6. Bölüm - 15. FASIL: Fitneyi Kökünden Kazımak İçin Süratle Allah Yolunda Savaşa Çıkmak

Huseyni

Müdavim
6. Bölüm - 15. FASIL: Fitneyi Kökünden Kazımak İçin Süratle Allah Yolunda Savaşa Çıkmak


15. FASIL: FİTNEYİ KÖKÜNDEN KAZIMAK İÇİN SÜRATLE ALLAH YOLUNDA SAVAŞA ÇlKMAK


Müreysi Savaşı’nın Hikayesi


- Biz bir gazada bulunuyorduk. Muhacirlerden bir kişi bir ensarinin kıçına vurdu. Ensari


“Ey Ensarlar!” diye bağırdı. Muhacir olan kişi de


“Ey muhacirler” diye bağırdı. Rasûlullah bu sözü işitti ve


“Yine cahiliye davasını yenilemek mi istiyor sunuz?”
dedi. Onlar

“Ey Allah’ın Rasûlü! Muhacirlerden bir kişi ensardan bir kişinin kıçına vurdu” dediler. Hz. Peygamber


“Bu cahiliye davasını bırakınız. Bu murdar bir şeydir”
diyerek olayın büyümesini engelledi. Bunu, Abdullah b. Ubey duydu ve

“Demek muhacirler böyle yaptı? Hele bir Medine’ye dönelim, andolsun, güçlü ve şerefli olan, hor ve zelil olanı oradan çıkaracaktır” dedi. Bu söz Hz. Peygamberin kulağına gelince Hz. Ömer


“Ey Allah’ın Rasûlü! Bırak da bu münafığın boynunu vurayım!” dedi. Hz. Peygamber


“Onun yakasını bırak. Halk, Muhammed arkadaşlarını öldürüyor demesinler”
dedi. O sırada ensar sayıca muhacirlerden fazlaydı. Sonra muhacirler ensardan daha fazla oldu.[1]

- Allah’ın Rasûlü, Mureysî seferine çıktı. Bu esnada Halid b.Velid’i göndererek Kafau’l-Müşellel’ dağı ile deniz arasında bulunan menat isimli putu yıktırdı. Bu savaşta birisi muhacirlerden, öbürü de ensarın anlaşmalısı olan Behziy kabilesinden iki kişi kavga ettiler. Muhacirlerden olan kişi El Behziy kabilesinden olan kişiye galip geldi. Mağlub olan kişi

“Ey ensar gurubu” diye imdad istedi. Ensardan bazı kimseler onun yardımına koştular. Ve muhacir olan da


“ey muhacirler gurubu” diye muhacirlerden imdad istedi. Muhacirlerden bazı kimseler de ona yardım ettiler. Hatta bunların yardımına koşan ensarlı ve muhacirlerin arasında biraz da kavga oldu. Sonra aralarına girildi. Her münafık veya kalbinde biraz hastalık olan herkes hemen Abdullah b. Ubey b. Selül’e geldiler. Onun yanına gidenler İbn Selül’e


“Bir zamanlar senden bir şeyler umulurdu. Şimdiyse sen ne zarar verebilir, ne de yarar sağlayabilirsin. Görüyorsun ki, şu geniş gömlekliler bize karşı nasıl da birbirlerini tutuyorlar” dediler. Münafıklar her hicret edene “geniş gömlekli” derlerdi. Allah düşmanı Abdullah b. Übey


“Allah’a yemin ederim ki “Eğer biz Medine’ye dönersek kesirlikle en aziz olan, en zelil olanı Medine’den çıkartacaktır” dedi. Münafıklardan olan Malik b. Dahşen de


“Ben size, Rasulûllahın yanındakilere nafaka vermeyiniz ki dağılsınlar! demedim mi?” dedi. Bu sözler Hz. Ömer’in kulağına gidince, Rasûlullah’a


“Ey Allah’ın Rasûlü! Bu halkı fitneye sokan kişi için bana izin ver de onun boynunu vurayım!” dedi. Hz. Peygamber, Hz. Ömer’e


“Eğer sana onu öldür dersem onu öldürecek misin? deyince Hz. Ömer


“Evet, Allah’a yemin ederim ki, onu öldürme izni verirsen onun boynunu vururum” dedi. Hz. Peygamber Hz. Ömer’e oturmasını söyledi. Bu esnada Benî Eşhel’in kahramanı ve ensardan olan Useyd b. Hudeyr Rasûlullah’a geldi ve


“Ey Allah’ın Rasûlü! Şu kişi hakkında bana izin ver de İnsanları fitneye düşüren bu adamın boynunu vurayım” dedi. Hz. Peygamber


“Eğer emredersem onu öldürecek misin?” diye sorunca, Useyd


“Evet, Allah’a yemin ederim eğer bana emredersen onu kılıcımla kulak memelerinin altından vurup öldürürüm” dedi. Hz. Peygamber ona da oturmasını söyledi ve orduya hareket emrini verip günün en şiddetli sıcağında yola çıktı. Peygamber o gün o gece devam etti. Ertesi gün de güneş kızışıncaya kadar devam etti, sonra konakladı. Sonra halkı tekrar sıcakta yola çıkardı ve Kafau’l-Müşellel denilen dağın arkasında üç gün böylece sabahlara kadar yürüyüşe devam etti. Hz. Peygamber Medine’ye vardığında, Hz. Ömer’i huzuruna davet ederek


“Ey Ömer! Eğer onun öldürülmesini emretseydim sen gerçekten onu öldürür müydün?” dedi. Hz. Ömer buna


“Evet” dedi. Hz. Peygamber:


Allah’a yemin ederim ki, eğer sen o gün, o kişiyi öldürseydin, bugün onu öldürmeyi emredersem onu derhal öldürecek kimseleri öfkelendirmiş olurdun. Ve halk da “Muhammed arkadaşlarına musallat olmuş, onları yavaş yavaş öldürüyor” diyecekti. Allah Teâlâ o zaman şu ayetleri indirdi:


“Onlar o kimselerdir ki Rasûlullahın yanındakilere bir şey infak etmeyiniz ki dağılsınlar, diyorlardı. Halbuki göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Fakat münafıklar bunu anlamazlar. Onlar “eğer Medine’ye bir dönersek andolsun bizden en güçlü ve şerefli olan, en zayıfı mutlaka oradan çıkaracaktır” diyorlar. Halbuki güç ve kuvvet Allah’ın, peygamberinin ve müminlerindir. Fakat münafıklar bilmezler”
(Munafikûn: 63/7-8)[2]

_______________________________

[1] İbn Kesir Tefsiri, IV/370 (Buhari’den).
[2] İbn Kesir Tefsiri, IV/372, İbn İshak’ın rivayetinde şu ilave vardır: Sonra Hz. Peygamber orduyu o gün akşama kadar yürüttü. Yürüyüşe sabaha kadar da devam ettirdi. Ertesi gün güneş onlara eziyet vermeye başlayınca konakladı. Asker o kadar yorulmuştu ki, ayakları yere değer değmez uykuya daldılar. Hz. Peygamber bunları önceki günün olayını unutturmak için yaptı.
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 1/462-463
 
Üst