Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Gençlik Rehberi
Gençlik rehberi 18- (Otuzikinci Sözün Üçüncü Mevkıfından)
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="müdavim" data-source="post: 185137" data-attributes="member: 5987"><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"><span style="color: Red"><strong>İşte ey bedbaht ehl-i dalâlet ve sefahet!</strong></span> </span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black">Şu dehşetli sukuta karşı ve ezici me'yusiyete mukabil; hangi tekemmülünüz, hangi fünununuz, hangi kemaliniz, hangi medeniyetiniz, hangi terakkiyatınız karşı gelebilir?</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"> Ruh-u beşerin eşedd-i ihtiyaç ile muhtaç olduğu hakikî teselliyi nerede bulabilirsiniz?</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"> Hem güvendiğiniz ve bel bağladığınız ve âsâr-ı İlâhiyyeyi ve ihsanat-ı Rabbaniyyeyi onlara isnad ettiğiniz hangi tabiatınız, hangi esbabınız, hangi şerikiniz, hangi keşfiyatınız, hangi milletiniz, hangi bâtıl mâbudunuz sizi sizce idam-ı ebedî olan mevtin zulümatından kurtarıp kabir hududundan, berzah hududundan, mahşer hududundan, sırat köprüsünden</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black">sh: » (G: 110)</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black">hâkîmane geçirebilir? Saadet-i ebediyyeye mazhar edebilir Halbuki; kabir kapısını kapamadığınız için, siz kat'î olarak bu yolun yolcususunuz. Böyle bir yolcu öyle birisine dayanır ki; bütün bu daire-i azîme ve bu geniş hudutlar, onun taht-ı emrinde ve tasarrufundadır.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"> Hem dahi, ey bedbaht ehl-i dalâlet ve gaflet! "Gayr-ı Meşrû bir muhabbetin neticesi, merhametsiz azap çekmektir." Kaidesi sırrınca, siz fıtratınızdaki Cenâb-ı Hakkın zât ve sıfât ve esmâsına sarfedilecek muhabbet ve mârifet istîdadını ve şükür ve ibâdât cihazatını, nefsinize ve dünyaya gayr-i meşrû bir surette sarfettiğinizden; bil-istihkak cezasını çekiyorsunuz. Çünkü Cenâb-ı Hakka ait muhabbeti nefsinize verdiniz. Mahbubunuz olan nefsinizin hadsiz belâsını çekiyorsunuz. Çünkü hakikî bir rahati o mahbubunuza vermiyorsunuz. Hem onu, hakikî mahbub olan Kadîr-i Mutlaka tevekkül ile teslim etmiyorsunuz. Daima elem çekiyorsunuz.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"> Hem Cenâb-ıHakkın esmâ ve sıfâtına ait muhabbeti, dünyaya verdiniz ve âsâr-ısan'atını, âlemin esbabına taksim ettiniz; belâsını çekiyorsunuz. Çünkü; o hadsiz mahbublarınızın bir kısmısize Allaha ısmarladık demeyip, size arkasını çevirip, bırakıp gidiyor. Bir kısmısizi hiç tanımıyor. Tanısa da, sizi sevmiyor.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black">sh: » (G: 111)</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"> Sevse de, size bir fayda vermiyor. Daima hadsiz firaklardan ve ümitsiz dönmemek üzere zevallerden azap çekiyorsunuz.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"> İşte ehl-i dalâletin saadet-i hayatiye ve tekemmülât-ı insaniye ve mehasin-i medeniyet ve lezzet-i hürriyet dedikleri şeylerin iç yüzleri ve maahiyetleri budur. Sefahet ve sarhoşluk bir perdedir, muvakkaten hissettirmez. "Tuh onların aklına!" de...