Nimetlere şükürde âciziz!

İlim-irfan

Well-known member
Allah adamları, nimetlere şükür konusunda çok hassas oldukları halde, Cenab-ı Hakka olan şükür borçlarından bir zerresini bile edâ etmemiş olarak kabul ederlerdi. Onlar bu hususta şöyle düşünüyorlardı: Kulların Allaha olan bütün şükürleri, yine Allahın kullarına olan nimetleri cümlesindendir. Allahın kullarına olan nimetleri ebediyen tükenmez ve hiçbir kul, Allah’ın bütün nimetlerinin şükrünü hakkıyla edâ edemez.
Vehb bin el-Münebbih de şöyle buyurdu: “Mademki kendisiyle şükrettiğin şey de Cenab-ı hakkın sana olan bir nimetidir; o halde bunda hakikat olarak bir şükür yoktur. Şükür ancak senin, Allah’ın sana olan nimetlerinin çokluğunu ve bu nimetlerin şükründen aciz olduğunu itiraf etmen oluyor.”
Bekir bin Abdullah el-Müzenî buyurdu ki: “Bir kul, ‘El-hamdü Lillâh!’ dediği zaman, bununla ona bir diğer şükür daha vâcib olur.”
İmam-ı Mücâhid hazretleri, Tekâsür sûresinin; “Sonra andolsun siz, o gün elbette nimetten yana sorguya çekileceksiniz” meâlindeki 8. âyetinin bir açıklaması olarak; “Elbette, içilen soğuk sudan, oturulan evin gölgesinden, karnın tokluğundan, yaradılışın düzgün ve tamlığından, uyku lezzetinden sorguya çekileceğiz” derdi.
Şükür, nimeti değil, nimeti vereni görmektir. Nimeti vereni bilip gereğiyle amel etmektir. Bu amel, kalb, dil ve diğer azalarla olur. Kalb ile iyiliğe niyet eder. Dil ile hamd eder, şükrünü açıklar. Uzuvlarla şükür ise, Allahü teâlânın verdiği nimetleri yerli yerinde kullanmaktır. Mesela gözün şükrü, kusuru görmemektir. Kulağın şükrü, söylenilen ayıpları duymamış olmaktır. Kur’an-ı kerimde şükretmek emredilmektedir: “Bana şükredin, nankörlük etmeyin!” (Bekâra 152), “Şükrederseniz elbette nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, iyi bilin ki azabım çok şiddetlidir.” (İbrahim 7)
Hadis-i şerifte de “Kıyamet günü ‘Şükredenler gelsin!’ diye seslenilir. Onlar bir bayrak altında Cennete girer. Bunlar, darlık ve genişlikte, her hâlükârda Allah’a şükredenlerdir” buyuruldu.



Mehmet ORUÇ


 

memluk

Hatim Sorumlusu
Hâlâ şükretmezler mi?” Yâsin Sûresi, 36:35, 73.
Şükredenleri elbette mükâfatlandıracağız.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:145.
Şükrederseniz nimetimi elbette arttırırım.” İbrahim Sûresi, 14:7.
Yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol.” Zümer Sûresi, 39:66.
gibi âyetlerle gösteriyor ki, Hâlık-ı Rahmân‘ın, ibâdından istediği en mühim iş şükürdür. Furkan-ı Hakîmde gayet ehemmiyetle şükre davet eder. Ve şükür etmemekliği, nimetleri tekzip ve inkâr suretinde gösterip,“Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edersiniz?” (Rahmân Sûresi) fermanıyla,Sûre-i Rahmân’da şiddetli ve dehşetli bir surette otuz bir defa şu âyetle tehdit ediyor, şükürsüzlüğün bir tekzip ve inkâr olduğunu gösteriyor.
 
Üst