20 haziran 2010 pazar.tüm babaların babalar günü kutlu olsun

risaleþakirdi

Active member
baba12.jpg



20 Haziran 2010 Pazar
'BABALAR GÜNÜ'nüz kutlu olsun.



3c645823b34.gif

8brukorcf5rv0.gif

baba10032.jpg




DÜŞÜK OMUZLU, DİK BAŞLI BABALAR
Güneş batıp hava kararmaya başladığında, tüm bireyleri eve toplanırdı…
Yılların verdiği alışkanlık mı, yoksa bir gelenek mi hala anlayamadım…
7 camili kasabanın minarelerinden müezzinin ezan sesi, onlar için bir işaretti… Tatlıcı Hoca akşam namazını camide kılar, dükkanda bekleyen nöbetçi oğluyla birlikte kepenkleri indirir evin yolunu tutardı…
Baba-oğul eve ulaştığında evin hanımı onları kapıda karşılardı…
Evde bulunan diğer altı çocuk büyükten küçüğe doğru dizilir, eve eli hiç boş gelmeyen babadan günün kısmetini alırdı… Bu kısmet bazen birer çikolata, bazen sakız, bazen de küçük oyuncaklar olurdu…
Evin reisi babanın eve gelmesiyle bir hareketlilik başlar, yer sofrası hazırlanırdı… 9 nüfuslu aile her akşam bu sofraya oturur birlikte yemek yerlerdi…
Baba ilk kaşığını tabağına götürmeden ne evin hanımı, ne de çocuklar en sevdiği yemek dahi olsa sofraya uzanmazdı…
Bütün bunların yanında, hemen hemen her gün bir de ekmek paylaşımı yaşanırdı…
Hayri Usta’nın fırınından alınan sıcak tırnak ekmek, baba tarafından çocukların önüne konulur, kendisi ise ekmek torbasındaki öğleden artan bayat ekmeği kendine alırdı…
Çocuklar yavaş yavaş büyüdü, bu gelenek yıllarca bozulmadan devam etti…
Bir şeylerin farkına varan çocuklar, bayat ekmek yerine babalarının da taze ekmek yemesini istemeye başladı…
Tatlıcı Hoca bu isteğe karşı her defasında, o her zamanki kendinden emin ve tok sesiyle, “Benim midem rahatsız, taze ekmek daha kötü yapıyor. Bayat ekmek mideme iyi geliyor” yanıtı verirdi…
Çocuklar, çok nadirde olsa bazen bayat ekmeği saklayıp, ‘öğleden ekmek kalmadı‘ diyerek, babalarına taze ekmek yedirmeyi başardılar, ama bunun sayısı çok az oldu…
Yıllar yılları kovaladı, 9 nüfuslu ailenin çocukları tek tek yuvadan uçtu…
Çocuklar için gurbet yılları başladı…
Bu tüm çocukların sırayla ekmek parası için gurbet yollarına düşmesiyle devam etti…
Bir zamanlar içinde 7 çocuğun şen kahkahalarının atıldığı, yüzük geçirmece, ceviz kabuğunun altından nohut bulmaca oyunlarının oynandığı ve hikayelerin anlatıldığı ev, Tatlıcı Hoca ve hanımına kaldı…
Çocuklardan; evlenen, yuva kuran, çoluk-çocuğa karışanlar oldu…
Baba çocuklarının mutluluklarına görmekten büyük haz duydu…
Şimdi Tatlıcı Hoca’nın çocukları da evlerinde akşam yemeği yerken, midelerinden rahatsızlar…
Onlar da taze ekmeği çocuklarının önüne koyarken, bayatı ise kendilerine alıyorlar…
Onlar da midelerinden rahatsızlar…
Onlar da taze ekmeği çocukları dururken kendileri yememeye yeminliler…
Çünkü; onlar da artık bir baba…
Çünkü; onlar Tatlıcı Hoca’nın ve onun gibilerin çocukları…

Bu ülkede çocuklarına taze ekmek yedirmek için her gün omuzları çöken milyonlarca baba var…
Çökük omuzlara rağmen, başlarını dimdik tutan babalar hemen yanımızda, yanı başımızda…
Onlar, baba oldukları için midelerinden rahatsızlar…
Onlar, çocukları için kendini feda edebilecek cesur, bileği bükülmez insanlar…
Onlar benim babam, sizin babanız…
Onların ellerinden öpün, gocunmayın gerekirse ayaklarından öpün… Belki unuttunuz, belki hatırladınız ama dün onların günüydü. Geç kalmadınız, çünkü her gün onların günü, bugün de yarın da her fırsatta ellerini öpün…
Sizler için bir ömür boyu mide rahatsızlığı çeken o kutsal insanları unutmayın…


Mustafa ÖZGÜR
(Yeni Gazete-Mersin)



image0018.jpg


8brukorcf5rv0.gif


Bende fedakar babalarımızın ve özellikle forumun babalarının 'babalar gününü' kutlar, sevdikleriyle mutlu bir ömür dilerim


baba10.jpg
 
Üst