Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Dua Ediyorum
Risale-i Nur ve Dua
Belâların istilâsı, bâzı duâların hususî vaktidir
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Nurist" data-source="post: 111742" data-attributes="member: 11025"><p><span style="color: red">Hadis-i Şerif Meâli</span></p><p>Mazlûmun bedduâsından sakının. Çünkü o kıvılcım gibi semâya yükselir.(Câmiü's-Sağîr, No: 88)</p><p></p><p></p><p></p><p><span style="color: red">Belâların istilâsı, bâzı duâların hususî vaktidir</span></p><p></p><p><strong>İmân, duâyı bir vesîlei katiye olarak iktizâ ettiği; ve fıtratı insaniye onu şiddetle istediği gibi, Cenâbı Hak dahi “Duânız olmazsa ne ehemmiyetiniz var?” </strong>(Furkan Sûresi: 77) meâlinde ferman ediyor. Hem, <strong>“Bana duâ edin, size cevap vereyim”</strong> (Mü’min Sûresi: 60.) emrediyor. </p><p></p><p>Eğer desen: “Birçok defa duâ ediyoruz, kabul olmuyor. Halbuki, âyet umumîdir; her duâya cevap var,” ifade ediyor. </p><p></p><p>Elcevap: Cevap vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her duâ için cevap vermek var; fakat kabul etmek, hem aynı matlûbu vermek Cenâb-ı Hakkın hikmetine tâbidir.</p><p> </p><p>Meselâ, hasta bir çocuk çağırır: “Yâ hekim, bana bak.” </p><p>Hekim “Lebbeyk,” der. “Ne istersin?” Cevap verir. </p><p>Çocuk “Şu ilâcı ver bana” der. </p><p>Hekim ise, ya aynen istediğini verir, yahut onun maslahatına binâen ondan daha iyisini verir, yahut hastalığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez. </p><p></p><p>İşte, Cenâb-ı Hak Hakîmi Mutlak, hâzır, nâzır olduğu için, abdin duâsına cevap verir. Vahşet ve kimsesizlik dehşetini, huzûruyla ve cevabıyla ünsiyete çevirir. Fakat, insanın hevâperestâne ve heveskârâne tahakkümüyle değil, belki hikmeti Rabbâniyenin iktizâsıyla, ya matlûbunu veya daha evlâsını verir veya hiç vermez. </p><p>Hem, duâ bir ubûdiyettir; ubûdiyet ise, semerâtı uhreviyedir. Dünyevî maksadlar ise, o nev'î duâ ve ibâdetin vakitleridir; o maksadlar, gàyeleri değil. Meselâ, yağmur namazı ve duâsı bir ibâdettir. Yağmursuzluk, o ibâdetin vaktidir; yoksa, o ibâdet ve o duâ, yağmuru getirmek için değildir. Eğer sırf o niyet ile olsa, o duâ, o ibâdet hâlis olmadığından, kabule lâyık olmaz. </p><p></p><p>Nasıl ki, güneşin gurûbu, akşam namazının vaktidir; hem güneşin ve ayın tutulmaları, küsûf ve husûf namazları denilen iki ibâdeti mahsusanın vakitleridir. Yani, gece ve gündüzün nurânî âyetlerinin nikaplanmasıyla bir azameti İlâhiyeyi ilâna medâr olduğundan, Cenâb-ı Hak, ibâdını, o vakitte bir nev'î ibâdete dâvet eder. Yoksa, o namaz, açılması ve ne kadar devam etmesi, müneccim hesâbiyle muayyen olan ay ve güneşin husûf ve küsûflarının inkişafları için değildir. Aynı onun gibi, yağmursuzluk dahi, yağmur namazının vaktidir. Ve beliyyelerin istilâsı ve muzır şeylerin tasallutu, bâzı duâların evkàtı mahsusalarıdır ki, insan o vakitlerde aczini anlar; duâ ile, niyaz ile Kadîri Mutlakın dergâhına ilticâ eder. Eğer duâ çok edildiği halde, beliyyeler def’ olunmazsa, denilmeyecek ki, “Duâ kabul olmadı.” Belki denilecek ki, “Duânın vakti, kazâ olmadı.” Eğer Cenâb-ı Hak, fazl ve keremiyle, belâyı ref’ etse, nurun alâ nur, o vakit duâ vakti biter, kazâ olur. </p><p></p><p><u>Demek duâ, bir sırrı ubûdiyettir. Ubûdiyet ise, hâlisen livechillâh olmalı. Yalnız aczini izhâr edip, duâ ile Ona ilticâ etmeli; Rubûbiyetine karışmamalı. Tedbîri Ona bırakmalı, hikmetine itimad etmeli, rahmetini ittiham etmemeli. </u></p><p></p><p><strong>Sözler, 23. Söz, 5. Nokta </strong></p><p></p><p><span style="color: red">Bediüzzaman Said Nursi </span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Nurist, post: 111742, member: 11025"] [COLOR=red]Hadis-i Şerif Meâli[/COLOR] Mazlûmun bedduâsından sakının. Çünkü o kıvılcım gibi semâya yükselir.(Câmiü's-Sağîr, No: 88) [COLOR=red]Belâların istilâsı, bâzı duâların hususî vaktidir[/COLOR] [B]İmân, duâyı bir vesîlei katiye olarak iktizâ ettiği; ve fıtratı insaniye onu şiddetle istediği gibi, Cenâbı Hak dahi “Duânız olmazsa ne ehemmiyetiniz var?” [/B](Furkan Sûresi: 77) meâlinde ferman ediyor. Hem, [B]“Bana duâ edin, size cevap vereyim”[/B] (Mü’min Sûresi: 60.) emrediyor. Eğer desen: “Birçok defa duâ ediyoruz, kabul olmuyor. Halbuki, âyet umumîdir; her duâya cevap var,” ifade ediyor. Elcevap: Cevap vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Her duâ için cevap vermek var; fakat kabul etmek, hem aynı matlûbu vermek Cenâb-ı Hakkın hikmetine tâbidir. Meselâ, hasta bir çocuk çağırır: “Yâ hekim, bana bak.” Hekim “Lebbeyk,” der. “Ne istersin?” Cevap verir. Çocuk “Şu ilâcı ver bana” der. Hekim ise, ya aynen istediğini verir, yahut onun maslahatına binâen ondan daha iyisini verir, yahut hastalığına zarar olduğunu bilir, hiç vermez. İşte, Cenâb-ı Hak Hakîmi Mutlak, hâzır, nâzır olduğu için, abdin duâsına cevap verir. Vahşet ve kimsesizlik dehşetini, huzûruyla ve cevabıyla ünsiyete çevirir. Fakat, insanın hevâperestâne ve heveskârâne tahakkümüyle değil, belki hikmeti Rabbâniyenin iktizâsıyla, ya matlûbunu veya daha evlâsını verir veya hiç vermez. Hem, duâ bir ubûdiyettir; ubûdiyet ise, semerâtı uhreviyedir. Dünyevî maksadlar ise, o nev'î duâ ve ibâdetin vakitleridir; o maksadlar, gàyeleri değil. Meselâ, yağmur namazı ve duâsı bir ibâdettir. Yağmursuzluk, o ibâdetin vaktidir; yoksa, o ibâdet ve o duâ, yağmuru getirmek için değildir. Eğer sırf o niyet ile olsa, o duâ, o ibâdet hâlis olmadığından, kabule lâyık olmaz. Nasıl ki, güneşin gurûbu, akşam namazının vaktidir; hem güneşin ve ayın tutulmaları, küsûf ve husûf namazları denilen iki ibâdeti mahsusanın vakitleridir. Yani, gece ve gündüzün nurânî âyetlerinin nikaplanmasıyla bir azameti İlâhiyeyi ilâna medâr olduğundan, Cenâb-ı Hak, ibâdını, o vakitte bir nev'î ibâdete dâvet eder. Yoksa, o namaz, açılması ve ne kadar devam etmesi, müneccim hesâbiyle muayyen olan ay ve güneşin husûf ve küsûflarının inkişafları için değildir. Aynı onun gibi, yağmursuzluk dahi, yağmur namazının vaktidir. Ve beliyyelerin istilâsı ve muzır şeylerin tasallutu, bâzı duâların evkàtı mahsusalarıdır ki, insan o vakitlerde aczini anlar; duâ ile, niyaz ile Kadîri Mutlakın dergâhına ilticâ eder. Eğer duâ çok edildiği halde, beliyyeler def’ olunmazsa, denilmeyecek ki, “Duâ kabul olmadı.” Belki denilecek ki, “Duânın vakti, kazâ olmadı.” Eğer Cenâb-ı Hak, fazl ve keremiyle, belâyı ref’ etse, nurun alâ nur, o vakit duâ vakti biter, kazâ olur. [U]Demek duâ, bir sırrı ubûdiyettir. Ubûdiyet ise, hâlisen livechillâh olmalı. Yalnız aczini izhâr edip, duâ ile Ona ilticâ etmeli; Rubûbiyetine karışmamalı. Tedbîri Ona bırakmalı, hikmetine itimad etmeli, rahmetini ittiham etmemeli. [/U] [B]Sözler, 23. Söz, 5. Nokta [/B] [COLOR=red]Bediüzzaman Said Nursi [/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Dua Ediyorum
Risale-i Nur ve Dua
Belâların istilâsı, bâzı duâların hususî vaktidir
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst