LÂ İLAHE İLLALLAH ve RABBİM ALLAH DERKEN:

karia

Well-known member
LÂ İLAHE İLLALLAH ve RABBİM ALLAH DERKEN:
EY ALLAH ' IM!
* Bütün yaratılmışların sahibi, terbiyecisi ve yöneticisi sensin. (Rab Kelimesinin Anlamı) (FÂTİHA 1)
* Kâinattaki her şey senin mülkündür. Mülkün hakiki sahibi sensin. Mülkünde dilediğin şekilde tasarruf edersin. (BAKARA 107 ve 255, Â'Lİ İMRAN 26)
* Hayatımın her ânında, başkalarına değil, yalnız sana kulluk yaparım. (FÂTİHA 4, YÂSİN 60)
* Dualara yalnız sen cevap verdiğin için, darda kalınca yalnız seni yardıma çağırırım. (BAKARA 186 , NEML 62)
* Yaratan sen olduğun için, emretme yetkisi de, hâkimiyet de yalnız sana aittir. (A'RÂF 54, YUSUF 40)
* Senin doğru dediğin doğru, güzel dediğin güzel, iyi dediğin iyidir. (EN'ÂM 114, FURKAN 1)
* Doğru yol, senin Kur'an-ı Kerim'de gösterdiğin yoldur. (Â'Lİ İMRAN 73)
* Geçmiş zamanları, günümüzü, geleceği, gizlileri bilen yalnız sensin. (HİCR 24 - EN ' ÂM 59 ve 73)
* Hakiki adalet ve huzur ancak senin emir ve yasaklarınla gerçekleşir. (NİSÂ 40 , MÜ ' MİN 20 , TİN 8)
* Hiçbir kanunu, geleneği, ilkeyi, töreyi senin emirlerinin önüne geçirmem. (AHZÂB 36)
* Nasıl yaşayacağımı belirleme yetkisi ve hakkı yalnızca senindir. (Â'Lİ İMRAN 85, EN ' ÂM 153, CÂSİYE 18)
* Hiçbir şeyi seni sever gibi sevemem. (BAKARA 165)
* Dirilten ve öldüren sensin. (A'RÂF 158)
* Her şeyde senin rızanı ön planda tutarım. (EN 'ÂM 162)
* Hiçbir zarar ve fayda senin takdirin olmadan gerçekleşmez.
(EN'ÂM 17)
* Yediren ve içiren, rızık veren sensin. (ŞUARÂ 79)
* Hastalandığımda şifa veren sensin. (ŞUARÂ 80)
* Kıyamet günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum sensin. (ŞUARÂ 82)
* Senin söz söylediğin bir konuda ben kesinlikle karşı bir söz söylemem. (HUCURÂT 1)
* Sana ve Resulüne karşı gelenleri asla sevemem
. (MÜCÂDELE 22)
* Benim dostum yalnızca Sen, Resulün ve senin emirlerine boyun eğerek namazlarını dosdoğru kılıp zekatlarını veren mü'minlerdir. (MÂİDE 55)
* Hesap Günü'nün Sahibi sensin. (FÂTİHA 3)
* Azabından korkulması gereken yalnızca sensin. (ZÜMER 13)
* Tevekkül edilecek, boyun eğilecek makam yalnız sensin. (YUSUF 67 , EN'ÂM 71)
* İnsanları yalnızca sana davet ederim. (YUSUF 108)
* Sen her türlü noksan sıfatlardan uzaksın; senin bütün sıfatların mükemmeldir. (HAŞR 23)
* Kalplerde olanı hakkıyla bilen sensin. (LOKMAN 23)
* Bir şeyde anlaşmazlığa düşersem, onu sana, yani Kur'an-ı Kerim'e arz ederim. (NİSÂ 59)

MUHAMMEDUN RESULULLAH DERKEN...
* Hazreti Muhammed (S.A.V.) Allah'ın gönderdiği bir peygamberdir. (Â'Lİ İMRAN 144)
* Ancak Hazreti Muhammed'in izinde olurum. (NİSÂ 64, EN'ÂM 153, FURKAN 27)
* Yolunu Resulullah'a uydurmayanlardan uzak durup, onları sevemem. (LOKMAN 15, NİSÂ 115)
* Hayatımın her ânında, taklid edeceğim en güzel örnek Hazreti Muhammed'dir. Onun örnekliği, namazda, oruçta olduğu gibi; ailede, siyasette, iktisatta, hukukta, eğitimde dahi geçerlidir. (AHZÂB 21)
* Resulullah'ın söz söylediği bir konuda ben karşı bir fikir beyan edemem. (HUCURÂT 1 ve 2)
* Aramızda çekiştiğimiz şeylerde Resulullah'ın sünnetini hakem yaparım. Onun verdiği hükme, kalbimde hiç sıkıntı duymadan tam bir teslimiyet gösteririm. (NİSÂ 65)
DİYOR MUYUZ?
 

Zuhr

Talebe

İ’lem eyyühe’l-aziz!

Şu âlem, görünen ve görünmeyen bütün tabakat ve envâiyle Lâ ilâhe illâ Hû diye tevhidi ilân ediyor. Çünkü aralarındaki tesanüt böyle iktizâ ediyor.

Ve o tabakat ile envâ, bütün erkânıyla Lâ rabbe illâ Hû diye ilân-ı şehadet ediyor. Çünkü aralarındaki müşabehet böyle istiyor.

Ve o erkân bütün âzâsıyla Lâ mâlike illâ Hû diye şehadetlerini ilân ediyorlar. Çünkü aralarındaki temâsül böyle iktizâ eder.

Ve o âzâ, bütün eczâsıyla Lâ müdebbire illâ Hû diye şehadet eder. Çünkü aralarında teâvün ve tedahül vardır.

Ve o eczâ, bütün cüz’iyatıyla Lâ mürebbiye illâ Hû diye olan şehadetini ilân eder. Çünkü, aralarındaki tevâfuk, kalemin bir olduğuna delâlet ediyor.

O cüz’iyat bütün hüceyratıyla Lâ mutasarrife fi’l-hakikati illâ Hû diye şehadet eder. Ve o hüceyrat bütün zerratıyla Lâ nâzime illâ Hû diye ilân-ı şehâdet eder. Çünkü, cevâhir-i fert arasındaki haytın bir olduğu böyle iktiza eder.

Ve o zerrat bütün esîriyle Lâ ilâhe illâ Hû cevheresiyle ilân-ı tevhid eder. Çünkü, esîrin besâteti, sükûnu, intizam ile emr-i Hâlıka sür’at-i imtisali böyle iktizâ eder.

Mesnevî-i Nuriye - Şemme
 

Zuhr

Talebe

İ’lem eyyühe’l-aziz!

Bütün Esmâ-i Hüsnânın ifâde ettiği mânâlar ile bütün sıfât-ı kemâliyeye, Lâfza-i Celâl olan Allah bil’iltizam delâlet eder. Sair ism-i haslar yalnız müsemmâlarına delâlet eder, sıfatlara delâletleri yoktur. Çünkü sıfatlar müsemmâlarına cüz olmadığı gibi, aralarında lüzum-u beyyin de yoktur. Bu itibarla, ne tazammunen ve ne iltizamen sıfatlara delâletleri yoktur. Amma Lâfza-i Celâl, bilmutabakat Zât-ı Akdese delâlet eder. Zât-ı Akdes ile sıfât-ı kemâliye arasında lüzum-u beyyin olduğundan, sıfatlara da bil’iltizam delâlet eder.

Ve keza, ulûhiyet ünvanı sıfât-ı kemâliyeyi istilzam etmesi, ism-i has olan Allah’ın da o sıfâtı istilzam ettiğini istilzam ediyor.

Ve keza, Allah kelimesi de, nefiyden sonra sıfatlarla beraber düşünülür. Binaenaleyh Lâ ilâhe illâllah kelâmı, Esmâ-i Hüsnânın adedince kelâmları tazammun ediyor. Bu itibarla, şu kelime-i tevhid kelâmı, delâlet ettiği sıfatlar itibarıyla bir kelâm iken bin kelâm oluyor: Lâ hâlıka illâllah, lâ fâtıra, lâ râzıka, lâ kayyûme illâllah gibi... Binaenaleyh, terakki etmiş olan zâkir bir zât, bu kelâmı söylerken içindeki binlerce kelâmları söylemiş oluyor.

Mesnevî-i Nuriye - Şule
 
Üst