Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
Memba
çalişmak
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="mihrimah" data-source="post: 83490" data-attributes="member: 656"><p><strong><span style="font-family: 'Tahoma'">NÜKTELER...</span></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Tahoma'"></span><span style="font-family: 'Tahoma'">HOCA'NIN KOMŞUSU</span></strong></p><p><strong></strong><span style="font-family: 'Tahoma'">Bir atasözümüzde:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">"Çalışan kazanır, çalışmayan aldanır" denmiştir. Bu sözün ne kadar doğru olduğunu hatırlatmaya gerek yok. Ders yılı sonunda karnelerimizi aldığımızda gerçeği gözlerimizle görürüz. Görürüz ki çalışanlar sınıfını geçmiş, çalışmayanlar ise kalmıştır. Yani atasözümüzde denildiği gibi çalışan kazanmış, çalışmayan kaybetmiştir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Çalışan insan güçlüdür, kuvvetlidir. Tembel ise zayıf ve şahsiyetsizdir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Nasreddin Hoca komşusunun evinin önünden geçerken bir ses duymuş:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">"— Ya Rabbi, bana Cennetini ver, beni Cennetine koy."</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Pencereden başını uzatıp bakmış ki, ne görse beğenirsiniz? Komşusu yatağa sırtüstü yatıp gözlerini tavana dikmiş, bir yandan esniyor, bir yandan Cennet istiyor:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">"— Allah'ım, bana Cennetini nasip et.."</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Bir ders vermek için komşusunun çatısına çıkmış. Takır tukur gezinmeye başlayınca adam aşağıdan seslenmiş:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">"— Kim var orada?"</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">"— Benim." diye cevap vermiş Hoca. Kaybolan eşeğimi anyonun."</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Adam kahkahalarla gülmüş:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">"— Be hey hoca, hiç çatıda eşek aranır mı?"</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Hoca gürlemiş yukardan:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">"— Bre ahmak!.. Peki yatakta Cennet aranır mı?"</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Evet çocuklar. Dünyada başarmak için de çalışmak, âhirette Cennete girmek için de çalışmak lâzım. Edison ampulü çalışmadan mı buldu sanıyorsunuz? Arşimet meşhur kanununu rüyasında mı gördü yoksa? Fatih Sultan Mehmed hayalinde mi aldı İstanbul'u, Osman Gazi çadırında mı kurdu koca imparatorluğu?</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Gecelerini gündüze katarak çalıştılar, zorluklara katlandılar, güçlüklere göğüs gerdiler ve sonunda başardılar.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Çalışmak b aş an m n sırrıdır ve her meslek, namuslu olmak şartıyla şereflidir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Unutmamalı ki İslâm dini helâl yolda çalışmayı ibadet saymıştır.</span></p><p><strong><span style="font-family: 'Tahoma'">TAŞ MI SERT, KAFA MI?</span></strong></p><p><strong></strong><span style="font-family: 'Tahoma'">Vaktiyle bir çocuk vardı. Medresede okurdu. Kavuklu hocalardan ders alır, öğretilenleri anlamaya çalışırdı.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Fakat kafası kalınca idi. Bütün gayretine rağmen pek bir şey öğrenemezdi. Okumaya karşı da fazla istek duymazdı. Arkadaşları onu geçmiş, okumayı ilerletmişlerdi. O ise hâlâ bir yıl öncesinin kitaplarını okuyordu.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Günlerden bir gün kararını verdi:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">— Kafam çok kalın, diye düşündü. Zekâm az. Bu durumda okuyamam. İyisi mi köyüme dönüp tarla işlerine</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Bu maksatla bir sabah yola koyuldu. Az gitti, uz gitti bir ovaya düştü. Sıcak bastırmıştı. Çok da yorulmuştu. Yolun kenarında bir mağara vardı, ama girmeye korkuyordu.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">İçerisinin serin olduğundan emindi. Çünkü güneş almıyordu, ama ya ayıya filan rastlarsa ne olacaktı?</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Bunları düşündüğü için yüreği ürperiyor, içeri girmeye bir türlü cesaret edemiyordu.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Sonunda sıcak ve yorgunluk baskın çıktı. Ne olursa olsun mağaraya girecekti. Kararını verdi. Adımlarım ağır</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">ağır attı.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Korktuğu şeylerle karşılaşmayınca sevindi. Korkusu biraz olsun dağıldı. Bir köşeye büzüldü. Sonra uzanıverdi.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Birden gözü mağaranın tavanından yere damlayan suya takıldı. Yukarda birikiyor, büyüyor ve damla kendini taşıyamayacak kadar büyüyünce kopup yerdeki taşın üstüne düşüyordu.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Kim bilir kaç yıldır böyle devam edip gidiyordu bu. Taş oyulmuştu. Oysa taş sertti. Su damlası ise yumuşacıktı. Yumuşacık su damlası nasıl oluyor da taşı deliyordu?</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Birden şimşekler çaktı beyninde. Yumuşacık su damlaları senelerce aka aka sert taşlan deliyordu. Kendisi de ısrarla derslerine çalışır, okuma isteğiyle hocalarını dinlerse zamanla kafasına bir şeyler girerdi.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">— Benim kafam şu taştan daha sert değil ya, diye söylendi.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Önemli olan sebat etmekti. Şu su kadar sebat etmek.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Şu taş kadar sebat etmek, o zaman kitaplarda yazılı olanlarla hocaların anlattıkları, kalın da olsa, kafada iz bırakırlardı.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Hızla kalkıp gerisin geri medreseye döndü. Çalıştı, çabaladı, arkadaşlarına yetişti. Hattâ zaman içinde hepsini geçti. Öyle bir bilgin oldu ki. kitapları hâlâ ellerde dolaşır, Bu yüzden "Taş oğlu" mânasına gelen "İbn-i Hacer" dendi adına.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Bunu anlattım ki, hiç biriniz herhangi bir konuyu anlamadığım söylemesin. Dinledikten, direndikten ve çalıştıktan sonra anlaşılmayacak konu yoktur.</span></p><p><strong><span style="font-family: 'Tahoma'">HAMALIN DUASI</span></strong></p><p><strong></strong><span style="font-family: 'Tahoma'">Rızkını sırtında ağır yük taşıyarak kazanan hamalın biri namazlarında dâima:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">— Yâ Rabbi, bana ne vereceksen hayırlısını ver, bir ekmek de olsa hayırlısından ihsan eyle, diye dua ediyormuş.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Adamın hep aynı duayı tekrarlaması, yanındakilerin dikkatini çekmiş. Nihayet biri, bir gün sormadan edememiş:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">— Kardeşim, sen her namazdan sonra duada:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">" Yâ Rabbi, bana ne vereceksen hayırlısını ver, bir ekmek de olsa yine hayırlısından ihsan eyle" diye yalvarıyorsun. Ekmeğin hayırsızı da mı olur ki?</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Hamal cevap vermiş:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">— Birader, benim başıma geleni bir bilsen sen de aynı duayı tekrarlamaktan kendini alamazsın. Yanındakiler iyice meraklanmışlar:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">— Neymiş başına gelen, anlat da biz de duyalım. Hamal, bakın, başıma ne geldi, diyerek başlamış anlatmaya:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">— Ben ekmeğini sırtındaki ağır yüklerin altında inleyerek kazanan bir insanım. Bir gün yine bir yokuş yukarı sırtımda ağır yükle çıkarken fena halde yorulduğumdan sırtımdaki yükü yere indirdim. Alnımdan damlayan terleri silerken içimden bir feryad koptu, dedim ki: "Hey yâ Rabbi, yediğim ekmeği bana ne kadar da zor veriyorsun. Ne olur, bu bir ekmeği şöyle oturduğum yerden kazanmayı ihsan eylesen de, böyle kan ter içinde kalma-sam.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Tam bu dua ağzımdan çıkar çıkmaz, birden karşımda iki kişinin sille tokat dövüştüklerini gördüm. Dayanamadım, aralarına girip ayırırken birinden yediğim bir yumrukla yüzüm kan revan içinde kaldı, tşte o sırada gelen polisler, beni de kavgacılardan biri zannederek doğruca hapse attılar. Mahkemeye çıkıncaya kadar yattığım hapiste her gün bana ekmek veriliyordu. Sırtüstü yattığım yerde ayağıma gelen bu ekmeği sıkıntı ve üzüntüden yi-yemiyordum. Kendi kendime diyordum ki, işte ne sırtında yük taşıyorsun, ne de alnından öyle soğuk terler akıyor. Sana oturduğun yerde bedavadan gelen ekmek. Zevkle yesen ya.. Ne var ki, dısarda çalışarak alın teriyle kazandığım o ekmek, hapiste ayağıma gelen bu bedava ekmekten çok daha huzur verici ve lezzetliydi. O zaman anladım ki, ben yanlış dua etmişim. Oturduğum yerden bir ekmek ver demişim, ama hayırlısından ver dememişim. İşte o günden bu yana dualarımda isteğimi değiştirdim. Rabbimden zahmetli de olsa hayırlısını, huzurlusunu vermesini niyaz ediyorum. </span></p><p><strong><span style="font-family: 'Tahoma'">ÎNANÇ VE ÇALIŞMAK</span></strong></p><p><strong></strong><span style="font-family: 'Tahoma'">Yılarca önce Amerika'nın Mississipi Nehri'nde, nehrin bir yakasından ötesine yolcu taşıyarak geçimini sağlayan yaşlı bir kayıkçı, kayığındaki küreklerden birisine inanç', diğerine 'Çalışmak' yazmış. Sebebi sorulduğunda bu güngörmüş kayıkçi:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">"Nehri karşıdan karşıya geçmek için her iki küreğe de ihtiyaç var. Çalışmaksızın inanç ve inançsız çalışmak sizi bir dairede döndürür durur. Hayat yoluna tek kürekle çıkmak da nehri tek kürekle geçmeye çalışmaktan farksızdır. Hiçbir yere gidemezsiniz" demiş,</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Çalışmak ve inanmak başarının olmazsa olmaz şartlarıdır. Hayata, hayatın emaresi olan harekete, emeğe, gayrete, alın terine, talebe kıymet veren Allah (c.c,), semereyi çalışmanın neticesine takmıştır.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Efendimiz'in (a.s.v), çalışmaktan elleri çatlamış bir insanın elini tutup, "Allah'ın sevdiği eller bu ellerdir" buyurduğu rivayet edilir. Ve İnanmak Allah katında o denli kıymetlidir ki, herhangi bir İşi bile muvaffak olacağına inanmadan yapan insanlar, zafere eremezler. Günümüzde "Başaracağımıza inandık" sözü çok yaygındır. Her memnuniyet, kimden kime olursa olsun her teşekkür, asıl yapan ve sahibi Allah olduğu için, kasıt olmasa bile netice olarak ve manen Allah'a gittiği, o hoşnutluk netice de Ondan hoşnutluk mânâsı taşıdığı gibi; hedefini bulamamış dahi olsa her inanç ve güven de Ona itimat ve yürekten Ondan İstemek mânâsı taşır. Allah hedefini ve hakikatini bizzat bulamamış inancı bile bu denli mükâfatlandırırsa, inanç öyle bir iksirse, hakiki iman ve inancın neticesi kim bilir ne denli büyük ve sonsuzdur!</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Gerçekten inanmış bir insanın karşısında dünyaların duramadığına Efendimiz ve sadık talebeleri şahittir.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Evet, inanmadan çalışan ve çalışmadan inanan rahmet hazinelerinin kapısının açılması İçin gerekli şifrelerden birisini eksik bırakmıştır. Onun içindir ki tek kürekli kayıkçı gibi döner, dövünür, ama yol alamaz. Maneviyatsız nesillerin ve gayretsiz maneviyatçıların hali ortadadır. İkisi bir varken; biri müfkü, diğeri melekûtu inkâr etmiş gibidir. Netice de ikisi de gayeye, huzura erememiş, ulaştıkları şeyler yarelerine merhem olamamıştır.</span></p><p><strong><span style="font-family: 'Tahoma'">KOLTUK DEĞNEĞİNDEN DÜNYA REKORLARINA</span></strong></p><p><strong></strong><span style="font-family: 'Tahoma'">Seneler önce Amerika'nın Kansas eyaletindeki Elkhart kasabasında iki kardeş aynı okulda çalışıyorlardı, işleri ise her sabah binadaki büyük sobaları tutuşturmaktı.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Soğuk bir kış günü, iki kardeş bir sobayı temizleyip içini çalı-çırpı ve odunla doldurdular, iki kardeşten biri, sobanın içindekilere gaz döktü ve ateşledi. Fakat ateşlemeyle birlikte dehşetli bir patlama oldu ve eski okul binası yıkıldı, iki kardesten büyüğü de bu patlamada hayatını kaybetti. Diğerinin ise ayakları son derece kötü bir şekilde yanmıştı.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Doktor, çocuğun bacağının birinin kesilmesinden başka çare göremedi. Çocuğun ebeveynleri perişan bir halde idiler. Bir çocukları patlamada ölmüş, ikincisi de bir bacağını kaybedecekti. Doktordan, biraz beklemesini istediler. Doktor razı oldu. Anne-baba her gün, doktordan ameliyatı geciktirmesini istiyor ve çocuklarının iyileşmesi İçin Allah'a dua dua yalvarıyorlardı. İki ay böyle geçti; ebeveynler ve doktor hemen her gün çocuğun ayağının kesilip kesilmemesi üzerinde münakaşa ediyorlardı. Bu arada çocuğun ana ve babası, çok geçmeden yürüyeceği inancını da çocuklarına yerleştirmeye çalışıyorlardı.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Çocuğun ayakları kesilmedi, fakat sargılar çözüldüğü zaman, sağ bacağının sol bacağından yedi santim kısa olduğu görüldü. Sol ayağının parmakları hemen hemen tamamen yanmıştı. Fakat çocuk inanılmaz bir şekilde azimli idi. Dayanılmaz acılara rağmen her gün egzersiz yapmaya başladı ve bu arada güçlükle de olsa bir iki adım atabileceğini gördü. Yavaş yavaş iyileşen genç nihayet koltuk değneklerini attı ve hemen hemen normal bir şekilde yürümeye başladı. Ve azimli genç, çok geçmeden koşmaya bile başlamıştı.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Hayata küsmeden sabırla mücadelesinin mükafatını gören genç, Elkhart Lisesinden mezun olmadan önce bir mili {1.609 metre) 4 dakika ve 24.7 saniyede koştu. Bu mesafeyi o güne kadar bütün Amerikan liselerinde ondan daha iyi derece ile kimse koşmam ıstı.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Liseden sonra Kansas Üniversitesi'ne devam eden genç, sonraları, bir mil yarışında (4:06.8) ile dünya rekoru kırdı ve</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">iki yıl sonra, yarım milde bir dünya rekoru daha kırdı (1:49.7). Onun 1938'de kırdığı kapalı salon bir mil rekoru da (4:04.4) uzun seneler hafızalardan silinmedi.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Bir zamanlar yürümeyen bu çelik iradeli çocuk, şimdi çağdaşlarına nasıl koşulacağını öğretiyordu. Kendisinin geliştirdiği metod; son .çeyrek mili âdeta bir sürat koşucusu gibi koşmaktı. Bu çeyrek mili, o zamana kadar kimsenin belki de düşünmediği bir zaman içinde, bir dakikanın altında koşuyordu. Onun bu sitili, bir zamanlar insan kapasitesinin ötesinde görünen bu dereceyi; bir mili dört dakikanın altında koşmayı mümkün kıldı.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">Bacağını kaybetmesine ramak kalmışken dünya şampiyonluğuna yükselen ve New York'taki ünlü Madison Square Garden kapalı salonunda "asrın atleti" ilân edilen bu gencin adını mı sormuştunuz? Glenn Cunningham...</span></p><p><strong><span style="font-family: 'Tahoma'">İŞİNİ İYİ YAPAN ADAM İPEK BÖCEĞİ GİBİDİR</span></strong></p><p><strong></strong><span style="font-family: 'Tahoma'">Bir gün Örümcek, ipek böceğine şöyle demiş:</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">— İpek böceği <em>kardeş, sen </em>birazcık koza yapmak için günlerce uğraşıyorsun. Ben İse, bir duvarı bir kaç saatte tülbent gibi dokuyorum.</span></p><p><span style="font-family: 'Tahoma'">İpek böceği ona şu cevabı verir: - Evet örümcek kardeş, sen en kısa zamanda iş yapıyorsun; fakat yaptığın işin kimseye faydası, yararı olmuyor. Vakitlerin boşa gidiyor, zamanlarını değerlendiremiyorsun. Ben ağır ağır yavaş yavaş çalışıyorum, ama ipliğimden öyle güzel kumaşlar dokunuyor ki, emsalsizdir. İpeğim çok güzel iş görüyor. İnsanlar benim kozamdan pek çok <em>faydalar </em>elde ediyorlar. Az iş yapıyorum, Fakat işimi sağlam yapıyorum. Sanatımı İyiye kullanıyorum. İşimi iyi ve sağlam yaptığımdan dolayı çok mutluyum. Çünkü işini iyi yapan, san'atını iyiye kullanan kimseleri Allah seviyor. Peygamberimiz seviyor. İnsanlar da çok seviyor, hem dua ediyorlar. İşte bunun için ben de çok mutlu ve bahtiyarım. İşimi <em>vazifemi </em>iyi yapıyorum. Vahitlerimi boşa geçirmiyorum diye cevab veriyor. </span></p><p> </p><p> </p></blockquote><p></p>
[QUOTE="mihrimah, post: 83490, member: 656"] [B][FONT=Tahoma]NÜKTELER... [/FONT][FONT=Tahoma]HOCA'NIN KOMŞUSU[/FONT] [/B][FONT=Tahoma]Bir atasözümüzde:[/FONT] [FONT=Tahoma]"Çalışan kazanır, çalışmayan aldanır" denmiştir. Bu sözün ne kadar doğru olduğunu hatırlatmaya gerek yok. Ders yılı sonunda karnelerimizi aldığımızda gerçeği gözlerimizle görürüz. Görürüz ki çalışanlar sınıfını geçmiş, çalışmayanlar ise kalmıştır. Yani atasözümüzde denildiği gibi çalışan kazanmış, çalışmayan kaybetmiştir.[/FONT] [FONT=Tahoma]Çalışan insan güçlüdür, kuvvetlidir. Tembel ise zayıf ve şahsiyetsizdir.[/FONT] [FONT=Tahoma]Nasreddin Hoca komşusunun evinin önünden geçerken bir ses duymuş:[/FONT] [FONT=Tahoma]"— Ya Rabbi, bana Cennetini ver, beni Cennetine koy."[/FONT] [FONT=Tahoma]Pencereden başını uzatıp bakmış ki, ne görse beğenirsiniz? Komşusu yatağa sırtüstü yatıp gözlerini tavana dikmiş, bir yandan esniyor, bir yandan Cennet istiyor:[/FONT] [FONT=Tahoma]"— Allah'ım, bana Cennetini nasip et.."[/FONT] [FONT=Tahoma]Bir ders vermek için komşusunun çatısına çıkmış. Takır tukur gezinmeye başlayınca adam aşağıdan seslenmiş:[/FONT] [FONT=Tahoma]"— Kim var orada?"[/FONT] [FONT=Tahoma]"— Benim." diye cevap vermiş Hoca. Kaybolan eşeğimi anyonun."[/FONT] [FONT=Tahoma]Adam kahkahalarla gülmüş:[/FONT] [FONT=Tahoma]"— Be hey hoca, hiç çatıda eşek aranır mı?"[/FONT] [FONT=Tahoma]Hoca gürlemiş yukardan:[/FONT] [FONT=Tahoma]"— Bre ahmak!.. Peki yatakta Cennet aranır mı?"[/FONT] [FONT=Tahoma]Evet çocuklar. Dünyada başarmak için de çalışmak, âhirette Cennete girmek için de çalışmak lâzım. Edison ampulü çalışmadan mı buldu sanıyorsunuz? Arşimet meşhur kanununu rüyasında mı gördü yoksa? Fatih Sultan Mehmed hayalinde mi aldı İstanbul'u, Osman Gazi çadırında mı kurdu koca imparatorluğu?[/FONT] [FONT=Tahoma]Gecelerini gündüze katarak çalıştılar, zorluklara katlandılar, güçlüklere göğüs gerdiler ve sonunda başardılar.[/FONT] [FONT=Tahoma]Çalışmak b aş an m n sırrıdır ve her meslek, namuslu olmak şartıyla şereflidir.[/FONT] [FONT=Tahoma]Unutmamalı ki İslâm dini helâl yolda çalışmayı ibadet saymıştır.[/FONT] [B][FONT=Tahoma]TAŞ MI SERT, KAFA MI?[/FONT] [/B][FONT=Tahoma]Vaktiyle bir çocuk vardı. Medresede okurdu. Kavuklu hocalardan ders alır, öğretilenleri anlamaya çalışırdı.[/FONT] [FONT=Tahoma]Fakat kafası kalınca idi. Bütün gayretine rağmen pek bir şey öğrenemezdi. Okumaya karşı da fazla istek duymazdı. Arkadaşları onu geçmiş, okumayı ilerletmişlerdi. O ise hâlâ bir yıl öncesinin kitaplarını okuyordu.[/FONT] [FONT=Tahoma]Günlerden bir gün kararını verdi:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Kafam çok kalın, diye düşündü. Zekâm az. Bu durumda okuyamam. İyisi mi köyüme dönüp tarla işlerine[/FONT] [FONT=Tahoma]Bu maksatla bir sabah yola koyuldu. Az gitti, uz gitti bir ovaya düştü. Sıcak bastırmıştı. Çok da yorulmuştu. Yolun kenarında bir mağara vardı, ama girmeye korkuyordu.[/FONT] [FONT=Tahoma]İçerisinin serin olduğundan emindi. Çünkü güneş almıyordu, ama ya ayıya filan rastlarsa ne olacaktı?[/FONT] [FONT=Tahoma]Bunları düşündüğü için yüreği ürperiyor, içeri girmeye bir türlü cesaret edemiyordu.[/FONT] [FONT=Tahoma]Sonunda sıcak ve yorgunluk baskın çıktı. Ne olursa olsun mağaraya girecekti. Kararını verdi. Adımlarım ağır[/FONT] [FONT=Tahoma]ağır attı.[/FONT] [FONT=Tahoma]Korktuğu şeylerle karşılaşmayınca sevindi. Korkusu biraz olsun dağıldı. Bir köşeye büzüldü. Sonra uzanıverdi.[/FONT] [FONT=Tahoma]Birden gözü mağaranın tavanından yere damlayan suya takıldı. Yukarda birikiyor, büyüyor ve damla kendini taşıyamayacak kadar büyüyünce kopup yerdeki taşın üstüne düşüyordu.[/FONT] [FONT=Tahoma]Kim bilir kaç yıldır böyle devam edip gidiyordu bu. Taş oyulmuştu. Oysa taş sertti. Su damlası ise yumuşacıktı. Yumuşacık su damlası nasıl oluyor da taşı deliyordu?[/FONT] [FONT=Tahoma]Birden şimşekler çaktı beyninde. Yumuşacık su damlaları senelerce aka aka sert taşlan deliyordu. Kendisi de ısrarla derslerine çalışır, okuma isteğiyle hocalarını dinlerse zamanla kafasına bir şeyler girerdi.[/FONT] [FONT=Tahoma]— Benim kafam şu taştan daha sert değil ya, diye söylendi.[/FONT] [FONT=Tahoma]Önemli olan sebat etmekti. Şu su kadar sebat etmek.[/FONT] [FONT=Tahoma]Şu taş kadar sebat etmek, o zaman kitaplarda yazılı olanlarla hocaların anlattıkları, kalın da olsa, kafada iz bırakırlardı.[/FONT] [FONT=Tahoma]Hızla kalkıp gerisin geri medreseye döndü. Çalıştı, çabaladı, arkadaşlarına yetişti. Hattâ zaman içinde hepsini geçti. Öyle bir bilgin oldu ki. kitapları hâlâ ellerde dolaşır, Bu yüzden "Taş oğlu" mânasına gelen "İbn-i Hacer" dendi adına.[/FONT] [FONT=Tahoma]Bunu anlattım ki, hiç biriniz herhangi bir konuyu anlamadığım söylemesin. Dinledikten, direndikten ve çalıştıktan sonra anlaşılmayacak konu yoktur.[/FONT] [B][FONT=Tahoma]HAMALIN DUASI[/FONT] [/B][FONT=Tahoma]Rızkını sırtında ağır yük taşıyarak kazanan hamalın biri namazlarında dâima:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Yâ Rabbi, bana ne vereceksen hayırlısını ver, bir ekmek de olsa hayırlısından ihsan eyle, diye dua ediyormuş.[/FONT] [FONT=Tahoma]Adamın hep aynı duayı tekrarlaması, yanındakilerin dikkatini çekmiş. Nihayet biri, bir gün sormadan edememiş:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Kardeşim, sen her namazdan sonra duada:[/FONT] [FONT=Tahoma]" Yâ Rabbi, bana ne vereceksen hayırlısını ver, bir ekmek de olsa yine hayırlısından ihsan eyle" diye yalvarıyorsun. Ekmeğin hayırsızı da mı olur ki?[/FONT] [FONT=Tahoma]Hamal cevap vermiş:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Birader, benim başıma geleni bir bilsen sen de aynı duayı tekrarlamaktan kendini alamazsın. Yanındakiler iyice meraklanmışlar:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Neymiş başına gelen, anlat da biz de duyalım. Hamal, bakın, başıma ne geldi, diyerek başlamış anlatmaya:[/FONT] [FONT=Tahoma]— Ben ekmeğini sırtındaki ağır yüklerin altında inleyerek kazanan bir insanım. Bir gün yine bir yokuş yukarı sırtımda ağır yükle çıkarken fena halde yorulduğumdan sırtımdaki yükü yere indirdim. Alnımdan damlayan terleri silerken içimden bir feryad koptu, dedim ki: "Hey yâ Rabbi, yediğim ekmeği bana ne kadar da zor veriyorsun. Ne olur, bu bir ekmeği şöyle oturduğum yerden kazanmayı ihsan eylesen de, böyle kan ter içinde kalma-sam.[/FONT] [FONT=Tahoma]Tam bu dua ağzımdan çıkar çıkmaz, birden karşımda iki kişinin sille tokat dövüştüklerini gördüm. Dayanamadım, aralarına girip ayırırken birinden yediğim bir yumrukla yüzüm kan revan içinde kaldı, tşte o sırada gelen polisler, beni de kavgacılardan biri zannederek doğruca hapse attılar. Mahkemeye çıkıncaya kadar yattığım hapiste her gün bana ekmek veriliyordu. Sırtüstü yattığım yerde ayağıma gelen bu ekmeği sıkıntı ve üzüntüden yi-yemiyordum. Kendi kendime diyordum ki, işte ne sırtında yük taşıyorsun, ne de alnından öyle soğuk terler akıyor. Sana oturduğun yerde bedavadan gelen ekmek. Zevkle yesen ya.. Ne var ki, dısarda çalışarak alın teriyle kazandığım o ekmek, hapiste ayağıma gelen bu bedava ekmekten çok daha huzur verici ve lezzetliydi. O zaman anladım ki, ben yanlış dua etmişim. Oturduğum yerden bir ekmek ver demişim, ama hayırlısından ver dememişim. İşte o günden bu yana dualarımda isteğimi değiştirdim. Rabbimden zahmetli de olsa hayırlısını, huzurlusunu vermesini niyaz ediyorum. [/FONT] [B][FONT=Tahoma]ÎNANÇ VE ÇALIŞMAK[/FONT] [/B][FONT=Tahoma]Yılarca önce Amerika'nın Mississipi Nehri'nde, nehrin bir yakasından ötesine yolcu taşıyarak geçimini sağlayan yaşlı bir kayıkçı, kayığındaki küreklerden birisine inanç', diğerine 'Çalışmak' yazmış. Sebebi sorulduğunda bu güngörmüş kayıkçi:[/FONT] [FONT=Tahoma]"Nehri karşıdan karşıya geçmek için her iki küreğe de ihtiyaç var. Çalışmaksızın inanç ve inançsız çalışmak sizi bir dairede döndürür durur. Hayat yoluna tek kürekle çıkmak da nehri tek kürekle geçmeye çalışmaktan farksızdır. Hiçbir yere gidemezsiniz" demiş,[/FONT] [FONT=Tahoma]Çalışmak ve inanmak başarının olmazsa olmaz şartlarıdır. Hayata, hayatın emaresi olan harekete, emeğe, gayrete, alın terine, talebe kıymet veren Allah (c.c,), semereyi çalışmanın neticesine takmıştır.[/FONT] [FONT=Tahoma]Efendimiz'in (a.s.v), çalışmaktan elleri çatlamış bir insanın elini tutup, "Allah'ın sevdiği eller bu ellerdir" buyurduğu rivayet edilir. Ve İnanmak Allah katında o denli kıymetlidir ki, herhangi bir İşi bile muvaffak olacağına inanmadan yapan insanlar, zafere eremezler. Günümüzde "Başaracağımıza inandık" sözü çok yaygındır. Her memnuniyet, kimden kime olursa olsun her teşekkür, asıl yapan ve sahibi Allah olduğu için, kasıt olmasa bile netice olarak ve manen Allah'a gittiği, o hoşnutluk netice de Ondan hoşnutluk mânâsı taşıdığı gibi; hedefini bulamamış dahi olsa her inanç ve güven de Ona itimat ve yürekten Ondan İstemek mânâsı taşır. Allah hedefini ve hakikatini bizzat bulamamış inancı bile bu denli mükâfatlandırırsa, inanç öyle bir iksirse, hakiki iman ve inancın neticesi kim bilir ne denli büyük ve sonsuzdur![/FONT] [FONT=Tahoma]Gerçekten inanmış bir insanın karşısında dünyaların duramadığına Efendimiz ve sadık talebeleri şahittir.[/FONT] [FONT=Tahoma]Evet, inanmadan çalışan ve çalışmadan inanan rahmet hazinelerinin kapısının açılması İçin gerekli şifrelerden birisini eksik bırakmıştır. Onun içindir ki tek kürekli kayıkçı gibi döner, dövünür, ama yol alamaz. Maneviyatsız nesillerin ve gayretsiz maneviyatçıların hali ortadadır. İkisi bir varken; biri müfkü, diğeri melekûtu inkâr etmiş gibidir. Netice de ikisi de gayeye, huzura erememiş, ulaştıkları şeyler yarelerine merhem olamamıştır.[/FONT] [B][FONT=Tahoma]KOLTUK DEĞNEĞİNDEN DÜNYA REKORLARINA[/FONT] [/B][FONT=Tahoma]Seneler önce Amerika'nın Kansas eyaletindeki Elkhart kasabasında iki kardeş aynı okulda çalışıyorlardı, işleri ise her sabah binadaki büyük sobaları tutuşturmaktı.[/FONT] [FONT=Tahoma]Soğuk bir kış günü, iki kardeş bir sobayı temizleyip içini çalı-çırpı ve odunla doldurdular, iki kardeşten biri, sobanın içindekilere gaz döktü ve ateşledi. Fakat ateşlemeyle birlikte dehşetli bir patlama oldu ve eski okul binası yıkıldı, iki kardesten büyüğü de bu patlamada hayatını kaybetti. Diğerinin ise ayakları son derece kötü bir şekilde yanmıştı.[/FONT] [FONT=Tahoma]Doktor, çocuğun bacağının birinin kesilmesinden başka çare göremedi. Çocuğun ebeveynleri perişan bir halde idiler. Bir çocukları patlamada ölmüş, ikincisi de bir bacağını kaybedecekti. Doktordan, biraz beklemesini istediler. Doktor razı oldu. Anne-baba her gün, doktordan ameliyatı geciktirmesini istiyor ve çocuklarının iyileşmesi İçin Allah'a dua dua yalvarıyorlardı. İki ay böyle geçti; ebeveynler ve doktor hemen her gün çocuğun ayağının kesilip kesilmemesi üzerinde münakaşa ediyorlardı. Bu arada çocuğun ana ve babası, çok geçmeden yürüyeceği inancını da çocuklarına yerleştirmeye çalışıyorlardı.[/FONT] [FONT=Tahoma]Çocuğun ayakları kesilmedi, fakat sargılar çözüldüğü zaman, sağ bacağının sol bacağından yedi santim kısa olduğu görüldü. Sol ayağının parmakları hemen hemen tamamen yanmıştı. Fakat çocuk inanılmaz bir şekilde azimli idi. Dayanılmaz acılara rağmen her gün egzersiz yapmaya başladı ve bu arada güçlükle de olsa bir iki adım atabileceğini gördü. Yavaş yavaş iyileşen genç nihayet koltuk değneklerini attı ve hemen hemen normal bir şekilde yürümeye başladı. Ve azimli genç, çok geçmeden koşmaya bile başlamıştı.[/FONT] [FONT=Tahoma]Hayata küsmeden sabırla mücadelesinin mükafatını gören genç, Elkhart Lisesinden mezun olmadan önce bir mili {1.609 metre) 4 dakika ve 24.7 saniyede koştu. Bu mesafeyi o güne kadar bütün Amerikan liselerinde ondan daha iyi derece ile kimse koşmam ıstı.[/FONT] [FONT=Tahoma]Liseden sonra Kansas Üniversitesi'ne devam eden genç, sonraları, bir mil yarışında (4:06.8) ile dünya rekoru kırdı ve[/FONT] [FONT=Tahoma]iki yıl sonra, yarım milde bir dünya rekoru daha kırdı (1:49.7). Onun 1938'de kırdığı kapalı salon bir mil rekoru da (4:04.4) uzun seneler hafızalardan silinmedi.[/FONT] [FONT=Tahoma]Bir zamanlar yürümeyen bu çelik iradeli çocuk, şimdi çağdaşlarına nasıl koşulacağını öğretiyordu. Kendisinin geliştirdiği metod; son .çeyrek mili âdeta bir sürat koşucusu gibi koşmaktı. Bu çeyrek mili, o zamana kadar kimsenin belki de düşünmediği bir zaman içinde, bir dakikanın altında koşuyordu. Onun bu sitili, bir zamanlar insan kapasitesinin ötesinde görünen bu dereceyi; bir mili dört dakikanın altında koşmayı mümkün kıldı.[/FONT] [FONT=Tahoma]Bacağını kaybetmesine ramak kalmışken dünya şampiyonluğuna yükselen ve New York'taki ünlü Madison Square Garden kapalı salonunda "asrın atleti" ilân edilen bu gencin adını mı sormuştunuz? Glenn Cunningham...[/FONT] [B][FONT=Tahoma]İŞİNİ İYİ YAPAN ADAM İPEK BÖCEĞİ GİBİDİR[/FONT] [/B][FONT=Tahoma]Bir gün Örümcek, ipek böceğine şöyle demiş:[/FONT] [FONT=Tahoma]— İpek böceği [I]kardeş, sen [/I]birazcık koza yapmak için günlerce uğraşıyorsun. Ben İse, bir duvarı bir kaç saatte tülbent gibi dokuyorum.[/FONT] [FONT=Tahoma]İpek böceği ona şu cevabı verir: - Evet örümcek kardeş, sen en kısa zamanda iş yapıyorsun; fakat yaptığın işin kimseye faydası, yararı olmuyor. Vakitlerin boşa gidiyor, zamanlarını değerlendiremiyorsun. Ben ağır ağır yavaş yavaş çalışıyorum, ama ipliğimden öyle güzel kumaşlar dokunuyor ki, emsalsizdir. İpeğim çok güzel iş görüyor. İnsanlar benim kozamdan pek çok [I]faydalar [/I]elde ediyorlar. Az iş yapıyorum, Fakat işimi sağlam yapıyorum. Sanatımı İyiye kullanıyorum. İşimi iyi ve sağlam yaptığımdan dolayı çok mutluyum. Çünkü işini iyi yapan, san'atını iyiye kullanan kimseleri Allah seviyor. Peygamberimiz seviyor. İnsanlar da çok seviyor, hem dua ediyorlar. İşte bunun için ben de çok mutlu ve bahtiyarım. İşimi [I]vazifemi [/I]iyi yapıyorum. Vahitlerimi boşa geçirmiyorum diye cevab veriyor. [/FONT] [FONT=Tahoma] [/FONT] [FONT=Tahoma] [/FONT] [FONT=Tahoma] [/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
Memba
çalişmak
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst