Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Kuran-i Kerim
Bediüzzaman'ın Tefsir Anlayışı
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Huseyni" data-source="post: 155498" data-attributes="member: 27"><p style="text-align: center"><u><strong><span style="color: Blue"><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 26px">2</span></span></span></strong></u></p> <p style="text-align: center"><u><strong><span style="color: Blue"><span style="font-family: 'Century Gothic'"><span style="font-size: 26px"></span></span></span></strong></u><p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><strong>Kur'ân'i öne çikarmak:</strong> Bediüzzaman hiçbir konuda ümitsiz olmadigi gibi Kur'ân'in öne çikarilarak, hakikatlarini örten perdelerin kaldirilabilmesi konusunda da ümitsiz degildir. </p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> Ona göre halkin nazarini dogrudan dogruya Kur'ân'a çevirmenin üç yolu vardir. </p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><u><span style="color: Sienna"><strong>Birincisi;</strong></span></u> müelliflerin hak ettikleri derin saygiyi tenkid ile kirmak Kur'ân'i görmemize engel olan o perdeyi kaldirmaktir. Bu zülûmdür ve insafsizliktir.</p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><u><span style="color: Sienna"><strong>Ikincisi ise,</strong></span></u> selef âlimlerinin kitaplarinda oldugu gibi, seriat ve fikih kitaplarini birer tefsir sekline çevirip içinde Kur'ân'i göstermektir. <strong>Meselâ, bir adam Ibn-i Hacer'in bir kitabina baktigi zaman, Kur'ân'in ne dedigini anlamak maksadiyle bakmali, yoksa "Ibn-i Hacer ne diyor" diye bakmamalidir.</strong> </p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><strong><u><span style="color: Sienna">Üçüncü</span></u></strong> bir yol ise, ehl-i tarik'in yaptigi gibi, halkin nazarini o perdenin üstüne çikarip Kur'ân'i göstermektir.20</p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> Bediüzzaman bu meseleyi yazdiktan sonra bir gece rüyasinda Hz. Peygamber'i (asm) görür. Rasulüllah (asm), kendisine Kur'ân getirildigi sirada kiyam ederler. Bediüzzaman der ki: <strong><span style="color: Purple">"O dakikada su kiyamin ümmeti irsad için oldugu birden hatirima geldi. Bilâhere bu rüyayi sülehay-i ümmetten bir zata hikâye ettim, su suretle tabir etti: <span style="color: DarkOrchid">Bu büyük bir isaret ve besarettir ki, Kur'ân-i Azimü's-san lâyik oldugu mevki-i muallayi bütün cihanda ihraz edecektir.</span>"</span></strong>21</p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> <u><span style="color: Blue"><strong>Tefsirin kisimlari </strong></span></u></p> <p style="text-align: left"> Bediüzzaman Risâle-i Nur'un bir çok yerinde tekrar ile <strong><span style="color: Purple">"Risâle-i Nur Kur'ân'in çok kuvvetli, hakikî bir tefsiridir"</span></strong> der. R<strong>isâle-i Nur'un bilinen tefsirlerin tarzinda bir kitap olmadigini gören bir kisim hocalar ve bazi muhalif insanlar ise <span style="color: DarkSlateGray">"Risâle-i Nur bir tefsir degildir"</span> demislerdir. Bediüzzaman bu itiraza açiklik getirmek için iki kisim tefsir bulundugunu ifade eder. Özetle söyle der: </strong></p> <p style="text-align: left"><strong></strong></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> <strong><span style="color: Purple">"Birisi malûm tefsirlerdir ki, Kur'ân'in ibaresini ve kelime ve cümlelerinin mânâlarini beyan ve izah ve isbat ederler. Ikinci kisim tefsir ise, Kur'ân'in imanî olan hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyan ve izah ve isbat etmektir. Bu kismin pek çok ehemmiyeti vardir. Zahir malûm tefsirler bu kismi bazen mücmel bir tarzda dercediyorlar. Fakat Risâle-i Nur, dogrudan dogruya bu ikinci kismi esas tutmus, emsalsiz bir tarzda muannid feylesoflari susturan bir mânevî tefsirdir."</span></strong>22</p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> Gerçekten de, Kur'ân'in kelimelerini ayri ayri inceleyerek lûgat ve istilahî mânâlarini arastiran ve bu sekilde Kur'ân cümlelerine mânâ vermeye çalisan klasik tefsirler pek çoktur. Denebilir ki, çagimizda bu anlamdaki tefsirlere ümmetin ihtiyaci yoktur. Ancak çagin asil problemi olan iman zaafina Kur'ân'dan reçeteler sunan tefsirlere siddetli ihtiyaç vardir. Iste Risâle-i Nur, Kur'ân'i Kerim'in asrimizin ihtiyaçlarina cevap veren ayetlerini tefsir etmis ve bu konuda makûl çözümler üretmistir. </p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> Bediüzzaman <strong><span style="color: Purple">"Kur'ân'in bir kismi diger bir kismini tefsir eder"</span></strong>23 düsüncesinden hareketle müfessirleri bu konuda uyarmaktadir. O'na göre Kur'ân'a tefsir yazmak kolay degildir. <strong>Zira Kur'ân'i tefsir etmek isteyen bir kimse öncelikle Kur'ân'in bir kisminin diger bir kismini tefsir ettigini nazara almali, Kur'ân âyetlerini dogru bir sekilde muvazene ve muhakeme etmelidir. Böyle yapmadigi takdirde Bektasi'nin durumuna düsmekten kurtulamaz, diyerek Kur'ân'in <span style="color: DarkSlateGray">"kendi kendisini tefsir"</span> özelligini gözardi eden müfessirleri tatli bir espiriyle tenkid etmistir. </strong>Rivayete göre Bektasi, namazi terk etmesine mazeret olarak <strong><span style="color: RoyalBlue">"Kur'ân'da 'LA TAKRABU'S-SALAT' diyor, ilerisi için de hafiz degilim"</span></strong> demis ve hakikata karsi maskara olmustur.24</p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> Bediüzzaman'a göre müfessirler Kur'ân'in hakkini vermelidirler ki, onlarin tefsirleri Kur'ân'in kiymetini azaltmasin. Diger taraftan, Kur'ân'i bir biyoloji, ya da bir cografya kitabina benzeten ve Kur'ân'a yakismayan bir üslûpla Kur'ân'a tefsir yazmaya çalisanlari da tenkit ederek özetle söyle der: </p> <p style="text-align: left"><strong><span style="color: Purple"></span></strong></p> <p style="text-align: left"><strong><span style="color: Purple"></span></strong></p> <p style="text-align: left"><strong><span style="color: Purple">"Belâgata uygun olmayan bir tarz ile Kur'ân'i tevil etmek dogru degildir. Zira Kur'ân'in mânâlari hak oldugu gibi, ifade tarzi dahi beligane ve ulvîdir"</span></strong>25 </p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><strong><span style="color: Purple">"Güya serbest herbir âyetin ekser ayetlere bakar birer gözü, müteveccih birer yüzü var. Kur'ân içinde binler Kur'ân bulunur ki, her bir mesreb sahibine birisini verir."</span></strong>26</p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> <u><span style="color: Blue"><strong>Risâle-i Nur Kur'ân'i öne çikardi mi? </strong></span></u></p> <p style="text-align: left"> Bediüzzaman, meslek ve mesrebini azamî ihlâs üzerine bina etmistir. Bu duruma göre kendi ifadesiyle, <strong><span style="color: Purple"></span></strong></p> <p style="text-align: left"><strong><span style="color: Purple"></span></strong></p> <p style="text-align: left"><strong><span style="color: Purple">"degil benlik, enaniyet, dünya saltanati da verilse baki bir mesele-i imaniyeyi o saltanata tercih etmek azamî ihlâsin iktizasidir. Meselâ harb içinde, avci hattinda düsmanin top gülleleri arasinda Kur'ân'i hakimin tek bir âyetinin, tek bir harfininin, tek bir nüktesini tercih ederek o gülleler içinde Habip kâtibine "Defteri çikar" diyerek, at üstünde o nükteyi yazdirmis. Demek Kur'ân'in bir harfinin, bir nüktesini, düsmanin güllelerine karsi terk etmemis."</span></strong>27</p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> Iste Bediüzzaman, Kur'ân'in bir tek harfinin bir tek nüktesi için ölümü göze alan bir müfessir edasiyle Kaynagin kudsiyetini muhafaza etmek için, yazdigi alti bin sayfalik Nur külliyatinin Kur'ân'a ayna olmasini saglamaya çalismistir. O bütün kitaplarinda <strong>"mehazdeki kidsiyetin muhafazasi"</strong> prensibine bagli kalmistir. Kendi ifadesiyle sunlari kaydeder: </p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><strong><span style="color: Purple">"Ben görüyorum ki, Kur'ân'in hakikatlerine ait bazi kemâlât, o hakikatlere dellâllik eden vasitalara veriliyor. Bu ise yanlistir. Çünkü mehazin kudsiyeti çok bürhanlar kuvvetinde tesirât gösteriyor. Onunla ahkâmi umuma kabul ettiriyor. Ne vakit dellâl ve vekil gölge etse, yani onlara teveccüh edilse o mehazdeki kudsiyetin tesiri kayboluyor"</span></strong>28</p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> Bu düsünceden hareketle bir çok yerde kendi nefsini ziyadesiyle yererek Kur'ân'a ve imana hizmet noktasinda kendisinin de sadece bir nefer oldugunu göstermek ve Kur'ân'i öne çikarmak için azamî gayret sarfetmistir. Bu arada, talebeleri tarafindan kendisi hakkinda beslenen bütün hüsn-ü zanlari bu noktanin hatiri için te'vil etmistir. Meselâ, kendisinden biyografisini isteyen Yesil Salih adli bir sahsa gönderdigi mektupta tevazuun zirvesinde oldugunu gösterir ve söyle der: </p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> <strong><span style="color: Purple">"Tarihe geçmek ve bu asir alimlerinin içinde kendi sahsimi nesl-i atiye göstermek ve bildirmek ne isterim ve ne de liyakatim var. Cenab-i Hakk'a hadsiz sükrederim ki, beni kendime begendirmemis, dehsetli kusurlarimi bana göstermistir. Yalniz bir cihet var ki, Risâle-i Nur bu vatana ve bu millete pek büyük menfaati, mahkemelerin ve ehl-i vukufun müttefikan kararlariyla tahakkuk etmis. Bu nokta-i nazardan, benim ehemmiyetsiz, bîçare, perisan ve çok kusurlu sahsiyetim degil, belki yanliz Kur'ân'in mali olan Risâle-i Nur namina sizin suallerinize cevap için bazi isaretler ederim."</span></strong>29 </p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left">Bediüzzaman, yine mehazdeki kudsiyetin muhafazasi için bugüne kadar hiçbir müellifte görülmeyecek derecede büyük bir tevazu göstererek, telif ettigi Risâle-i Nur eserlerinin Kur'ân'in mali oldugunu ifade ediyor. Risâle-i Nur'a itiraz eden bir hocanin itirazi sebebiyle yazdigi mektupta özetle seyle der: </p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><strong><span style="color: Purple">"Bu zamanda milyonlar fedakârlari bulunan meslek, dehsetli dalâlet hücumuna karsi zâhiren maglubiyete düstükleri halde, benim gibi yarim ümmi ve daima tarassut altinda bulunan bir adam, elbette dalâlete karsi galibane mukavemet eden Risâle-i Nur'a sahip olamaz ve onunla iftihar edemez. Belki Risâle-i Nur, dogrudan dogruya Kur'ân-i hakimin bu zamanda bir mucize-i maneviyesi olarak rahmet-i Ilâhiye tarafindan ihsan edilmistir. O adam (kendisini kasdediyor), binler arkadasiyla beraber o hediye-i Kur'ân'iyeye el atmislar. Her nasilsa birinci tercümanlik vazifesi ona düsmüstür. Risâle-i Nur'un onun fikrî ve ilmî zekâsinin eseri olmadigina delil, Risâle-i Nur'un öyle parçalari vardir ki, bazi alti saatte, bazi bir saatte, bazi on dakikada yazilan Risâleler var."</span></strong>30</p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> Görülüyor ki, Bediüzzaman yazdigi eserlerin Kur'ân'a perde olmamasi için ilginç bir üslûp ve yeni bir metod takip etmistir. <strong>O'nun bütün amaci kaynagin kudsiyetine perde olmamak, aksine ayine olmakti.</strong> Nitekim Risâle-i Nur'daki kuvvetin tesirini soranlara verdigi cevapta özetle söyle diyor: </p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong>"Seref, icaz-i Kur'ân'a ait oldugundan ve bana ait olmadigindan bilâperva derim, </strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong></strong></span><span style="color: Purple"><strong>yazilan Sözler tasavvur degil, tasdiktir. </strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong></strong></span><span style="color: Purple"><strong>Teslim degil imandir. </strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong></strong></span><span style="color: Purple"><strong>Marifet degil sehadettir, suhuddur. </strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong></strong></span><span style="color: Purple"><strong>Taklid degil tahkikdir.</strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong> Iltizam degil izandir. </strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong></strong></span><span style="color: Purple"><strong>Tasavvuf degil hakikattir. </strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong></strong></span><span style="color: Purple"><strong>Dâvâ degil dâvâ içinde bürhandir. </strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong></strong></span><span style="color: Purple"><strong>Elhasil yazilarimda ne kadar güzellik ve tesir bulunsa ancak temsilat-i Kur'âniyenin lemaatindandir. </strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong></strong></span><span style="color: Purple"><strong>Benim hissem yalniz siddet-i ihtiyacimla taleptir ve gayet aczimle tazarruumdur.</strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong> Dert benimdir, deva Kur'ân'indir."</strong></span>31</p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> <u><span style="color: Blue"><strong>Bediüzzaman Kur'ân için yasadi </strong></span></u></p> <p style="text-align: left"> Kur'ân'in bir tek harfinin bir tek nüktesi için sehid olmayi göze alan Bediüzzaman Kur'ân için yasamistir, denebilir. O <strong><span style="color: Purple">"Kur'ân'a ait her sey gözeldir, kiymetlidir. Zahiren ne kadar küçük olursa olsun kiymetçe büyüktür"</span></strong>32 düsüncesinden hareketle Kur'ân'i öne çikarmak, onu yüceltmek ve anlatmak için uzun bir ömür harcamistir. O adeta Kur'ân'i terennüm etmistir. Çünkü ona göre Kur'ân kâinatin ruhu ve akli hükmündedir. Kendi ifadesiyle söyle der: </p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> <span style="color: Purple"><strong>"Nasil ki hayat kâinattan süzülmüs bir hülâsadir </strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong></strong></span><span style="color: Purple"><strong>ve suur ve his dahi hayattan süzülmüs hayatin bir hülâsasidir </strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong></strong></span><span style="color: Purple"><strong>ve akil dahi hayatin halis ve safi bir cevheri ve sabit ve müstakil zatidir. </strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong></strong></span><span style="color: Purple"><strong>Öyle de, maddî ve mânevî hayat-i Muhammediye (asm) dahi hayattan süzülmüs en safi hülâsasidir. </strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong></strong></span><span style="color: Purple"><strong>Belki maddî ve mânevî hayat-i Muhammediye (asm) - asarinin sehadetiyle- hayat-i kâinatin hayatidir</strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong>ve Risâlet-i Muhammediye (asm) suur-u kâinatin suurudur </strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong></strong></span><span style="color: Purple"><strong>ve nurudur </strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong></strong></span><span style="color: Purple"><strong>ve vahy-i Kur'ân dahi, -hayattar hakikatinin sehadetiyle- hayat-i kâinatin ruhudur</strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong> ve suur-u kâinatin aklidir. </strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong></strong></span><span style="color: Purple"><strong>Evet, evet, evet... </strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong></strong></span><span style="color: Purple"><strong>Eger kâinattan Risâlet-i Muhammediye'nin nuru çiksa gitse, kâinat vefat edecek.</strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong> Eger Kur'ân gitse kâinat divane olacak ve küre-i arz kafasini, aklini kaybedecek; </strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Purple"><strong></strong></span><span style="color: Purple"><strong>belki suursuz kalmis olan basini bir seyyareye çarpacak, bir kiyameti koparacak."</strong></span>33</p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> Kur'ân-i Kerim'i kâinatin ruhu ve akli kabul eden bir anlayisla tefsir yazan Bediüzzaman, yazdigi eserlerde Kur'ân'a ayine olmakla kalmamis, ayni zamanda Kur'ân mücevheratini teshir eden bir dellâl olmustur. </p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> <u><span style="color: Blue"><strong>Kur'ân'a kimler tefsir yazabilir? </strong></span></u></p> <p style="text-align: left"> Basta da söyledigimiz gibi, ufku genis olmayan ferdlerin anlayisindan çikacak bir eser bihakkin Kur'ân'a tefsir olamaz. Çünkü bir ferd Kur'ân'in hitaplarina muhatap olan insanlarin halet-i ruhiyelerine, maddiyatlarina ve cami olduklari ilimlere tek basina vakif ve ihtisas sahibi olamaz. Öyle ise Kur'ân'in müfessiri, yüksek bir deha sahibi ve nafiz bir içtihada malik, velâyet sahibi bir zat olmalidir. Bu sartlar ise bu zamanda ancak yüksek bir heyetin sahs-i manevisinde bulunabilir. Yani Kur'ân ancak bu yüksek meziyetleri haiz olan bir sahs-i mânevî tefsir edebilir. Denebilir ki, Risâle-i Nur böyle bir heyetin tefsiri midir? </p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> Bediüzzaman bu soruya cevap veriyor. Kendisi Kur'ân'i tefsir edecek yüksek bir heyetin zuhurunu beklerken, birden bire memleketi yikacak bir zelzelenin arefesinde oldugunu fark etmistir. <strong><span style="color: Purple">"Bir sey tamamen elde edilmezse tamamen terk edilmez"</span></strong> düsüncesinden hareket eden Bediüzzaman ümmeti tefsirsiz birakmamak için giristigi tesebbüsleri söyle dile getirir: </p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> <strong><span style="color: Purple">"Böyle bir zamanda acz ve kusurumla birlikte Kur'ân'in bazi hakikatleriyle nazmindaki i'cazina dair bazi isaretleri tek basima kaydetmeye basladim. Fakat Birinci Harb-i Umuminin patlak vermesiyle Erzurum'un ve Pasinler'in dag ve derelerine düstük. O kiyametlerde, o dag ve tepelerde firsat buldukça kalbime gelenleri birbirine uymayan ibarelerle o dehsetli ve muhtelif hallerde yaziyordum. O zamanlarda, o gibi yerlerde müracaat edilecek tefsirlerin, kitaplarin bulunmasi mümkün olmadigindan yazdiklarim yalniz suhûdat-i kalbiyemden ibaret kaldi. Bununla beraber, "Isaratü'l-I'caz" adli eserimi hakiki bir tefsir niyetiyle yazmadim. Ancak âlem-i Islâmdan ehl-i tahkikin takdirlerine mazhar oldugu takdirde, uzak bir istikbalde yapilacak tefsire bir örnek ve bir me'haz olmak üzere o zamanin insanlarina bir yadigâr maksadiyle yaptim"</span></strong>34</p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> Daha sonralari savastan kurtulan Bediüzzaman, cumhuriyetçilerin emriyle hapis ve sürgün hayatina mahkûm edilince arzu ettigi sekilde bir tefsir yazmaya veya yazdirmaya imkân bulamadi. Fakat Barla'nin dag ve derelerine düsen Bediüzzaman, kamuoyunun bir tefsir beklediginin bilincinde olarak Allah'in lütfûyla ümmet için Risâle-i Nur'lari telif etmis, böylece imana ve Kur'ân'a hizmet etmistir. Ve Risâle-i Nur ehl-i tahkikin takdirlerine de mazhar olmus bir tefsirdir.</p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><strong>Ikibinin üzerindeki mahkemenin beraat kararlari ve bilirkisi raporlari, Risâle-i Nur'larin büyük takdir topladiginin en büyük ifadesidir.</strong> </p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"><strong>Hatta kendisi Afyon mahkemesi müdafaatinda, Risâle-i Nurlarin hakikî tefsir türünün en kuvvetlisi ve en kiymetdari oldugunu, ehl-i dirayet ve dikkat yüzbin insanin buna sahid oldugunu, Misir, Sam ve Haremeyn-i Serifeyn'in muhakkik âlimlerinin ve Istanbul ve sair yerlerin müdakkik hocalarinin Nurlari tasdik ettiklerini ifade etmistir.</strong>35</p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> Bediüzzaman'in ifadesiyle <span style="color: Purple"><strong>"Risâle-i Nur, hükema ve ulemanin mesleginde gitmeyip Kur'ân'in bir I'caz-i mânevîsiyle herseyde bir pencere-i marifet açmis, bir senelik isi bir saatte görür gibi Kur'ân'a mahsus bir sirri anlamistir ki, bu dehsetli zamanda hadsiz ehl-i ilhadin hücumlarina karsi maglûp olmayip galebe etmistir."</strong></span>36</p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"> <span style="color: Red"><strong>—SON— risaleinurenstitusu.org'dan alıntıdır.</strong></span></p> <p style="text-align: left"><span style="color: Red"><strong></strong></span></p> <p style="text-align: left"> <strong><em><span style="color: DarkGreen"><u>Dipnotlar</u></span></em></strong></p> <p style="text-align: left"> <em><span style="color: DarkGreen">20. Sünûhat (Osmanlica), s. 137. </span></em></p> <p style="text-align: left"> <em><span style="color: DarkGreen">21. Sünûhat, a.y. </span></em></p> <p style="text-align: left"> <em><span style="color: DarkGreen">22. Bediüzzaman, Suâlar, s. 359,435., Ist., tarihsiz. </span></em></p> <p style="text-align: left"> <em><span style="color: DarkGreen">23. Muhakemat, s. 13; Mesnevî-i Nuriye, s. 126. </span></em></p> <p style="text-align: left"> <em><span style="color: DarkGreen">24. Muhakemat, s, 13. </span></em></p> <p style="text-align: left"> <em><span style="color: DarkGreen">25. Muhakemat, s. 64. </span></em></p> <p style="text-align: left"> <em><span style="color: DarkGreen">26. Bediüzzaman, Sözler, s.124. </span></em></p> <p style="text-align: left"> <em><span style="color: DarkGreen">27. Bediüzzaman, Emirdag Lâhikasi, II, 218. </span></em></p> <p style="text-align: left"> <em><span style="color: DarkGreen">28. Mektubat, s. 307, Yeni Asya Nesr., Ist., 1994. </span></em></p> <p style="text-align: left"> <em><span style="color: DarkGreen">29. Emirdag Lâhikasi, I, 159. </span></em></p> <p style="text-align: left"> <em><span style="color: DarkGreen">30. Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikasi, s. 149. </span></em></p> <p style="text-align: left"> <em><span style="color: DarkGreen">31. Bediüzzaman, Barla Lâhikasi, s. 19. Yeni Asya Nesr., Ist., 1994. </span></em></p> <p style="text-align: left"> <em><span style="color: DarkGreen">32. Bediüzzaman, Mektubat, s. 273. </span></em></p> <p style="text-align: left"> <em><span style="color: DarkGreen">33. Sözler, s. 100. </span></em></p> <p style="text-align: left"> <em><span style="color: DarkGreen">34. Isaratü'l-I'caz, s. 14. Yeni Asya Nesr., Ist., 1994. </span></em></p> <p style="text-align: left"> <em><span style="color: DarkGreen">35. Suâlar, s. 359. </span></em></p> <p style="text-align: left"> <em><span style="color: DarkGreen">36. Bediüzzaman, Mesnevî-i Nuriye, s. 8.</span></em></p> <p style="text-align: left"></p> <p style="text-align: left"></p> </p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Huseyni, post: 155498, member: 27"] [CENTER][U][B][COLOR=Blue][FONT=Century Gothic][SIZE=7]2 [/SIZE][/FONT][/COLOR][/B][/U][LEFT] [B]Kur'ân'i öne çikarmak:[/B] Bediüzzaman hiçbir konuda ümitsiz olmadigi gibi Kur'ân'in öne çikarilarak, hakikatlarini örten perdelerin kaldirilabilmesi konusunda da ümitsiz degildir. Ona göre halkin nazarini dogrudan dogruya Kur'ân'a çevirmenin üç yolu vardir. [U][COLOR=Sienna][B]Birincisi;[/B][/COLOR][/U] müelliflerin hak ettikleri derin saygiyi tenkid ile kirmak Kur'ân'i görmemize engel olan o perdeyi kaldirmaktir. Bu zülûmdür ve insafsizliktir. [U][COLOR=Sienna][B]Ikincisi ise,[/B][/COLOR][/U] selef âlimlerinin kitaplarinda oldugu gibi, seriat ve fikih kitaplarini birer tefsir sekline çevirip içinde Kur'ân'i göstermektir. [B]Meselâ, bir adam Ibn-i Hacer'in bir kitabina baktigi zaman, Kur'ân'in ne dedigini anlamak maksadiyle bakmali, yoksa "Ibn-i Hacer ne diyor" diye bakmamalidir.[/B] [B][U][COLOR=Sienna]Üçüncü[/COLOR][/U][/B] bir yol ise, ehl-i tarik'in yaptigi gibi, halkin nazarini o perdenin üstüne çikarip Kur'ân'i göstermektir.20 Bediüzzaman bu meseleyi yazdiktan sonra bir gece rüyasinda Hz. Peygamber'i (asm) görür. Rasulüllah (asm), kendisine Kur'ân getirildigi sirada kiyam ederler. Bediüzzaman der ki: [B][COLOR=Purple]"O dakikada su kiyamin ümmeti irsad için oldugu birden hatirima geldi. Bilâhere bu rüyayi sülehay-i ümmetten bir zata hikâye ettim, su suretle tabir etti: [COLOR=DarkOrchid]Bu büyük bir isaret ve besarettir ki, Kur'ân-i Azimü's-san lâyik oldugu mevki-i muallayi bütün cihanda ihraz edecektir.[/COLOR]"[/COLOR][/B]21 [U][COLOR=Blue][B]Tefsirin kisimlari [/B][/COLOR][/U] Bediüzzaman Risâle-i Nur'un bir çok yerinde tekrar ile [B][COLOR=Purple]"Risâle-i Nur Kur'ân'in çok kuvvetli, hakikî bir tefsiridir"[/COLOR][/B] der. R[B]isâle-i Nur'un bilinen tefsirlerin tarzinda bir kitap olmadigini gören bir kisim hocalar ve bazi muhalif insanlar ise [COLOR=DarkSlateGray]"Risâle-i Nur bir tefsir degildir"[/COLOR] demislerdir. Bediüzzaman bu itiraza açiklik getirmek için iki kisim tefsir bulundugunu ifade eder. Özetle söyle der: [/B] [B][COLOR=Purple]"Birisi malûm tefsirlerdir ki, Kur'ân'in ibaresini ve kelime ve cümlelerinin mânâlarini beyan ve izah ve isbat ederler. Ikinci kisim tefsir ise, Kur'ân'in imanî olan hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyan ve izah ve isbat etmektir. Bu kismin pek çok ehemmiyeti vardir. Zahir malûm tefsirler bu kismi bazen mücmel bir tarzda dercediyorlar. Fakat Risâle-i Nur, dogrudan dogruya bu ikinci kismi esas tutmus, emsalsiz bir tarzda muannid feylesoflari susturan bir mânevî tefsirdir."[/COLOR][/B]22 Gerçekten de, Kur'ân'in kelimelerini ayri ayri inceleyerek lûgat ve istilahî mânâlarini arastiran ve bu sekilde Kur'ân cümlelerine mânâ vermeye çalisan klasik tefsirler pek çoktur. Denebilir ki, çagimizda bu anlamdaki tefsirlere ümmetin ihtiyaci yoktur. Ancak çagin asil problemi olan iman zaafina Kur'ân'dan reçeteler sunan tefsirlere siddetli ihtiyaç vardir. Iste Risâle-i Nur, Kur'ân'i Kerim'in asrimizin ihtiyaçlarina cevap veren ayetlerini tefsir etmis ve bu konuda makûl çözümler üretmistir. Bediüzzaman [B][COLOR=Purple]"Kur'ân'in bir kismi diger bir kismini tefsir eder"[/COLOR][/B]23 düsüncesinden hareketle müfessirleri bu konuda uyarmaktadir. O'na göre Kur'ân'a tefsir yazmak kolay degildir. [B]Zira Kur'ân'i tefsir etmek isteyen bir kimse öncelikle Kur'ân'in bir kisminin diger bir kismini tefsir ettigini nazara almali, Kur'ân âyetlerini dogru bir sekilde muvazene ve muhakeme etmelidir. Böyle yapmadigi takdirde Bektasi'nin durumuna düsmekten kurtulamaz, diyerek Kur'ân'in [COLOR=DarkSlateGray]"kendi kendisini tefsir"[/COLOR] özelligini gözardi eden müfessirleri tatli bir espiriyle tenkid etmistir. [/B]Rivayete göre Bektasi, namazi terk etmesine mazeret olarak [B][COLOR=RoyalBlue]"Kur'ân'da 'LA TAKRABU'S-SALAT' diyor, ilerisi için de hafiz degilim"[/COLOR][/B] demis ve hakikata karsi maskara olmustur.24 Bediüzzaman'a göre müfessirler Kur'ân'in hakkini vermelidirler ki, onlarin tefsirleri Kur'ân'in kiymetini azaltmasin. Diger taraftan, Kur'ân'i bir biyoloji, ya da bir cografya kitabina benzeten ve Kur'ân'a yakismayan bir üslûpla Kur'ân'a tefsir yazmaya çalisanlari da tenkit ederek özetle söyle der: [B][COLOR=Purple] [/COLOR][/B] [B][COLOR=Purple]"Belâgata uygun olmayan bir tarz ile Kur'ân'i tevil etmek dogru degildir. Zira Kur'ân'in mânâlari hak oldugu gibi, ifade tarzi dahi beligane ve ulvîdir"[/COLOR][/B]25 [B][COLOR=Purple]"Güya serbest herbir âyetin ekser ayetlere bakar birer gözü, müteveccih birer yüzü var. Kur'ân içinde binler Kur'ân bulunur ki, her bir mesreb sahibine birisini verir."[/COLOR][/B]26 [U][COLOR=Blue][B]Risâle-i Nur Kur'ân'i öne çikardi mi? [/B][/COLOR][/U] Bediüzzaman, meslek ve mesrebini azamî ihlâs üzerine bina etmistir. Bu duruma göre kendi ifadesiyle, [B][COLOR=Purple] "degil benlik, enaniyet, dünya saltanati da verilse baki bir mesele-i imaniyeyi o saltanata tercih etmek azamî ihlâsin iktizasidir. Meselâ harb içinde, avci hattinda düsmanin top gülleleri arasinda Kur'ân'i hakimin tek bir âyetinin, tek bir harfininin, tek bir nüktesini tercih ederek o gülleler içinde Habip kâtibine "Defteri çikar" diyerek, at üstünde o nükteyi yazdirmis. Demek Kur'ân'in bir harfinin, bir nüktesini, düsmanin güllelerine karsi terk etmemis."[/COLOR][/B]27 Iste Bediüzzaman, Kur'ân'in bir tek harfinin bir tek nüktesi için ölümü göze alan bir müfessir edasiyle Kaynagin kudsiyetini muhafaza etmek için, yazdigi alti bin sayfalik Nur külliyatinin Kur'ân'a ayna olmasini saglamaya çalismistir. O bütün kitaplarinda [B]"mehazdeki kidsiyetin muhafazasi"[/B] prensibine bagli kalmistir. Kendi ifadesiyle sunlari kaydeder: [B][COLOR=Purple]"Ben görüyorum ki, Kur'ân'in hakikatlerine ait bazi kemâlât, o hakikatlere dellâllik eden vasitalara veriliyor. Bu ise yanlistir. Çünkü mehazin kudsiyeti çok bürhanlar kuvvetinde tesirât gösteriyor. Onunla ahkâmi umuma kabul ettiriyor. Ne vakit dellâl ve vekil gölge etse, yani onlara teveccüh edilse o mehazdeki kudsiyetin tesiri kayboluyor"[/COLOR][/B]28 Bu düsünceden hareketle bir çok yerde kendi nefsini ziyadesiyle yererek Kur'ân'a ve imana hizmet noktasinda kendisinin de sadece bir nefer oldugunu göstermek ve Kur'ân'i öne çikarmak için azamî gayret sarfetmistir. Bu arada, talebeleri tarafindan kendisi hakkinda beslenen bütün hüsn-ü zanlari bu noktanin hatiri için te'vil etmistir. Meselâ, kendisinden biyografisini isteyen Yesil Salih adli bir sahsa gönderdigi mektupta tevazuun zirvesinde oldugunu gösterir ve söyle der: [B][COLOR=Purple]"Tarihe geçmek ve bu asir alimlerinin içinde kendi sahsimi nesl-i atiye göstermek ve bildirmek ne isterim ve ne de liyakatim var. Cenab-i Hakk'a hadsiz sükrederim ki, beni kendime begendirmemis, dehsetli kusurlarimi bana göstermistir. Yalniz bir cihet var ki, Risâle-i Nur bu vatana ve bu millete pek büyük menfaati, mahkemelerin ve ehl-i vukufun müttefikan kararlariyla tahakkuk etmis. Bu nokta-i nazardan, benim ehemmiyetsiz, bîçare, perisan ve çok kusurlu sahsiyetim degil, belki yanliz Kur'ân'in mali olan Risâle-i Nur namina sizin suallerinize cevap için bazi isaretler ederim."[/COLOR][/B]29 Bediüzzaman, yine mehazdeki kudsiyetin muhafazasi için bugüne kadar hiçbir müellifte görülmeyecek derecede büyük bir tevazu göstererek, telif ettigi Risâle-i Nur eserlerinin Kur'ân'in mali oldugunu ifade ediyor. Risâle-i Nur'a itiraz eden bir hocanin itirazi sebebiyle yazdigi mektupta özetle seyle der: [B][COLOR=Purple]"Bu zamanda milyonlar fedakârlari bulunan meslek, dehsetli dalâlet hücumuna karsi zâhiren maglubiyete düstükleri halde, benim gibi yarim ümmi ve daima tarassut altinda bulunan bir adam, elbette dalâlete karsi galibane mukavemet eden Risâle-i Nur'a sahip olamaz ve onunla iftihar edemez. Belki Risâle-i Nur, dogrudan dogruya Kur'ân-i hakimin bu zamanda bir mucize-i maneviyesi olarak rahmet-i Ilâhiye tarafindan ihsan edilmistir. O adam (kendisini kasdediyor), binler arkadasiyla beraber o hediye-i Kur'ân'iyeye el atmislar. Her nasilsa birinci tercümanlik vazifesi ona düsmüstür. Risâle-i Nur'un onun fikrî ve ilmî zekâsinin eseri olmadigina delil, Risâle-i Nur'un öyle parçalari vardir ki, bazi alti saatte, bazi bir saatte, bazi on dakikada yazilan Risâleler var."[/COLOR][/B]30 Görülüyor ki, Bediüzzaman yazdigi eserlerin Kur'ân'a perde olmamasi için ilginç bir üslûp ve yeni bir metod takip etmistir. [B]O'nun bütün amaci kaynagin kudsiyetine perde olmamak, aksine ayine olmakti.[/B] Nitekim Risâle-i Nur'daki kuvvetin tesirini soranlara verdigi cevapta özetle söyle diyor: [COLOR=Purple][B]"Seref, icaz-i Kur'ân'a ait oldugundan ve bana ait olmadigindan bilâperva derim, [/B][/COLOR][COLOR=Purple][B]yazilan Sözler tasavvur degil, tasdiktir. [/B][/COLOR][COLOR=Purple][B]Teslim degil imandir. [/B][/COLOR][COLOR=Purple][B]Marifet degil sehadettir, suhuddur. [/B][/COLOR][COLOR=Purple][B]Taklid degil tahkikdir.[/B][/COLOR] [COLOR=Purple][B] Iltizam degil izandir. [/B][/COLOR][COLOR=Purple][B]Tasavvuf degil hakikattir. [/B][/COLOR][COLOR=Purple][B]Dâvâ degil dâvâ içinde bürhandir. [/B][/COLOR][COLOR=Purple][B]Elhasil yazilarimda ne kadar güzellik ve tesir bulunsa ancak temsilat-i Kur'âniyenin lemaatindandir. [/B][/COLOR][COLOR=Purple][B]Benim hissem yalniz siddet-i ihtiyacimla taleptir ve gayet aczimle tazarruumdur.[/B][/COLOR] [COLOR=Purple][B] Dert benimdir, deva Kur'ân'indir."[/B][/COLOR]31 [U][COLOR=Blue][B]Bediüzzaman Kur'ân için yasadi [/B][/COLOR][/U] Kur'ân'in bir tek harfinin bir tek nüktesi için sehid olmayi göze alan Bediüzzaman Kur'ân için yasamistir, denebilir. O [B][COLOR=Purple]"Kur'ân'a ait her sey gözeldir, kiymetlidir. Zahiren ne kadar küçük olursa olsun kiymetçe büyüktür"[/COLOR][/B]32 düsüncesinden hareketle Kur'ân'i öne çikarmak, onu yüceltmek ve anlatmak için uzun bir ömür harcamistir. O adeta Kur'ân'i terennüm etmistir. Çünkü ona göre Kur'ân kâinatin ruhu ve akli hükmündedir. Kendi ifadesiyle söyle der: [COLOR=Purple][B]"Nasil ki hayat kâinattan süzülmüs bir hülâsadir [/B][/COLOR][COLOR=Purple][B]ve suur ve his dahi hayattan süzülmüs hayatin bir hülâsasidir [/B][/COLOR][COLOR=Purple][B]ve akil dahi hayatin halis ve safi bir cevheri ve sabit ve müstakil zatidir. [/B][/COLOR][COLOR=Purple][B]Öyle de, maddî ve mânevî hayat-i Muhammediye (asm) dahi hayattan süzülmüs en safi hülâsasidir. [/B][/COLOR][COLOR=Purple][B]Belki maddî ve mânevî hayat-i Muhammediye (asm) - asarinin sehadetiyle- hayat-i kâinatin hayatidir[/B][/COLOR] [COLOR=Purple][B]ve Risâlet-i Muhammediye (asm) suur-u kâinatin suurudur [/B][/COLOR][COLOR=Purple][B]ve nurudur [/B][/COLOR][COLOR=Purple][B]ve vahy-i Kur'ân dahi, -hayattar hakikatinin sehadetiyle- hayat-i kâinatin ruhudur[/B][/COLOR] [COLOR=Purple][B] ve suur-u kâinatin aklidir. [/B][/COLOR][COLOR=Purple][B]Evet, evet, evet... [/B][/COLOR][COLOR=Purple][B]Eger kâinattan Risâlet-i Muhammediye'nin nuru çiksa gitse, kâinat vefat edecek.[/B][/COLOR] [COLOR=Purple][B] Eger Kur'ân gitse kâinat divane olacak ve küre-i arz kafasini, aklini kaybedecek; [/B][/COLOR][COLOR=Purple][B]belki suursuz kalmis olan basini bir seyyareye çarpacak, bir kiyameti koparacak."[/B][/COLOR]33 Kur'ân-i Kerim'i kâinatin ruhu ve akli kabul eden bir anlayisla tefsir yazan Bediüzzaman, yazdigi eserlerde Kur'ân'a ayine olmakla kalmamis, ayni zamanda Kur'ân mücevheratini teshir eden bir dellâl olmustur. [U][COLOR=Blue][B]Kur'ân'a kimler tefsir yazabilir? [/B][/COLOR][/U] Basta da söyledigimiz gibi, ufku genis olmayan ferdlerin anlayisindan çikacak bir eser bihakkin Kur'ân'a tefsir olamaz. Çünkü bir ferd Kur'ân'in hitaplarina muhatap olan insanlarin halet-i ruhiyelerine, maddiyatlarina ve cami olduklari ilimlere tek basina vakif ve ihtisas sahibi olamaz. Öyle ise Kur'ân'in müfessiri, yüksek bir deha sahibi ve nafiz bir içtihada malik, velâyet sahibi bir zat olmalidir. Bu sartlar ise bu zamanda ancak yüksek bir heyetin sahs-i manevisinde bulunabilir. Yani Kur'ân ancak bu yüksek meziyetleri haiz olan bir sahs-i mânevî tefsir edebilir. Denebilir ki, Risâle-i Nur böyle bir heyetin tefsiri midir? Bediüzzaman bu soruya cevap veriyor. Kendisi Kur'ân'i tefsir edecek yüksek bir heyetin zuhurunu beklerken, birden bire memleketi yikacak bir zelzelenin arefesinde oldugunu fark etmistir. [B][COLOR=Purple]"Bir sey tamamen elde edilmezse tamamen terk edilmez"[/COLOR][/B] düsüncesinden hareket eden Bediüzzaman ümmeti tefsirsiz birakmamak için giristigi tesebbüsleri söyle dile getirir: [B][COLOR=Purple]"Böyle bir zamanda acz ve kusurumla birlikte Kur'ân'in bazi hakikatleriyle nazmindaki i'cazina dair bazi isaretleri tek basima kaydetmeye basladim. Fakat Birinci Harb-i Umuminin patlak vermesiyle Erzurum'un ve Pasinler'in dag ve derelerine düstük. O kiyametlerde, o dag ve tepelerde firsat buldukça kalbime gelenleri birbirine uymayan ibarelerle o dehsetli ve muhtelif hallerde yaziyordum. O zamanlarda, o gibi yerlerde müracaat edilecek tefsirlerin, kitaplarin bulunmasi mümkün olmadigindan yazdiklarim yalniz suhûdat-i kalbiyemden ibaret kaldi. Bununla beraber, "Isaratü'l-I'caz" adli eserimi hakiki bir tefsir niyetiyle yazmadim. Ancak âlem-i Islâmdan ehl-i tahkikin takdirlerine mazhar oldugu takdirde, uzak bir istikbalde yapilacak tefsire bir örnek ve bir me'haz olmak üzere o zamanin insanlarina bir yadigâr maksadiyle yaptim"[/COLOR][/B]34 Daha sonralari savastan kurtulan Bediüzzaman, cumhuriyetçilerin emriyle hapis ve sürgün hayatina mahkûm edilince arzu ettigi sekilde bir tefsir yazmaya veya yazdirmaya imkân bulamadi. Fakat Barla'nin dag ve derelerine düsen Bediüzzaman, kamuoyunun bir tefsir beklediginin bilincinde olarak Allah'in lütfûyla ümmet için Risâle-i Nur'lari telif etmis, böylece imana ve Kur'ân'a hizmet etmistir. Ve Risâle-i Nur ehl-i tahkikin takdirlerine de mazhar olmus bir tefsirdir. [B]Ikibinin üzerindeki mahkemenin beraat kararlari ve bilirkisi raporlari, Risâle-i Nur'larin büyük takdir topladiginin en büyük ifadesidir.[/B] [B]Hatta kendisi Afyon mahkemesi müdafaatinda, Risâle-i Nurlarin hakikî tefsir türünün en kuvvetlisi ve en kiymetdari oldugunu, ehl-i dirayet ve dikkat yüzbin insanin buna sahid oldugunu, Misir, Sam ve Haremeyn-i Serifeyn'in muhakkik âlimlerinin ve Istanbul ve sair yerlerin müdakkik hocalarinin Nurlari tasdik ettiklerini ifade etmistir.[/B]35 Bediüzzaman'in ifadesiyle [COLOR=Purple][B]"Risâle-i Nur, hükema ve ulemanin mesleginde gitmeyip Kur'ân'in bir I'caz-i mânevîsiyle herseyde bir pencere-i marifet açmis, bir senelik isi bir saatte görür gibi Kur'ân'a mahsus bir sirri anlamistir ki, bu dehsetli zamanda hadsiz ehl-i ilhadin hücumlarina karsi maglûp olmayip galebe etmistir."[/B][/COLOR]36 [COLOR=Red][B]—SON— risaleinurenstitusu.org'dan alıntıdır. [/B][/COLOR] [B][I][COLOR=DarkGreen][U]Dipnotlar[/U][/COLOR][/I][/B] [I][COLOR=DarkGreen]20. Sünûhat (Osmanlica), s. 137. [/COLOR][/I] [I][COLOR=DarkGreen]21. Sünûhat, a.y. [/COLOR][/I] [I][COLOR=DarkGreen]22. Bediüzzaman, Suâlar, s. 359,435., Ist., tarihsiz. [/COLOR][/I] [I][COLOR=DarkGreen]23. Muhakemat, s. 13; Mesnevî-i Nuriye, s. 126. [/COLOR][/I] [I][COLOR=DarkGreen]24. Muhakemat, s, 13. [/COLOR][/I] [I][COLOR=DarkGreen]25. Muhakemat, s. 64. [/COLOR][/I] [I][COLOR=DarkGreen]26. Bediüzzaman, Sözler, s.124. [/COLOR][/I] [I][COLOR=DarkGreen]27. Bediüzzaman, Emirdag Lâhikasi, II, 218. [/COLOR][/I] [I][COLOR=DarkGreen]28. Mektubat, s. 307, Yeni Asya Nesr., Ist., 1994. [/COLOR][/I] [I][COLOR=DarkGreen]29. Emirdag Lâhikasi, I, 159. [/COLOR][/I] [I][COLOR=DarkGreen]30. Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikasi, s. 149. [/COLOR][/I] [I][COLOR=DarkGreen]31. Bediüzzaman, Barla Lâhikasi, s. 19. Yeni Asya Nesr., Ist., 1994. [/COLOR][/I] [I][COLOR=DarkGreen]32. Bediüzzaman, Mektubat, s. 273. [/COLOR][/I] [I][COLOR=DarkGreen]33. Sözler, s. 100. [/COLOR][/I] [I][COLOR=DarkGreen]34. Isaratü'l-I'caz, s. 14. Yeni Asya Nesr., Ist., 1994. [/COLOR][/I] [I][COLOR=DarkGreen]35. Suâlar, s. 359. [/COLOR][/I] [I][COLOR=DarkGreen]36. Bediüzzaman, Mesnevî-i Nuriye, s. 8.[/COLOR][/I] [/LEFT] [/CENTER] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Kuran-i Kerim
Bediüzzaman'ın Tefsir Anlayışı
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst