Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
İslama Göre Hayat
DÜŞ'ÜN ÖLÜMÜ
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="SaYa" data-source="post: 72317" data-attributes="member: 5"><p><span style="color: #0027ff"><strong>DÜŞ'ÜN ÖLÜMÜ</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000">Kesilmiş bir kamış, ormanlıklardan,</span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000"></span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000">İnsan... Rüzgârlara bağlı bir düdük.</span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000"></span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000">İndik dünyaya karanlıklardan,</span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000"></span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000">Sıra sıra mezar, başka ne gördük?</span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000"></span></strong></span></p><p> <span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000"></span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000"></span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000">Ölmemek, ilk ve son büyük kelime;</span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000"></span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000">Çarpıldık, ölmemek için ölüme!</span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000"></span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000">Ver Allahım, büyük sırrı elime;</span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000"></span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000">Geçmez an, solmaz renk, kopmaz bütünlük.</span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong> Necip Fazıl Kısakürek</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong></strong></span></p><p> <span style="color: #0027ff"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Kimisi için güzel bir düş veya kâbus dolu bir düşünce kuyusu...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>"<span style="color: #ba0000">Olmak veya olmamak denkleminde, hangi tarafta bulunmak istersin</span>" sorusuna</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>verilecek cevabı düşünenler için kâbus ancak; Peygamberini bile onun kucağına</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>atanlar için ne güzel bir düş!</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Dün gece, düşümde seni gördüm ey ölüm!</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>İmam-ı Gazali'nin elinde kocaman bir pankartla karşılıyordun beni:</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>"<span style="color: #ba0000">Ölümün manası ancak bir hal değişmesinden ibarettir. Ruh cesetten ayrıldıktan</span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #ba0000">sonra ya azap görmek, yahut da nimete kavuşmak üzere bâki kalır!"</span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Uyandım...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Ölümün metafizik ürpertisiyle uyandım.</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Ne bildik Epikürcü, ne Stoacı, ne materyalist, ne Marksçı...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Ölümün metafizik ürpertisiyle uyandım...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Vazgeçtim tenimden, çeklerden, senetlerden, yarına kurgulanmış başarı</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>öykülerinden, makam telâşından, başkaları için geliştirdiğim savaş</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>teorilerinden...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Hayatımın bir parçasıydı ölüm, yani mekanik bir yok oluştan çok daha öte...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>"<span style="color: #c40000">Her can ölümü tadıcıdır", "Ecelleri gelince, ne bir saat geciktirebilirler ne</span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000">de ömür alabilirler"</span> ilâhi uyarısıyla kendime geldim.</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Düştüm derin bir kuyuya; kendimi attım daha doğrusu...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>"<span style="color: #e10000">Ölmeden önce ölmek</span>" ne demekti Rabbim?</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Sonsuz diyara hicret etmenin can acıtan, mal acıtan; dahası "biraz daha"</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>dedirten sırrı ne demekti?</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Bu kadar mı seviyordum olmayı, olmamı isteyenden daha mı çok?</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>İman için en büyük armağan mıydı ölüm düşüncesi?</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Uzuvlar ruha isyan mı ediyordu her ölümde? Her biri ruhun emrinde değil miydi?</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Yaradan, öcünü mü alıyordu bedenimizden; bizi yokluklara itmeden ve atmadan</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>çaresizlik çukuruna gizli/gizemli tuzağına mı çekiyordu kader?</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Ya da Hoca Ahmed Yesevi'nin dediği üzre, şerbet mi içiyorduk her öldüğümüzde?</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Can mı veriyorduk?</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Kervanımız mı göçüyordu yolda yürürken, ansızın?</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Azrail kabız mı kılıyordu?</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Uçmağa mı varıyorduk ruh terkedince bedeni; yoksa kabre girip yatıyor muyduk</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>sadece?</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Ya da Mevlâna'nın dediği gibi şeb-i ârus muydu ölüm?</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Ama kimin için?</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Ben de O'nun gibi mi seslenmeliyim ölmeden önce:</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>"<span style="color: #890000">Ben öldüğüm an 'öldü' değil, şöyle deyin</span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #890000">Ölmüştü dirildi, geldi, dost aldı o dem"</span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Canlar Ölesi Değil...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Dün gece, düşümde seni gördüm ey ölüm!</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Ebediyete davet eden eline dokundum.</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Öldüren ve yeniden dirilten aşkına, nefesine dokundum.</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Ruhumu zemzemle yıkadığım çeşme başında karşıladın beni; en olmadık yerinde fâni</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>hayatımın: Hırsımın gemi azıya aldığı anında...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>"<span style="color: #ba0000">İlâhi huzurun davetine icabet etmek düşer bana, bilirim"</span> dedim fakat, "bir</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>ikâzdı bu senin için" diyerek çıktın düşümden.</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Yunus Emre'nin kapusuna sürdün yüzümü ve yeniden hatırlattın bana var ve yok'u:</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>"<span style="color: #ba0000">Ten fânidir can ölmez, ölenler geri gelmez</span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #ba0000">Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil"</span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Konup göçtüğüm bütün mekânlardan öte, sonsuz gördüğüm bütün servetlerden ziyade</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>bir çağrıydı seninkisi...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Ölüm meleğinin selâmıyla sokulmuştun yanıma.</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Can kuşumu kafesten kurtarmak ister gibiydin; oysa ne de çok seviyorum dünya</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>kafesini.</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Cansız ata binmek üzere idi davetin ve ecel şarabını içirmek için</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>sabırsızlanıyordun bana: Ben ki, ten kafesindeki canıma sarılmıştım can</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>havliyle, korkmamıştım, ürpermiştim, ürkmüştüm...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Ecel celladı idi ölüm meleğinin adı sende; satırını yemek üzere boynumu uzatmamı</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>istedin, bir çığ devrildi ömür barajının bendlerine...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Bir idam yaftası gibi geçirmiştin boynuma yakasız gömleği, rahatlattın: Toprağa</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>karışıp aslıma dönmekteymişim meğer; "âsude bahar ülkesine" imiş gidişim...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Can Gider Gökte Kurar Dünyasını</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Dün gece, düşümde seni gördüm ey ölüm!</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Elele dolaştık bütün dünyayı...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Savaşlardan bunalan halkları gördük, tabut bulamayan cesetlerin üzerinde</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>sabahlayan anneleri, babaları...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Çocukları gördük, acıdan kavrulmuş böğürlerinde bir şarapnel hışırtısı...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Evsizleri gördük, mukavva kutuları ocak bellemiş.</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Depremlerin yıktığı kentleri geçtik birer birer... Yıkılmış evlerin altında can</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>çekişenleri gördük. Evsiz kalanları gördük, daha dün apartmanları olanları...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Sevgilisiz kalanları gördük, vadesi geldiğinde aldıklarından...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Hastaneleri gördük yığınlarca hastayla dolup taşan... Çaresiz dertlere düşmüş</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>olanlardan, kendilerine yeni bir muştu getirecek mutlu anne adaylarına kadar...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Hırsları gördük, makamları gördük, siyaseti gördük, meclisleri gördük...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Gençliklerini sokak aralarında geçiren milyonlarca harcanmış bedenler gördük...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Yaşlıları gördük, ömürlerini iğne deliğinden geçirmekle meşguldüler...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>"Bugün git, bir zamanda gene gel" diyenleri gördük, istedikleri ikinci</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>zamanları da dolmuş ve gelmişlerdi sana...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Acı şerbeti tattırdığını söyleyenleri gördük, tatlı hayatları kesintiye</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>uğramışlardan...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Kulağıma fısıldadın Mevlâna'nın dilinden ve rahatlattın:</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>"<span style="color: #b00000">Toprak olursa beden, çeken kim yasını</span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #b00000">Can ayrı gider, gökte kurar dünyasını"</span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Ardıma düşen dünyadan sığındım sana, gecebaşına teslim edilecek "<span style="color: #c40000">can ipimi-ten</span></strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong><span style="color: #c40000">yükümü",</span> ne kadar istesem de yeni zamanlar, sonunda yine getireceğim...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Bir Namazlık Saltanat...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Dün gece seni gördüm ey ölüm!</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>İsrafil'in üflediği surun dibinde idim.</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Yeniden çıkmıştım yeryüzüne.</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Servi gölgelerinden eser yoktu mezaristanlarda; "ölüm kılar bizi ikaz hab-ı</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>gafletten" sesleri yükseliyordu ölümlü olduğuna inanmayan yığınlardan, ama iş</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>işten geçmişti, onlar da buradaydı, surun dibindeydi benim gibi...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Bir ölüm karnavalı idi çevremi kuşatan eleğimsağma: Kollarla, bacaklarla,</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>kafataslarıyla doluydu bütün eklem yeri duvar dibinin.</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>"<span style="color: #9c0000">Hep beraber yaşamak için ölmek gerek</span>" diyordu birileri.</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Kaybedenin dünya, kazananın ahiret olduğunu solukluyordu bir şair.</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>"<span style="color: #cd0000">Öldük, ölümden bir şey umarak</span>" diyordu şair, surun diğer tarafında; umduğunu</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>bulamamış olmanın alışıldık şaşkınlığıyla.</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Ben ne umuyordum ölümden?</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Koca bir hiç mi?</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Ölümü hak etmeyi bile aklımdan geçirmediğim geniş zamanlardan kalma bir</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>savrukluk yaşıyordum şaşkınlığımda.</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Bir de baktım ölmüşüm!</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Hiç hesapta, kitapta yokken de ölünebiliyormuş!</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Varlık kumkumasında yelkenini sonsuzluk havasıyla doldurduğumuz ömür, ummadık</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>bir zamanda terkediyormuş dünyayı.</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Beden, boş bir çuval gibi kalabiliyormuş kendinden habersiz; güzellikleriyle</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>övünürken, zenginliğiyle kafa tutarken canavar heybetli ölüme...</strong></span></p><p><span style="color: #0027ff"><strong>Başucumda yitirilmiş savaşların kronolojisi asılı, bir de ölüm, en üstünde...</strong></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="SaYa, post: 72317, member: 5"] [color=#0027ff][b]DÜŞ'ÜN ÖLÜMÜ [color=#c40000]Kesilmiş bir kamış, ormanlıklardan, İnsan... Rüzgârlara bağlı bir düdük. İndik dünyaya karanlıklardan, Sıra sıra mezar, başka ne gördük? Ölmemek, ilk ve son büyük kelime; Çarpıldık, ölmemek için ölüme! Ver Allahım, büyük sırrı elime; Geçmez an, solmaz renk, kopmaz bütünlük.[/color] Necip Fazıl Kısakürek Kimisi için güzel bir düş veya kâbus dolu bir düşünce kuyusu... "[color=#ba0000]Olmak veya olmamak denkleminde, hangi tarafta bulunmak istersin[/color]" sorusuna verilecek cevabı düşünenler için kâbus ancak; Peygamberini bile onun kucağına atanlar için ne güzel bir düş! Dün gece, düşümde seni gördüm ey ölüm! İmam-ı Gazali'nin elinde kocaman bir pankartla karşılıyordun beni: "[color=#ba0000]Ölümün manası ancak bir hal değişmesinden ibarettir. Ruh cesetten ayrıldıktan sonra ya azap görmek, yahut da nimete kavuşmak üzere bâki kalır!"[/color] Uyandım... Ölümün metafizik ürpertisiyle uyandım. Ne bildik Epikürcü, ne Stoacı, ne materyalist, ne Marksçı... Ölümün metafizik ürpertisiyle uyandım... Vazgeçtim tenimden, çeklerden, senetlerden, yarına kurgulanmış başarı öykülerinden, makam telâşından, başkaları için geliştirdiğim savaş teorilerinden... Hayatımın bir parçasıydı ölüm, yani mekanik bir yok oluştan çok daha öte... "[color=#c40000]Her can ölümü tadıcıdır", "Ecelleri gelince, ne bir saat geciktirebilirler ne de ömür alabilirler"[/color] ilâhi uyarısıyla kendime geldim. Düştüm derin bir kuyuya; kendimi attım daha doğrusu... "[color=#e10000]Ölmeden önce ölmek[/color]" ne demekti Rabbim? Sonsuz diyara hicret etmenin can acıtan, mal acıtan; dahası "biraz daha" dedirten sırrı ne demekti? Bu kadar mı seviyordum olmayı, olmamı isteyenden daha mı çok? İman için en büyük armağan mıydı ölüm düşüncesi? Uzuvlar ruha isyan mı ediyordu her ölümde? Her biri ruhun emrinde değil miydi? Yaradan, öcünü mü alıyordu bedenimizden; bizi yokluklara itmeden ve atmadan çaresizlik çukuruna gizli/gizemli tuzağına mı çekiyordu kader? Ya da Hoca Ahmed Yesevi'nin dediği üzre, şerbet mi içiyorduk her öldüğümüzde? Can mı veriyorduk? Kervanımız mı göçüyordu yolda yürürken, ansızın? Azrail kabız mı kılıyordu? Uçmağa mı varıyorduk ruh terkedince bedeni; yoksa kabre girip yatıyor muyduk sadece? Ya da Mevlâna'nın dediği gibi şeb-i ârus muydu ölüm? Ama kimin için? Ben de O'nun gibi mi seslenmeliyim ölmeden önce: "[color=#890000]Ben öldüğüm an 'öldü' değil, şöyle deyin Ölmüştü dirildi, geldi, dost aldı o dem"[/color] Canlar Ölesi Değil... Dün gece, düşümde seni gördüm ey ölüm! Ebediyete davet eden eline dokundum. Öldüren ve yeniden dirilten aşkına, nefesine dokundum. Ruhumu zemzemle yıkadığım çeşme başında karşıladın beni; en olmadık yerinde fâni hayatımın: Hırsımın gemi azıya aldığı anında... "[color=#ba0000]İlâhi huzurun davetine icabet etmek düşer bana, bilirim"[/color] dedim fakat, "bir ikâzdı bu senin için" diyerek çıktın düşümden. Yunus Emre'nin kapusuna sürdün yüzümü ve yeniden hatırlattın bana var ve yok'u: "[color=#ba0000]Ten fânidir can ölmez, ölenler geri gelmez Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil"[/color] Konup göçtüğüm bütün mekânlardan öte, sonsuz gördüğüm bütün servetlerden ziyade bir çağrıydı seninkisi... Ölüm meleğinin selâmıyla sokulmuştun yanıma. Can kuşumu kafesten kurtarmak ister gibiydin; oysa ne de çok seviyorum dünya kafesini. Cansız ata binmek üzere idi davetin ve ecel şarabını içirmek için sabırsızlanıyordun bana: Ben ki, ten kafesindeki canıma sarılmıştım can havliyle, korkmamıştım, ürpermiştim, ürkmüştüm... Ecel celladı idi ölüm meleğinin adı sende; satırını yemek üzere boynumu uzatmamı istedin, bir çığ devrildi ömür barajının bendlerine... Bir idam yaftası gibi geçirmiştin boynuma yakasız gömleği, rahatlattın: Toprağa karışıp aslıma dönmekteymişim meğer; "âsude bahar ülkesine" imiş gidişim... Can Gider Gökte Kurar Dünyasını Dün gece, düşümde seni gördüm ey ölüm! Elele dolaştık bütün dünyayı... Savaşlardan bunalan halkları gördük, tabut bulamayan cesetlerin üzerinde sabahlayan anneleri, babaları... Çocukları gördük, acıdan kavrulmuş böğürlerinde bir şarapnel hışırtısı... Evsizleri gördük, mukavva kutuları ocak bellemiş. Depremlerin yıktığı kentleri geçtik birer birer... Yıkılmış evlerin altında can çekişenleri gördük. Evsiz kalanları gördük, daha dün apartmanları olanları... Sevgilisiz kalanları gördük, vadesi geldiğinde aldıklarından... Hastaneleri gördük yığınlarca hastayla dolup taşan... Çaresiz dertlere düşmüş olanlardan, kendilerine yeni bir muştu getirecek mutlu anne adaylarına kadar... Hırsları gördük, makamları gördük, siyaseti gördük, meclisleri gördük... Gençliklerini sokak aralarında geçiren milyonlarca harcanmış bedenler gördük... Yaşlıları gördük, ömürlerini iğne deliğinden geçirmekle meşguldüler... "Bugün git, bir zamanda gene gel" diyenleri gördük, istedikleri ikinci zamanları da dolmuş ve gelmişlerdi sana... Acı şerbeti tattırdığını söyleyenleri gördük, tatlı hayatları kesintiye uğramışlardan... Kulağıma fısıldadın Mevlâna'nın dilinden ve rahatlattın: "[color=#b00000]Toprak olursa beden, çeken kim yasını Can ayrı gider, gökte kurar dünyasını"[/color] Ardıma düşen dünyadan sığındım sana, gecebaşına teslim edilecek "[color=#c40000]can ipimi-ten yükümü",[/color] ne kadar istesem de yeni zamanlar, sonunda yine getireceğim... Bir Namazlık Saltanat... Dün gece seni gördüm ey ölüm! İsrafil'in üflediği surun dibinde idim. Yeniden çıkmıştım yeryüzüne. Servi gölgelerinden eser yoktu mezaristanlarda; "ölüm kılar bizi ikaz hab-ı gafletten" sesleri yükseliyordu ölümlü olduğuna inanmayan yığınlardan, ama iş işten geçmişti, onlar da buradaydı, surun dibindeydi benim gibi... Bir ölüm karnavalı idi çevremi kuşatan eleğimsağma: Kollarla, bacaklarla, kafataslarıyla doluydu bütün eklem yeri duvar dibinin. "[color=#9c0000]Hep beraber yaşamak için ölmek gerek[/color]" diyordu birileri. Kaybedenin dünya, kazananın ahiret olduğunu solukluyordu bir şair. "[color=#cd0000]Öldük, ölümden bir şey umarak[/color]" diyordu şair, surun diğer tarafında; umduğunu bulamamış olmanın alışıldık şaşkınlığıyla. Ben ne umuyordum ölümden? Koca bir hiç mi? Ölümü hak etmeyi bile aklımdan geçirmediğim geniş zamanlardan kalma bir savrukluk yaşıyordum şaşkınlığımda. Bir de baktım ölmüşüm! Hiç hesapta, kitapta yokken de ölünebiliyormuş! Varlık kumkumasında yelkenini sonsuzluk havasıyla doldurduğumuz ömür, ummadık bir zamanda terkediyormuş dünyayı. Beden, boş bir çuval gibi kalabiliyormuş kendinden habersiz; güzellikleriyle övünürken, zenginliğiyle kafa tutarken canavar heybetli ölüme... Başucumda yitirilmiş savaşların kronolojisi asılı, bir de ölüm, en üstünde...[/b][/color] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
İslama Göre Hayat
DÜŞ'ÜN ÖLÜMÜ
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst