzalar, Ömerler, Osmanlar, Tahirler, Yusuflar, Ahmedler ve saireler..! Sizlere hitab ediyorum. Başlarınızı kaldırınız "Sadakte" deyiniz. Ve böyle demek sizlere borç olsun. Şu muasırlarım (çağdaşlarım) varsın beni dinlemesinler. Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizin ile konuşuyorum. Ne yapayım acele ettim, kışta geldim. Sizler cennet-asa (cennet gibi) bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır.
(...) Şu zamanın memesinden bizimle süt emen ve gözleri arkada maziye bakan ve tasavvuratları kendileri gibi hakikatsiz ve ayrılmış olan bu çocuklar, varsınlar şu kitabın hakikatını hayal tevehhüm etsinler. Zira ben biliyorum ki, şu kitabın mesaili (meseleleri), hakikat olarak sizde tahakkuk edecektir." (Münazarat, s. 87-89) [/BILGI]
Ustadımız Bediüzzaman hazretlerinin yaşadığı zamanı bir düşünelim ve bundan yarım asır öncesine gidelim. Risale-i Nurları bırakın Kur'anın dahi okunduğu ezanın dahi arapça okunduğu, camilerin kilitlenip namaz kılanların türlü türlü cefalar çektirildiği o zamana dönüp bakalım sonra önümüze bakalım. Bırakın yarım asrı bundan otuz sene dahi önce Allah demenin bile suç olduğu şu vatanımızda bugün elhamdülillah Ustadımızın o haberini kemali lezzet ile görüyor, yaşıyor, hissediyoruz.
Timur Taş hocaefendinin bakırköy meydanında Allahı anlattığı zamanlarda savcının korkarım seni öldürecekler dediği o zamandan bu zamana gelelim ve beyazıt, süleymaniye, sultan ahmet, eyub sultan camiilerine bir pazar sabah namazına gidelim ve bir zamanlar birlerin Allah kelamı bu zamanda çokların bu kelamı tereddütsüzce kemali lezzet ile şevk ile söylediklerini işitiriz..
Evet islam alemi islamı yaşıyor. Bizler kendi hanemize dönelim ve kendi iç alemimize bakalım alemler islamı yaşarken bizler neyi yaşıyoruz muhasebesini yapmalı. Ve ehli sefahattekiler gibi bir elbise mağazasına girip saatlerini orada geçirenlerin dakikalarını ibadetine ayırmayanlar gibi yapmamalı ve samimiyetin iktizası gereği madem müslümanız samimiyiz öyle ise dünya ile ahiret çalışmalarımızda hangisine daha ağırlık verdiğimize bakalım..
Evet yokluk zamanında rızkı verenin Er Rezzak olduğunu bildiğimizde varlık zamanımızda rızkı kendi çalışmalarımızın bir neticesimi olmuş oluyor? Allahın insana verdiği her nimet ve rızık şükü için verilmiş olduğunu bilmek ve şükür için tasavvur etmeliyiz.