Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Alimler ve Evliyalar
Abdullah Bin Abdülazîz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Eyvàh!" data-source="post: 2534" data-attributes="member: 12"><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><strong>ABDULLAH BİN ABDÜLAZÎZ</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"></span></span><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Dokuzuncu yüzyıldaki hadîs âlimlerinin meşhûrlarından. Ömerî ismiyle de tanınmıştır. 800 (H.184) senesinde Medîne-i münevverede vefât etti. Babasından ve diğer âlimlerden hadîs-i şerîf rivâyet etti. Kendisinden ise Süleymân bin Muhammed bin Yahyâ bin Urve bin Zübeyr, İbn-i Uyeyne, İbn-i Mübârek, Mûsâ bin İbrâhim gibi âlimler hadîs-i şerîf bildirmişlerdir.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">İbn-i Hibbân; "O, zamânının en zâhidi idi. Dünyâya düşkün olmıyan, âbid, hadîs ilminde sika, güvenilir bir âlim idi." demiştir.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Fudayl bin İyâd buyurdu ki: "Abdullah bin Abdülazîz ile İbn-i Mübârek'in huzûruna gidip, yanında bulunmayı çok seviyorum."</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Ebû Ca'fer el-Hızâ, Abdullah Ömerî'nin bir gün büyüklerden birisinin şu sözünü naklettiğini bildirdi:</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">"<span style="color: #cc0000">Kur'ân-ı kerîmi çok okumalı. Çünkü, Kur'ân-ı kerîm, okunup emirlerine uyulduğu zaman Cennet'e götürür.</span>"</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Abdullah Ömerî hazretleri dâimâ kitaplarıyla beraberdi. Onları yanından hiç ayırmazdı. Mutlakâ yanında bakacağı bir kitap bulunurdu. Ona; </span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">"Niçin kitapları bu kadar seviyorsun?" dediler. O, bunlara şu sözlerle cevap verdi: </span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">"<span style="color: #cc0000">İnsana kabirden daha ibret verici ve daha çok nasîhat eden bir şey yoktur. Yalnızlıktan daha emin bir şey yoktur. Kitap ise, insana yakın ve samîmî bir arkadaştır</span>."</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Bir gün şöyle duâ etti: </span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">"<span style="color: #cc0000">Yâ Rabbî! Sana, büyüğümüz, küçüğümüz tövbe ederiz. Tövbelerimizi, doğru kıl. Bizi tövbesine uymayanlardan eyleme, Allahım!</span>".</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Ebû Münzir İsmâil bin Ömer anlattı. Abdullah Ömerî şöyle diyordu: </span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">"<span style="color: #cc0000">İnsanoğlu gaflete dalar ise, Allahü teâlânın emirlerini yapmaz ve yasakladığı şeyleri yapmaya başlar. İnsanlardan korkarak, emr-i ma'rûf ve nehy-i an-il-münker; iyiliği emredip, kötülüklerden alıkoyma farzını terkeder.</span>"</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Birisi Abdullah bin Abdülazîz'e; "Bana nasîhat et." dedi. Bunun üzerine, o zâta dönerek; "<span style="color: #cc0000">Verâ, şüphelilerden sakınmak çok kıymetli bir haslettir. İnsanın kalbinde verânın bulunması, bütün dünyâya bedeldir. Onun için, bir şey şüpheli ise ondan sakın. Yoksa haram işlersin.</span>" dedi.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Talebelerinden biri; "Şükredici ve sabredici kimlerdir?" diye sorduğunda, Enes bin Mâlik'den rivâyet ettiği şu hadîs-i şerîfi okudu. Resûlullah efendimiz buyurdu ki: <strong>"Dünyâ husûsunda, kendisinden yukarı olanlara, din husûsunda kendisinden aşağıda olanlara bakan kimseyi, Allahü teâlâ şükredici ve sabredici olarak yazmaz. Dünyâ husûsunda kendisinden aşağıda olanlara bakıp, din husûsunda kendisinden yukarıda olana bakan kimseyi Allahü teâlâ, şükreden ve sabırlı bir kul olarak yazar."</strong></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Eshâb-ı kirâma karşı çok muhabbeti vardı. Onlar Peygamber efendimizin en yakınları, dostları, arkadaşları olduğu için bütün müslümanların onları sevmesini emrederdi.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">İbrâhim bin Sa'd'dan rivâyet ettiği şu hadîs-i şerîfi sık sık okurdu: <strong>"Eshâbım hakkında, Allahü teâlâdan korkun. Sakın benden sonra onlara düşmanlık yapmayınız. Onları seven beni sevdiği için sever. Onlara buğzeden, kin tutan, bana düşmanlığından dolayı böyle yapmış olur. Onlara eziyet eden, bana eziyet etmiş olur. Bana eziyet eden, Allahü teâlâya eziyet etmiş olur. Kim Allahü teâlâya eziyet ederse, Allahü teâlânın onu cezalandırması çok yaklaşmış demektir."</strong></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Duâların kabûl olması ile ilgili olarak sorduklarında Peygamber efendimizin şu hadîs-i şerîflerini nakletti: <strong>"Allahü teâlâya yalvarıp duâ etmeden önce ma'rufu</strong> (iyiliği) <strong>emredip, münkerden nehyediniz. Günahınıza pişman olup, Allahü teâlâdan af ve mağfiret dilemeden önce, elbette Allahü teâlâ sizin duâlarınızı kabul etmeyecek. O zaman af ve mağfiret de olunmayacaksınız. Yahûdî âlimler ve hıristiyan din adamları emr-i ma'ruf ve nehy-i an-il-münkeri terkettikleri için, Allahü teâlâ onları, kendi peygamberlerinin lisânı üzere lânetleyip, umumî bir belâ vermiştir."</strong></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">KABİR AZABINI HATIRLAYIN</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Muhammed bin Harb el-Mekkî şöyle anlatır:</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Abdullah bin Abdülazîz Ömerî hazretleri yanımıza gelmişti. Onun etrafına toplandık. Mekke-i mükerremenin ileri gelenleri de oradaydı. Bu sırada Abdülazîz Ömerî hazretleri başını kaldırınca, Kâbe-i muâzzamanın etrafında yükselen sarayları gördü. Şiddetli bir şekilde bağırarak;</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">"Ey bu köşkleri bu mukaddes mekanın yanına dikenler! Ölünce, yapayalnız kalacağınız mezarların zifiri karanlıklarını hatırlayınız. Ey zevk ve sefâ sahipleri, ey dünyâ nîmetleri içerisinde yüzenler! Kabirde, kurtların, böceklerin, yiyecekleri ve gıdâları olacağınızı, şu güzel vücutlarınızın, toprak altında çürüyeceğini, o gören gözlerinizin akacağını, konuşan dillerinizin susacağını hiç düşündünüz mü?" Abdülazîz hazretleri bunları söyleyince gözleri doldu.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><em>1) Hilyet-ül Evliyâ; c.8, s. 283</em></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><em>2) Tehzîb-üt-Tehzîb; c.5, s. 302</em></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><em>3) Tabakât-ı İbn-i Sa'd; c.5, s. 435</em></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><em>4) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.2, s.90</em></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><em>5) Tabakât-ül-Kübrâ (İmâm-ı Şa'rânî); c.1, s.65</em></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Eyvàh!, post: 2534, member: 12"] [FONT=Verdana][SIZE=2][B]ABDULLAH BİN ABDÜLAZÎZ[/B] [/SIZE][/FONT][FONT=Verdana][SIZE=2]Dokuzuncu yüzyıldaki hadîs âlimlerinin meşhûrlarından. Ömerî ismiyle de tanınmıştır. 800 (H.184) senesinde Medîne-i münevverede vefât etti. Babasından ve diğer âlimlerden hadîs-i şerîf rivâyet etti. Kendisinden ise Süleymân bin Muhammed bin Yahyâ bin Urve bin Zübeyr, İbn-i Uyeyne, İbn-i Mübârek, Mûsâ bin İbrâhim gibi âlimler hadîs-i şerîf bildirmişlerdir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]İbn-i Hibbân; "O, zamânının en zâhidi idi. Dünyâya düşkün olmıyan, âbid, hadîs ilminde sika, güvenilir bir âlim idi." demiştir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Fudayl bin İyâd buyurdu ki: "Abdullah bin Abdülazîz ile İbn-i Mübârek'in huzûruna gidip, yanında bulunmayı çok seviyorum."[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Ebû Ca'fer el-Hızâ, Abdullah Ömerî'nin bir gün büyüklerden birisinin şu sözünü naklettiğini bildirdi: "[COLOR=#cc0000]Kur'ân-ı kerîmi çok okumalı. Çünkü, Kur'ân-ı kerîm, okunup emirlerine uyulduğu zaman Cennet'e götürür.[/COLOR]"[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Abdullah Ömerî hazretleri dâimâ kitaplarıyla beraberdi. Onları yanından hiç ayırmazdı. Mutlakâ yanında bakacağı bir kitap bulunurdu. Ona; "Niçin kitapları bu kadar seviyorsun?" dediler. O, bunlara şu sözlerle cevap verdi: "[COLOR=#cc0000]İnsana kabirden daha ibret verici ve daha çok nasîhat eden bir şey yoktur. Yalnızlıktan daha emin bir şey yoktur. Kitap ise, insana yakın ve samîmî bir arkadaştır[/COLOR]."[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Bir gün şöyle duâ etti: "[COLOR=#cc0000]Yâ Rabbî! Sana, büyüğümüz, küçüğümüz tövbe ederiz. Tövbelerimizi, doğru kıl. Bizi tövbesine uymayanlardan eyleme, Allahım![/COLOR]".[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Ebû Münzir İsmâil bin Ömer anlattı. Abdullah Ömerî şöyle diyordu: "[COLOR=#cc0000]İnsanoğlu gaflete dalar ise, Allahü teâlânın emirlerini yapmaz ve yasakladığı şeyleri yapmaya başlar. İnsanlardan korkarak, emr-i ma'rûf ve nehy-i an-il-münker; iyiliği emredip, kötülüklerden alıkoyma farzını terkeder.[/COLOR]"[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Birisi Abdullah bin Abdülazîz'e; "Bana nasîhat et." dedi. Bunun üzerine, o zâta dönerek; "[COLOR=#cc0000]Verâ, şüphelilerden sakınmak çok kıymetli bir haslettir. İnsanın kalbinde verânın bulunması, bütün dünyâya bedeldir. Onun için, bir şey şüpheli ise ondan sakın. Yoksa haram işlersin.[/COLOR]" dedi.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Talebelerinden biri; "Şükredici ve sabredici kimlerdir?" diye sorduğunda, Enes bin Mâlik'den rivâyet ettiği şu hadîs-i şerîfi okudu. Resûlullah efendimiz buyurdu ki: [B]"Dünyâ husûsunda, kendisinden yukarı olanlara, din husûsunda kendisinden aşağıda olanlara bakan kimseyi, Allahü teâlâ şükredici ve sabredici olarak yazmaz. Dünyâ husûsunda kendisinden aşağıda olanlara bakıp, din husûsunda kendisinden yukarıda olana bakan kimseyi Allahü teâlâ, şükreden ve sabırlı bir kul olarak yazar."[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Eshâb-ı kirâma karşı çok muhabbeti vardı. Onlar Peygamber efendimizin en yakınları, dostları, arkadaşları olduğu için bütün müslümanların onları sevmesini emrederdi.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]İbrâhim bin Sa'd'dan rivâyet ettiği şu hadîs-i şerîfi sık sık okurdu: [B]"Eshâbım hakkında, Allahü teâlâdan korkun. Sakın benden sonra onlara düşmanlık yapmayınız. Onları seven beni sevdiği için sever. Onlara buğzeden, kin tutan, bana düşmanlığından dolayı böyle yapmış olur. Onlara eziyet eden, bana eziyet etmiş olur. Bana eziyet eden, Allahü teâlâya eziyet etmiş olur. Kim Allahü teâlâya eziyet ederse, Allahü teâlânın onu cezalandırması çok yaklaşmış demektir."[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Duâların kabûl olması ile ilgili olarak sorduklarında Peygamber efendimizin şu hadîs-i şerîflerini nakletti: [B]"Allahü teâlâya yalvarıp duâ etmeden önce ma'rufu[/B] (iyiliği) [B]emredip, münkerden nehyediniz. Günahınıza pişman olup, Allahü teâlâdan af ve mağfiret dilemeden önce, elbette Allahü teâlâ sizin duâlarınızı kabul etmeyecek. O zaman af ve mağfiret de olunmayacaksınız. Yahûdî âlimler ve hıristiyan din adamları emr-i ma'ruf ve nehy-i an-il-münkeri terkettikleri için, Allahü teâlâ onları, kendi peygamberlerinin lisânı üzere lânetleyip, umumî bir belâ vermiştir."[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]KABİR AZABINI HATIRLAYIN[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Muhammed bin Harb el-Mekkî şöyle anlatır:[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Abdullah bin Abdülazîz Ömerî hazretleri yanımıza gelmişti. Onun etrafına toplandık. Mekke-i mükerremenin ileri gelenleri de oradaydı. Bu sırada Abdülazîz Ömerî hazretleri başını kaldırınca, Kâbe-i muâzzamanın etrafında yükselen sarayları gördü. Şiddetli bir şekilde bağırarak; "Ey bu köşkleri bu mukaddes mekanın yanına dikenler! Ölünce, yapayalnız kalacağınız mezarların zifiri karanlıklarını hatırlayınız. Ey zevk ve sefâ sahipleri, ey dünyâ nîmetleri içerisinde yüzenler! Kabirde, kurtların, böceklerin, yiyecekleri ve gıdâları olacağınızı, şu güzel vücutlarınızın, toprak altında çürüyeceğini, o gören gözlerinizin akacağını, konuşan dillerinizin susacağını hiç düşündünüz mü?" Abdülazîz hazretleri bunları söyleyince gözleri doldu.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2][I]1) Hilyet-ül Evliyâ; c.8, s. 283[/I][/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2][I]2) Tehzîb-üt-Tehzîb; c.5, s. 302[/I] [I]3) Tabakât-ı İbn-i Sa'd; c.5, s. 435[/I] [I]4) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.2, s.90[/I] [I]5) Tabakât-ül-Kübrâ (İmâm-ı Şa'rânî); c.1, s.65[/I][/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Alimler ve Evliyalar
Abdullah Bin Abdülazîz
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst