Vech-i tevfîkı nedir?

zerrat

Well-known member
İkinci Şua: Ey nefs-i bîhuş! Diyorsun ki:
b722.gif
-1-; hem,
b723.gif
-2- gibi âyetler, vücud-u eşya, sırf bir emirle ve def'î olduğunu; ve
b724.gif
-3-, hem
b725.gif
-4- gibi âyetler, vücud-u eşya, ilim içinde azîm bir kudretle, hikmet içinde dakîk bir san'atla tedricî olduğunu gösteriyorlar. Vech-i tevfîkı nedir?

Elcevap: Kur'ân'ın feyzine istinâden deriz:
Evvelâ: Münâfât yoktur. Bir kısım öyledir-iptidâdaki icad gibi. Bir kısmı böyledir- mislini iâde gibi.


1- Bir şeyin olmasını murad ettiği zaman, Onun işi sadece "Ol" demektir; o da oluverir. (Yâsin Sûresi: 82.)
2- İşte, tek bir sesledir ki, hepsi birden toplanıp huzurumuza getirilirler. (Yâsin Sûresi: 53.)
3- Allah'ın san'atıdır ki, herşeyi hikmetle, yerli yerinde ve sapa sağlam yaratmıştır. (Neml Sûresi: 88.)
4- O herşeyi en güzel şekilde yarattı. (Secde Sûresi: 7.)
 

zerrat

Well-known member
Sâniyen: Mevcudâtta meşhud olan, suhulet ve sürat ve kesret ve vüs'at içinde nihayet intizam, gayet ittikan ve hüsn-ü san'at ve kemâl-i hilkat, şu iki kısım âyetlerin vücud-u hakikatlerine katiyen şehâdet eder. Öyle ise, şunların hariçte tahakkukları medâr-ı bahs olması lüzumsuzdur. Belki, yalnız "Sırr-ı hikmeti nedir?" denilebilir. Öyle ise, biz dahi bir kıyas-ı temsilî ile şu hikmete işaret ederiz.

Meselâ, nasıl ki, terzi gibi bir san'atçı, birçok külfetler, maharetlerle, musannâ bireyi icad eder ve onu bir model yapar. Sonra onun emsâlini külfetsiz, çabuk yapabilir. Hattâ bâzan öyle bir derece suhulet peydâ eder ki, güyâ, emreder yapılır; ve öyle kuvvetli bir intizam kesb eder-saat gibi-güyâ bir emrin dokunmasıyla işlenir ve işler.
 

zerrat

Well-known member
Öyle de, Sâni-i Hakîm ve Nakkaş-ı Alîm, şu âlem sarayını müştemilâtıyla beraber bedî bir sûrette yaptıktan sonra, cüz'î ve küllî, cüz ve küll her şeye bir model hükmünde, bir nizâm-ı kaderî ile, bir miktar-ı muayyen vermiştir. İşte bak, o Nakkaş-ı Ezelî, herbir asrı bir model yaparak, mu'cizât-ı kudreti ile murassâ, taze bir âlemi ona giydiriyor; herbir seneyi bir mikyas ederek, havârik-ı rahmetiyle musannâ, taze bir kâinatı o kamete göre dikiyor; herbir günü bir satır yaparak, dekâik-ı hikmetiyle müzeyyen mücedded mevcudâtı onda yazıyor.
 

zerrat

Well-known member
Hem, o Kadîr-i Mutlak, herbir asrı, herbir seneyi, herbir günü bir model yaptığı gibi, rûy-i zemini, herbir dağ ve sahrâyı, bağ ve bostanı, herbir ağacı birer model yapmıştır. Vakit bevakit, taze taze birer kâinatı zeminde kuruyor, birer yeni dünyayı icad ediyor, birer âlemi alıp da diğer muntazam bir âlemi getiriyor. Mevsim bemevsim her bağ ve bostanda taze taze mu'cizât-ı kudretini ve hedâyâ-i rahmetini gösterir. Yeni bir kitâb-ı hikmetnümâ yazıyor; taze taze birer matbaha-i rahmetini kuruyor; mücedded bir hulle-i san'atnümâ giydiriyor; her baharda herbir ağaca sündüs-misâl taze bir çarşaf giydiriyor, lü'lü-misâl yeni bir murassaâtla süslendiriyor, yıldız-misâl rahmet hediyeleriyle ellerini dolduruyor.
İşte şu işleri nihayet hüsn-ü san'at ve kemâl-i intizam ile yapan ve şu birbiri arkasında gelen ve zaman ipine takılan seyyar âlemleri nihayet hikmet ve inâyet ve kemâl-i kudret ve san'at ile değiştiren Zât, elbette gayet Kadîr ve Hakîmdir, nihayet derecede Basîr ve Alîmdir. Tesadüf onun işine karışamaz. İşte, o Zât-ı Zülcelâldir ki, şöyle ferman ediyor:


b726.gif


deyip hem kemâl-i kudretini ilân, hem kudretine nisbeten haşir ve Kıyâmet gayet sehl ve külfetsiz olduğunu beyân ediyor. Emr-i tekvinîsi, kudret ve irâdeyi tazammun ettiğini ve bütün eşya evâmirine gayet musahhar ve münkad olduklarını ve mübâşeretsiz, muâlecesiz halk ettiği için icadındaki suhulet-i mutlakayı ifade için, sırf bir emirle işler yaptığını, Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyân ile ferman ediyor.



Bir şeyin olmasını murad ettiği zaman, Onun işi sadece "Ol" demektir; o da oluverir.(Yâsin Sûresi: 82.)

Kıyâmetin gerçekleşmesi ise göz açıp kapayıncaya kadar, yahut ondan da yakındır. (Nahl Sûresi: 77.)
 

zerrat

Well-known member
Hâsıl-ı kelâm: Bir kısım âyetler, eşyada, hususan bidâyet-i icadında gayet derecede hüsn-ü san'atı ve nihayet derecede kemâl-i hikmeti ilân ediyor; diğer kısmı, eşyada, hususan tekrar icadında ve iâdesinde gayet derecede suhulet ve süratini nihayet derecede inkıyad ve külfetsizliğini beyân eder.
 
Üst