Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
Ebediyet Yolcusunu Uğurlarken
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ABDULLAH4" data-source="post: 375712" data-attributes="member: 1004566"><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong>e) Câmi İçinde Namaz: </strong></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">İmam Ebû Hanife ve Mâlik'e göre cami içinde cenaze namazı kılmak mekrûhtur. Bu hükmün delili "Mescidde cenaze üzerine namaz kılan kimseye birşey yoktur -bir başka rivâyette "namaz yoktur"- hadîsidir. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">İbn Âbidin meseleyi bütün ihtimâlleriyle ele alarak mezkûr hükmü şöyle açıklamıştır: Cenaze mescidde cemaat dışarda veya cemaat mescidde cenaze dışarda, yahut, her ikisi de mescidde, yahut da cenaze içerde veya dışarda olup cemaatin bir kısmı mecsidde bir kısmı dışarda olsa da namaz mekrûhtur; çünkü hadîs bunların hepsine şâmildir.89 </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">Ahmed b. Hanbel, Şâfiî, İbn Hazm, İbn Kayyim gibi müctehidlere göre cami içinde cenaze namazı kılmak mekrûh değildir. Çünkü Rasûlullâh (sav) Süheyl b. Beyda'nın namazını mescidde kılmış, sahâbe de Ebû Bekir ve Ömer'in (ra) namazlarını mescidde edâ eylemişlerdir. Bu tatbikata aykırı olarak rivâyet edilen yukarıdaki hadîs Ahmed b. Hanbel'e göre zayıftır. Diğer bazı âlimlere göre de sahih rivâyette "mescidde namaz kılana birşey yoktur" ifadesi vardır ki bu cevaz ifade eder. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">İbn Kayyim meseleye şöyle bir çözüm getirmiştir: Hz. Peygamber'in (sav) devamlı sünneti cenaze namazını mescid dışında kılmaktır. Mazeret bulunduğunda bazen mescidde de kılmıştır. Bu caiz olmakla beraber efdal olanı mescid dışında kılmaktır.90 </span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong>f) Gıyâbî Namaz: </strong></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">Habeşistan Necâşîsi Ashame vefat edince Rasûl-i Ekrem (sav) ashabını toplayıp saf saf eyledi ve müveffânın namazını gıyabî olarak kıldılar. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">Şâfiî, Ahmed b. Hanbel, İbn Hazm, Şevkânî gibi müctehidler bu hadîs-i şerife dayanarak, uzak veya yakın başka bir yerde bulunan cenaze üzerine namaz kılmanın caiz olduğu hükmünü benimsemişlerdir. Buna göre kıbleye dönülür, saf bağlanır ve hazır cenazeye kılındığı gibi namaz kılınır. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">Ebû Hanife ve Mâlik yukarıda geçen vak'anın Hz. Peygamber'e (sav) ait ve ona mahsus bulunduğuna kani olarak gıyâbi namazı caiz görmemişlerdir. İbn Teymiyye'ye göre bulunduğu yerde namazı kılınmamış ise gıyaben kılınır. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">Nakli delil birinci ictihadı desteklemektedir.91 </span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong>g) Kabir Üzerine Namaz:</strong> </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel bu mevzuda rivâyet edilen sahih hadîslere dayanarak definden sonra kabirdeki cenaze üzerine namaz kılmanın caiz olduğunu ileri sürmüşlerdir. İbn Hanbel bunu azami bir ay ile kayıtlamış, daha sonra kılınmaz demiştir. Daha önce kılınmış olması bu hükme tesir etmemektedir. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">Hanefîlere göre ya daha önce namazı kılınmamış olmak ya da salâhiyetsiz birisinin kıldırmış olması gibi mazeret bulunmadıkça defnedilmiş cenaze üzerine namaz kılınmaz. Ayrıca çürümemiş olduğuna kanaat getirmek de şarttır."92 </span></span></span></p><p> <span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"><strong>7. Tezkiye, Şâhidlik ve Ölünün Ardından Konuşmak</strong>: </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">Bizdeki âdete göre cenaze namazı kılınınca imam "Ey cemaat bu kişiyi nasıl bilirdiniz?" diye sorar; cemaat de "İyi bilirdik, Allah rahmet eylesin!" derler. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">Büyük şehirlerde rastladığımız bir âdet daha var: Namazdan sonra imam cenazenin başında nutuk çekiyor, onun iyiliklerinden bahsediyor, duâ edip cemaatin tezkiyesini alıyor. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">Bu âdetler karşısında önce nasslara, sonra da İslâm âlimlerinin açıklamalarına bakalım: </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">a) Zeyd b. Sâbit rivayet ediyor: Osman b. Maz'un, Ansâr'dan Ummu'l-alâ isimli hanımının evinde vefat etmişti. Rasûlullâh (sav) ölünün yanına geldi. Ummu'l-alâ anlatıyor: </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">-Ey Ebû Sâbih (Osman b. Maz'un) Allah sana rahmet eylesin. Ben üzerine şahidlik ederim ki, Allah sana ikram eylemiştir. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">Dedim. Rasûlullâh (sav): </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">-Allah'ın ona ikram eylediğini nereden biliyorsun? </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">-Babam yoluna kurban yâ Rasûlullâh! Allah ona ikram etmezse kime eder? </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">-O gerçeğin tâ kendisiyle karşı karşıya gelmiştir. VAllahi ben de onun için hayır umuyorum. VAllahi Allah'ın Rasûlü (sav) olduğum halde bana ne yapılacağını bilmiyorum! </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">-Allah'a yemin ederim bundan sonra ebediyyen kimseyi tezkiye etmeyeceğim. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">b) Enes b. Mâlik rivayet ediyor: Sahâbe bir cenazeye rastladı ve iyiliğini söylediler. Rasûlullâh (sav) "gerekli oldu" buyurdu. Sonra bir başka cenazeye rastladı, onun da kötülüğünü söylediler; Hz. Peygamber (sav) gene "gerekli oldu" buyurdu. Hz. Ömer "gerekli olan nedir?" diye sorunca Rasûl-i Ekrem (sav): "Onun iyiliğini söylediniz, övdünüz de cennet ona gerekli oldu; berikinin kötülüğünü söylediniz, yerdiniz de ateş ona gerekli oldu. Siz yeryüzünde Allah'ın şahidlerisiniz" buyurdu. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">c) Hz. Ömer'in rivâyet ettiğine göre Nebiyy-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştu: Ölülere sövmeyiniz; çünkü onlar ettiklerini bulmuşlardır. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">e) İbn Abbas, Ebû Leheb'den bahsederken "Allah lâ'net etsin" demiştir.93 </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">Birinci hadîs bir ölü hakkında kesin olarak "cennetliktir, kurtulmuştur" demenin caiz olmadığını ifade ediyor. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">İkinci hadîs müslümanlar içinde iyi intiba bırakmış, iyiliği söylenen ölülerin bıraktıkları bu intiba ve haklarında yapılan iyi şahidlik sebebiyle af ve rahmete nail olacaklarını, kötü intiba bırakan, kötülüğü söylenen ölülerin de cezayı hak edeceklerini ifade etmektedir. Buradaki şahidlik, tanımadan, bilmeden, kafadan atarak "iyi idi" diyenlerin değil; iyi bilip iyi diyenlerin doğru şahidliğidir. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">Dördüncü hadîs yaptıkları kötülük yüzünden ölülerin arkasından kötü söz söylemenin ve sövüp saymanın caiz olmadığını ifade etmektedir. Ancak ulemâ-i İslâm, Kitab ve Sünnet'in umumatını gözönüne alarak şöyle demişlerdir: Ahlâksızlık, fısk ve bid'atı açık olan kimselerin kötülüklerini söylemek -eğer bunda bir fayda varsa- caizdir. Müslümanları uyarmak, yolundan yürümelerini önlemek, halinden ibret almalarını temin etmek niyetiyle bazı ölülerin kötülüklerini anmak faydalı ve caizdir. </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">Son hadîs kâfir ölüleri hakkında la'net ve benzerlerinin caiz olduğunu ifade etmektedir. Ancak her caizin ulu orta kullanılamayacağı, müslümanın abes ile meşgul olmayacağı tabiîdir.94 </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">Bu bahsin başında bazı âdetlerden bahsetmiştik; hadîslerin ışığı altında bunları kısaca tahlil edelim: </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">a) Ölü başında nutuk çekmek hem cahiliyye âdetidir, hem de ölünün techiz ve defninde acele davranma sünnetine aykırıdır.95 </span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-family: 'tahoma'"><span style="color: #000000"><span style="font-size: 12px">b) Müslümanların bilmedikleri kişiler için yalan yere iyi veya kötü diye şahidlik etmeleri caiz değildir.96 "Allah rahmet eylesin!" denilir; bu bir duadır. Şahidlik değildir. İyi bildiğimize iyi demek sünnettir, faydalıdır. Kötü bildiğimiz kişi hakkında susmak evlâ, fayda var ise durumunu anlatmak caiz, bazen vazifedir. </span></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ABDULLAH4, post: 375712, member: 1004566"] [FONT=tahoma][COLOR=#000000][SIZE=3][B]e) Câmi İçinde Namaz: [/B] İmam Ebû Hanife ve Mâlik'e göre cami içinde cenaze namazı kılmak mekrûhtur. Bu hükmün delili "Mescidde cenaze üzerine namaz kılan kimseye birşey yoktur -bir başka rivâyette "namaz yoktur"- hadîsidir. İbn Âbidin meseleyi bütün ihtimâlleriyle ele alarak mezkûr hükmü şöyle açıklamıştır: Cenaze mescidde cemaat dışarda veya cemaat mescidde cenaze dışarda, yahut, her ikisi de mescidde, yahut da cenaze içerde veya dışarda olup cemaatin bir kısmı mecsidde bir kısmı dışarda olsa da namaz mekrûhtur; çünkü hadîs bunların hepsine şâmildir.89 Ahmed b. Hanbel, Şâfiî, İbn Hazm, İbn Kayyim gibi müctehidlere göre cami içinde cenaze namazı kılmak mekrûh değildir. Çünkü Rasûlullâh (sav) Süheyl b. Beyda'nın namazını mescidde kılmış, sahâbe de Ebû Bekir ve Ömer'in (ra) namazlarını mescidde edâ eylemişlerdir. Bu tatbikata aykırı olarak rivâyet edilen yukarıdaki hadîs Ahmed b. Hanbel'e göre zayıftır. Diğer bazı âlimlere göre de sahih rivâyette "mescidde namaz kılana birşey yoktur" ifadesi vardır ki bu cevaz ifade eder. İbn Kayyim meseleye şöyle bir çözüm getirmiştir: Hz. Peygamber'in (sav) devamlı sünneti cenaze namazını mescid dışında kılmaktır. Mazeret bulunduğunda bazen mescidde de kılmıştır. Bu caiz olmakla beraber efdal olanı mescid dışında kılmaktır.90 [B] f) Gıyâbî Namaz: [/B] Habeşistan Necâşîsi Ashame vefat edince Rasûl-i Ekrem (sav) ashabını toplayıp saf saf eyledi ve müveffânın namazını gıyabî olarak kıldılar. Şâfiî, Ahmed b. Hanbel, İbn Hazm, Şevkânî gibi müctehidler bu hadîs-i şerife dayanarak, uzak veya yakın başka bir yerde bulunan cenaze üzerine namaz kılmanın caiz olduğu hükmünü benimsemişlerdir. Buna göre kıbleye dönülür, saf bağlanır ve hazır cenazeye kılındığı gibi namaz kılınır. Ebû Hanife ve Mâlik yukarıda geçen vak'anın Hz. Peygamber'e (sav) ait ve ona mahsus bulunduğuna kani olarak gıyâbi namazı caiz görmemişlerdir. İbn Teymiyye'ye göre bulunduğu yerde namazı kılınmamış ise gıyaben kılınır. Nakli delil birinci ictihadı desteklemektedir.91 [B]g) Kabir Üzerine Namaz:[/B] Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel bu mevzuda rivâyet edilen sahih hadîslere dayanarak definden sonra kabirdeki cenaze üzerine namaz kılmanın caiz olduğunu ileri sürmüşlerdir. İbn Hanbel bunu azami bir ay ile kayıtlamış, daha sonra kılınmaz demiştir. Daha önce kılınmış olması bu hükme tesir etmemektedir. Hanefîlere göre ya daha önce namazı kılınmamış olmak ya da salâhiyetsiz birisinin kıldırmış olması gibi mazeret bulunmadıkça defnedilmiş cenaze üzerine namaz kılınmaz. Ayrıca çürümemiş olduğuna kanaat getirmek de şarttır."92 [B]7. Tezkiye, Şâhidlik ve Ölünün Ardından Konuşmak[/B]: Bizdeki âdete göre cenaze namazı kılınınca imam "Ey cemaat bu kişiyi nasıl bilirdiniz?" diye sorar; cemaat de "İyi bilirdik, Allah rahmet eylesin!" derler. Büyük şehirlerde rastladığımız bir âdet daha var: Namazdan sonra imam cenazenin başında nutuk çekiyor, onun iyiliklerinden bahsediyor, duâ edip cemaatin tezkiyesini alıyor. Bu âdetler karşısında önce nasslara, sonra da İslâm âlimlerinin açıklamalarına bakalım: a) Zeyd b. Sâbit rivayet ediyor: Osman b. Maz'un, Ansâr'dan Ummu'l-alâ isimli hanımının evinde vefat etmişti. Rasûlullâh (sav) ölünün yanına geldi. Ummu'l-alâ anlatıyor: -Ey Ebû Sâbih (Osman b. Maz'un) Allah sana rahmet eylesin. Ben üzerine şahidlik ederim ki, Allah sana ikram eylemiştir. Dedim. Rasûlullâh (sav): -Allah'ın ona ikram eylediğini nereden biliyorsun? -Babam yoluna kurban yâ Rasûlullâh! Allah ona ikram etmezse kime eder? -O gerçeğin tâ kendisiyle karşı karşıya gelmiştir. VAllahi ben de onun için hayır umuyorum. VAllahi Allah'ın Rasûlü (sav) olduğum halde bana ne yapılacağını bilmiyorum! -Allah'a yemin ederim bundan sonra ebediyyen kimseyi tezkiye etmeyeceğim. b) Enes b. Mâlik rivayet ediyor: Sahâbe bir cenazeye rastladı ve iyiliğini söylediler. Rasûlullâh (sav) "gerekli oldu" buyurdu. Sonra bir başka cenazeye rastladı, onun da kötülüğünü söylediler; Hz. Peygamber (sav) gene "gerekli oldu" buyurdu. Hz. Ömer "gerekli olan nedir?" diye sorunca Rasûl-i Ekrem (sav): "Onun iyiliğini söylediniz, övdünüz de cennet ona gerekli oldu; berikinin kötülüğünü söylediniz, yerdiniz de ateş ona gerekli oldu. Siz yeryüzünde Allah'ın şahidlerisiniz" buyurdu. c) Hz. Ömer'in rivâyet ettiğine göre Nebiyy-i Ekrem (sav) şöyle buyurmuştu: Ölülere sövmeyiniz; çünkü onlar ettiklerini bulmuşlardır. e) İbn Abbas, Ebû Leheb'den bahsederken "Allah lâ'net etsin" demiştir.93 Birinci hadîs bir ölü hakkında kesin olarak "cennetliktir, kurtulmuştur" demenin caiz olmadığını ifade ediyor. İkinci hadîs müslümanlar içinde iyi intiba bırakmış, iyiliği söylenen ölülerin bıraktıkları bu intiba ve haklarında yapılan iyi şahidlik sebebiyle af ve rahmete nail olacaklarını, kötü intiba bırakan, kötülüğü söylenen ölülerin de cezayı hak edeceklerini ifade etmektedir. Buradaki şahidlik, tanımadan, bilmeden, kafadan atarak "iyi idi" diyenlerin değil; iyi bilip iyi diyenlerin doğru şahidliğidir. Dördüncü hadîs yaptıkları kötülük yüzünden ölülerin arkasından kötü söz söylemenin ve sövüp saymanın caiz olmadığını ifade etmektedir. Ancak ulemâ-i İslâm, Kitab ve Sünnet'in umumatını gözönüne alarak şöyle demişlerdir: Ahlâksızlık, fısk ve bid'atı açık olan kimselerin kötülüklerini söylemek -eğer bunda bir fayda varsa- caizdir. Müslümanları uyarmak, yolundan yürümelerini önlemek, halinden ibret almalarını temin etmek niyetiyle bazı ölülerin kötülüklerini anmak faydalı ve caizdir. Son hadîs kâfir ölüleri hakkında la'net ve benzerlerinin caiz olduğunu ifade etmektedir. Ancak her caizin ulu orta kullanılamayacağı, müslümanın abes ile meşgul olmayacağı tabiîdir.94 Bu bahsin başında bazı âdetlerden bahsetmiştik; hadîslerin ışığı altında bunları kısaca tahlil edelim: a) Ölü başında nutuk çekmek hem cahiliyye âdetidir, hem de ölünün techiz ve defninde acele davranma sünnetine aykırıdır.95 b) Müslümanların bilmedikleri kişiler için yalan yere iyi veya kötü diye şahidlik etmeleri caiz değildir.96 "Allah rahmet eylesin!" denilir; bu bir duadır. Şahidlik değildir. İyi bildiğimize iyi demek sünnettir, faydalıdır. Kötü bildiğimiz kişi hakkında susmak evlâ, fayda var ise durumunu anlatmak caiz, bazen vazifedir. [/SIZE][/COLOR][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
Ebediyet Yolcusunu Uğurlarken
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst