Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Kuran-i Kerim
Kutsal Kitaplar
Dinlerin Evrimi Masalı
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="NuruAhsen" data-source="post: 31733" data-attributes="member: 857"><p><strong><span style="color: darkred">DİNLERİN EVRİMİ </span></strong></p><p></p><p><strong><span style="color: darkred">EVRİMCİ GÖRÜŞ, yeryüzündeki hayatın kendi kendine ortaya çıktığını öngördüğüne göre, herşeyin bir yaratıcı tarafından yoktan var edildiğini söyleyen dinlerin varlığı da tekrar gözden geçirilmeliydi. Öyle ya, Yaratıcı olmadığına göre, bu dinlerin kaynağı nereden gelmekteydi. Sakın, canlılar gibi basitten karmaşığa doğru gelişmiş olmasınlardı? </span></strong></p><p><strong><span style="color: darkred">Evet, evet! Buna hiç şüphe yoktu. Dinler, bugünkü hallerine tıpkı canlılar gibi evrim geçirerek, zamanla gelişerek gelmişlerdi. Ve yeryüzündeki ilk insansı maymunlar, ya da maymunsu insanlar, düpedüz dinsizdiler. Ancak zamanla bir takım inançlar geliştirmeye başladılar. İlk önce kabilelerdeki saygın kişilerin öldükten sonra da yaşadıklarına inanılmaya başlandı. Onların bedenleri her ne kadar artık yaşamıyorsa da, ruhları yaşıyordu ve memnun edilmeyi bekliyorlardı. Bu tür inançlardan sonra bir takım ritüeller ortaya çıktı. Adak adama, kurban verme.. gibi. İşte giderek artan bu ritüeller zamanla şimdiki gibi dinlere dönüştü. Bu garip teori, dinlerin evriminin en ateşli savunucularından biri olan Herbert Spencer’a aitti. </span></strong></p><p><strong><span style="color: darkred">Başka antropologlara göre ise, ilkel dinler insanların yeryüzündeki doğa olaylarından etkilenmeleri sonucunda ortaya çıkmıştı. ‘Animizm’ yani doğaya canlılık atfetme dinlerin kaynağıydı. Yıldırımlar, gök gürültüleri, yanardağ patlamaları, rüzgâr ve ateş ilkel insanın gözünde potansiyel birer tanrıydılar. İlk insanlar korktuklarını ve sevdiklerini tanrı ilân etmeden yapamazlardı... </span></strong></p><p><strong><span style="color: darkred">Sonuçta dinler şimdiki haline böyle bir dizi gelişmenin, aşamanın sonrasında ulaşmışlardı evrimci görüşe göre. Bir başka meşhur antropolog E.B. Taylor bu aşamaları şu şekilde sıralıyordu: </span></strong></p><p><strong><span style="color: darkred">Önce doğaya canlılık atfetme, sonra ulu kişilerin ölülerine tapınma, sonra çok tanrılı inanç sistemleri ve en sonunda da tek tanrılı dinler. Yani Yahudilik, Hristiyanlık ve İslâm. </span></strong></p><p><strong><span style="color: darkred">Teoriler ne şekilde olursa olsun ortak bir neticeyi öne sürüyordu: Tek tanrılı dinlerin hepsi bu duruma çok tanrılı dinlerden evrimleşe evrimleşe gelmişlerdi. İnsanlar ilk önce sayısız toteme, kötü ruha ya da bunun gibi şeylere tapmışlardı. Ancak zamanla bu çok tanrılı inançlar gelişmiş ve tek tanrılı bir din hâline gelmişti. İlk tek tanrılı inanç sistemi ise, M.Ö. ikinci bin yılda Yahudiler arasında çıkmıştı ve Tevrat tek tanrı fikrini savunan ilk kitaptı. Hz. Musa ise tek bir Yaratıcıya iman eden ilk peygamber daha doğrusu peygamber olduğunu söyleyen kişiydi. Ardından gelen İncil ve Kur’an ise hep bu Tevrat kökenli kitaplardı. </span></strong><strong><span style="color: darkred">Tamamı özel bir araştırma yapılmadan ortaya atılan bu teoriler zamanla kendisini destekleyecek bir dayanak bulamadı. İlerleyen yıllarda, özellikle Andrew Lang, Wilhelm Schmidt gibi meşhur antropologların çalışmaları neticesinde, dinlerin evrimi teorisinin bilimsellikten uzak bir safsata olduğu ortaya çıktı ve pek çok evrimci antropolog, bu iddiadan vazgeçti. Elde edilen bulgular dinlerin evrimleşip çok tanrılılıktan tek tanrılılığa gelişmesinin söz konusu olmadığını, tersine tek tanrılı dinlerin zamanla bozularak çok tanrılı hâle geldiğini gösterdi. Kısaca dinler evrimleşmemiş, ancak insanlarca tahrip edilip bozulmuştu. Buna “dinlerin dejenerasyonu” adı verildi.</span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="NuruAhsen, post: 31733, member: 857"] [B][COLOR=darkred]DİNLERİN EVRİMİ [/COLOR][/B] [B][/B] [B][COLOR=darkred]EVRİMCİ GÖRÜŞ, yeryüzündeki hayatın kendi kendine ortaya çıktığını öngördüğüne göre, herşeyin bir yaratıcı tarafından yoktan var edildiğini söyleyen dinlerin varlığı da tekrar gözden geçirilmeliydi. Öyle ya, Yaratıcı olmadığına göre, bu dinlerin kaynağı nereden gelmekteydi. Sakın, canlılar gibi basitten karmaşığa doğru gelişmiş olmasınlardı? [/COLOR][/B] [B][COLOR=darkred]Evet, evet! Buna hiç şüphe yoktu. Dinler, bugünkü hallerine tıpkı canlılar gibi evrim geçirerek, zamanla gelişerek gelmişlerdi. Ve yeryüzündeki ilk insansı maymunlar, ya da maymunsu insanlar, düpedüz dinsizdiler. Ancak zamanla bir takım inançlar geliştirmeye başladılar. İlk önce kabilelerdeki saygın kişilerin öldükten sonra da yaşadıklarına inanılmaya başlandı. Onların bedenleri her ne kadar artık yaşamıyorsa da, ruhları yaşıyordu ve memnun edilmeyi bekliyorlardı. Bu tür inançlardan sonra bir takım ritüeller ortaya çıktı. Adak adama, kurban verme.. gibi. İşte giderek artan bu ritüeller zamanla şimdiki gibi dinlere dönüştü. Bu garip teori, dinlerin evriminin en ateşli savunucularından biri olan Herbert Spencer’a aitti. [/COLOR][/B] [B][COLOR=darkred]Başka antropologlara göre ise, ilkel dinler insanların yeryüzündeki doğa olaylarından etkilenmeleri sonucunda ortaya çıkmıştı. ‘Animizm’ yani doğaya canlılık atfetme dinlerin kaynağıydı. Yıldırımlar, gök gürültüleri, yanardağ patlamaları, rüzgâr ve ateş ilkel insanın gözünde potansiyel birer tanrıydılar. İlk insanlar korktuklarını ve sevdiklerini tanrı ilân etmeden yapamazlardı... [/COLOR][/B] [B][COLOR=darkred]Sonuçta dinler şimdiki haline böyle bir dizi gelişmenin, aşamanın sonrasında ulaşmışlardı evrimci görüşe göre. Bir başka meşhur antropolog E.B. Taylor bu aşamaları şu şekilde sıralıyordu: [/COLOR][/B] [B][COLOR=darkred]Önce doğaya canlılık atfetme, sonra ulu kişilerin ölülerine tapınma, sonra çok tanrılı inanç sistemleri ve en sonunda da tek tanrılı dinler. Yani Yahudilik, Hristiyanlık ve İslâm. [/COLOR][/B] [B][COLOR=darkred]Teoriler ne şekilde olursa olsun ortak bir neticeyi öne sürüyordu: Tek tanrılı dinlerin hepsi bu duruma çok tanrılı dinlerden evrimleşe evrimleşe gelmişlerdi. İnsanlar ilk önce sayısız toteme, kötü ruha ya da bunun gibi şeylere tapmışlardı. Ancak zamanla bu çok tanrılı inançlar gelişmiş ve tek tanrılı bir din hâline gelmişti. İlk tek tanrılı inanç sistemi ise, M.Ö. ikinci bin yılda Yahudiler arasında çıkmıştı ve Tevrat tek tanrı fikrini savunan ilk kitaptı. Hz. Musa ise tek bir Yaratıcıya iman eden ilk peygamber daha doğrusu peygamber olduğunu söyleyen kişiydi. Ardından gelen İncil ve Kur’an ise hep bu Tevrat kökenli kitaplardı. [/COLOR][/B][B][COLOR=darkred]Tamamı özel bir araştırma yapılmadan ortaya atılan bu teoriler zamanla kendisini destekleyecek bir dayanak bulamadı. İlerleyen yıllarda, özellikle Andrew Lang, Wilhelm Schmidt gibi meşhur antropologların çalışmaları neticesinde, dinlerin evrimi teorisinin bilimsellikten uzak bir safsata olduğu ortaya çıktı ve pek çok evrimci antropolog, bu iddiadan vazgeçti. Elde edilen bulgular dinlerin evrimleşip çok tanrılılıktan tek tanrılılığa gelişmesinin söz konusu olmadığını, tersine tek tanrılı dinlerin zamanla bozularak çok tanrılı hâle geldiğini gösterdi. Kısaca dinler evrimleşmemiş, ancak insanlarca tahrip edilip bozulmuştu. Buna “dinlerin dejenerasyonu” adı verildi.[/COLOR][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Kuran-i Kerim
Kutsal Kitaplar
Dinlerin Evrimi Masalı
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst