Akıl her şeyi anlayabilir mi?

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Genel olarak ilim ikiye ayrılır: Fen bilgileri ve din bilgileri. Din bilgileri yalnız nakil ile anlaşılır. Bunların kaynağı Kur’ân-ı kerim ile hadis-i şeriflerdir...
His organları ile anlaşılan şeylerin bir sınırı vardır. Bu sınırların dışında olan bilgiler his organlarımız ile anlaşılamaz veya yanlış anlaşılır. Çok yerde insanların hissetme kuvveti hayvanlardan daha zayıftır.

AKLA GÜVENİLİR Mİ?
His organlarımız ile anlayamadığımız şeyleri, akıl ile bulur, anlarız. Bunun gibi aklın da bir anlayış sınırı vardır. Bu sınırın dışında olan bilgileri, akıl bulamaz ve anlayamaz.
Akıl, erişemediği şeyleri anlamaya kalkışırsa yanılır, aldanır. Böyle bilgilerde akla güvenilemez.
Meselâ, Allahü teâlânın sıfatları, Cennette ve Cehennemde olan şeyler, ibadetlerin nasıl yapılacağı ve din bilgilerinin çoğu böyledir. Akıl bunlara eremez. Bu bilgilerde akıl ile nakil çatışırsa, nakle uyulur.
Nakil yolu ile anlaşılan, yani Peygamberlerin söyledikleri şeyleri, akıl ile araştırmaya uğraşmak, düz yolda zor giden yüklü bir arabayı yokuşa çıkarmak için zorlamaya benzer. Yokuşa doğru at kamçılanırsa, çabalaya çabalaya, ya canı çıkar veya arabayı devirir, eşyalar harap olur...
Akıl da, anlayamadığı ahiret bilgilerini çözmeye zorlanırsa, ya aklını kaçırır veya bunları alışmış olduğu, dünya işlerine benzetmeye kalkışarak, yanılır ve başkalarını da aldatır. O halde, peygamberlerin aleyhimüsselâm bildirdikleri şeylere, akla danışmaksızın inanmaktan başka çare yoktur. Aklın gereği de budur.
Gecenin koyu karanlığında bilinmeyen yerlerde pervâsızca yürümeye ve engin denizde, acemi kaptanın pusulasız yol almasına benzer ki, her an büyük tehlikelerle karşılaşılabilir.
Aklın ermediği sahalarda akla güvenenler hem kendilerini hem de birçok insanları ebedi saâdetten mahrum bırakmışlardır.
İslâm dininde aklın ermediği şeyler çoktur. Fakat akla uymayan bir şey yoktur. Ahiret bilgileri ve Allahü teâlânın beğenip beğenmediği şeyler ve ona ibâdet şekilleri, aklın çerçevesi içinde olsalardı ve akıl ile doğru olarak bilinebilseydi, binlerce peygamberin gönderilmesine lüzum kalmazdı.
İnsanlar, dünya ve ahiret saadetini kendileri görebilseydi, bulabilseydi o halde Rabbimiz, hâşâ peygamberlerini boş yere ve lüzumsuz olarak göndermiş olurdu. Akıl, büyük bir nimettir. Onunla Rabbimize muhatap olma şerefine kavuştuk.
İnsan, sahip olduğu nimetleri az görür, daha çok olsun ister. Ama aklını beğenir. Aklının artması için dua edenler azdır. Akıl taksim edilirken en büyüğünün kendisine verildiğini zanneder.

KİMLER AKILLIDIR?..
Kimin akıllı olduğu Hadis-i şerifte bildirilmiştir:
“Akıllı insan, ölümü çok düşünen ve ölümden sonraki hayat için hazırlık yapandır.”
Çok acıdır ki, insanların çoğu akıl nimetinden yeteri kadar faydalanamıyor. Böyle olanların kıyâmet günü çok pişman olacaklarını Tebâreke suresi onuncu ayet-i kerimesinden öğreniyoruz. Meâlen; “Bize anlatılanlara kulak verseydik, aklımızı kullansaydık bugün bu elim azâbı çekmeyecektik” diyecekler.
Mekhul-i Dımışki rahimehullah bir arkadaşına sorar:
-Yarın ölmek ister misin? O da “hayır” diye cevap verir; “ölüme henüz hazır değilim!”
-Ölmeyeceğinden de emin misin? Ona da “hayır” diye cevap verir. Artık taşı gediğine koyma zamanı gelmiştir.
-Senin bu yaptığın iş akıllı adamın yapacağı iş değildir! Ya emin olacaksın, Ya da hazır...

alinti
 
Üst