Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Sorularla İslamiyet
Ateist bir kardeşimiz le alakalı
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="faris" data-source="post: 463097" data-attributes="member: 1006387"><p>[DIKKAT]<p style="text-align: left"><span style="color: #151515">-tanrının varlığı için hiç bir müsbet delil gösterilmemesi. bu yüzden kafası iyi çalışan, gerçeklere her zaman şüpheyle bakan, bilimsel akla sahip olan insanlar tanrının varlığını görememesi. sanki tanrı "müsbet bir delil göstermeyeyim, herşeyi müphem bırakayım, bunlar (kafası çalışan şüpheciler -skeptikler) inanmasın, ben de onları cehenneme atayım. her lafa inanan tipler de cennete gidiversin." diye düşünüyor.</span></p><p>[/DIKKAT]</p><p></p><p>Öncelikle çıkarım ile varmaya çalıştığınız husus çok tezatlar oluşturmakta. Allah'a inananlar cahil inanmayanlar alim öyle mi? İnsanlık tarihinde bilime ve fenne kimler öncülük etti? Peygamberler etmedi mi? Bu husus dahi sorunuza cevap vermeye yeter. Her neyse detaylarda boğulmamak için meselenin özü ile anlatmak istediğinizi ifade edelim..</p><p></p><p></p><p>[BILGI]</p><p></p><p>"Fakat, sırr-ı teklif olan imtihan ve tecrübe muktezasıyla, elbette bedahet derecesinde ister istemez tasdike mecbur kalacak derecede mucize olmazdı." cümlesindeki "bedahet derecesinde" ifadesini açar mısınız?</p><p></p><p></p><p></p><p>Bedahet: Aklı ve iradeyi teslime mecbur edecek derecede delilin açık ve zorlayıcı olmasıdır ki, Allah imtihan gereği kainatı, Kur’an’ı ve mucizeleri böyle bir açıklıkta ve zorlayıcılıkta deliller ile dizayn etmemiştir. Yani insanın kendi hür iradesi ile hakkı ve batılı ayırt edip, kendi tercih ve kemalatını ortaya koyabilmesi için, deliller bedihi değil, nazari tanzim edilmiştir.</p><p></p><p>Nazari: Akla kapı açıp iradeyi elden almayacak derecedeki delillere verilen bir isimdir. Yani Allah hem mucizelerde hem kainatta hem de Kur’an’da getirmiş olduğu delilleri öyle bir şekilde dizayn etmiş ki, ne akla kapalı ne de iradeyi teslime mecbur edecek kadar açık bir şekildedir.</p><p></p><p>İnsanların bir kısmı kainata ve Kur’an’a iman ve hidayet nazarı ile baktığı zaman, elmas ve zümrütler değerinde deliller ile donatılmış olduğunu, her bir zerresinde ve harfinde yüzlerce mucize tezahür ettiğini göreceketir.</p><p>Aynı kainat ve Kur’an’a dalalet ve küfür nazarı ve dikkatsizliği ile bakıldığı zaman; kuru ve çorak bir arazi gibi durduğunu görürken; hiçbir yerinde ve köşesinde hakkaniyetine dair bir delil ve işaret göremeyecektir.</p><p>Peygamber Efendimiz (asv)'in göstermiş olduğu mucizeler bedihi değil, nazaridir. Şayet gösterilen bu mucizeler bedihi olsa idi, mucizeye şahit olan herkes ister istemez iman etmek zorunda kalacaklardı. Bu da dünyanın tecrübe ve imtihan yapısına zıt bir durum olurdu. </p><p></p><p>[/BILGI]</p><p></p><p>[NOT]</p><p></p><p>Yani, “Bir belâ, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar.”</p><p></p><p>Şu âyetin sırrı şudur ki: Bu dünya bir meydan-ı tecrübe ve imtihandır ve dar-ı teklif ve mücahededir. İmtihan ve teklif, iktizaederler ki, hakikatler perdeli kalıp, ta müsabaka ve mücahede ile Ebu Bekir’ler âlâ-yı illiyyîne çıksınlar ve Ebu Cehil’ler esfel-i sâfilîne girsinler. Eğer masumlar böyle musibetlerde sağlam kalsaydılar, Ebu Cehil’ler, aynen Ebu Bekir’ler gibi teslim olup, mücahede ile mânevîterakki kapısı kapanacaktı ve sırr-ı teklif bozulacaktı.[/NOT]</p><p></p><p></p><p>[NOT]Hakîm-i Ezelî, inayet ve hikmet-i ezeliyesinin iktizâsıyla şu dünyayı tecrübe ve imtihana meydan olmak için yarattı. Tecrübe ve imtihanneşvünemâya sebeptir. O neşvünemâ, istidâdâtın inkişafına sebeptir. Oinkişâf, kabiliyatın tezahürüne sebepdir. O tezahür, hakâik-i nisbiyeninzuhuruna sebeptir. O hakâik-i nisbiye, ahirette hakâik-i hakikiyeyeinkılâb ettiği gibi; dünyada da bütün kâinatın revabıtı ve tutkalı hükmünde olan meratib-i nisbiyenin takarruruna sebeptir.</p><p></p><p>İşte bu sırr-ı imtihan ve sırr-ı teklif iledir ki, cevahir-i âliye, hazefât-ı sâfileden tasaffi eder. Vaktâ ki bunun gibi çok hikem-i dakika için âlemi bu sûrette irade etti. Şu âlemin tagayyür ve tahavvülünü de irade etti. Şu tahaavvül ve tagayyür için ezdadı birbirine karıştırdı. Mazarratı menafiamezc, darrı nef’a derc; şurûru hayrata mütedahil, mekàbihi mehasinle müçtemi halk ederek; şu ezdadı dest-i kudret yoğurarak kâinatı kanun-u tebeddül ve tagayyüre ve namus-u tahavvül ve tekâmüle tâbi kıldı.</p><p></p><p></p><p>Asa-yı Musa[/NOT]</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="faris, post: 463097, member: 1006387"] [DIKKAT][LEFT][COLOR=#151515]-tanrının varlığı için hiç bir müsbet delil gösterilmemesi. bu yüzden kafası iyi çalışan, gerçeklere her zaman şüpheyle bakan, bilimsel akla sahip olan insanlar tanrının varlığını görememesi. sanki tanrı "müsbet bir delil göstermeyeyim, herşeyi müphem bırakayım, bunlar (kafası çalışan şüpheciler -skeptikler) inanmasın, ben de onları cehenneme atayım. her lafa inanan tipler de cennete gidiversin." diye düşünüyor.[/COLOR][/LEFT][/DIKKAT] Öncelikle çıkarım ile varmaya çalıştığınız husus çok tezatlar oluşturmakta. Allah'a inananlar cahil inanmayanlar alim öyle mi? İnsanlık tarihinde bilime ve fenne kimler öncülük etti? Peygamberler etmedi mi? Bu husus dahi sorunuza cevap vermeye yeter. Her neyse detaylarda boğulmamak için meselenin özü ile anlatmak istediğinizi ifade edelim.. [BILGI] "Fakat, sırr-ı teklif olan imtihan ve tecrübe muktezasıyla, elbette bedahet derecesinde ister istemez tasdike mecbur kalacak derecede mucize olmazdı." cümlesindeki "bedahet derecesinde" ifadesini açar mısınız? Bedahet: Aklı ve iradeyi teslime mecbur edecek derecede delilin açık ve zorlayıcı olmasıdır ki, Allah imtihan gereği kainatı, Kur’an’ı ve mucizeleri böyle bir açıklıkta ve zorlayıcılıkta deliller ile dizayn etmemiştir. Yani insanın kendi hür iradesi ile hakkı ve batılı ayırt edip, kendi tercih ve kemalatını ortaya koyabilmesi için, deliller bedihi değil, nazari tanzim edilmiştir. Nazari: Akla kapı açıp iradeyi elden almayacak derecedeki delillere verilen bir isimdir. Yani Allah hem mucizelerde hem kainatta hem de Kur’an’da getirmiş olduğu delilleri öyle bir şekilde dizayn etmiş ki, ne akla kapalı ne de iradeyi teslime mecbur edecek kadar açık bir şekildedir. İnsanların bir kısmı kainata ve Kur’an’a iman ve hidayet nazarı ile baktığı zaman, elmas ve zümrütler değerinde deliller ile donatılmış olduğunu, her bir zerresinde ve harfinde yüzlerce mucize tezahür ettiğini göreceketir. Aynı kainat ve Kur’an’a dalalet ve küfür nazarı ve dikkatsizliği ile bakıldığı zaman; kuru ve çorak bir arazi gibi durduğunu görürken; hiçbir yerinde ve köşesinde hakkaniyetine dair bir delil ve işaret göremeyecektir. Peygamber Efendimiz (asv)'in göstermiş olduğu mucizeler bedihi değil, nazaridir. Şayet gösterilen bu mucizeler bedihi olsa idi, mucizeye şahit olan herkes ister istemez iman etmek zorunda kalacaklardı. Bu da dünyanın tecrübe ve imtihan yapısına zıt bir durum olurdu. [/BILGI] [NOT] Yani, “Bir belâ, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar.” Şu âyetin sırrı şudur ki: Bu dünya bir meydan-ı tecrübe ve imtihandır ve dar-ı teklif ve mücahededir. İmtihan ve teklif, iktizaederler ki, hakikatler perdeli kalıp, ta müsabaka ve mücahede ile Ebu Bekir’ler âlâ-yı illiyyîne çıksınlar ve Ebu Cehil’ler esfel-i sâfilîne girsinler. Eğer masumlar böyle musibetlerde sağlam kalsaydılar, Ebu Cehil’ler, aynen Ebu Bekir’ler gibi teslim olup, mücahede ile mânevîterakki kapısı kapanacaktı ve sırr-ı teklif bozulacaktı.[/NOT] [NOT]Hakîm-i Ezelî, inayet ve hikmet-i ezeliyesinin iktizâsıyla şu dünyayı tecrübe ve imtihana meydan olmak için yarattı. Tecrübe ve imtihanneşvünemâya sebeptir. O neşvünemâ, istidâdâtın inkişafına sebeptir. Oinkişâf, kabiliyatın tezahürüne sebepdir. O tezahür, hakâik-i nisbiyeninzuhuruna sebeptir. O hakâik-i nisbiye, ahirette hakâik-i hakikiyeyeinkılâb ettiği gibi; dünyada da bütün kâinatın revabıtı ve tutkalı hükmünde olan meratib-i nisbiyenin takarruruna sebeptir. İşte bu sırr-ı imtihan ve sırr-ı teklif iledir ki, cevahir-i âliye, hazefât-ı sâfileden tasaffi eder. Vaktâ ki bunun gibi çok hikem-i dakika için âlemi bu sûrette irade etti. Şu âlemin tagayyür ve tahavvülünü de irade etti. Şu tahaavvül ve tagayyür için ezdadı birbirine karıştırdı. Mazarratı menafiamezc, darrı nef’a derc; şurûru hayrata mütedahil, mekàbihi mehasinle müçtemi halk ederek; şu ezdadı dest-i kudret yoğurarak kâinatı kanun-u tebeddül ve tagayyüre ve namus-u tahavvül ve tekâmüle tâbi kıldı. Asa-yı Musa[/NOT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Sorularla İslamiyet
Ateist bir kardeşimiz le alakalı
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst