Enesini sevenler başkaları sevmezler...

Ukbaa

Well-known member
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ اِنَّ النَّفْسَ َلاَمَّارَةٌ بِالسُّوۤءِ

Meali: (Haşiye) "Nefis daima kötü şeylere sevkeder." Âyetinin, hem de اَعْدَى عَدُوِّكَ نَفْسُكَ الَّتِى بَيْنَ جَنْبَيْكَ mana-yı şerifi: "Senin en zararlı düşmanın nefsindir." hadîsinin bir nüktesidir.


Tezkiyesiz nefs-i emmaresi bulunmak şartıyla kendi nefsini beğenen ve seven adam, başkasını sevmez.
Eğer zahirî sevse de samimî sevemez, belki ondaki menfaatini ve lezzetini sever.
Daima kendini beğendirmeye ve sevdirmeye çalışır ve kusuru nefsine almaz; belki avukat gibi kendini müdafaa ve tebrie eyler.

Mübalağalar ile, belki yalanlarla nefsini medh ü tenzih ederek âdeta takdis eder ve derecesine göre
مَنِ اتَّخَذَ اِلَهَهُ هَوَيهُ Hevâ ve heveslerini kendisine mâbud edinen kimse” Furkan Sûresi, 25:43) ayetinin bir tokatını yer.


Temeddühü ve sevdirmesi ise, aks-ül amel ile istiskali celbeder, soğuk düşürtür. Hem amel-i uhrevîde ihlası kaybeder, riyayı karıştırır. Akibeti görmeyen ve neticeleri düşünmeyen ve lezzet-i hazıraya mübtela olan hisse ve heva-yı nefse mağlub olup, yolunu şaşırmış hissin fetvasıyla, bir saat lezzet için bir sene hapiste yatar. Bir dakika gurur veya intikam yüzünden on sene ceza görür.


Âdeta ders aldığı Amme Cüz'ünü bir tek şekerlemeye satan hevaî bir çocuk gibi, elmas kıymetinde bulunan hasenatını, hissini okşamak için ve hevasını memnun etmek için ve hevesini tatmin etmek için, ehemmiyetsiz cam parçaları hükmündeki lezzetlere, enaniyetlere vesile edip, kârlı işlerde hasaret eder.


اَللَّهُمَّ احْفَظْنَا مِنْ شَرِّ النَّفْسِ وَالشَّيْطَانِ وَمِنْ شَرِّ الْجِنِّ وَاْلاِنْسَانِ

Allahım! Bizi nefsin, şeytanın, cinin ve insanın şerrinden muhafaza et.




Haşiye : Bu parçanın da herkese faydası var.

28. Lem'a
 

Ukbaa

Well-known member

İkinci Nokta: Şeytanın mühim bir desisesi: İnsana kusurunu itiraf ettirmemektir. Tâ ki, istiğfar ve istiaze yolunu kapasın. Hem nefs-i insaniyenin enaniyetini tahrik edip, tâ ki nefis kendini avukat gibi müdafaa etsin; âdeta taksirattan takdis etsin.

Evet şeytanı dinleyen bir nefis, kusurunu görmek istemez; görse de, yüz tevil ile tevil ettirir.

وَ عَيْنُ الرِّضَا عَنْ كُلِّ عَيْبٍ كَلِيلَةٌ sırrıyla:
Nefsine nazar-ı rıza ile baktığı için ayıbını görmez. Ayıbını görmediği için itiraf etmez, istiğfar etmez, istiaze etmez; şeytana maskara olur.

Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm gibi bir Peygamber-i Âlîşan,
وَمَا اُبَرِّىءُ نَفْسِى اِنَّ النَّفْسَ َلاَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ اِلاَّ مَا رَحِمَ رَبِّى
dediği halde, nasıl nefse itimad edilebilir?

Nefsini ittiham eden, kusurunu görür.
Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder.
İstiğfar eden, istiaze eder.
İstiaze eden, şeytanın şerrinden kurtulur.

Kusurunu görmemek o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır.

Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar; itiraf etse, afva müstehak olur.


13. Lem'a-13. İşaret
 

Ukbaa

Well-known member
Zira: İnsân, cibilliyeti ve fıtratı hasebiyle nefsini sever.
Belki, evvelâ ve bizzât yalnız zâtını sever, başka herşeyi nefsine fedâ eder.
Mâbud'a lâyık bir tarzda nefsini medheder.
Mâbud'a lâyık bir tenzih ile nefsini meâyibden tenzih ve tebrie eder.

Elden geldiği kadar kusurları kendine lâyık görmez ve kabûl etmez. Nefsine perestiş eder tarzında şiddetle müdafaa eder.

Hattâ fıtratında tevdi edilen ve Mâbud-u Hakikî'nin hamd ve tesbihi için ona verilen cihazât ve istidadı, kendi nefsine sarfederek مَنِ اتَّخَذَ اِلَهَهُ هَوَيهُ sırrına mazhar olur.

Kendini görür, kendine güvenir, kendini beğenir.

İşte şu mertebede, şu hatvede tezkiyesi, tathiri:
Onu tezkiye etmemek tebrie etmemektir.


26. Söz
 
Üst