AİDS’te patlama yaşanıyor

yozgati

Well-known member
AİDS’te patlama yaşanıyor


ANTALYA - Türkiye’de HIV/AİDS vakası sayısında hızlı ve tehlikeli bir artış dikkat çekiyor. 1990’lı yıllarda yılda 50-100 olan yeni vaka sayısı 2010’dan itibaren 600-700’e ulaştı. 30-50 aralığındaki yaş ortalaması 20’lere geriledi. Hastalık, eşinden başka erkek tanımamış kadınlara da bulaşıyor.

Antalya’da düzenlenen 16. Klimik Kongresi’ne katılan, Klimik HIV/AİDS Çalışma Grubu Başkanı ve İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği çalışanı uzman Dr. Muzaffer Fidancı, Türkiye’de ilk vakası 1985 yılında görülen HIV/AİDS’in ulaştığı ürkütücü boyutu gözler önüne serdi.

Haziran 2012 itibariyle Türkiye’de bildirilmiş 5 bin 740 vaka olduğu bilgisini veren Fidancı, hastalığın hızlı şekilde yayıldığı uyarısında bulundu. Dünyada 34 milyon insanın HIV/AİDS’li olduğunun düşünüldüğünü aktaran Fidancı, “Bizim ülkemizde çok büyük sorun değilmiş gibi algılanabilir ama bu bir yanılgı. Bu işle ilgilenen bizler ve Sağlık Bakanlığı farkındayız. Son yıllarda artarak gidiyor. 1990’larda yılda 50-100 yeni vaka gibiyken 2010’dan itibaren yılda 600-700 vaka olmaya başladı. Sağlık Bakanlığı’nın bildiriminde, 2012 yılının ilk 6 ayında sadece 700 civarında var. Bu yıllık yeni vaka sayısının bin 200’ü geçeceği anlamına geliyor.” diye konuştu.

Fidancı, geçmiş yıllarda 30-50 aralığında olan yaş ortalamasının ise 20’lere düştüğünü ifade etti. “Yeni vakaların ortaya çıkmasında geometrik artış söz konusu. Kesinlikle dikkat edilmesi gerekiyor.” ikazında bulunan Fidancı, “Tanı ve tedavi konusunda ulusal bir rehber hazırlandı. Türkiye’de henüz yoktu, uluslar arası rehberlerden yararlanıyorduk. Rehberin oluşturulmasında üyelerimizden de katkı oldu. Sağlık Bakanlığı yakında çıkaracak.” ifadesini kullandı. Rehber dışında, Türkiye’deki HIV’lilerin son durumu, sayıları, hastalığın nasıl ilerlediği, hastaların aldığı tedavi gibi konurlarda ayrıntılı bilgi içerecek ‘HIV Tr’ adlı bir çalışma yürütüldüğü bilgisini de paylaşan Fidancı, bu çalışmaya ise 20’den fazla merkezin katıldığını söyledi. Fidancı, “Bunun bir halk sağlığı meselesi olduğunu düşündüğümüz için toplumun duyarlılaştırılması, tehlikenin farkına varabilmesi için mutlaka bir şeyler yapılmasının farkındayız. Bunun için Sağlık Bakanlığı’nın her türlü girişimine, koruyucu hekimlik girişimine hazırız.” şeklinde konuştu.

HASTALIK BİLİNMİYOR

Hastalığın;
cinsel ilişki,
eşcinsel ilişki
ve damardan madde almak suretiyle
bulaştığını kaydeden Fidancı, Türkiye’de ise yüzde 70 cinsel yolla bulaştığını söyledi. Yaptıkları çalışmalarda hastalık konusunda yeterli bilgi ve bilinç düzeyinin olmadığını, bu nedenle de koruma yöntemlerinin bilinmediğini tespit ettiklerini anlatan Fidancı şunları söyledi: “Bu insanlar geldikleri zaman şaşırıyorlar, HIV/AİDS olduklarına. Kötü olan tarafı bir kısmı bunu ilk defa duymuş gibi. ‘Nereden çıktı bu hastalık’ diyor. Bu insanlar HIV/AİDS’in Türkiye’de ciddi bir problem olduğunun farkında değiller. Bulaşma yollarından en önemlisi olan korunmasız cinsel ilişkiye takır takır devam ettiklerini görüyorsunuz. Yani o konuda yeterli bilinçleri olmadığının farkına vardık. Bence bu mutlaka giderilmesi gerekin bir şey. Korunmasız cinsel ilişkide bulunduğunuz zaman size HIV/AİDS bulaşır. Bunun ciddiyetinin farkına varmak gerekir. Bu farkındalığın özellikle genç kesim arasında olmadığını düşünüyoruz.”
Eskiden hastalığı büyük oranda yabancılarla birlikte olanların kaptığını, ancak tablonun tersine döndüğünü ve vakaların ‘yerli vakalar’ olduğunun altını çizen Fidancı, “Son 5-10 yıldır neredeyse yabancı uyruklular çok çok az.

Fidancı, hastalıktan korunmak için de şunları söyledi: Masum ilişki diye bir şey yok. Tehlikeli ilişki var. Bu bilinci topluma ulaştıramazsak bu sayı artacaktır. Korunmayı tavsiye ediyoruz.

(CİHAN)


evet izlenen dizi/film/sinemalar sürekli bunu teşvik ediyor. hayat sadece cinselliktir gibi bir felsefe ile yaşayanlar cinsellikle canından olacaktır. felsefen ne ise sen ondan ibaretsin. Ğayen yüce olsun ki sende o ğayenle yücel yoksa basit birşeyde boğulursun.
üstadım Bediüzzamanın dediği gibi " Ey sersem nefsim ve ey pürheves arkadaşım! Âyâ zannediyor musunuz ki, vazife-i hayatınız; yalnız terbiye-i medeniye ile güzelce muhafaza-i nefs etmek, ayıb olmasın, batn ve fercin hizmetine mi münhasırdır? Yahut zannediyor musunuz ki, hayatınızın makinesinde dercedilen şu nazik letaif ve maneviyat ve şu hassas âza ve âlât ve şu muntazam cevarih ve cihazat ve şu mütecessis havas ve hissiyatın gaye-i yegânesi; şu hayat-ı fâniyede nefs-i rezilenin, hevesat-ı süfliyenin tatmini için istimaline mi münhasırdır? Hâşâ ve kellâ! "
Sözler ( 126 )

öyle basit bir ğayesi olanlara üstadım der ki : "menfaatperest hodendiştir ki; gaye-i himmeti, nefs ve batnın ve fercin hevesatını tatmin ve menfaat-ı şahsiyesini, bazı menfaat-ı kavmiye içinde arayan dessas bir hodgâmdır."
Sözler ( 132 )

işte Müslümanları da bu rezalete, istediğinle düş kalk, kime ne, kim ne karışır, beden senin bedenin, zgürsün, dilediğince yaşa... gibi terane ve zırvalarla ZANİ-ZİNAKAR-ZİNA YAPAN birisi olması için TV'den CEHENNEM LAĞIMLARI AKMAKTA. HERŞEY BATIN VE FERC'İN ETRAFINDA DÖNMEKTE. GENÇLERİ AHLAKSIZ YAPMAK İSTİYORLAR TAKİ:

- İslâm memleketi olan bu vatanda bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz. Bu ses, âlem-i İslâmın iman esaslarını zedeliyor. Halkı, bilhâssa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor.
Şualar ( 497 )

- gafletini ziyadeleştiren ve ahlâksızlıklara alıştıran ve menhiyata teşci eden firenk-meşrebane terbiye..
Mektubat ( 420 )

- Yine ondan gelen, dalaletten neş'et eden ruhun ızdırabatına o edebsizlenmiş edeb müsekkin hem münevvim; hakikî fayda vermez.

Tek bir ilâcı bulmuş, o da romanlarıymış. Kitab gibi bir hayy-ı meyyit, sinema gibi bir müteharrik emvat! Meyyit hayat veremez.

Hem tiyatro gibi tenasühvari, mazi denilen geniş kabrin hortlakları gibi şu üç nevi romanlarıyla hiç de utanmaz.
Sözler ( 736 )

- Zahiren der: "Sefahet fenadır, insanlara yakışmaz."

Netice-i muzırrayı gösterir. Halbuki sefahete öyle müşevvikane bir tasviri yapar ki, ağız suyu akıtır, akıl hâkim kalamaz.

İştihayı kabartır, hevesi tehyic eder, his daha söz dinlemez. Kur'andaki edebse hevayı karıştırmaz.
Sözler ( 737 )

-İngiliz'in bir müstemlekât nâzırı demiş:

"Bu Kur'an, İslâm elinde varken biz onlara hakikî hâkim olamayız. Bunun sukutuna çalışmalıyız."
Şualar ( 707 )

EY DİN-İ MÜBİN-İ İSLAMIN GENÇLERİ BU TEHLİKEYE KARŞI UYANIK OLUN, KURAN ASRI KAPIMIZDA BU BELEYE BULAŞMAYIN. CEHENNEM LAĞIMININ SUYUNU İÇMEYİN!

BİZ İSLAMLARI TANASSUR VEYA LA-DİNİ YAPARAK EMELLERiNE ULAŞMAK İSTİYORLAR.

İŞTE MESELE AYAN BEYAN BELLİ DEĞİL Mİ?
 
Son düzenleme:
Üst