Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
İslama Göre Hayat
DÜŞ'ÜN ÖLÜMÜ
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Eyvàh!" data-source="post: 49723" data-attributes="member: 12"><p>Çocukları gördük, acıdan kavrulmuş böğürlerinde bir şarapnel hışırtısı...</p><p>Evsizleri gördük, mukavva kutuları ocak bellemiş.</p><p>Depremlerin yıktığı kentleri geçtik birer birer... Yıkılmış evlerin altında can</p><p>çekişenleri gördük. Evsiz kalanları gördük, daha dün apartmanları olanları...</p><p>Sevgilisiz kalanları gördük, vadesi geldiğinde aldıklarından...</p><p>Hastaneleri gördük yığınlarca hastayla dolup taşan... Çaresiz dertlere düşmüş</p><p>olanlardan, kendilerine yeni bir muştu getirecek mutlu anne adaylarına kadar...</p><p>Hırsları gördük, makamları gördük, siyaseti gördük, meclisleri gördük...</p><p>Gençliklerini sokak aralarında geçiren milyonlarca harcanmış bedenler gördük...</p><p>Yaşlıları gördük, ömürlerini iğne deliğinden geçirmekle meşguldüler...</p><p>"Bugün git, bir zamanda gene gel" diyenleri gördük, istedikleri ikinci</p><p>zamanları da dolmuş ve gelmişlerdi sana...</p><p>Acı şerbeti tattırdığını söyleyenleri gördük, tatlı hayatları kesintiye</p><p>uğramışlardan...</p><p>Kulağıma fısıldadın Mevlâna'nın dilinden ve rahatlattın:</p><p></p><p>"Toprak olursa beden, çeken kim yasını</p><p>Can ayrı gider, gökte kurar dünyasını"</p><p>Ardıma düşen dünyadan sığındım sana, gecebaşına teslim edilecek "can ipimi-ten</p><p>yükümü", ne kadar istesem de yeni zamanlar, sonunda yine getireceğim...</p><p>Bir Namazlık Saltanat...</p><p>Dün gece seni gördüm ey ölüm!</p><p>İsrafil'in üflediği surun dibinde idim.</p><p>Yeniden çıkmıştım yeryüzüne.</p><p>Servi gölgelerinden eser yoktu mezaristanlarda; "ölüm kılar bizi ikaz hab-ı</p><p>gafletten" sesleri yükseliyordu ölümlü olduğuna inanmayan yığınlardan, ama iş</p><p>işten geçmişti, onlar da buradaydı, surun dibindeydi benim gibi...</p><p>Bir ölüm karnavalı idi çevremi kuşatan eleğimsağma: Kollarla, bacaklarla,</p><p>kafataslarıyla doluydu bütün eklem yeri duvar dibinin.</p><p>"Hep beraber yaşamak için ölmek gerek" diyordu birileri.</p><p>Kaybedenin dünya, kazananın ahiret olduğunu solukluyordu bir şair.</p><p>"Öldük, ölümden bir şey umarak" diyordu şair, surun diğer tarafında; umduğunu</p><p>bulamamış olmanın alışıldık şaşkınlığıyla.</p><p>Ben ne umuyordum ölümden?</p><p>Koca bir hiç mi?</p><p>Ölümü hak etmeyi bile aklımdan geçirmediğim geniş zamanlardan kalma bir</p><p>savrukluk yaşıyordum şaşkınlığımda.</p><p>Bir de baktım ölmüşüm!</p><p>Hiç hesapta, kitapta yokken de ölünebiliyormuş!</p><p>Varlık kumkumasında yelkenini sonsuzluk havasıyla doldurduğumuz ömür, ummadık</p><p>bir zamanda terkediyormuş dünyayı.</p><p>Beden, boş bir çuval gibi kalabiliyormuş kendinden habersiz; güzellikleriyle</p><p>övünürken, zenginliğiyle kafa tutarken canavar heybetli ölüme...</p><p>Başucumda yitirilmiş savaşların kronolojisi asılı, bir de ölüm, en üstünde...</p><p>"Gel" diyordun bana, "gel gel!"</p><p>Cennetten kovulmuş bütün kolay çiçekler arasında bir değer yüklüyordum bedenime;</p><p>ellerim, ayaklarım ve başımla olağanüstü güzelliklere çıkıyordu bütün kapılarım.</p><p>Oysa şimdi, aciz ve şaşkın bir ürkekliğin peşinde gidiyorum.</p><p>"Neylersin, ölüm herkesin başında</p><p>Uyudun, uyanmadın olacak</p><p>Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında</p><p>Bir namazlık saltanatın olacak" (Cahit Sıtkı Tarancı)</p><p>Ömrün En Son Treni</p><p>Dün gece seni gördüm ey ölüm!</p><p>Lekesiz bir yüzle gülümsüyordun bana.</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Eyvàh!, post: 49723, member: 12"] Çocukları gördük, acıdan kavrulmuş böğürlerinde bir şarapnel hışırtısı... Evsizleri gördük, mukavva kutuları ocak bellemiş. Depremlerin yıktığı kentleri geçtik birer birer... Yıkılmış evlerin altında can çekişenleri gördük. Evsiz kalanları gördük, daha dün apartmanları olanları... Sevgilisiz kalanları gördük, vadesi geldiğinde aldıklarından... Hastaneleri gördük yığınlarca hastayla dolup taşan... Çaresiz dertlere düşmüş olanlardan, kendilerine yeni bir muştu getirecek mutlu anne adaylarına kadar... Hırsları gördük, makamları gördük, siyaseti gördük, meclisleri gördük... Gençliklerini sokak aralarında geçiren milyonlarca harcanmış bedenler gördük... Yaşlıları gördük, ömürlerini iğne deliğinden geçirmekle meşguldüler... "Bugün git, bir zamanda gene gel" diyenleri gördük, istedikleri ikinci zamanları da dolmuş ve gelmişlerdi sana... Acı şerbeti tattırdığını söyleyenleri gördük, tatlı hayatları kesintiye uğramışlardan... Kulağıma fısıldadın Mevlâna'nın dilinden ve rahatlattın: "Toprak olursa beden, çeken kim yasını Can ayrı gider, gökte kurar dünyasını" Ardıma düşen dünyadan sığındım sana, gecebaşına teslim edilecek "can ipimi-ten yükümü", ne kadar istesem de yeni zamanlar, sonunda yine getireceğim... Bir Namazlık Saltanat... Dün gece seni gördüm ey ölüm! İsrafil'in üflediği surun dibinde idim. Yeniden çıkmıştım yeryüzüne. Servi gölgelerinden eser yoktu mezaristanlarda; "ölüm kılar bizi ikaz hab-ı gafletten" sesleri yükseliyordu ölümlü olduğuna inanmayan yığınlardan, ama iş işten geçmişti, onlar da buradaydı, surun dibindeydi benim gibi... Bir ölüm karnavalı idi çevremi kuşatan eleğimsağma: Kollarla, bacaklarla, kafataslarıyla doluydu bütün eklem yeri duvar dibinin. "Hep beraber yaşamak için ölmek gerek" diyordu birileri. Kaybedenin dünya, kazananın ahiret olduğunu solukluyordu bir şair. "Öldük, ölümden bir şey umarak" diyordu şair, surun diğer tarafında; umduğunu bulamamış olmanın alışıldık şaşkınlığıyla. Ben ne umuyordum ölümden? Koca bir hiç mi? Ölümü hak etmeyi bile aklımdan geçirmediğim geniş zamanlardan kalma bir savrukluk yaşıyordum şaşkınlığımda. Bir de baktım ölmüşüm! Hiç hesapta, kitapta yokken de ölünebiliyormuş! Varlık kumkumasında yelkenini sonsuzluk havasıyla doldurduğumuz ömür, ummadık bir zamanda terkediyormuş dünyayı. Beden, boş bir çuval gibi kalabiliyormuş kendinden habersiz; güzellikleriyle övünürken, zenginliğiyle kafa tutarken canavar heybetli ölüme... Başucumda yitirilmiş savaşların kronolojisi asılı, bir de ölüm, en üstünde... "Gel" diyordun bana, "gel gel!" Cennetten kovulmuş bütün kolay çiçekler arasında bir değer yüklüyordum bedenime; ellerim, ayaklarım ve başımla olağanüstü güzelliklere çıkıyordu bütün kapılarım. Oysa şimdi, aciz ve şaşkın bir ürkekliğin peşinde gidiyorum. "Neylersin, ölüm herkesin başında Uyudun, uyanmadın olacak Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında Bir namazlık saltanatın olacak" (Cahit Sıtkı Tarancı) Ömrün En Son Treni Dün gece seni gördüm ey ölüm! Lekesiz bir yüzle gülümsüyordun bana. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
İslama Göre Hayat
DÜŞ'ÜN ÖLÜMÜ
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst