Hizmet-i Kur’ân Metodu

Huseyni

Müdavim
kur.jpg

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla”

Hizmet-i Kur’ân’a talebe olabilmek Cenâb-ı Hak’kın kuluna vermiş olduğu en güzel lütuflardan biridir. Fakat bu lütfu bir nimet olarak görenler kadar, zayi edip hiçe indirenler de mevcuttur.

Başta şunu belirtmek istiyorum ki, Cenâb-ı Hak’kın hiçbir kulunun ibadetine, hizmetine... ihtiyacı yoktur. Muhtaç olan kuldur. Hizmet-i Kur’ân’da bunu temel prensip olarak bilmek, ardı sıra atılacak adımların sağlamlığını ortaya koyacaktır. Çünkü kul, kendisinin ‘’kul’’ olduğunun hakikî mânâda bilincinde olmazsa, günümüzde de çok belirgin olarak görüldüğü gibi makam ve mevki sevdası ile hizmetin dışına çıkabilir, benliğinin ve bencilliğinin esiri olabilir, hakikî mânâda Allah Azze ve Celle’nin rızası için girmiş olduğu hizmette bambaşka bir hâl alarak deccalizmin kontrolüne girebilir ve adeta sonbahar yaprakları gibi savrulur gider.

Bu vesile ile hakikî kulluğun bilincinde olmayı Allah Teâlâ nasip eylesin. (Âmin) Kulluk bilincinin ardında yapılan hizmetlerde temel düstur acz ve fakr’dır. Yani insan aciz, güçsüz olduğunun her zaman bilincinde olarak hizmet-i Kur’ân’da ilerleyebilir. Yoksa; ilmine güvenerek “Herkes bana tâbi olsun, ben hepinizden daha bilgiliyim’’ gibi bir his, bu hizmet metodu içerisinde yer alamaz. Aldığı zaman İslâm’a verilen zararın yine örneklerini günümüzde fazlası ile görmekteyiz. Bu yolda talebe olmak yeterlidir. Hizmet-i Kur’ân’da yalnız Allah rızası gözetilir. Allah’ın kurallarını her şeyden üstün tutmak kurtuluş reçetesi iken; sırf insanlara yaranabilmek için bir menfaat kulvarında koşturmak felâket habercisidir.

İsrafil (as) suru üflemeden veyahut Azrail (as) emr-i hakkı îfâ etmeden önce, hizmet-i Kur’ân’a sımsıkı sarılma ve bu yolda Sünnet-i Resûlullah ve hukukullahı muhafaza için can pahasına mücadele etmek, Kur’ân şakirtlerinin en birinci vazifesidir.

Zaten şakirt (talebe) olmak da, ‘’hizmet-i Kur’ân metodu’’ değil midir?

Elif-Yeniasya
17.07.2009
 
Üst