şefkat-âyetler

müdavim

Üye Sorumlusu

Bakara-143 – Ve işte böylece Biz sizi örnek bir ümmet kıldık ki insanlar nezdinde Hakk’ın şahitleri olasınız ve Peygamber de sizin hakkınızda şahit olsun.
Senin arzulayıp da şu anda yöneldiğin Kâbeyi kıble yapmamızın sebebi, sırf Peygamberin izinden gidenlerle ondan ayrılıp gerisin geriye dönecekleri meydana çıkarmaktır.
Gerçi bu oldukça ağır bir iştir. Ancak Allah’ın doğru yola erdirdiği kimseler için mesele teşkil etmez.
Allah imanınızı zayi edecek değildir. Çünkü Allah insanlara karşı pek şefkatlidir, çok merhametlidir.
Müslümanlar, Allah’ın hidâyetine tâbi olarak örnek ümmet haline geldiler. Kıblenin değiştirilmesi, önderliğin İsrailoğullarından alınıp İslâm’a verilmesini simgeliyordu. Allah Teâla âhirette peygamberlerin hakkı tebliğ ettiklerini belgelemelerini isteyeceği gibi, ümmetten de peygamberlerinden aldıklarını değiştirmeden tebliğ edip etmediklerinin hesabını soracaktır.
Bir hadiste Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Siz Allah’ın yeryüzündeki şahitlerisiniz, neye şahitlik ederseniz gerekli olur.” Müminler, Allah’ı görüyorcasına yaşamak, hal ve davranışları ile insanlara Allah’ı tanıtma görevindedirler. Öyle ki, onları gören, Allah’ı hatırlamalıdır.
“Ümmetim dalalet üzerinde ittifak etmez” hadisi icmâ delilinin esas kaynağıdır.


207 – İnsanlardan öylesi de vardır ki Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder.Allah da kullarına pek şefkatlidir, merhametlidir.
Âl-i İmran-30 – Gün gelecek, her kişi gerek hayır olarak, gerek kötülük olarak ne işlemişse, hepsini önünde bulacak. Yaptığı kötülükten bucak bucak kaçmak isteyecek.
Allah sizi, Zatına karşı gelmekten sakındırır. Doğrusu Allah kullarına karşı pek şefkatlidir.


Tevbe-117 – Allah, Peygamberini savaşa katılmayanlara izin verdiğinden ötürü affettiği gibi, içlerinden bir kısmının kalpleri kaymaya yüz tut-muşken, o güçlük anında, Peygambere tâbi olan Muhacirlerle Ensarı da tövbeye muvaffak buyurdu ve sonra onların bu tövbelerini kabul etti.
Çünkü O, onlara karşı raûfdur, rahîmdir (pek şefkatli ve pek merhametlidir).
Başlangıçta kritik bir anda savaşa çıkmaya pek arzulu olmadıkları halde, nefislerinde gerçekleştirdikleri mücahede sonucunda, zaaflarını aşan sahabîlere işaret edilmektedir.


128 – Size kendi aranızdan öyle bir Peygamber geldi ki zahmete uğramanız ona ağır gelir.
Kalbi üstünüze titrer, müminlere karşı pek şefkatli ve merhametlidir.


Yusuf-97 – Evlatları ise şöyle dediler: “Ey bizim şefkatli babamız! Bizim günahlarımız için Allah’tan mağfiret dile. Doğrusu biz günahkârız”


Hıcr-88 – Sakın o kâfirlerden bir kısmına geçici bir zevk olarak verdiğimiz dünya nimetlerine göz atma.
Onların iman etmemelerinden ötürü üzülme ve müminlere kol kanat ger, şefkatle koru onları.


Nahl-7 – Bunlar(o davarlar) yüklerinizi taşırlar; öyle uzak diyarlara varıncaya kadar götürürler ki, onlar olmaksızın son derece zahmet ve meşakkat çekmeden varamazdınız oralara.
Gerçekten, bunları size âmade kılan Rabbiniz pek şefkatlidir. Rahmet ve ihsanı boldur.
47 – Yahut da kendilerini korkuta korkuta, eksilte eksilte alıvermesinden emin mi oldular? Demek ki Rabbiniz çok şefkatli, çok merhametlidir.


Tâ Hâ-5 – O, Rahmandır (Sonsuz merhamet ve şefkat sahibidir), rububiyet arşına kurulmuştur.
90 – Doğrusu, Harun onlara, bundan önce: “Ey milletim! dedi, siz bu heykel ile imtihana tâbi tutuldunuz. Şu kesindir ki sizin Rabbiniz Rahmandır (çok şefkatli ve merhametlidir).
O halde beni izleyin ve emrime itaat edin!”


Enbiyâ-74-75 – Lût’a da hüküm ve ilim verdik ve onu iğrenç işler yapan şehir halkından kurtardık ki gerçekten onlar kötü ve itaat dışına çıkmış fâsık bir güruh idiler. Kendisini de şefkat ve himayemize aldık. O gerçekten erdemli kimselerdendi.
Hüküm: Peygamberlik veya dâvalı tarafları arasında hâkimlik anlamınadır. Lut (a.s.), Hz. İbrâhim (a.s.)’a iman ve onunla beraber hicret etmişti [29,26]. Sonra Allah Teâla ona da nübüvvet verdi. Onu da Sedum şehrine gönderdi.


Hacc-59 – O, mutlaka onları memnun olacakları yere yerleştirecektir. Muhakkak ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, hilim ve şefkati boldur.
65 – Görmedin mi ki Allah yerde olan her şeyi ve kendi emriyle denizlerde yüzen gemileri, sizin hizmetinize verdi? Yerin üstüne düşmesin diye, göğü O tutuyor. Gök ancak O’nun izniyle düşebilir.
Çünkü Allah raûfdur, rahîmdir (insanlara karşı çok şefkatli ve merhametlidir).
Bütün hayvanları, bitkileri, madenleri ve bütün varlıkları Allah insanların hizmetine vermiştir.


Nûr-20 – Eğer Allah’ın sizin üzerinizdeki lütfu ve inayeti olmasaydı ve eğer Allah pek şefkatli ve merhametli olmasaydı, başınıza müthiş bir azap gelirdi.


Fetih-29 – Muhammed Allah’ın Resulüdür. Onun beraberindeki müminler de kâfirlere karşı şiddetli olup kendi aralarında şefkatlidirler. Sen onları rükû ederken, secde ederken, Allah’tan lütuf ve rıza ararken görürsün. Onların alameti, yüzlerindeki secde izi, secde aydınlığıdır. Bunlar, Tevrattaki sıfatları olup İncîldeki meselleri ise şöyledir: Öyle bir ekin ki filizini çıkarmış, sonra da onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış da artık gövdesi üzerinde doğrulmuş. Öyle ki ekicilerin hoşuna gider, kâfirleri de öfkelendirir. İşte böylece Allah, onlar gibi iman edip makbul ve güzel işler yapanlara bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
Ashabın kâfirlere karşı sert olmaları, onların kâfirlere haşin ve katı davranmaları mânasına gelmeyip imanlarının sağlamlığı, prensiplerinin kesinliği, dürüst ve düzenli hayatları sebebiyle kâfirlerin onları kolay kolay baş eğdirememeleri, korku vererek sindirememeleri, onları menfaat ve şehvetlerle satın alamayacakları, kolay bir lokma halinde dişleri arasında öğütemeyecekleri mânasına gelir.
Secde izi, maddî alanda görülebilen yuvarlak iz değildir. Müminin Allah’a yönelmesi neticesinde elde ettiği ruh yüceliği, güzel ahlâk, vakar ve takvâ halidir. Öyle ki onları gören insanlar bunu sezerler. Nitekim İmam Malik, Suriyeyi fetheden ashab hakkında oranın Hristiyan halkının şöyle söylediklerini nakleder: “Bunlar, Hz. Îsâ’nın havarîleri hakkında bildiğimiz o yüce meziyetleri ve üstün değerleri taşıyan insanlar”


Hadid-9 – Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, o has kuluna açık açık âyetler indiren O’dur. Muhakkak ki Allah size karşı raûfdur, rahîmdir (son derece şefkatlidir, merhamet ve ihsanı boldur).


27 – Sonra bunların ardından peş peşe peygamberlerimizi gönderdik. Özellikle Meryem’in oğlu Îsâ’yı arkalarından gönderdik, kendisine İncîl’i verdik ve ona uyanların kalplerine bir şefkat, bir merhamet yerleştirdik.
Uydurdukları ruhbanlığı ise Biz kendilerine farz kılmadık, lâkin Allah’ın rızasına nail olmak için kendileri icad ettiler. Kaldı ki ona gereği gibi de riâyet etmediler. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik, onların çoğu ise büsbütün yoldan çıkmışlardır.
Hz. Peygamber (a.s.m) “İslâm’da ruhbanlık yoktur” der. (Ruhbanlık) meşrû dünya zevklerini de terkedip, aile kurmaksızın bütün ömrünü manastırda geçirmektir. Bu âyet, aslında Hz. Îsâ’nın dininde de bunun şart olmadığını bildirmektedir. Fakat bunu haram saymamakla birlikte İslâm’ın evrensel idealinin, Allah’ın insanın fıtratına yerleştirdiği maddî ve manevî bütün kabiliyetlerinin geliştirilmesi olduğunu vurgular.
Hıristiyanlık zuhur ettiğinde dünya hırsı, şehvet ve kötü ahlâk yaygın olduğundan Hıristiyanlık aşırı bir tepki göstererek, özellikle 3. asra girerken bekâr kalmayı, yoksulluğu ve zühdü ideal haline getirdi. Dini yayarken, bu dönem hıristiyanları bazı şirk motiflerinin sızmasına sebep oldular. Ölçüler kaybolunca, helaller haram hale getirilince, fıtrat onlardan intikam aldı, maddeye, şehvet ve ihtirasa en fazla gömülenler, onların soyundan gelenler oldular.


Haşr-10 – Onlardan sonra gelenler (başta muhacirler olarak, kıyamete kadar gelecek müminler):
“Ey kerim Rabbimiz, derler, bizi ve bizden önceki mümin kardeşlerimizi affeyle! İçimizde müminlere karşı hiçbir kin bırakma! Duamızı kabul buyur ya Rabbenâ, çünkü Sen raufsun, rahîmsin!” (şefkat ve ihsanın son derece fazladır).


Beled-17 – Hem sarp yokuş: Gönülden iman edip, birbirlerine sabır ve şefkat dersi vermek, sabır ve şefkat örneği olmaktır.
selman sivridilli
 
Üst