CHP, Said Nursi'den ne zaman özür dileyecek?

uður1

Well-known member
Namaz kılanı takip ettirmek sizin göreviniz mi
26 Kasım 2011 / 08:25
Çapraz sorgusunda fişlemeleri kabul eden Balanlı, hâkimin, sorusuna tepki gösterdi

Göksel Genç'in haberi:
Balyoz darbe planı davasının tutuklu sanıklarından Orgeneral Bilgin Balanlı, savunmasını tamamladı. Çapraz sorgusunda fişlemeleri kabul eden Balanlı, hâkimin, "Kışlada, namaz kılan bir başçavuşu veya çocuğu imam hatip lisesine giden birini izlettirme gibi bir göreviniz var mı?" sorusuna tepki gösterdi. Balanlı, "Bu soruya cevap vermek istemiyorum." demekle yetindi.
Orgeneral Bilgin Balanlı ile eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 184'ü tutuklu 224 sanıklı davanın 51. duruşması, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Savunmasını yapmak üzere kürsüye gelen Bilgin Balanlı, hakkındaki suçlamaları reddetti. 'Bilvanis Çiftliği' isimli klasörde, kendi adına imzaya açılmış Nisan 2007 tarihli bir belgede, çiftliğin mevcut detaylı hava fotoğraflarının incelenmesi ve emir verildiğinde havadan yere taarruzlar icra etmek üzere ayrıntılı hedef analiz çalışması yapılacağı' iddialarına değindi. Hava Kuvvetleri'nde Nisan 2007 tarihli dijital verinin kaydına rastlanmadığını savundu.
Savunmasını tamamlayan Balanlı'nın çapraz sorgusuna geçildi. Üye hakim Ali Efendi Peksak, "Kışlada, namaz kılan bir başçavuşu veya çocuğu imam hatip lisesine giden birini izlettirme gibi bir göreviniz var mı?" sorusunu yöneltti. Soruya sinirlenen Balanlı, "Bu soruya cevap vermek istemiyorum." dedi. Hakim ise "Tabii ki cevap vermeme hakkınız var." şeklinde karşılık verdi.
Fişlemeleri kabul etti: İmza benim
Çapraz sorguda Savcı Savaş Kırbaş, "Emrinizdeki bir subay veya astsubayın evinde veya işyerinde arama yapma yetkiniz var mı?" diye sordu. Balanlı, savcının sorusuna tepki göstererek, cevap vermek istemediğini söyledi. Bunun üzerine Savcı, bir başçavuşun evinde yapılan arama ile ilgili, 'Personelin eşinin medeni kıyafet giymediği, peruklu fotoğraf çektirdiği, kızının imam hatip lisesinde okuduğu' şeklinde rapor tutulduğunu aktardı. "Raporun altında bulunan imza size mi ait?" diye sordu. İmzanın kendisine ait olduğunu belirten Balanlı ancak soruya cevap vermeyeceğini söyledi.
Zaman

CHP, Said Nursi'den ne zaman özür dileyecek?
26 Kasım 2011 / 08:52
Dilipak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Saidi Nursi’den ne zaman özür dileyeceğini sordu

Risale Haber-Haber Merkezi
Yeni Vakit yazarı Abdurrahman Dilipak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Said Nursi’den ne zaman özür dileyeceğini sordu.
CHP'nin Dersim olayı ile ilgili özür dilemesi halinde arkasının geleceğini ifade eden Dilipak, "Özür dile dile bitmez.. CHP’nin saltanatında zulmetmedik ahali mi kaldı ki!" dedi.
CHP'nin Şeyh Said meselesinden dolayı Kürtlerden, Menemen’den dolayı Menemen halkından, İskilipli Atıf hocadan dolayı İskiliplilerden, Rizeliler şapka giymiyor diye Hamidiye’den şehre top ateşi açılması nedeniyle Rizelilerden, Bursa kalesine dikilen sütundaki yazılardan dolayı Bursalılardan, camiler, ahır, meyhane, bar yapıldığı için, kendilerine mürteci dendiği için, “Türkün dini Kemalizmdir” dedikleri için Müslüman Türkü, Kürdü, Arabından, Arnavudundan, Çerkezinden, Gürcüsünden ve gayri müslimlerden de özür dilemesi gerektiğini vurgulayan Dilipak, "Say say bitmez. Bir özür dilemeye başlarsa, her kimle karşılaşırsa, önce “özür dilerim” diye söze girmeleri gerek.." şeklinde yazdı.
Özür listesini devam ettiren Dilipak, sözü Said Nursi'ye getirdi ve "Ha sahi, Kılıçdaroğlu Saidi Nursi’den ne zaman özür dileyecek?" diye sordu.
 

uður1

Well-known member
Atatürk Dersim'i vurun dedi vurduk!
28 Kasım 2011 / 08:17
Cindoruk, Celal Bayar'ın "Atatürk bize vurun dedi, vurduk" sözlerini hatırlattı

Risale Haber-Haber Merkezi
Hüsamettin Cindoruk, "Dersim katliamlarından Atatürk'ün haberi yoktu" iddialarını yalanladı. Cindoruk, Celal Bayar'ın "Atatürk bize vurun dedi, vurduk" sözlerini hatırlattı.
Cindoruk, Radikal'den Ezgi Başaran'ın sorularını cevapladı:
1936’da Celal Bayar’ın Dersim’le ilgili hazırladığı rapor en az İnönü’nünkü kadar sert. Bayar, Dersim katliamıyla ilgili ne düşünüyordu?
Ben Bayar’ın son 25 yılında avukatlığı yaptığımdan bu konuda da konuşmuştuk. Rahmetli Bayar’ın Dersim’le ilgili bana söylediği şudur: “Cumhuriyet Milli Misak sınırları içerisinde tamamen egemen olmuştu. Hakkâri dahil, Trakya dahil bütün ülkede Cumhuriyet egemendi, bir tek Tunceli dışında. Tunceli’deki mütegallibe Tunceli’yi Cumhuriyet’in dışında tutuyordu. Polis, jandarma oraya giremiyor, vergi alamıyordu. Coğrafyası böyle bir direnmeye çok müsaitti. Bunu aşmak için çok uyarı yaptık, kanunlar çıkardık ama olmadı. Atatürk sonunda bize vurun dedi, vurduk. Tenkir ve tedip ederek Cumhuriyet topraklarına Tunceli’yi kattık.” Aynen böyle anlatmıştı.
Atatürk’ün bilgisi yoktu diye bir kesim hâlâ diretiyor?
Atatürk’ün bilgisi yoktu, o sırada hastaydı diyenler doğru söylemiyor. Başka bir karine daha Sabiha Gökçen’dir. Kendisi askeri pilot da değildi. Sizce Atatürk’ün manevi kızı olarak onun bilgisi dışında böyle bir harekâta katılması mümkün mü? O nedenle işi İnönü’ye veya Bayar’a yıkmak son derece yanlış. Atatürk’ün ölmeden evvel Tunceli’yi Cumhuriyet topraklarına katma iradesi var işin içinde.
Ne İnönü ne Celal Bayar bu acımasız yönteme karşı çıkmış ama değil mi?
O zaman karşı çıkmak yok. İhsan Sabri Çağlayangil, ki Bayar’ın yakınıydı, devlet bürokrasisi olarak talimat aldıklarını açıkça anılarında söylemişti. Dersim’e yapılanlar baştan aşağı haksızlıktır. Ve Seyit Rıza’nın dediği gibi zulümdür. Cumhuriyet’in zorbalığıdır. Evet, belki CHP egemen partiydi ama o sırada sadece İnönü ve Bayar mı var? Menderes, Köprülü milletvekili. Demokrat Partili bir sürü vekil var. Eğer orada bir siyasi mesuliyet varsa, herkesindir. Sadece CHP’nin değil, Demokrat Parti’nin de.
Bayar, Dersim’le ilgili bir özeleştiri yapmış mıydı size?
Yapmaz. Onlar nasıl insanlardı biliyor musun… Milli mücadeleci adamlar! Zor bir kavga içindeler. Ölüm fermanıyla geziyorlar ve bir koca Osmanlı’yla hesaplaşarak devlet ortaya çıkarıyorlar. İşte o devlete karşı aşırı sahiplik duygusu gelişiyor onlarda. Devletin mülkiyeti bizde gibi hissediyorlar. O zamanlar kolay erişilebilen insan hakları sözleşmeleri de yok, bir tek kuralları esnek olan Milletler Cemiyeti var. Ne Atatürk’ün ne de diğerlerinin o dönemde öncelikleri hak ve hukuk değil. Bir devlet kurmanın kirli yanları varsa, onlar bunu kir diye görmüyordu.

Ey Rabbimiz! Unutur da bir kusur işlersek...

26 Kasım 2011 / 04:06
Günün Ayet-i Kerime meali...

Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Bakara Sûresi 286. ayetinde mealen şöyle buyuruyor:
“Ey Rabbimiz! Unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme.”

ABD'de Risale-i Nur dergisinin sponsoruydu
26 Kasım 2011 / 07:14
1973’de Amerika’ya gider...

Ömer Özcan’ın haberi:

Mehmed Büker 1919 tarihinde Uluborlu’da doğmuştur. Ticarî faaliyetlerini arttırmak için 1945’de Nazilli’ye taşınır ve bir kuyumcu dükkânı açarak sarraflık yapmaya başlar.

1955’de Nazilli Risale-i Nur hizmetlerine dâhil olur ve evini dersane-i nuriye gibi kullanmaya başlar… Mehmet Büker’in Bediüzzaman’a iki ziyareti vardır.

Fıtraten yerinde duramayan Mehmet Büker bir kelime bile İngilizce bilmediği halde, 1973’de Amerika’ya gider ve orada “The Light” yani “Nur” dergisini çıkarmasında maddi destek sağlar.

Mehmet Büker ağabey, 25 Kasım 2002 tarihinde Nazilli’de vefat etmiştir. Rahmet dualarıyla anıyoruz…

AMERİKA’YA GİTTİ VE “THE LİGHT” “NUR” MECMUASINI ÇIKARDI

Mehmet Büker hiç lisan bilmediği halde Amerika’ya gitmişti. Orada çat-pat tarzanca anlaşırdı. Amerika’ya birinci gidişi 1973’de olmuştur. Orada altı ay kaldı. Amerika’da “The Ligh” “Nur” Mecmuasını çıkarıp; dünyanın sayılı merkezlerine, krallara, devlet başkanlarına, mevki-makam sahiplerine gönderiyordu.

O dergi bilfiil kendi azmiyle kurulmuştu. Sermayesini de o koydu. Hiçbir yerden katkı almadı. O zaman Osman Birgeoğlu ile Mehmet Fırıncı ağabeylere destek verdi. (Ömer Özcan Ağabeyler Anlatıyor–3)

www.RisaleHaber.com
 

uður1

Well-known member
Malûmdur ki, devlet bir şahs-ı manevîdir
26 Kasım 2011 / 00:01
Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim
İkinci nükte: Yine âlemce malûmdur ki, devlet bir şahs-ı manevîdir. Çocuk gibi, teşekkülü, büyümesi tedricîdir.
Ve keza, yeni teşekkül eden bir devletin, bir milletin ruhuna kadar nüfuz eden eski bir devlete galebe etmesi, yine tedricîdir, zamana mütevakkıftır. Acaba, Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmın bütün esasat-ı âliyeyi hâvi olan ve maddî-mânevî bütün terakkiyat ve medeniyet-i İslâmiyenin kapısını açan, kısa bir zamanda def’aten teşkil ettiği bir devletle dünyanın bütün devletlerine galebe edip maddî-mânevî hâkimiyetini muhafaza ve ibka ettiren, harikulâdeliği değil midir?
Üçüncü nükte: Evet, kahır ve cebirle zahirî bir hâkimiyet, sathî bir tahakküm, kısa bir zamanda ibka edilebilir. Fakat bütün kalblere, fikirlere, ruhlara icrâ-yı tesir ederek, zahiren ve bâtınen beğendirmek şartıyla vicdanlar üzerine hâkimiyetini muhafaza ve ibka etmek, en büyük harika olmakla, ancak nübüvvetin hassalarından olabilir.
Bediüzzaman Said Nursi
Sözlük:
malûm: bilinen, belli
şahs-ı mânevî: mânevî kişilik, tüzel kişilik
teşekkül: oluşum
tedricî: derece derece, yavaş yavaş
nüfuz etme: içe geçme, işleme
mütevakkıf: –a bağlı olma
Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
Muhammed-i Arabî: Araplar arasında dünyaya gelen Hz. Muhammed (a.s.m.)
esasat-ı âliye: yüksek esaslar, hakikatler
hâvi olma: içine alma, kapsama
medeniyet-i İslâmiye: İslâm medeniyeti
terakkiyat: ilerlemeler, yükselmeler
def’aten: birden bire, âniden
teşkil etme: meydana gelme, oluşma
ibkà: devam ettirme, sürdürme
icrâ-yı tesir: tesir meydana getirme, tesir etme
zahiren: dış boyutu itibariyle
bâtınen: iç yüzü itibariyle
nübüvvet: peygamberlik, elçilik
hassa: nitelik, özellik
 
Üst