Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Sahabe-i Kiram
Bu Sahabeyi Nasıl Bilirdiniz? (Kısa-Kısa)
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 83953" data-attributes="member: 27"><p style="text-align: center"><strong><span style="font-family: 'Times New Roman'"><span style="font-size: 15px"><span style="color: black"><u>TALHÂ BİN UBEYDULLAH</u></span></span></span></strong></p><p></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Hz. Talhâ bin Ubeydullah, Resûlullah efendimizin; <em><strong>"Talhâ ve Zübeyr, Cennette komşularımdır"</strong></em> hadîs-i şerifiyle <strong><em>medhedilen sahâbidir.</em></strong> </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Hz. Talhâ, <strong>ticâretle uğraştığı</strong> için sık sık Mekke dışına çıkardı. Bu seyâhatlerinden birinde Şam yakınlarında Busra kasabasında bir panayıra gelmişti. Burada bir râhip;</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong><em>- Panayıra gelenlere sorun; içlerinde Mekke'den gelen var mı?</em></strong> diye seslendi. Talhâ bin Ubeydullah:</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: red"><strong><em>- Evet, ben Mekkeliyim,</em></strong></span> dedi.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong><em>- Ahmed zuhûr etti mi?</em></strong> </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><em><strong><span style="color: red">- Ahmed kimdir?</span></strong></em></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong><em>- Abdullah bin Abdülmuttalib'in oğludur. Orası O'nun zuhûr edeceği şehirdir. O, peygamberlerin sonuncusudur. Kendisi Harem-i şeriften çıkarılacak, hurmalık, taşlık ve çorak bir yere hicret edecektir.</em></strong></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Râhibin sözleri Hz. Talhâ'nın kalbine yer etti. Acele Mekke'ye geldi ve; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong><em><span style="color: red">- Olan biten bir şey var mı?</span></em></strong> diye sordu. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong><em>- Evet var. Abdullah'ın oğlu Muhammed-ül-emin, peygamberliğini ilân etti. Ebû Bekir de ona uydu,</em></strong> dediler. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Bunun üzerine doğruca Hz. Ebû Bekir'in yanına gitti. Ona: </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong><em><span style="color: red">- Sen Muhammed aleyhisselâma tâbi' mi oldun?</span></em></strong> diye sordu. Hz. Ebû Bekir:</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong><em>- Evet, tâbi oldum. Sen de hemen O'na git, huzûruna gir, kendisine tâbi ol! Çünkü O, Hak ve gerçeğe da'vet ediyor,</em></strong> dedi. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong>Bunun üzerine</strong> Talha bin Ubeydullah, râhibin söylediklerini anlattı. Sonra birlikte Resûlullaha gidip, <strong>Müslüman oldu</strong>. Râhibin sözlerini Peygamber efendimize de anlattı. Resûlullah efendimiz tebessüm ettiler. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Talhâ bin Ubeydullah, Müslüman olduğu zaman, en yakın akrabâları dâhil olmak üzere <strong>Mekke müşriklerinden çok işkence gördü.</strong> Evine hapsedildiği gibi,<strong> aç ve susuz bırakıldı</strong>. <strong>Kardeşi Osman</strong> da, onun vâsıtasıyla<strong> îmân etmiş</strong>, bu işkencelere o da tâbi tutulmuştu. Hele namazlarını edâ edecekleri zaman çektikleri sıkıntı ve kendileri revâ görülen işkence, <strong>tahammülü mümkün olmayan cinstendi.</strong> </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Nevfel bin Huveylid bin Adeviyye, adamları ile birlikte Hz. Ebû Bekir ve Hz. <strong>Talhâ'yı yakalayarak iple bağladılar ve işkence yaptılar.</strong> Teymoğulları da onlara sâhip çıkmadı. Bu hâdiseden dolayı Ebû Bekir ve Talhâ'ya bitişikler mânâsına gelen karînân dendi.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Hz. Me'sûd bin Hırâş, gördüğü bir hâdiseyi şöyle nakleder: </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Safâ ile Merve arasında dolaşırken, elleri boynuna bağlı ve kalabalık bir grup tarafından tâkib edilen bir delikanlı gördüm. Etrâfındakilere dedim ki:</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong>- Bu kimdir, hangi suçu işledi de böyle bağladınız?</strong> </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><em><strong>- Bu Talhâ bin Ubeydullah'dır. Atalarının yolundan saptı.</strong></em></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong>- Ya şu kadın kim ?</strong></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong><em>- Onun annesi Sa'ba binti Hadramî'dir.</em></strong></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Talhâ bin Ubeydullah, bütün bu akıl almaz sıkıntılara göğüs geriyor: </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: red"><strong><em>- Beni öldürseniz de dinimden asla dönmem,</em></strong></span> diye karşılık veriyordu.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong>Uhud'da;</strong> Eshâbı kirâm, Peygamberimizin etrâfında toplanmışlar, canlarını siper edip O'nu muhâfazaya çalışıyorlardı. Hz. Talhâ bin Ubeydullah da bunlar arasında olup, <strong>Resûlulahın yanından ayrılmamıştı.</strong> </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Uhudda Müslümanlar birara şaşkınlık içinde bulunup dağıldıkları zaman, sevgili Peygamberimiz; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><em><strong>- Ey Allahın kulları bana doğru geliniz! Ey Allah'ın kulları bana doğru geliniz!</strong></em></span> buyurarak seslenince ancak otuz sahâbî gelebilmişti ve Peygamber efendimiz müşrikler tarafından tamâmen kuşatılmıştı. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Müşriklerin iyice yaklaştıkları bir sırada, Peygamberimiz; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><strong><em>- Şunları kim karşılar, kim durdurur?</em></strong></span> buyurdu. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Herkesten önce...</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Talhâ bin Ubeydullah hazretleri; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: red"><strong><em>- Ben Yâ Resûlallah!</em></strong></span> deyip ileri atılmak istedi. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Peygamber efendimiz; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><strong><em>- Senin gibi daha kim var?</em></strong></span> buyurdular. Medîneli sahâbîlerden biri; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><em><strong><span style="color: black">- Yâ Resûlallah! Ben!</span></strong></em> diyerek izin istedi. Sevgili Peygamberimiz; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><em><strong>- Haydi, sen karşıla!</strong></em></span> buyurunca Medîneli Sahâbî ileri fırladı ve müşriklerin üzerine atıldı. Eşine rastlanmadık kahramanlıklar gösterdi. Bir kaç îmânsız öldürdükten sonra şehâdet şerbetini içti. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Resûl-i ekrem efendimiz, yine; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><em><strong>- Şunları kim karşılar, kim durdurur?</strong></em></span> buyurdular. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Herkesten önce yine Talhâ hazretleri:</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: red"><em><strong>- Ben Yâ Resûlallah!</strong></em></span> diyerek ileri çıktı. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Peygamber efendimiz; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong><em><span style="color: blue">- Senin gibi daha kim var?</span></em></strong> diye sorunca, Ensardan bir mübârek; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><em><strong><span style="color: black">- Ben karşılarım yâ Resûlallah!</span></strong></em> dedi. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><em><strong><span style="color: blue">- Haydi onları sen karşıla!</span></strong></em></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">O da müşriklerle çarpışa çarpışa şehid oldu.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Bu şekilde Peygamber efendimizin o anda yanında bulunan bütün sahâbîler vuruşa vuruşa şehâdete erdiler. Kâinâtın sultânı efendimizin o anda yanında Talhâ bin Ubeydullah hazretlerinden başka kimse kalmamıştı. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Hz. Talhâ, Resûlullaha bir zarar erişir diye endişe ediyor, dört bir tarafa koşuyor, kâfirlerle kıyasıya çarpışıyordu. Onun bu kadar seri kılıç sallaması, bir anda Resûlulahın her tarafındaki düşmana karşılık vermesi, ok, kılıç darbelerine vücûdunu kalkan yapması, eşine rastlanmayacak bir hâdiseydi. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Hz. Talhâ, pervâne gibi dönüyor, kendisine değen kılıç darbelerine hiç aldırmıyordu. <strong>Dileği, Kâinâtın sultânını korumak, bu uğurda diğer kardeşleri gibi şehîd olmaktı.</strong> Vücûdunda <strong>yara almayan yer kalmamıştı</strong>, elbisesinde <strong>kandan başka bir şey görünmez</strong> olmuştu. Fakat o, buna rağmen dört bir tarafa yetişiyordu.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong>Müşriklerden</strong> çok keskin nişancı, <strong>attığını vuran Mâlik bin Zübeyr adlı bir okçu vardı.</strong> Bu müşrik <strong>Peygamber efendimize</strong> nişan alıp bir <strong>ok attı.</strong> Resûlullaha doğru gelen bu oka, başka başka hiç bir şekilde karşı koyamıyacağını anlayan <strong>Hz. Talhâ, elini açarak oka karşı tuttu</strong>. Ok elini <strong>parçaladı</strong>. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong>Hz. Talhâ'nın atılan oka karşı elini tutması,</strong> candan çok ötelere yükselmiş <strong>aşkın,</strong> kemâle gelmiş bir <strong>îmânın,</strong> muhabbet ile dolu bir kalbin, anlatılamıyan bir<strong> sevginin</strong> fiili olarak <strong>ortaya çıkmasıdır.</strong></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Uhud savaşında müşriklerin saldırdığı ve Resûlullah efendimiz ve Talha bin Ubeydullah'ın yanında kimse kalmadığı anda, Hz. Ebû Bekir ve Sa'd bin Ebî Vakkâs hazretleri, Resûl-i ekrem efendimizin yanına yetiştiler. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Yiğitlerin efendisi <strong>Hz. Talhâ</strong> da bu arada <strong>kan kaybından</strong> sıcak toprağa düşüp <strong>bayıldı.</strong> Her yeri kılıç, mızrak ve ok darbeleriyle <strong>delik deşikti</strong>. <strong>Altmış altı büyük yarası sayılamayacak kadar da küçük yarası</strong> vardı. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Sevgili Peygamberimiz, Hz. Ebû Bekir'e, hemen Hz. Talhâ'ya yardıma koşmasını emrettiler. Ebû Bekr-i Sıddîk, Hz. Talhâ'nın ayılması için mübârek yüzüne su serpti. Talhâ bin Ubeydullah hazretleri ayılır ayılmaz; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: red"><strong><em>- Yâ Ebâ Bekir! Resûlullah nasıl?</em></strong></span> </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong><em>- Resululah iyidir. Beni O gönderdi</em></strong> </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">-<strong><em><span style="color: red"> Allahü teâlâya sonsuz şükürler olsun. O sağ olduktan sona her musîbet hiçtir. </span></em></strong></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">O sırada bir kaç sahâbi daha yetişti. Âlemlerin efendisi, Hz. Talhâ'nın yanına teşrîf ettiler.<strong> Yaralı mücâhid, sevincinden ağladı.</strong> Peygamber efendimiz, onun vücûdunu mesh ettikten sonra, ellerin açıp; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><strong><em>- Allahım! Ona şifâ ver, kuvvet ihsân eyle! diye duâ buyurdular. </em></strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Resûl-i ekrem efendimizin bir mu'cizesi olarak, Hz. Talhâ <strong>sapa sağlam ayağa kalktı</strong> ve tekrar düşmanla harbetmeye başladı. Sevgili Peygamberimiz onun için buyurdu ki; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><strong><em>- Uhud günü, yer yüzünde sağımda Cebrâil'den, solumda Talhâ bin Ubeydullah'dan başka bana yakın bir kimsenin bulunmadığını gördüm. Yeryüzünde gezen Cennetlik bir kimseye bakmak isteyen, Talhâ bin Ubeydullah'a baksın!</em></strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Yine Uhud'da İbni Kâmia kâfiri Peygamberimizi öldürmeye yemin etmiş idi. Heryerde Resûlullahı arıyordu. Peygamberimizin üzerinde iki zırh vardı. Başında da miğfer bulunuyordu. İbni Kâmia Resulullaha kılıcı ile saldırdı.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Kılıç darbesi ile Resûlullahın mübârek omuzları yaralandı. Diğer bir saldırı neticesinde Resûlullah efendimiz, Ebû Âmir tarafından kazılan çukura düştü. Miğferinin iki halkası mübârek yüzüne battı. İlk yetişen Ali bin Ebî Tâlib oldu. Talha bin Ubeydullah ile birlikte çukurdan çıkardılar. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Peygamber efendimiz bundan sonra Uhud dağındaki kayalığa çıkıp dinlenmek istediler. Fakat çok yorgun idiler. Hz. Talha:</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: red"><strong><em>- Yâ Resûlallah! Ben sizi çıkartayım,</em></strong></span> diyerek, hemen yere çöktü. Peygamber efendimizi sırtına alıp kayalığa kadar çıkardı. O zaman Resûl-i ekrem efendimiz buyurdu ki:</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><strong><em>- Talha Resûlullaha yardım ettiği zaman Cennet ona vâcib oldu.</em></strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Talhâ bin Ubeydullah, <strong>Uhud Harbi'nden Mekkenin fethine kadar geçen süre içinde yapılan bütün savaşlara katıldı.</strong></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong>Ayrıca Hudeybiye'de Bî'ât-ı Rıdvân'da ve Huneyn savaşlarında bulundu<em>. </em></strong></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Tebük gazvesinden herkes elinden gelen gayretle orduyu techiz etmek, (donatmak) için uğraşırkan, o da, herkesle yarışırcasına, <strong>varını yoğunu nesi varsa sarfetmiş,</strong> bundan dolayı,<strong> Feyyâz</strong> lakabını almışıtır. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Hz. Ebû Bekir'in hilâfeti zamânında da <strong>bütün savaşlara katıldı.</strong> Hz. Ebû Bekir hastalandığında, yerine kimin halîfe olacağını Hz. Talhâ ile istişâre etmiş ve o da ; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: red"><strong><em>- Hz. Ömer bu makâma en çok lâyık olan zâttır. Cenâb-ı Hak sana; "Müslümanların işini kime terk ettin?" derse, açık bir alınla ve müsterih olarak; "Hz. Ömer'e bıraktım" dersin,</em></strong></span> diye tavsiyede bulunmuştu. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Talhâ bin Ubeydullah, Hz. Ömer zamânında <strong>şûra meclisi üyesi</strong> idi. Halife Ömer her hususta onun re'yine mürâcaat ederdi. <strong>Hz. Ömer</strong>'in vefât etmeden önce halîfe seçilmek üzere aday gösterdiği <strong>altı zâttan birisi de Talhâ bin Ubeydullah'dır.</strong></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Talhâ bin Ubeydullah, <strong>Cemel vak'asında şehid oldu</strong>. Hz. Ali harp meydanı gezerken, Hz. Talhâ'yı ölenler arasında görünce, üzüldü ve çok ağladı. Kucağına aldı. Yüzündeki toprakları sildi ve;</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong><em>- Ey Talhâ! Semânın yıldızları altında seni toprağın üzerinde serili görmek bana pek ağır geldi ve beni kalbimden vurdu. Keşke yirmi yıl önce ölseydim, buyurdu. Namazını kendi kıldırdı. </em></strong></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Vefâtından yirmi yıl sonra kızı Âişe, bir gece rü'yâsında babasını gördüğünde; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: red"><em><strong>- Yâ Âişe! Kabrimin bir tarafından sızan su bana eziyet veriyor, beni buradan çıkar da başka yere defnet,</strong></em></span> diye tenbih buyurdu. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Bunun üzerine kızı Âişe! çok üzüldü ve akrabâlarından bâzılarını alarak <strong>kabr-i şerifini açtılar.</strong> Sızan sudan dolayı vücûdunun bir tarafı hafif yeşillenmiş, diğer yerleri yeni defnedilmiş ve bir kılına dahi zarar gelmemiş buldular ve <strong>bir başka kabre</strong> naklettiler.</span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Hz. Talhâ, Eshâb-ı kirâmın en üstünlerinden olup <strong>kavuşamadığı fazilet sâdece Hulefâ-î râşidin derecesi</strong> olmuştur. Peygamber efendimiz buyurdu ki:; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Hz. Âişe anlatır: </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Bir gün Ebû Bekir-i Sıddîk Resûlulahın yanına girmişti. Resûlulah ona; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><em><strong>- Yâ Ebâ Bekir! Sen, Atîk ya'nî Allahü teâlânın Cehennem'den âzâd ettiği kişisin,</strong></em></span> buyurdu. Ondan önce önce kimseye böyle Atîk ismi verilmemişti. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Sonra Talhâ bin Ubeydullah içiri girdi. Resûlullah efendimiz ona da buyurdu ki; </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="color: blue"><strong><em>- Ey Talhâ! Sen de şehîd olmayı bekliyenlerdensin.</em></strong></span></span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'">Hz. Talha, Zi'l-Karâde gazvesinde mücâhidlerin susuz kalmaması için kuyu satın alıp onu mü'minlere vakfetmiş idi. O zaman kuyu satın almak ve vakfetmek çok büyük çömertlikti. Zü'l-Usra gazvesinde ise savaşa katılanları tek başına doyurmuştur. </span></p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong>Günlük geliri bin altın idi.</strong> <strong>Öksüzleri gözetir, fakirlerin ihtiyaçlarını görür, biçârelere yardım eder. Muhtâç olanlara para verirdi. Teymoğulları'nın bütün muhtaçları, onun yardımları altında idi. Hz. Talhâ, bunların dullarını evlendirir, borçlularının borçlarını öderdi.</strong></span></p><p> </p><p> </p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><strong>Hz. Talhâ ticâretle ve zirâatle meşgûl olup, büyük çiftlik sâhibi idi. Kendisinin Hayber'de ve Irak'ta çok arâzileri vardı. Böyle büyük bir zenginliğin içinde bulunmasına rağmen, gâyet az yer, israf etmez ve isrâf edenleri sevmezdi.</strong></span></p><p> </p><p style="text-align: center"><span style="font-family: 'Verdana'"><strong><span style="font-size: 15px"><span style="color: red">KISACA</span></span></strong></span></p> <p style="text-align: center"></p><p></p><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Verdana'"><strong><span style="color: black">Müslüman olduğunda tahammül edilmeyecek cinsten işkencelere maruz kaldı,</span></strong></span></p><p></p><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Verdana'"><strong>Uhud'da Peygamber Efendimiz'e s.a.v. gelen oka kendini siper etti ve eli parçalandı,</strong></span></p><p></p><p style="text-align: left"><span style="font-family: 'Verdana'"><strong>Uhud Harbi'nden Mekkenin fethine kadar geçen süre içinde yapılan bütün savaşlara katıldı.</strong></span></p><p></p><p><strong><span style="font-family: 'Verdana'"><strong>Ayrıca Hudeybiye'de Bî'ât-ı Rıdvân'da ve Huneyn savaşlarında bulundu<em>. </em></strong></span></strong></p><p> </p><p><strong><span style="font-family: 'Verdana'"><strong>Peygamber Efendimiz'e s.a.v. aşırı bağlı idi,</strong></span></strong></p><p> </p><p><strong><span style="font-family: 'Verdana'"><strong>Cömertliğinden dolayı FEYYAZ lakabını aldı,</strong></span></strong></p><p> </p><p><strong></strong></p><p><strong><strong><span style="font-family: 'Verdana'">Hz. Ebû Bekir'in hilâfeti zamânında da <strong>bütün savaşlara katıldı.</strong> </span></strong></strong></p><p> <strong></strong></p><p><strong><span style="font-family: 'Verdana'">Cemel vak'asında şehid oldu.</span></strong></p><p> </p><p><strong><span style="font-family: 'Verdana'">Eshâb-ı kirâmın en üstünlerinden olup <strong>kavuşamadığı fazilet sâdece Hulefâ-î râşidin derecesi</strong> olmuştur.</span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 83953, member: 27"] [CENTER][B][FONT=Times New Roman][SIZE=4][COLOR=black][U]TALHÂ BİN UBEYDULLAH[/U][/COLOR][/SIZE][/FONT][/B][/CENTER] [FONT=Verdana]Hz. Talhâ bin Ubeydullah, Resûlullah efendimizin; [I][B]"Talhâ ve Zübeyr, Cennette komşularımdır"[/B][/I] hadîs-i şerifiyle [B][I]medhedilen sahâbidir.[/I][/B] [/FONT] [FONT=Verdana]Hz. Talhâ, [B]ticâretle uğraştığı[/B] için sık sık Mekke dışına çıkardı. Bu seyâhatlerinden birinde Şam yakınlarında Busra kasabasında bir panayıra gelmişti. Burada bir râhip;[/FONT] [FONT=Verdana][B][I]- Panayıra gelenlere sorun; içlerinde Mekke'den gelen var mı?[/I][/B] diye seslendi. Talhâ bin Ubeydullah:[/FONT] [FONT=Verdana][COLOR=red][B][I]- Evet, ben Mekkeliyim,[/I][/B][/COLOR] dedi.[/FONT] [FONT=Verdana][B][I]- Ahmed zuhûr etti mi?[/I][/B] [/FONT] [FONT=Verdana][I][B][COLOR=red]- Ahmed kimdir?[/COLOR][/B][/I][/FONT] [FONT=Verdana][B][I]- Abdullah bin Abdülmuttalib'in oğludur. Orası O'nun zuhûr edeceği şehirdir. O, peygamberlerin sonuncusudur. Kendisi Harem-i şeriften çıkarılacak, hurmalık, taşlık ve çorak bir yere hicret edecektir.[/I][/B][/FONT] [FONT=Verdana]Râhibin sözleri Hz. Talhâ'nın kalbine yer etti. Acele Mekke'ye geldi ve; [/FONT] [FONT=Verdana][B][I][COLOR=red]- Olan biten bir şey var mı?[/COLOR][/I][/B] diye sordu. [/FONT] [FONT=Verdana][B][I]- Evet var. Abdullah'ın oğlu Muhammed-ül-emin, peygamberliğini ilân etti. Ebû Bekir de ona uydu,[/I][/B] dediler. [/FONT] [FONT=Verdana]Bunun üzerine doğruca Hz. Ebû Bekir'in yanına gitti. Ona: [/FONT] [FONT=Verdana][B][I][COLOR=red]- Sen Muhammed aleyhisselâma tâbi' mi oldun?[/COLOR][/I][/B] diye sordu. Hz. Ebû Bekir:[/FONT] [FONT=Verdana][B][I]- Evet, tâbi oldum. Sen de hemen O'na git, huzûruna gir, kendisine tâbi ol! Çünkü O, Hak ve gerçeğe da'vet ediyor,[/I][/B] dedi. [/FONT] [FONT=Verdana][B]Bunun üzerine[/B] Talha bin Ubeydullah, râhibin söylediklerini anlattı. Sonra birlikte Resûlullaha gidip, [B]Müslüman oldu[/B]. Râhibin sözlerini Peygamber efendimize de anlattı. Resûlullah efendimiz tebessüm ettiler. [/FONT] [FONT=Verdana]Talhâ bin Ubeydullah, Müslüman olduğu zaman, en yakın akrabâları dâhil olmak üzere [B]Mekke müşriklerinden çok işkence gördü.[/B] Evine hapsedildiği gibi,[B] aç ve susuz bırakıldı[/B]. [B]Kardeşi Osman[/B] da, onun vâsıtasıyla[B] îmân etmiş[/B], bu işkencelere o da tâbi tutulmuştu. Hele namazlarını edâ edecekleri zaman çektikleri sıkıntı ve kendileri revâ görülen işkence, [B]tahammülü mümkün olmayan cinstendi.[/B] [/FONT] [FONT=Verdana]Nevfel bin Huveylid bin Adeviyye, adamları ile birlikte Hz. Ebû Bekir ve Hz. [B]Talhâ'yı yakalayarak iple bağladılar ve işkence yaptılar.[/B] Teymoğulları da onlara sâhip çıkmadı. Bu hâdiseden dolayı Ebû Bekir ve Talhâ'ya bitişikler mânâsına gelen karînân dendi.[/FONT] [FONT=Verdana]Hz. Me'sûd bin Hırâş, gördüğü bir hâdiseyi şöyle nakleder: [/FONT] [FONT=Verdana]Safâ ile Merve arasında dolaşırken, elleri boynuna bağlı ve kalabalık bir grup tarafından tâkib edilen bir delikanlı gördüm. Etrâfındakilere dedim ki:[/FONT] [FONT=Verdana][B]- Bu kimdir, hangi suçu işledi de böyle bağladınız?[/B] [/FONT] [FONT=Verdana][I][B]- Bu Talhâ bin Ubeydullah'dır. Atalarının yolundan saptı.[/B][/I][/FONT] [FONT=Verdana][B]- Ya şu kadın kim ?[/B][/FONT] [FONT=Verdana][B][I]- Onun annesi Sa'ba binti Hadramî'dir.[/I][/B][/FONT] [FONT=Verdana]Talhâ bin Ubeydullah, bütün bu akıl almaz sıkıntılara göğüs geriyor: [/FONT] [FONT=Verdana][COLOR=red][B][I]- Beni öldürseniz de dinimden asla dönmem,[/I][/B][/COLOR] diye karşılık veriyordu.[/FONT] [FONT=Verdana][B]Uhud'da;[/B] Eshâbı kirâm, Peygamberimizin etrâfında toplanmışlar, canlarını siper edip O'nu muhâfazaya çalışıyorlardı. Hz. Talhâ bin Ubeydullah da bunlar arasında olup, [B]Resûlulahın yanından ayrılmamıştı.[/B] [/FONT] [FONT=Verdana]Uhudda Müslümanlar birara şaşkınlık içinde bulunup dağıldıkları zaman, sevgili Peygamberimiz; [/FONT] [FONT=Verdana][COLOR=blue][I][B]- Ey Allahın kulları bana doğru geliniz! Ey Allah'ın kulları bana doğru geliniz![/B][/I][/COLOR] buyurarak seslenince ancak otuz sahâbî gelebilmişti ve Peygamber efendimiz müşrikler tarafından tamâmen kuşatılmıştı. [/FONT] [FONT=Verdana]Müşriklerin iyice yaklaştıkları bir sırada, Peygamberimiz; [/FONT] [FONT=Verdana][COLOR=blue][B][I]- Şunları kim karşılar, kim durdurur?[/I][/B][/COLOR] buyurdu. [/FONT] [FONT=Verdana]Herkesten önce...[/FONT] [FONT=Verdana]Talhâ bin Ubeydullah hazretleri; [/FONT] [FONT=Verdana][COLOR=red][B][I]- Ben Yâ Resûlallah![/I][/B][/COLOR] deyip ileri atılmak istedi. [/FONT] [FONT=Verdana]Peygamber efendimiz; [/FONT] [FONT=Verdana][COLOR=blue][B][I]- Senin gibi daha kim var?[/I][/B][/COLOR] buyurdular. Medîneli sahâbîlerden biri; [/FONT] [FONT=Verdana][I][B][COLOR=black]- Yâ Resûlallah! Ben![/COLOR][/B][/I] diyerek izin istedi. Sevgili Peygamberimiz; [/FONT] [FONT=Verdana][COLOR=blue][I][B]- Haydi, sen karşıla![/B][/I][/COLOR] buyurunca Medîneli Sahâbî ileri fırladı ve müşriklerin üzerine atıldı. Eşine rastlanmadık kahramanlıklar gösterdi. Bir kaç îmânsız öldürdükten sonra şehâdet şerbetini içti. [/FONT] [FONT=Verdana]Resûl-i ekrem efendimiz, yine; [/FONT] [FONT=Verdana][COLOR=blue][I][B]- Şunları kim karşılar, kim durdurur?[/B][/I][/COLOR] buyurdular. [/FONT] [FONT=Verdana]Herkesten önce yine Talhâ hazretleri:[/FONT] [FONT=Verdana][COLOR=red][I][B]- Ben Yâ Resûlallah![/B][/I][/COLOR] diyerek ileri çıktı. [/FONT] [FONT=Verdana]Peygamber efendimiz; [/FONT] [FONT=Verdana][B][I][COLOR=blue]- Senin gibi daha kim var?[/COLOR][/I][/B] diye sorunca, Ensardan bir mübârek; [/FONT] [FONT=Verdana][I][B][COLOR=black]- Ben karşılarım yâ Resûlallah![/COLOR][/B][/I] dedi. [/FONT] [FONT=Verdana][I][B][COLOR=blue]- Haydi onları sen karşıla![/COLOR][/B][/I][/FONT] [FONT=Verdana]O da müşriklerle çarpışa çarpışa şehid oldu.[/FONT] [FONT=Verdana]Bu şekilde Peygamber efendimizin o anda yanında bulunan bütün sahâbîler vuruşa vuruşa şehâdete erdiler. Kâinâtın sultânı efendimizin o anda yanında Talhâ bin Ubeydullah hazretlerinden başka kimse kalmamıştı. [/FONT] [FONT=Verdana]Hz. Talhâ, Resûlullaha bir zarar erişir diye endişe ediyor, dört bir tarafa koşuyor, kâfirlerle kıyasıya çarpışıyordu. Onun bu kadar seri kılıç sallaması, bir anda Resûlulahın her tarafındaki düşmana karşılık vermesi, ok, kılıç darbelerine vücûdunu kalkan yapması, eşine rastlanmayacak bir hâdiseydi. [/FONT] [FONT=Verdana]Hz. Talhâ, pervâne gibi dönüyor, kendisine değen kılıç darbelerine hiç aldırmıyordu. [B]Dileği, Kâinâtın sultânını korumak, bu uğurda diğer kardeşleri gibi şehîd olmaktı.[/B] Vücûdunda [B]yara almayan yer kalmamıştı[/B], elbisesinde [B]kandan başka bir şey görünmez[/B] olmuştu. Fakat o, buna rağmen dört bir tarafa yetişiyordu.[/FONT] [FONT=Verdana][B]Müşriklerden[/B] çok keskin nişancı, [B]attığını vuran Mâlik bin Zübeyr adlı bir okçu vardı.[/B] Bu müşrik [B]Peygamber efendimize[/B] nişan alıp bir [B]ok attı.[/B] Resûlullaha doğru gelen bu oka, başka başka hiç bir şekilde karşı koyamıyacağını anlayan [B]Hz. Talhâ, elini açarak oka karşı tuttu[/B]. Ok elini [B]parçaladı[/B]. [/FONT] [FONT=Verdana][B]Hz. Talhâ'nın atılan oka karşı elini tutması,[/B] candan çok ötelere yükselmiş [B]aşkın,[/B] kemâle gelmiş bir [B]îmânın,[/B] muhabbet ile dolu bir kalbin, anlatılamıyan bir[B] sevginin[/B] fiili olarak [B]ortaya çıkmasıdır.[/B][/FONT] [FONT=Verdana]Uhud savaşında müşriklerin saldırdığı ve Resûlullah efendimiz ve Talha bin Ubeydullah'ın yanında kimse kalmadığı anda, Hz. Ebû Bekir ve Sa'd bin Ebî Vakkâs hazretleri, Resûl-i ekrem efendimizin yanına yetiştiler. [/FONT] [FONT=Verdana]Yiğitlerin efendisi [B]Hz. Talhâ[/B] da bu arada [B]kan kaybından[/B] sıcak toprağa düşüp [B]bayıldı.[/B] Her yeri kılıç, mızrak ve ok darbeleriyle [B]delik deşikti[/B]. [B]Altmış altı büyük yarası sayılamayacak kadar da küçük yarası[/B] vardı. [/FONT] [FONT=Verdana]Sevgili Peygamberimiz, Hz. Ebû Bekir'e, hemen Hz. Talhâ'ya yardıma koşmasını emrettiler. Ebû Bekr-i Sıddîk, Hz. Talhâ'nın ayılması için mübârek yüzüne su serpti. Talhâ bin Ubeydullah hazretleri ayılır ayılmaz; [/FONT] [FONT=Verdana][COLOR=red][B][I]- Yâ Ebâ Bekir! Resûlullah nasıl?[/I][/B][/COLOR] [/FONT] [FONT=Verdana][B][I]- Resululah iyidir. Beni O gönderdi[/I][/B] [/FONT] [FONT=Verdana]-[B][I][COLOR=red] Allahü teâlâya sonsuz şükürler olsun. O sağ olduktan sona her musîbet hiçtir. [/COLOR][/I][/B][/FONT] [FONT=Verdana]O sırada bir kaç sahâbi daha yetişti. Âlemlerin efendisi, Hz. Talhâ'nın yanına teşrîf ettiler.[B] Yaralı mücâhid, sevincinden ağladı.[/B] Peygamber efendimiz, onun vücûdunu mesh ettikten sonra, ellerin açıp; [/FONT] [FONT=Verdana][COLOR=blue][B][I]- Allahım! Ona şifâ ver, kuvvet ihsân eyle! diye duâ buyurdular. [/I][/B][/COLOR][/FONT] [FONT=Verdana]Resûl-i ekrem efendimizin bir mu'cizesi olarak, Hz. Talhâ [B]sapa sağlam ayağa kalktı[/B] ve tekrar düşmanla harbetmeye başladı. Sevgili Peygamberimiz onun için buyurdu ki; [/FONT] [FONT=Verdana][COLOR=blue][B][I]- Uhud günü, yer yüzünde sağımda Cebrâil'den, solumda Talhâ bin Ubeydullah'dan başka bana yakın bir kimsenin bulunmadığını gördüm. Yeryüzünde gezen Cennetlik bir kimseye bakmak isteyen, Talhâ bin Ubeydullah'a baksın![/I][/B][/COLOR][/FONT] [FONT=Verdana]Yine Uhud'da İbni Kâmia kâfiri Peygamberimizi öldürmeye yemin etmiş idi. Heryerde Resûlullahı arıyordu. Peygamberimizin üzerinde iki zırh vardı. Başında da miğfer bulunuyordu. İbni Kâmia Resulullaha kılıcı ile saldırdı.[/FONT] [FONT=Verdana]Kılıç darbesi ile Resûlullahın mübârek omuzları yaralandı. Diğer bir saldırı neticesinde Resûlullah efendimiz, Ebû Âmir tarafından kazılan çukura düştü. Miğferinin iki halkası mübârek yüzüne battı. İlk yetişen Ali bin Ebî Tâlib oldu. Talha bin Ubeydullah ile birlikte çukurdan çıkardılar. [/FONT] [FONT=Verdana]Peygamber efendimiz bundan sonra Uhud dağındaki kayalığa çıkıp dinlenmek istediler. Fakat çok yorgun idiler. Hz. Talha:[/FONT] [FONT=Verdana][COLOR=red][B][I]- Yâ Resûlallah! Ben sizi çıkartayım,[/I][/B][/COLOR] diyerek, hemen yere çöktü. Peygamber efendimizi sırtına alıp kayalığa kadar çıkardı. O zaman Resûl-i ekrem efendimiz buyurdu ki:[/FONT] [FONT=Verdana][COLOR=blue][B][I]- Talha Resûlullaha yardım ettiği zaman Cennet ona vâcib oldu.[/I][/B][/COLOR][/FONT] [FONT=Verdana]Talhâ bin Ubeydullah, [B]Uhud Harbi'nden Mekkenin fethine kadar geçen süre içinde yapılan bütün savaşlara katıldı.[/B][/FONT] [FONT=Verdana][B]Ayrıca Hudeybiye'de Bî'ât-ı Rıdvân'da ve Huneyn savaşlarında bulundu[I]. [/I][/B][/FONT] [FONT=Verdana]Tebük gazvesinden herkes elinden gelen gayretle orduyu techiz etmek, (donatmak) için uğraşırkan, o da, herkesle yarışırcasına, [B]varını yoğunu nesi varsa sarfetmiş,[/B] bundan dolayı,[B] Feyyâz[/B] lakabını almışıtır. [/FONT] [FONT=Verdana]Hz. Ebû Bekir'in hilâfeti zamânında da [B]bütün savaşlara katıldı.[/B] Hz. Ebû Bekir hastalandığında, yerine kimin halîfe olacağını Hz. Talhâ ile istişâre etmiş ve o da ; [/FONT] [FONT=Verdana][COLOR=red][B][I]- Hz. Ömer bu makâma en çok lâyık olan zâttır. Cenâb-ı Hak sana; "Müslümanların işini kime terk ettin?" derse, açık bir alınla ve müsterih olarak; "Hz. Ömer'e bıraktım" dersin,[/I][/B][/COLOR] diye tavsiyede bulunmuştu. [/FONT] [FONT=Verdana]Talhâ bin Ubeydullah, Hz. Ömer zamânında [B]şûra meclisi üyesi[/B] idi. Halife Ömer her hususta onun re'yine mürâcaat ederdi. [B]Hz. Ömer[/B]'in vefât etmeden önce halîfe seçilmek üzere aday gösterdiği [B]altı zâttan birisi de Talhâ bin Ubeydullah'dır.[/B][/FONT] [FONT=Verdana]Talhâ bin Ubeydullah, [B]Cemel vak'asında şehid oldu[/B]. Hz. Ali harp meydanı gezerken, Hz. Talhâ'yı ölenler arasında görünce, üzüldü ve çok ağladı. Kucağına aldı. Yüzündeki toprakları sildi ve;[/FONT] [FONT=Verdana][B][I]- Ey Talhâ! Semânın yıldızları altında seni toprağın üzerinde serili görmek bana pek ağır geldi ve beni kalbimden vurdu. Keşke yirmi yıl önce ölseydim, buyurdu. Namazını kendi kıldırdı. [/I][/B][/FONT] [FONT=Verdana]Vefâtından yirmi yıl sonra kızı Âişe, bir gece rü'yâsında babasını gördüğünde; [/FONT] [FONT=Verdana][COLOR=red][I][B]- Yâ Âişe! Kabrimin bir tarafından sızan su bana eziyet veriyor, beni buradan çıkar da başka yere defnet,[/B][/I][/COLOR] diye tenbih buyurdu. [/FONT] [FONT=Verdana]Bunun üzerine kızı Âişe! çok üzüldü ve akrabâlarından bâzılarını alarak [B]kabr-i şerifini açtılar.[/B] Sızan sudan dolayı vücûdunun bir tarafı hafif yeşillenmiş, diğer yerleri yeni defnedilmiş ve bir kılına dahi zarar gelmemiş buldular ve [B]bir başka kabre[/B] naklettiler.[/FONT] [FONT=Verdana]Hz. Talhâ, Eshâb-ı kirâmın en üstünlerinden olup [B]kavuşamadığı fazilet sâdece Hulefâ-î râşidin derecesi[/B] olmuştur. Peygamber efendimiz buyurdu ki:; [/FONT] [FONT=Verdana]Hz. Âişe anlatır: [/FONT] [FONT=Verdana]Bir gün Ebû Bekir-i Sıddîk Resûlulahın yanına girmişti. Resûlulah ona; [/FONT] [FONT=Verdana][COLOR=blue][I][B]- Yâ Ebâ Bekir! Sen, Atîk ya'nî Allahü teâlânın Cehennem'den âzâd ettiği kişisin,[/B][/I][/COLOR] buyurdu. Ondan önce önce kimseye böyle Atîk ismi verilmemişti. [/FONT] [FONT=Verdana]Sonra Talhâ bin Ubeydullah içiri girdi. Resûlullah efendimiz ona da buyurdu ki; [/FONT] [FONT=Verdana][COLOR=blue][B][I]- Ey Talhâ! Sen de şehîd olmayı bekliyenlerdensin.[/I][/B][/COLOR][/FONT] [FONT=Verdana]Hz. Talha, Zi'l-Karâde gazvesinde mücâhidlerin susuz kalmaması için kuyu satın alıp onu mü'minlere vakfetmiş idi. O zaman kuyu satın almak ve vakfetmek çok büyük çömertlikti. Zü'l-Usra gazvesinde ise savaşa katılanları tek başına doyurmuştur. [/FONT] [FONT=Verdana][B]Günlük geliri bin altın idi.[/B] [B]Öksüzleri gözetir, fakirlerin ihtiyaçlarını görür, biçârelere yardım eder. Muhtâç olanlara para verirdi. Teymoğulları'nın bütün muhtaçları, onun yardımları altında idi. Hz. Talhâ, bunların dullarını evlendirir, borçlularının borçlarını öderdi.[/B][/FONT] [FONT=Verdana][B]Hz. Talhâ ticâretle ve zirâatle meşgûl olup, büyük çiftlik sâhibi idi. Kendisinin Hayber'de ve Irak'ta çok arâzileri vardı. Böyle büyük bir zenginliğin içinde bulunmasına rağmen, gâyet az yer, israf etmez ve isrâf edenleri sevmezdi.[/B][/FONT] [CENTER][FONT=Verdana][B][SIZE=4][COLOR=red]KISACA[/COLOR][/SIZE][/B][/FONT] [/CENTER] [LEFT][FONT=Verdana][B][COLOR=black]Müslüman olduğunda tahammül edilmeyecek cinsten işkencelere maruz kaldı,[/COLOR][/B][/FONT][/LEFT] [LEFT][FONT=Verdana][B]Uhud'da Peygamber Efendimiz'e s.a.v. gelen oka kendini siper etti ve eli parçalandı,[/B][/FONT][/LEFT] [LEFT][FONT=Verdana][B]Uhud Harbi'nden Mekkenin fethine kadar geçen süre içinde yapılan bütün savaşlara katıldı.[/B][/FONT][/LEFT] [B][FONT=Verdana][B]Ayrıca Hudeybiye'de Bî'ât-ı Rıdvân'da ve Huneyn savaşlarında bulundu[I]. [/I][/B][/FONT][/B] [B][FONT=Verdana][B]Peygamber Efendimiz'e s.a.v. aşırı bağlı idi,[/B][/FONT][/B] [B][FONT=Verdana][B]Cömertliğinden dolayı FEYYAZ lakabını aldı,[/B][/FONT][/B] [B] [B][FONT=Verdana]Hz. Ebû Bekir'in hilâfeti zamânında da [B]bütün savaşlara katıldı.[/B] [/FONT][/B] [FONT=Verdana]Cemel vak'asında şehid oldu.[/FONT][/B] [B][FONT=Verdana]Eshâb-ı kirâmın en üstünlerinden olup [B]kavuşamadığı fazilet sâdece Hulefâ-î râşidin derecesi[/B] olmuştur.[/FONT][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Sahabe-i Kiram
Bu Sahabeyi Nasıl Bilirdiniz? (Kısa-Kısa)
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst