ümmetin yıldızları (sizde ekleyin)

alanyacan

Active member
Ümmetin Yıldızları(sizde ekleyin)
Selamünaleyküm kardeşlerim bu konuda forumlar açılmış ama bende bir forum açmak istedim...Ümmetin Yıldızları olan Efendilerimizin bir tanesinin kısaca hayatını hep beraber işleyelim İnşaallah...selametle kalın...

ABDULLAH b. MES'UD (Kur'an'ı Açıktan Okuyan İlk Sahabi)

Abdullah b. Me’sud, Resulullah (sav) Darü’l-Ekram’a girmeden önce ona tabi olan ilk altı kişiden biridir. Allah’ın salât ve selamı onların üzerine olsun.
Resulullah ile ilk karşılaşmaları şu şekilde anlatılmaktadır:
“ Yetişkin çocuktum. Ukbe b. Ebu Muayt’ın koyunlarını otlatıyordum. Resulullah (sav) ve Hz. Ebu Bekir yanıma geldiler ve bana “ Ey delikanlı bize ikram edecek sütün var mı?” dediler. Ben ise: “ben emanetçiyim, size süt veremem” dedim. Bunun üzerine Resulullah: “ Yanında henüz yavrulamamış sütü olmayan bir koyun var mı?” dedi. Ben de “evet, var” dedim. Koyunu yanlarına getirdim. Nebi (sav) koyunu bağladı, memesini sıvazladı ve Allah’a dua etti. Koyunun memesinden hemen süt toplanıverdi. Sonra Hz. Ebu Bekir içi oyuk bir taş getirdi, sütü sağdı. Kendisi içti ben içtim. Daha sonra da “çekil” dedi ve süt kesildi. Bu olaydan sonra Resulullah’a “ Bana da bu sözleri öğret” dedim. O da bana “Sen eğitilebilir bir çocuksun” dedi.

O Müslüman olduktan sonra – hiç kimsenin yanından geçmeğe dahi cesaret edemediği- Kureyş’in ileri gelenlerinin Kabe’nin yakınındaki meclislerine gidip, başlarına dikilir o atlı ve akıcı sesiyle okumaya başlardı:
“Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adı ile…
Kur’an’ı rahman olan Allah öğreti…
İnsanı o yarattı…
Ona beyanı O öğretti…
Güneş de Ay da hesaptadır…
Nebat da Ağaç da O’na secde ederler.” (RAHMAN-1-6)

İşte zayıf, boyu oturan bir insanın boyuna denk; fakat İslam’ıyla gerçek büyüklüğü yaşamış ve tatmış yüce bir insan…
Onun tek bir emeli vardı ki, bunu sık sık tekrarlar , “ah…” çekerdi. Bu arzusunun ne olduğunu kendisi şöyle anlatır:” Tebük gazvesi sırasındaydı. Bir gece yarısı uyandım. Askerin konakladığı bölgede bir ateş parçası gözüme ilişti. Acaba nedir diye bakmaya gittim. Baktım o sırada Resulullah, Ebu Bekir ve Ömer üçü birlikte o sırada ölmüş olan Abdullah Zülbicadeyn el-Müzeni’i defnetmekle meşgul idiler. Bir çukur kazmışlar ve Resulullah o çukurun içindeydi. Hz. Ebu Bekir ve Ömer de cenazeyi ona sıktırıyorlardı. Resulullah O’nu kabre yerleştirdikten sonra “Allah’ım ben O’ndan razıyım sende razı ol…” keşke o gün o çukura ben gömülseydim…”
İşte bu; kalbi geniş, şahsiyeti yüksek yakin ehli, Allahın hidayete erdirdiği, Resulü’nün terbiye etiği ve Kur’an’ın yol gösterdiği bir insanın Abdullah b. Mes’ud’un yegâne dileği idi. Ruhuna Fatiha


(Ümmetin yıldızları–60 sahabe hayatı- Halid Muhammed Halid)
 

alanyacan

Active member
EBU HUREYRE VE KIYAMADIĞI ANNESİ...



Ebû Hureyre (ra) şöyle anlatıyor: ?Müşrike olan annemi İslâm?a çağırıyordum. Bir gün yine böyle davetimi yenilediğimde Peygamber Efendimiz hakkında hoşlanmadığım şeyler söyledi. Allah Resûlü?nün yanına geldim, ağlıyordum.
?Yâ Resûlallah? dedim, annemi İslâm?a davet ediyordum; yanaşmıyordu. Bugün de davet ettim. Senin aleyhinde hoşlanmadığım şeyler söyledi. Allah?a dua et, ?Ebû Hureyre?nin annesine hidâyet versin.? dedim. Allah Resulü de,

- Allah?ım! Ebû Hureyre?nin anasını hidâyete erdir, diye dua buyurdu.

Sevinerek dışarı çıktım. Eve varıp kapıya yaklaşınca, baktım kapı kapalı. Annem ayak seslerimi duymuştu. ?Ebû Hureyre, yerinde dur? dedi. Biraz sonra annem elbisesini giymiş, başını da örtmüş olarak kapıyı açtı ve: ?Ebû Hureyre, şehâdet ediyorum ki Allah?tan başka ibadete lâyık bir ilâh yoktur. Şehâdet ediyorum ki Muhammed, Allah?ın elçisidir.? dedi.

Koşarak Peygamberimiz?in yanına vardım. Daha önce kederimden ağladığım gibi sevincimden ağlıyordum. ?Müjde, Yâ Rasûlallah, Allah duanı kabul etti; Ebû Hureyre?nin annesini İslâm?a hidâyet buyurdu.? dedim. Sonra, ?Yâ Rasûlallah, Allah?a dua et de, beni ve annemi, erkek-kadın bütün müminlere sevdirsin.? ricasında bulundum. O da: ?İlâhî! Bu kulcağızını ve anasını erkek-kadın her mümine sevdir.? diye dua buyurdu. İşte, bunun için adımı duyan erkek-kadın her mümin beni sever.? (Kandehlevî, Hayatu?s-Sahabe, 1/175-176)
 

alanyacan

Active member
HZ. HATİCE(r.a)

Hz. Hatice, Hz. Muhammed (s.a.s)'in temiz, iffetli ve yüce ahlâk sahibi olan hanimlarinin ilki.

O, Araplarin en asil kavmi olan Kureys kavminden ve Kureys kavminin de, en asil, pak ailelerinden idi. Babasi Huveylid, annesi Fâtima'dir (Ibn Ishak, es-Sîre, Nesr. Muhammed Hamidullah, s. 60).

Hz. Hatice'nin baba tarafindan soyu Kusay'da Peygamberimizin baba tarafindan soyu ile birlestigi gibi, annesi tarafindan da soyu yine Peygamberimizin baba tarafindan dedesi olan Lüey'de bilesmektedir (M. Asim köksal, Islâm Tarihi, Mekke Devri, 96).


Hz. Hatice, ticaretle ugrasan zengin, haysiyetli, serefli bir kadindi. Ücretle tuttugu adamlarla Sam'a ticaret kervanlari düzenlerdi. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in dogru sözlü, güzel ahlâkli ve son derece kendisine güvenilen bir insan oldugunu ögrenince, O'na ticaret ortakligi önerdi. Hz. Muhammed (s.a.s) Hz. Hatice'nin bu teklifini kabul etti. Hz. Hatice O'nun baskanliginda bir ticaret kervanini Sam'a gönderdi. Ayni zamanda kölesi Meysere'yi de O'nunla beraber gönderdi. Meysere, yolculuk sirasinda Hz. Muhammed (s.a.s.)'de harikulade hallere sâhid oldu. Gittikleri yerde, Peygamberimiz (s.a.s.) satacaklarini satti ve alacaklarini da aldi. Ondan sonra geri döndüler. Hz. Hatice bu ticaret kervanindan çok memnun oldu. Daha önce gönderdigi ticaret kervanlarina nazaran, bu sefer daha fazla kâr elde etti. Hz. Peygamber (s.a.s.) hakkinda Meysere'yi de dinleyince, O'na olan itimadi ve sevgisi daha da artti. O'na anlastiklari ücretten fazlasini verdi ve Hz. Muhammed (s.a.s)'e evlenme teklifinde bulundu (Ibn Ishak, a.g.e., 59).

Hz. Peygamber (s.a.s.) durumu amcasi Ebu Talib'e anlatti. Ebu Talib Hz. Hatice'yi Hz. Muhammed (s.a.s.) için istedi. Iki aile anlasti. Dügünleri o zamanin örf ve adetlerine göre, Hz. Hatice'nin evinde yapildi. dügünde Ebû Talib ve Hz. Hatice'nin amcasi Amr b. Esed birer konusma yaptilar. Ikisi de konusmalarinda hikmetli ifadelerde bulundular ve evlenecekler hakkinda güzel seyler söylediler. Ondan sonra misafirlere ikram yapildi, yemekler yenildi. Ebû Talib nikâhlarini kiydi. Mehir olarak 500 dirhem altin tesbit edildi (Ibn, Sa'd Tabakat, VIII, 9).

O zaman, rivâyetlerin ekseriyetine göre, Hz. Muhammed (s.a.s.) 25 ve Hz. Hatice 40 yasinda idiler. Aralarinda 15 yas fark vardi (Ibn Hacer, el-Isâbe, 539). Bazi rivâyetlerde bu yas farkinin daha az oldugu kayitlidir.

Rasûlullah (s.a.s.)'in evlendigi ilk kadin, Huveylid'in kizi Hatice'dir. Hz. Hatice ilk olarak Atik b. Aziz'le evlendi, ondan bir kizi oldu. Onun ölümünden sonra, Temim ogullarindan Ebû Hale ile evlendi. Ondan da bir oglu ve bir kizi oldu. Onun da ölümünde sonra, Rasûlullah (s.a.s.) ile evlendi (Ibn Ishak, a.g.e., 229).

Hz. Hatice'nin Rasûlullah (s.a.s.)'den Fâtima, Ümmü Gülsüm, Zeyneb ve Rûkiyye adinda dört kizi, Kâsim ve Abdullah adinda da iki oglu dünyaya geldi. Kelbî'nin rivâyet ettigine göre, önce Zeynep, sonra Kâsim, sonra Ümmü Gülsüm, daha sonra Fâtima, ondan sonra Rûkiyye ve en sonunda Abdullah dünyaya geldi. Ali b. Aziz el-Cürcânî de, Kâsim'in Zeynep'ten daha önce dogdugunu nakletmistir (Ibn el-Esir, Usdü'l-Gâbe, I, 434).

Hz. Hatice(r.anha), Rasûlullah (s.a.s.)'e, Peygamberliginden evvel son derece saygi gösterip onu mutlu ettigi gibi, Peygamberligi döneminde de, ona ilk inanan, onunla beraber namaz kilip ona ilk cemaat olan kisi vasfini kazandi. Daima Hz. Muhammed (s.a.s.)'e destek oldu, ona moral verdi, son derece güzel davranis ve sözleri ile, onun basarilarina katkida bulunmaya çalisti.

Hz. Hatice, Rasûlullah (s.a.s.)'e (Allah kendisini Peygamberlikle sereflendirdigi zaman) teskin etmek için; "ey amca oglu, beni melek geldigi zaman haberdar edebilir misin?" diye sordu. Resûlullah (s.a.s.); "evet" cevabini verdi. Bir gün Hatice'nin yaninda iken, ona Cibril geldi ve; "Ey Hatice! Iste bu Cibril'dir, bana geldi" dedi. Hatice "Su anda onu görüyor musun?" diye sordu. "Evet" karsiligini verdi. Hatice bu kez sag tarafina oturmasini söyledi. Rasûlullah (s.a.s.) Hatice'nin sag tarafina oturdu. Hz. Hatice; "Simdi görüyor musun" sorusunu tekrarladi. Rasûlullah (s.a.s.) yine olumlu cevap verince, Hz. Hatice örtüsünü çikarip atti. O sirada Rasûlullah (s.a.s.)in hâlâ kucaginda oturuyordu. "Onu, simdi görüyor musun?" diye tekrar sordu. Rasûlullah (s.a.s.) bu kez "hayir" cevabini yerince, Hz. Hatice; "Bu seytan degil; bu kesinlikle melek, ey amca oglu! Sebat et, seni müjdelerim" dedi (Ibn Ishâk, a.g.e., 114).

Hz. Hatice(r.anha), Allah'in selâmina ve Rasûlullah (s.a.s.)'in övgüsüne nâil olacak derecede faziletli ve serefli bir kadindi. O, imanda, sabirda, iffette, güzel ahlâkta, kisacasi her yönü ile örnek olan bir anneydi. Rasûlullah (s.a.s.); "hristiyan kadinlarinin en hayirlisi Imrân'in kizi Meryem, müslüman kadinlarinin en hayirlisi ise. Hüveylid'in kizi Hatice'dir" buyurdu. Bu konudaki diger bir hadisinin meali söyledir: " Dünya ve âhirette degerli dört kadin vardir. Imran'in kizi Meryem; Firavun'un karisi Asiye, Hüveylid'in kizi Hatice ve Muhammed (s.a.s.)'in kizi Fâtima" (Ibn Ishak, a.g.e. s. 228).

Bir gün Cebrâil (a.s.) Rasûlullah (s.a.s.)'e gelerek söyle buyurdu: "Hatice'ye Allah'in selâmlarini söyle." Rasûlullah (s.a.s.): "Ya Hatice, bu Cebrâil'dir, sana Allah'tan selam getirdi" deyince, Hz. Hatice, Allah'in selamini büyük bir memnuniyetle kabul etti ve Cebrâil'e de iadei selâmda bulundu (Ibn Hisâm, es-Sîre,, I, 257).

Allah'in rizasini, yuvasinin mutlulugunu, dünya ve âhiretin huzur ve saadetini düsünen bütün anneler için en güzel örnegi teskil eden Hz. Hatice (r.a.), nübüvvetin onuncu yilinda, Ramazan ayinda vefât etti ve Mekke'deki Hacun kabristanina defn edildi (M. Asim Köksal, a.g.e. s. 302).
 

AMİNE

Well-known member
Hz. Ömer’in kızı olan Hz. Hafsa, önce Huneys bin Huzafe ile evlendi. Huneys ile ilk muhacirlerden olup, önce Habeşistan’a, sonra Medine’ye hicret etti. Huneys, Bedir ve Uhud gazvelerine katılıp, Uhud’da yaralanıp, Medine’de sehit oldu.

Hz. Hafsa, genç yaşında dul kalınca; babası Hz. Ömer hicretin üçüncü yılında, Hz. Ebu Bekir’e ve Hz. Osman’a, “Kızımı alır mısınız” diye teklif etmiş, onlar da, “Düşünelim” demişlerdi.

Sebebi nedir?

Birgün Resulullah efendimiz, her üçü ve başkaları yanında iken, Hz. Ömer’e buyurdu ki:

- Ya Ömer! Seni üzüntülü görüyorum, sebebi nedir?

Bir şişedeki mürekkebin rengi kolay görüldüğü gibi, Resulullah efendimiz de herkesin düşüncesini, bir bakışta anlardı. Lüzum görürse sorardı. Hz. Ömer de şöyle cevap verdi:

- Ya Resulallah! Kızımı Ebu Bekir’e ve Osman’a teklif ettim, almadılar.

Resulullah efendimiz en çok sevdiği üç eshabının üzülmesini hiç istemediğinden, onları sevindirmek için, hemen buyurdu ki:

- Ya Ömer! Kızını, Ebu Bekir’den ve Osman’dan daha iyi birisine vermek ister misin?

Hz. Ömer şaşırdı. Çünkü Ebu Bekir’den ve Osman’dan daha yüksek ve daha iyi kimse Resulullahtan başka olmadığını biliyordu. Cevap verdi:

- Evet ya Resulallah.

Bunun üzerine Resulullah efendimiz buyurdu ki:

- Ya Ömer, kızını bana ver!

Bu suretle, Hz. Hafsa, Ebu Bekir’in ve Osman’ın ve bütün müminlerin anneleri oldu. Bunlar, ona hizmetçi oldu. Ebu Bekir ve Osman birbirlerine daha yakın ve daha sevgili oldular.

Hz. Hafsa hakkında hadis-i şerif söylendi. Peygamberimiz kendisine hitaben buyurdu ki:

- Ey Hafsa! Sakın çok konuşma! Allahı anmadan çok konuşmak, kalbi öldürür. Allahın zikri ile çok konuşmak ise kalbi diriltir.

Yine Hz. Aişe ile ikisine buyurdu ki:

- Allaha tevbe ederseniz, kalbleriniz Ona meyleder.

“Babasının kızıydı”

Hz. Hafsa, altmış hadis-i şerif bildirdi. Peygamber efendimizin sabah namazı için kalktığında, abdest aldıktan sonra evinde sabahın sünnetini kıldığını haber vererek hadis kitaplarına geçirdi.

(Peygamber efendimizin oturarak tesbih namazı kıldığını görmedim. Ancak, vefatından bir sene önce tesbih namazlarını oturarak kılmaya basladı) buyurdu.

Hz. Hafsa, bilgili, iradesi kuvvetli, özü ve sözü bir idi. Hz. Aişe, onun hakkında; “Hafsa tam mânasıyla babasının kızıydı” buyurdu.

Dinî vecibeleri hakkıyla yerine getirirdi. Geceleri ibadetle geçirir, gündüzleri oruç tutardı. Senenin çoğunu oruçlu geçirirdi. Peygamber efendimizin nikâhıyla şereflendikten sonra dinî pek çok hususlara bizzat şahit oldu.

Hz. Hafsa’ya, Peygamberimiz vefat edince, beytülmaldan tahsisat ayrıldı. Hz. Ebu Bekir’in toplatmış olduğu Kur’an-ı kerimi muhafaza etmekle vazifelendirildi. Hz. Osman’ın hilafetinde Kur’an-ı kerimin çoğaltılması esnasında, muhafaza ettiği nüshayı Halifeye teslim etti.

Hz. Hafsa, 665 senesinde Medine-i münevverede vefat etti. Cenaze namazını Mervan kıldırdı. Bakî kabristanlığında Abdullah bin Ömer, Asım bin Ömer, Salim bin Abdullah, Hamza bin Abdullah kabre koyup, defnettiler.

Ümmetimin idaresini ellerine alacaklar

Peygamberimizden 60 hadis-i şerif rivayet etmiş, kendisinden de Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizî, Nesaî ve İbni Mace hadis nakletmişlerdir. Şöyle bildirilir:

Hz. Hafsa, Peygamberimizin gece yattıkları zaman neler yaptıklarını şöyle anlatırlar:

“Peygamber efendimiz yataklarına yattıkları zaman, mübarek sağ ellerini baslarının altına koyar ve şöyle duâ ederdi: (Rabbi kinî azâbeke yevme teb’asü bâdeke [Ya Rabbi, insanların ba’s olunacakları günde beni azaptan koru!]) [3 defa okurlardı]

Peygamber efendimiz sağ eliyle yer, sağ eliyle içer, abdeste, giyinmeye, almaya ve vermeye sağdan başlardğ. Bundan başka işlere soldan başlardı.” Bir gün, Resulullah efendimiz Hz. Hafsa’ya buyurdu ki:

- Ebu Bekir ile baban, ümmetimin idaresini ellerine alacaklardır.

Bu sözle Ebu Bekir’in ve Hafsa’nın babası olan Hz. Ömer’in ileride halife olacaklarını müjdeledi.

Ahzab suresinin 28. ayet-i kerimesinde de bildirildiği gibi, Peygamber efendimize, önceleri, hanımını boşaması caiz idi. Bunun için Resulullah efendimiz Hz. Hafsa’ya bir talak vermiş idi. Hak teâlâdan şöyle vahiy geldi:

(Ey habibim, Hafsa’ya geri dön! Çünkü o, çok oruç tutar, çok namaz kılar. Cennette de senin hanımındır.)

Bu vahiy üzerine Peygamber efendimiz, Hz. Hafsa validemizi tekrar nikâhına aldı. Daha sonra, Ahzab suresinin 52. ayet-i kerimesi inerek, Peygamber efendimizin, hanımlarını bırakması ve başka kadınlarla evlenmesi haram kılındı.

Hz. Hafsa anlatır:

Resulullah efendimiz, bir gün istirahat ediyordu. Bu sırada Hz. Ebu Bekir içeri girmek için izin istedi. İzin verilip içeri girdi. Resulullah hiç hâlini değiştirmedi. Sonra babam Hz. Ömer izin alıp içeri girdi. Yine hâlini değiştirmedi. Uzanmış vaziyette iken onlarla sohbet ettiler.

Daha sonra, Hz. Osman kapıya gelip içeri girmek için izin istedi. Peygamber efendimiz oturdular ve Hz. Osman’ı bu şekilde kabul ettiler.

Hepsi gittikten sonra sordum:

- Hz. Ebu Bekir ve babam Hz. Ömer içeri girdiklerinde hiç hâlinizi değiştirmediniz. Fakat Hz. Osman içeri girince, oturdunuz. Bunun sebebi nedir?

Bunun üzerine, (Meleklerin hayâ ettikleri bir kimseden, ben nasıl hayâ etmem) buyurdu.

Hz. Ömer, devlet başkanı seçildiğinde, Hz. Ebu Bekir’e tayin edilen maaş kadar ücret alıyordu. Bu şekilde bir müddet devam edildi. Daha sonra, Hz. Ömer, geçim sıkıntısına düştü.

Maaşını artıralım

Bu durumu gören, Eshab-ı kiramın büyüklerinden bazıları, toplanıp, bu durumu görüştüler. Zübeyr bin Avvam hazretleri şöyle bir teklifte bulundu:

- Kendisine söyleyerek maaşını artıralım.

Bu teklif kabul edilerek, “Bu teklifi, onun reddedemeyeceği biri olan kızı Hz. Hafsa’ya söyletelim” dediler.

Hz. Hafsa’ya giderek, aralarındaki konuşmaları anlattılar. İsim vermeden, tekliflerini Hz. Ömer’e bildirmesini istediler. Hz. Hafsa da babasının yanına varıp dedi ki:

- Eshabdan bazıları, senin maaşını az bulmuşlar. Bunun için maaşını artırmayı teklif ediyorlar.

Hz. Ömer bu teklif üzerine celâllendi ve kızına sordu:

- Kimdi onlar?

- Fikrini öğrenmeden, kim olduklarını söylemem.

- Eğer kim olduklarını öğrenseydim, onlara gereken cezayı verirdim. Allahü teâlâya duâ etsinler ki, arada sen varsın.

Sonra kızı Hz. Hafsa’ya sordu:

- Sen Resulullahın evinde iken, Allahın Resulünün giydiği en kıymetli elbise neydi?

- İki tane renkli elbisesi vardı. Elçileri onlarla karşılar, cuma hutbelerini bunlarla okurdu.

- Peki yediği en iyi yemek neydi?

- Bizim yediğimiz ekmek, arpa ekmeği idi. Ekmek sıcak iken yağ sürer, yumuşatırdık. Bunu güzel bulduğumuz için misafirlerine de ikram ederdik.

- Senin yanında kaldığı zamanlar, yerde yaygı olarak kullandığınız en geniş, en rahat yaygı neydi?

- Kaba kumaştan yapılmış bir örtümüz vardı. Yazın dörde katlar, altımıza yayardık. Kış gelince de, yarısını altımıza yayar, yarısını da üstümüze örterdik.

Bir yol takip eden üç yolcu

Daha sonra Hz. Ömer dedi ki:

- Ya Hafsa, benim tarafimdan seni gönderenlere söyle! Resulullah efendimiz kendisine yetecek miktarını tespit eder, fazlasını ihtiyaç sahiplerine verirdi. Kalanı ile yetinirdi. Vallahi ben de kendime yetecek olanını tespit ettim. Artanını ihtiyaç sahiplerine vereceğim. Ve bununla yetineceğim.

Ben, Resulullah efendimiz ve Hz. Ebu Bekir, bir yol takip eden üç kişi gibiyiz. Onlardan ilki nasibini aldı ve yolun sonuna vardı. Diğeri de aynı yolu takip etti ve Ona kavuştu. Sonra üçüncüsü yola koyuldu. Eğer o da öncekilerin takip ettiği yolu takip eder, onlar gibi yaşarsa, onlara kavuşur ve onlarla beraber olur. Eğer öncekilerin yolunu takip etmezse, başka yoldan giderse, onlarla buluşamaz.

Hz. Ömer, böylece sıkıntı içinde yaşamayı tercih edip, maaş artırma teklifini kabul etmedi.
 
Üst