33.sözden 19.pencere

Nurist

Well-known member

  • İşte, bu hadsiz kelimât-ı tesbihiye içinde, yalnız tek bir sümbül ve tek bir çiçeğin tarz-ı ifadesine kulak verip dinleyeceğiz; nasıl şehâdet eder, bileceğiz.
  • Evet, herbir nebat, herbir ağaç pekçok lisân ile Sâni'lerini öyle gösteriyorlar ki, ehl-i dikkati hayretlerde bırakır ve bakanlara

  • "Sübhânallah!


  • Ne kadar güzel şehâdet ediyor" dedirtirler.
  • Evet, herbir nebatın çiçek açması zamanında
  • ve sümbül vermesi ânında
  • tebessümkârâne mânevî tekellümleri hengâmındaki tesbihleri,
  • kendileri gibi güzel ve zâhirdir.
  • Çünkü,
  • herbir çiçeğin güzel ağzı ile
  • ve muntazam sümbülün lisâniyle
  • ve mevzun tohumların
  • ve muntazam habbelerin kelimâtıyla hikmeti gösteren
  • o nizam, bilmüşâhede, ilmi gösteren bir mîzan içindedir.
  • Ve o mîzan ise, maharet-i san'atı gösteren bir nakş-ı san'at içindedir.
  • Ve o nakş-ı san'at, lûtuf ve keremi gösteren bir zînet içindedir.
  • Ve o zînet dahi, rahmet ve ihsanı gösteren latîf kokular içindedir.
  • Ve birbiri içinde bulunan şu mânidar keyfiyetler, öyle bir lisân-ı şehâdettir ki,
  • hem Sâni-i Zülcemâlini esmâsıyla tarif eder,
  • hem evsafıyla tavsif eder,
  • hem cilve-i esmâsını tefsir eder,
  • hem teveddüd ve taarrüfünü, yani sevdirilmesini ve tanıttırılmasını ifade eder.
  • İşte, birtek çiçekten böyle bir şehâdet işitsen;
  • acaba zemin yüzündeki Rabbânî bağlarda umum çiçekleri dinleyebilsen,
  • ne derece yüksek bir kuvvetle Sâni-i Zülcelâlin vücûb-u vücudunu ve vahdetini ilân ettiklerini işitsen,
  • hiç şüphen ve vesvesen ve gafletin kalabilir mi? Eğer kalsa, sana insan ve zîşuur denilebilir mi?
  • Gel, şimdi bir ağaca dikkatle bak.
  • İşte, bahar mevsiminde
  • yaprakların muntazaman çıkması,
  • çiçeklerin mevzunen açılması,
  • meyvelerin hikmetle, rahmetle büyümesi
  • ve dalların ellerinde,
  • mâsum çocuklar gibi, nesîmin esmesiyle oynaması içindeki latîf ağzını gör.
  • Nasıl bir dest-i keremle yeşillenen yaprakların dili ile
  • ve bir neş'e-yi lûtufla tebessüm eden çiçeklerin lisâniyle
  • ve bir cilve-i rahmetle gülen meyvelerin kelimâtı ile ifade edilen hikmetli nizam içindeki adilli mîzan;
  • ve adli gösteren mîzan içinde bulunan dikkatli san'atlar, nakışlar;
  • ve maharetli nakışlar ve zînetler içinde rahmet
  • ve ihsanı gösteren ayrı ayrı tatlı tatmaklar;
  • ve ayrı ayrı güzel kokular
  • ve hoş tatmaklar içinde birer mu'cize-i kudret olan tohumlar
  • ve çekirdekler, gayet zâhir bir sûrette,
  • bir
  • Sâni-i Hakîm,
  • Kerîm,
  • Rahîm,
  • Muhsîn,
  • Mün'im,
  • Mücemmil,
  • Mufaddıl'ın vücûb-u vücudunu
  • ve vahdetini
  • ve cemâl-i rahmetini
  • ve kemâl-i rubûbiyetini gösterir.
  • İşte, eğer bütün rûy-i zemindeki ağaçların lisân-ı hallerini birden dinleyebilsen, hazînesinde ne kadar güzel cevherler bulunduğunu göreceksin, anlayacaksın.
  • İşte ey nankörlük içinde kendini başıboş zanneden bedbaht gâfil!
  • Bu derece hadsiz lisânlarla kendini sana tanıttıran
  • ve bildiren
  • ve sevdiren
  • bir Kerîm-i Zülcemâl tanımak istenilmezse,
  • bu lisânları susturmalı.
  • Mâdem ki, susturulmaz; dinlemeli.
  • Gafletle kulağını kapasan, kurtulamazsın.
  • Çünkü, sen kulağını kapamakla,
  • kâinat sükût etmez,
  • mevcudât susmaz,
  • vahdâniyet şâhidleri seslerini kesmezler;
  • elbette seni mahkûm ederler.

Göklerde ne var, yerde ne varsa, Allah'ı tesbih eder. (Cumâ Sûresi: .)




33.sözden 19.pencere


FESübhânallah!


 
Üst