müslüman olarak kalabilmek için ne yapmalı?

uhuvvet1

Member
Müslüman Olarak Kalabilmek İçin Ne Yapmalı


Müslüman olarak kalabilmek için, itikadı, imanı düzelttikten sonra, fıkıh ilminin bildirdiği ibadetleri yani İslamiyet’in emirlerini yapmak, yasak ettiklerinden de kaçınmak lazımdır. Beş vakit namazı, üşenmeden, gevşeklik yapmadan, şartlarına dikkat ederek kılmalıdır. Nisab miktarı malı ve parası olan, zekat vermelidir.

Kıymetli ömrü, lüzumsuz mubahlara bile harcamamalıdır. Haram ile geçirmemek, elbette lazımdır. Teganni, şarkı ve çalgı aletleri ile meşgul olmamalı, bunların nefse verecekleri lezzete aldanmamalıdır. Gıybet etmemelidir çünkü haramdır. Gıybet, bir Müslümanın gizli bir kusurunu, arkasından söylemektir. Bid’at sahiplerinin, açıkça günah işleyenlerin bu günahlarını, zulmedenlerin ve alışverişte insanları aldatanların bu kötülüklerini duyurarak, bunların şerrinden sakınmalarına sebep olmak ve Müslümanlığı yanlış söyleyenlerin, yazanların bu iftiralarını herkese söylemek lazımdır. Bunları söylemek, gıybet olmaz.

Nemime yapmamalı, yani Müslümanlar arasında söz taşımamalıdır. Bu iki günahı işleyenlere çeşitli azaplar yapılacağı bildirilmiştir. Yalan söylemek ve iftira etmek de haramdır, sakınmak lazımdır. Bu iki fenalık, her dinde de haram idi. Cezaları çok ağırdır. Müslümanların ayıplarını örtmek, gizli günahlarını yaymamak ve kusurlarını affetmek çok sevaptır.

Küçüklere, emri altında bulunanlara, hanıma, çocuklara, talebeye, işçiye, fakirlere merhamet etmelidir. Kusurlarını yüzlerine vurmamalıdır. Olur olmaz sebeplerle o zavallıları incitmemeli, dövmemeli ve sövmemelidir.

Hiç kimsenin dinine, malına, canına, şerefine, namusuna saldırmamalı, herkese olan borçları ödemelidir. Rüşvet almak, vermek haramdır. Yalnız, zalimin zulmünden kurtulmak için ve zorla, tehdit edilince vermek, rüşvet olmaz. Fakat bunu da almak haram olur.

Herkes, kendi kusurlarını görmeli, Allahü teâlâya karşı yaptığı kabahatleri düşünmelidir. Allahü teâlânın, kendisine ceza vermekte acele etmediğini, rızkını kesmediğini bilmelidir.

Ananın, babanın, İslamiyet’e uygun emirlerine itaat etmeli, İslamiyet’e uygun olmayanlara isyan etmemeli, karşı gelmemeli, fitneye sebep olmamalıdır.

İtikadı düzelttikten ve fıkhın emirlerini yaptıktan sonra, bütün zamanları, Allahü teâlânın zikri ile geçirmelidir. Zikre, yani kalbin, Allahü teâlâyı hatırlamasına, anmasına mani olan her şeyi, kendine düşman bilmelidir. İslamiyet’e ne kadar çok yapışılırsa, Onu anmanın lezzeti artar. İslamiyet’e uymakta, gevşeklik, tembellik arttıkça, o lezzet de azalır ve kalmaz olur.

Müslüman kadınların ve erkeklerin, avret mahalli açık olarak sokağa çıkmaları, haramdır. Başkalarının, avret mahallerine bakmak, avret mahalli açık olanların bulunduğu yere gitmek de haramdır. Haram işlerken, namaz vakitleri de geçerse, ayrıca günah ve küfür olur. Her nevi çalgıyı çalmak ve Kur’an-ı kerimi, mevlidi ve ezanı teganni ile okumak haramdır. Bunları, çalgı aletleri ile okumak da haramdır.

Çocukların ilim öğrenecek kıymetli zamanları ziyan edilirse, Müslüman evlatları cahil kalır, dinsiz bir gençlik yetişir. Din adamları, bu felakete seyirci kalır, susarlarsa, bunların günahları kat kat ziyade olur.

Helali, haramı öğrenmeyen, öğrendikten sonra da ehemmiyet vermeyen kâfir olur. İnsanın en büyük düşmanı kendi nefsidir. Hep insana zararlı şeyleri yapmak ister. Nefsin arzularına şehvet denir. Nefsin şehvetlerini yapmak, ona çok tatlı gelir. Bunları lüzumu kadar yapmak, günah değildir. Fazlasını yapmak, zararlı olur ve günah olur.

Netice olarak, Müslüman olarak kalabilmek için, İslamiyet’i doğru olarak öğrenmek, öğrenilenlere göre inanmak ve yapmak lazımdır. İtikadı bozuk bir kimse, Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşamaz. Onun rahmetinden, yardımından mahrum kalır. Rahatı, huzuru bulamaz. Eğer imanımızı düzeltmez, İslamiyet’e uymaz, hayırlı işler görmez, şahsi menfaatlerimiz için gayri meşru yollara saparsak, Allahü teâlâ bizi aşağıların aşağısı yapar.
 
Üst