Bazısında da dünya boğulur

Ahmet.1

Well-known member
Bazı insanlar zerrede boğulurlar. Bazısında da dünya boğulur. Bazılar da, kendilerine verilen anahtarlardan birisiyle kesretin en geniş bir âlemini açar, fakat içinde boğulur. Sahil-i vahdet ve tevhide zorla vâsıl olur. Demek, insanın seyr-i ruhanîsinde çok tabakalar vardır. Bir tabakada, insanlara huzur u tevhid pek sühuletle nasîb ü müyesser olur. Bir tabakasına da, gaflet ve evham öyle istila eder ki, kesret içinde garkolmakla tam manasıyla tevhidi unutmuş olur. Sukutu suud, tedenniyi terakki, cehl-i mürekkebi yakîn, uykunun son perdesini intibah zan ve tevehhüm eden bir kısım medenîler ikinci tabakadaki insanlardandır. Onlar, hakaik-i imaniyeyi derk etmekte bedevilerin bedevileridir.
Said Nursi


Kesret: Çokluk, bolluk.
Sahil-i vahdet: Vahdet sahili, birlik kıyısı, birlik kenarı.
Vâsıl: Ulaşan, erişen, kavuşan.
Seyr-i ruhanî: Ruhla ilgili manevî yürüyüş ve yolculuk.
Sühuletle: Kolaylıkla.
Nasîb ü müyesser: Kısmet ve kolaylıkla yapılan.
Gaflet: Gâfillik, boş bulunma, ihtiyatsızlık, dikkatsizlik.
Evham: Vehimler, zanlar, kuşkular, esassız şeyler, kuruntular.
Garkolmakla: Boğulmakla.
Tevhid: Birleme. *Bir olduğuna inanma. *Allah'ın(cc) bir olduğuna inanma, Allah'ın varlığını, birliğini, dengi ve ortağı bulunmadığını kabul etme.
Sukut: Düşme, alçalma.
Suud: Yükselme, yukarı çıkma.
Tedenni: Aşağı düşme, alçalma.
Terakki: İlerleme, yükseliş.
Cehl-i mürekkeb: Bilgisizliğinin farkında olmayıp, kendini bilir zannetme, kat kat cahillik.
Yakîn: Şüphesiz, sağlam ve kesin bilgi.
İntibah: Uyanıklık, uyanma.
Zan: Zannetme, sanma.
Tevehhüm: Evhamlanma, asılsız ve gerçek dışı düşüncelere kapılma.
Hakaik-i imaniye: İmana ait gerçekler.
Derk: Anlama, kavrama.
 

Ahmet.1

Well-known member
Her eser-i Samedanî, bir mektub gibi, bir Sâni'-i Zülcelal'in esmasını bildirir. Nakıştan manaya geçsen, esma yoluyla Müsemmayı bulursun. Sözler
 
Üst