</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"> Amma Kur'anın cadde-i nûraniyyesi ise: Bütün ehli dalâletin çektiği yaraları, hakaik-ı îmaniyye ile tedavi eder. Bütün evvelki yoldaki zulümatı dağıtır. Bütün dalâlet ve helâket kapılarını kapatır. Şöyle ki:</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"> İnsanın zaaf ve aczini ve fakr ve ihtiyacını, bir Kadir-i Rahîme tevekkül ile tedavi eder. Hayat ve vücudun yükünü, Onun kudretine, rahmetine, teslim edip; kendine yüklemeyip, belki kendisi o hayatına ve nefsine biner hükmünde bir rahat makam bulur. Kendisinin "Nâtık bir hayvan" değil, belki hakikî bir insan ve makbul bir misafir-i Rahmân olduğunu bildirir. Dünyayı, bir misafirhane-i Rahman olduğunu göstermekle ve dünyadaki mevcudat ise, Esmâ-i İlâhiyyenin âyineleri olduklarını ve masnûatı ise, her vakit tazelenen mektubat-ı Samedâniye olduklarını bildirmekle, insanın fenâ-yı dünyadan ve zevâl-i eşyadan ve hubb-u</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black">sh: » (G: 112)</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black">fâniyattan gelen yaralarını güzelce tedâvi eder. Ve evhamın zulümatından kurtarır. Hem mevt ve eceli, âlem-i berzaha giden ve âlem-i bekada olan ahbablara visâl ve mülâkat mukaddimesi olarak gösterir. Ehl-i dalâletin nazarında bütün ahbabından bir firak-ı ebedi telâkki ettiği ölüm yaralarını böylece tedavi eder. Ve o firak, ayn-ı lika olduğunu isbat eder.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"> Hem kabrin, âlem-ı rahmete ve dâr-ı saadete ve bâğıstan-ı cinâna ve nûristân-ı Rahmâna açılan bir kapı olduğunu isbat etmekle, beşerin en müthiş korkusunu izale edip, en elîm ve kasavetli ve sıkıntılı olan berzah seyahatini, en leziz ve ünsiyetli ve ferahlı bir seyahat olduğunu gösterir. Kabir ile ejderha ağzını kapatır, güzel bir bahçeye kapı açar. Yani kabir ejderha ağzı olmadığını, belki bâgistân-ı rahmete açılan bir kapı olduğunu gösterir.</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"> Hem mü'mine der: "İhtiyarın cüz'i ise kende mâlikinin irade-i külliyesine işini bırakır. İktidarın küçük ise, Kadîr-i Mutlakın kudretine itimad et. Hayatın az ise, hayat-ı bâkiyyeyi düşün. Ömrün kısa ise, ebedî bir ömrün var, meraketme. Fikrin sönük ise, Kur'anın güneşi altına gir. İmanın nuriyle bak ki: Yıldız böceği olan fikrin yerine herbir âyet-i Kur'an, birer yıldız misillû sana ışık verir. Hem hadsiz</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black">sh: » (G: 113)</span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black"></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="color: Black">emellerin, elemlerin varsa; nihayetsiz bir sevap ve hadsiz bir rahmet seni bekliyor. Hem hadsiz arzuların, makasıdın varsa; onları düşünüp muztarib olma. Onlar bu dünyaya sığışmaz. Onların yerleri başka diyardır. Ve onları veren de başkadır.</span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="müdavim, post: 185137, member: 5987"] [SIZE="3"][COLOR="Black"][COLOR="Red"][B]İşte ey bedbaht ehl-i dalâlet ve sefahet![/B][/COLOR] Şu dehşetli sukuta karşı ve ezici me'yusiyete mukabil; hangi tekemmülünüz, hangi fünununuz, hangi kemaliniz, hangi medeniyetiniz, hangi terakkiyatınız karşı gelebilir? Ruh-u beşerin eşedd-i ihtiyaç ile muhtaç olduğu hakikî teselliyi nerede bulabilirsiniz? Hem güvendiğiniz ve bel bağladığınız ve âsâr-ı İlâhiyyeyi ve ihsanat-ı Rabbaniyyeyi onlara isnad ettiğiniz hangi tabiatınız, hangi esbabınız, hangi şerikiniz, hangi keşfiyatınız, hangi milletiniz, hangi bâtıl mâbudunuz sizi sizce idam-ı ebedî olan mevtin zulümatından kurtarıp kabir hududundan, berzah hududundan, mahşer hududundan, sırat köprüsünden sh: » (G: 110) hâkîmane geçirebilir? Saadet-i ebediyyeye mazhar edebilir Halbuki; kabir kapısını kapamadığınız için, siz kat'î olarak bu yolun yolcususunuz. Böyle bir yolcu öyle birisine dayanır ki; bütün bu daire-i azîme ve bu geniş hudutlar, onun taht-ı emrinde ve tasarrufundadır. Hem dahi, ey bedbaht ehl-i dalâlet ve gaflet! "Gayr-ı Meşrû bir muhabbetin neticesi, merhametsiz azap çekmektir." Kaidesi sırrınca, siz fıtratınızdaki Cenâb-ı Hakkın zât ve sıfât ve esmâsına sarfedilecek muhabbet ve mârifet istîdadını ve şükür ve ibâdât cihazatını, nefsinize ve dünyaya gayr-i meşrû bir surette sarfettiğinizden; bil-istihkak cezasını çekiyorsunuz. Çünkü Cenâb-ı Hakka ait muhabbeti nefsinize verdiniz. Mahbubunuz olan nefsinizin hadsiz belâsını çekiyorsunuz. Çünkü hakikî bir rahati o mahbubunuza vermiyorsunuz. Hem onu, hakikî mahbub olan Kadîr-i Mutlaka tevekkül ile teslim etmiyorsunuz. Daima elem çekiyorsunuz. Hem Cenâb-ıHakkın esmâ ve sıfâtına ait muhabbeti, dünyaya verdiniz ve âsâr-ısan'atını, âlemin esbabına taksim ettiniz; belâsını çekiyorsunuz. Çünkü; o hadsiz mahbublarınızın bir kısmısize Allaha ısmarladık demeyip, size arkasını çevirip, bırakıp gidiyor. Bir kısmısizi hiç tanımıyor. Tanısa da, sizi sevmiyor. sh: » (G: 111) Sevse de, size bir fayda vermiyor. Daima hadsiz firaklardan ve ümitsiz dönmemek üzere zevallerden azap çekiyorsunuz. İşte ehl-i dalâletin saadet-i hayatiye ve tekemmülât-ı insaniye ve mehasin-i medeniyet ve lezzet-i hürriyet dedikleri şeylerin iç yüzleri ve maahiyetleri budur. Sefahet ve sarhoşluk bir perdedir, muvakkaten hissettirmez. "Tuh onların aklına!" de... Amma Kur'anın cadde-i nûraniyyesi ise: Bütün ehli dalâletin çektiği yaraları, hakaik-ı îmaniyye ile tedavi eder. Bütün evvelki yoldaki zulümatı dağıtır. Bütün dalâlet ve helâket kapılarını kapatır. Şöyle ki: İnsanın zaaf ve aczini ve fakr ve ihtiyacını, bir Kadir-i Rahîme tevekkül ile tedavi eder. Hayat ve vücudun yükünü, Onun kudretine, rahmetine, teslim edip; kendine yüklemeyip, belki kendisi o hayatına ve nefsine biner hükmünde bir rahat makam bulur. Kendisinin "Nâtık bir hayvan" değil, belki hakikî bir insan ve makbul bir misafir-i Rahmân olduğunu bildirir. Dünyayı, bir misafirhane-i Rahman olduğunu göstermekle ve dünyadaki mevcudat ise, Esmâ-i İlâhiyyenin âyineleri olduklarını ve masnûatı ise, her vakit tazelenen mektubat-ı Samedâniye olduklarını bildirmekle, insanın fenâ-yı dünyadan ve zevâl-i eşyadan ve hubb-u sh: » (G: 112) fâniyattan gelen yaralarını güzelce tedâvi eder. Ve evhamın zulümatından kurtarır. Hem mevt ve eceli, âlem-i berzaha giden ve âlem-i bekada olan ahbablara visâl ve mülâkat mukaddimesi olarak gösterir. Ehl-i dalâletin nazarında bütün ahbabından bir firak-ı ebedi telâkki ettiği ölüm yaralarını böylece tedavi eder. Ve o firak, ayn-ı lika olduğunu isbat eder. Hem kabrin, âlem-ı rahmete ve dâr-ı saadete ve bâğıstan-ı cinâna ve nûristân-ı Rahmâna açılan bir kapı olduğunu isbat etmekle, beşerin en müthiş korkusunu izale edip, en elîm ve kasavetli ve sıkıntılı olan berzah seyahatini, en leziz ve ünsiyetli ve ferahlı bir seyahat olduğunu gösterir. Kabir ile ejderha ağzını kapatır, güzel bir bahçeye kapı açar. Yani kabir ejderha ağzı olmadığını, belki bâgistân-ı rahmete açılan bir kapı olduğunu gösterir. Hem mü'mine der: "İhtiyarın cüz'i ise kende mâlikinin irade-i külliyesine işini bırakır. İktidarın küçük ise, Kadîr-i Mutlakın kudretine itimad et. Hayatın az ise, hayat-ı bâkiyyeyi düşün. Ömrün kısa ise, ebedî bir ömrün var, meraketme. Fikrin sönük ise, Kur'anın güneşi altına gir. İmanın nuriyle bak ki: Yıldız böceği olan fikrin yerine herbir âyet-i Kur'an, birer yıldız misillû sana ışık verir. Hem hadsiz sh: » (G: 113) emellerin, elemlerin varsa; nihayetsiz bir sevap ve hadsiz bir rahmet seni bekliyor. Hem hadsiz arzuların, makasıdın varsa; onları düşünüp muztarib olma. Onlar bu dünyaya sığışmaz. Onların yerleri başka diyardır. Ve onları veren de başkadır.[/COLOR][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Gençlik Rehberi
Gençlik rehberi 18- (Otuzikinci Sözün Üçüncü Mevkıfından)
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst