Namaz nedir??

þifaa

Well-known member
Yaratıcıyı unutmak… Namaz nedir?

İnsan ruh ve bedenden oluşmuştur. Allah, insanı yaratırken bedeni açlığı, açlık duygusu şeklinde insan vücuduna yerleştirmiştir. İnsan eğer açlık duygusu ve iştah ile yaratılmasaydı belki de bazı insanlar farkına varmadan ölecek veya hasta olacaktı. Açlık hissi ve iştah duygusu sayesinde insan, bedenini ihmal etmez beslenmesine dikkat eder.

İnsan vücudu gibi insan ruhu da canlı bir varlıktır.(Ruhun tanım ve nasıllığı ayrı bir konu)
Yani beslenmesi gerekir.

İnsan ruhunu insan vücudu gibi örnekleyelim:

Yani “metafiziği” anlamak için “fizik”le örnekleyelim:

Nasıl insanın vücudunun kalbi, beyni, akciğerleri; gözü, kulağı varsa “Ruh” ta da benzeri yüzlerce metafizik organa(latife) sahiptir.

Ama Allah, ruhun beslenmesini insan iradesine bırakmıştır. Yani insan bedeni aç kaldığında açlık ıstırabı çeker ama insan ruhu aç kaldığında doyurmaya itici bir acı hissetmez.

Bu nedenle insan, ruhunu iradesiyle duyurmak ve canlı tutmak yükümlülüğündedir.

Yemek lezzeti ve açlık duygusu olmasaydı ve de vücudun hastalanması, aşırı zayıflaması olmasaydı acaba yemek yeme zahmetine katlanır mıydık?

Herhalde katlanmazdık.

Bu nedenle bedeni ağırlıklı bir hayat yaşayan bizler, ruhu doyuran gıdaları anlamamız ve bu gıdaları belirlememiz mümkün değildir.

Namaz nedir?

Namazın bize bakan 2 yönü vardır.

Birinci yön: Yaratıcımıza yönelişimiz ona dönüşümüzdür. Üst yazılarda belirttiğimiz örneğe dönelim.

Yalnızca en ve boy boyutlu yani 2 boyutlu bir ekran olan televizyonda, ekranda gördüğümüz çizgi film kahramanlarını düşünelim. Bir yanda ekranla sınırlı elektron titreşimli bir yaşam süren çizgiden varlıklar, diğer yanda onları çizen, canlandıran animatörler.(ressam ve çizerler)

Şimdi çizgi filmde oynayan oyuncular varsayalım ki şuurlu, bilinçli birer çizgi-varlık olsun.
Mesela Yogi. Yoginin çizerine-animatörüne yönelmesi ve söz söylemesini hayal edelim. Ne yapacaktır Yogi. Bulunduğu boyuttan dışa yani seyircilerin baktığını tahmin ettiği dönecek ve el sallayacaktır. Söylemek istediğini söyleyecektir. Belki animatörler onun bu isteği hakkında bir şeyler söyleyecek ama Yogi doğal olarak onları duyamayacaktır. Çünkü 2 boyutlu ekrandan 3 boyutlu dünyaya geçiş yapamayacaktır.

“Benzetmede hata olmasın”
Biz yani insanlar en-boy-genişlik boyutunda yaşayan varlıklar olarak bizim boyutumuzda olması mümkün olmayan yaratıcımızı algılamamız mümkün değildir.

Öyleyse yaratıcımıza nasıl yönelecek ve ona isteklerimizi bildireceğiz?

Bunu biz ayetten(Nahl,90) ilham
“Siz onu görmeseniz bile O sizi görüyor”,
“Biz Ona(Yani insana) şahdamarından daha yakınız.”(Vakı’a 85)
“And olsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız. (Kaf,16),
“Kullarım Ben''i senden soracak olurlarsa, bilsinler ki Ben onlara çok yakınım. Bana dua edince, duacının duasını kabul ederim. O halde onlar da benim davetime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler.”(Bakara,186)

Öyleyse biz hiç “namaz” nedir bilmesek dahi Yaratıcımıza ulaşmak için yapacağımız iş; bir noktaya yönelmek, dünya ve içindekileri bir kenara koymak ve bize şahdamarımızdan yakın olan Allah’a isteklerimizi ifade etmek olacaktı.

İşte namazın bir yönü boyutumuz dışına yönelerek Yaratanımıza düşüncelerimizi-isteklerimizi (Yani dua) ulaştırmaya çalışmaktır.

Örneğe dönecek olursak; Çizgi film kahramanının ekranın tüm yönlerini bir yana bırakıp sanatını seyretmek için ekran başında olduğundan kuşku duymadığı animatöre seslenmesi.

Namaz da zaten bir duadır.


O nedenle biz 3 boyutlu ekranımızda dolaşırken filmin bizim bulunduğumuz bölümü bitmeden “Çizer”imize mutlaka dönmeliyiz.

Allah, insanı yeryüzüne yollarken onun büyük ihtimalle “Kendisini” unutup dünyaya dalacağını bilerek ona “Namaz” mecburiyeti getirmiştir.

Özetle Namazın 1. yönü yaratığın Yaratanına dönüşüdür.

İkinci Yön: Ruhun beslenmesidir. Yukarıda anlatmıştık. Ruha yabancı olan biz, metafizik dünyaya uzaklığımız nedeniyle ruha ait gıdaları algılamamız ve o gıdaları tespit etmemiz mümkün değildir.

Peki, ne yapmalıyız?
Ruha ait gıdaların ne olduğunu bize anlatan kitaplara başvurmalıyız. İşte namaz da o gıdaların en vazgeçilmezidir.
Herhangi bir hastalığa karşı acı şurupları içerken, o şurubun acı olması biz onu içmekten vazgeçirmez. Çünkü biliriz ki o hastalık virüsleri ve mikropları için tek çare o acı ilaçtır.

İnsan ruhu, fizik dünyaya -yani gördüğümüz dünyaya- gözler, kulak, burun, ağız… Gibi vücuda ait organlarla bakar. Böylece ruh, fiziki âlemden gelen binlerce manevi virüs ve mikropla karşılaşır.

Bütün bu daimi ruha hastalık bulaştıracak virüs ve mikroplara karşı –tadını sevmesek de, acı ve zor gelse de- tek ve ilk çare “namaz”dır.

Bu vazgeçilmezliktendir ki savaşta bile “namaz kılmama” “namazı tatil etmek” yoktur.

Özetle insan namaz kıldığında “üç boyutlu ekranının”-dünyanın- dışına döner ve Yaratıcısını unutmayarak “Ona” yönelmiş olur.

Yaratıcısını unutunca ne olur?

“Allah''ı unutup da, Allah''ın da kendilerini kendilerine unutturduğu kimseler gibi olmayın; onlar, yoldan çıkmış kimselerdir.”(Haşir,19)

Allah’ı unutmanın dünyadaki bedeli insanın kendini unutmasıdır.

Uçağa bindiniz ve 10 saatlik bir yolculuğa çıktınız. Ama uçakta iken o uçakta yolcu olduğunuzu unuttunuz. Bulunduğunuz koltuğu daimi sizinmişçesine sahiplendiniz. Tüm hayatınızı o uçak yolculuğundan ibaret sandınız. Ve koltuğunuzu genişletmeye koyuldunuz.


Başka yolcuların yemeklerine göz diktiniz. Niye Business’te değilim diye oraya gitmek için kendinizi parçalıyorsunuz. Başkalarının haklarını göz ardı ediyorsunuz çünkü topu topu 10 saatlik bir ömrünüz var. Gideceğiniz yer, uçağın sahibi, kaptan… Bunlar artık sizi ilgilendirmiyor…

İşte “yolcu” olduğunu unutan ve kendini dünyada daimi sanan “yolcu”nun tavrı, dünya gezegeninde dünyanın sahibini ve dünya hayatının kısa bir “sınav yolcululuğu”ndan farksız olduğunu unutan insanın haline benzer.

“Kıyamet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar.”(Naziat,46)
“…sanki dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar.”(Ahkaf,35)
“Allah''ın onları, sanki günün ancak bir saati kadar kaldıklarını zanneder vaziyette yeniden diriltip toplayacağı gün aralarında birbirleriyle tanışırlar.”(Yunus,45) “Allah onlara yine: "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız" der. Onlar: “Bir gün veya daha da az. Ne bilelim…”(Müminun 112-113)
Namaz, kulluğun ana ekseni ve omurgasıdır.

"Namaz dinin direğidir" (Tirmizi, iman)

İnsan için dünyada bulunurken Allah’a yöneliş asıl amaçtır. Fakat dünyanın normalde Allah’ı unutturmaması gereken işlerinde boğulan insan için namaz asıl yörüngesine dönüştür.

İpte yürüyen bir cambazın dengesini kaybedip düşmek üzereyken ilahi bir elle tekrar denge noktasına konuluşudur namaz.
Eğer bir insan namaz kılmıyorsa hiçbir zaman dengesine kavuşamaz hep yampili yampili gider.

Bilgisayarda araba yarışı yaparken yol duvarlarına toslarsınız ve yönünüz bozulur. Araba olduğu yerde defalarca döner ve siz hangi taraf “gidiş yönü” bir türlü çıkaramazsınız. Program sizi uyarır “geri gidiyorsun!” der. İşte namaz dünya işlerinin karmaşası ve kaydırıcılığı içinde yolunu yitiren insanın “namaz eliyle” tekrar yörüngesine-yoluna dönüşüdür.

Ama insan ruha ait bu “yörünge düzeltme” işini aklıyla algılayamayınca namazı boş bir uğraş gibi görebilir. Namazın ruh üzerindeki fonksiyonlarını fiziki algılamayla sınırlı aklıyla anlamaya çalışır. Oysa ruhun tamir ve tedavisi akıl ile görülemez.

İnsan ekran örneğindeki gibi ekranda çıkıp Yaratanına ulaşamaz. Ulaşması için boyut değiştirmesi gerekir. Hz.Muhammed (SAV) miraca boyut değiştirerek algılamalarımızın dışında çıkmıştır.
Bizim gibi insanların Allah’a ulaşma, Allah’a yönelmesi içinde miraç yolu namazdır. “Namaz, Mü’min’in Mi’râcıdır.”Hadis.

Namaz, dikkatini Yaratanına yöneltmektir.
Sınıfta ders boyunca sırasındaki ders kitap ve defterlerini bırakıp oyuncaklara dalan ve öğretmenine “nazar” etmeyen bir öğrencinin hep oyunla uğraşması gibi… Namaz kılmayan insan ders boyunca öğretmenine bakmayan öğrenci gibidir.

Namaz hiç olmazsa derste(günde) 5 defa zorunlu olarak “Öğretmen”e yönelişi ifade eder.

Tüm zamanını Allah’a ait işlere ayıran insan bu örnekte daimi olarak ders dinleyip not tutan ve notlarıyla çevresini aydınlatan öğrenciye benzer.
Böyle bir insan Yaratan eliyle her türlü yanlıştan arındırılır.
Veya basketbolda yoğun ve stresli bir maçta sık sık mola almak, mola öncesi ve sonrası için performansı kontrol etmek, yapılan hataları gözden geçirmektir namaz.

Namazın Allah’a farklı yakınlıktaki insanlara incir çekirdeği ile incir ağacı farkı kadar farklı fayda yelpazesi vardır. Ama incir çekirdeği kadar da olsa onu yerine getirme yine de ahirette hasadı yapılacak bir tohum atmadır.

Namaz kılınca başka ne olur?

İnsan yeryüzüne yalnız ve yalnız Allah’a kulluk için gelir. Allah’a kulluk dışındaki tüm uğraşlar yalnızca dünya hayatında değerlidir. Diğer âlemde kıymet taşımaz.

Ama
Bir insan günlük uğraşların yanında 5 vakit de namazını kılarsa 24 saatini ibadette geçirmişçesine bir kulluk yapmış olur.

Nurlardan örnekler:

Bir gün, Eskişehir''deki Yıldız Otelinde bulunuyorduk. Şeker fabrikasından yanına gelen birkaç işçi ve ustabaşına kısaca dedi:
"Siz farz namazlarınızı kılsanız, o zaman, fabrikadaki bütün çalışmalarınız ibâdet hükmüne geçer. Çünkü milletin zarurî ihtiyacını temin eden mübarek bir hizmette bulunuyorsunuz."

Tren yolunda çalışan birisi geldi ve Üstad, ona da aynı şekilde, farzları eda edip, günahlardan çekilmek şartıyla bütün çalışmalarının ibadet olduğunu, çünkü on saatlik bir yolu bir saatte almaya vesîle olan tren yolunda çalıştığından mü''minlere, insanlara olan bu hizmetin boşa gitmeyeceğini, ebedî hayatında sevincine medar olacağını ifâde etmiştir.

Yine bir gün, vaktiyle Eskişehir''de tayyâreciler ve subaylar ve askerlere de aynen şu dersi vermişti: "Farz namazlarınızı kılsanız, kılamadığınız zaman kazâ etseniz, asker olduğunuz için her bir saatiniz on saat ibâdet, husûsan hava askeri olanların bir saati, otuz saat ibâdet sevabını kazandırır. Yeter ki kalbinde îman nûru bulunsun ve îmânın lâzımı olan namazı îfâ etsin."

Hem Barla, hem Isparta, hem Emirdağ''da çobanlara derdi: "Bu hayvanlara bakmak büyük bir ibadettir. Hatta bazı peygamberler de çobanlık yapmışlar. Yalnız, siz farz namazını kılınız, ta hizmetiniz Allah için olsun."

Yine bir gün, Eğridir''de, elektrik santralinin inşasında çalışan amele ve ustaya, "Bu elektriğin umum millete büyük menfaati var. O umumî menfaatten hissedar olabilmeniz için, farzınızı kılınız. O zaman bütün çalışmanız, ahirete ait bir ticaret ve ibâdet hükmüne geçer"

Özetlersek namaz kılmak “her şey” değildir ve namaz kılan, her sorumluluğunu halletmiş anlamına gelmez ama namaz kılmayanın dininin direği yani omurgası eksiktir. "Namaz dinin direğidir" (Tirmizi, iman)

VE SON OLARAK;
 
Üst