Allah'ı Bilmezlik Cinneti ve Kur'ân Düşmanlığı...

NurYolcusu

Well-known member
Gönlünü iğrenç çıkarları uğruna karartıp "kendine tapma çılgınlığı" kazanmayana herkes, Allah'ın varlığını sezer ve O'na inanır. Fakat kalbi taşlaşmış olanlar, Şeytan'ın alevden fırtınası önünde sürüklenip, bütün değer yargılarım kaybederken, Allah'ın kaçınılmaz varlığı karşısındaki inkâr hezeyanlarını sürdürmeye çalışırlar.

Evet çağımızda modern fizik ve matematik bile Allah'a secde ederken hâlâ uyur-gezer gibi, geçen yüzyılın diliminde yaşamak ve "Allah'ı bilmezlik" görüntüsünü sürdürmek, kısaca "bunama" ile tarif ettiğimiz biyolojik bir arıza ile üstü örtülecek bir hâdise olmayıp, günümüzde psikiyatri ilminin sahasına giren ağır bir akıl hastalığıdır.

Bu zavallılar iğrenç fitnelerinin bütün insanlığı yayarak cemiyetleri ve hatta ülkeleri çökertmeye çalışırken, tam anlamıyla Neron'un Roma'yı yakarken aldığı zevki alıyorlar.

Kur'an'ın en büyük mucizelerinde biri “Allah'ı bilmezler”in onu hedef seçmeleridir. Ateistler, ruhlarında şeytanın tutuşturduğu ölüm alevi ile yeryüzünü perişan etme sevdasına kapılınca, bunu engelleyecek tek gücün Kur'an olduğunu farkedip, hücumlarını ona yönelttiler. Artık onlar için Kur'an'ın sesi, hükümleri ve gönüllerde açtığı iman çiçeklerinden daha zararlı birşey düşünülemez. Ve özellikle ruhları dünya çıkarları ile kirlenmeyen gençlerin Kur'an'a koşmaları onları çıldırtmaktadır.

Oysa ki Cenab-ı Hak'kın muhteşem sanatını, ezel ve ebedi içine alan akılalmaz ilmini temsil eden Kur'an, her türlü medihten ve hatta her türlü savunmadan münezzehtir. Çünkü O'nun verdiği cevaplar, kıyâmete kadar devam edecek olan düşmanlarını daha 14 asır öncesinden perişan etmiştir. Bu sır aşağıda sıralayacağım özelliklerde yatar:

a- KUR'AN'IN ESKİMEZLİĞİ

Kur'an'ın Allah kelâmı oluşunun en açık ispatı, onun eskimezliğinde odaklanır. Kur'an'la tezad oluşturan her eser ve fikir, en fazla 70 yıllık bir ömre sahiptir. Bu süreden sonra eskir, yıpranır veya terk edilir. Kur'an'a ters düşen her faaliyete getirilen bu ömür, Allah'ın zıdlara şerlere vurduğu "ebter mührü"dür. Bunun en canlı örneğini günümüzde yaşadık. Marksizm ve ateizm, iki lânetlenmiş kardeş olarak beraber doğdu ve 70 yıllık sefil bir hayattan sonra beraberce öldüler.

Kur'an ise, akılalmaz "eskimezlik sırrı" içinde her zaman taze ve diri kalırken, yıllar geçtikçe daha anlaşılır hâle gelerek "mucize" olduğunu her asırda ispatladı..

Marksistlerin bir zaman çağın en büyük düşünürü diye kaynak ilim adamı ilân ettikleri Roger Garaudy (Reca Carudi), bilindiği gibi Kur'an'ın bu sırrını farketmiş ve açık açık, "Bütün fikir cereyanlarını ve düşüncelerini inceledim, bu yoldaki eserlerin tamamını okudum, hepsi her geçen gün değerini kaybetmeye mahkûm fâni düşüncelerdir, bunu tek istisnası Kur'an'dır. O eskimiyor aksine tazeleniyor" diyerek müslüman olmuştur. Bu yüzden bizzat Marksist düşünce ve felsefe açısından bile en ufak bilgi ve değeri olmayan örümcek kafalı, "fosil beyinler"i taşıyan komünist artıklarının Kur'an'a "şu kadar önceki kitap" demeleri O mucizeler denizine bir leke düşürmez. Mevlânâ hazretlerinin buyurduğu gibi "Köpeklerin dudakları değdi diye deniz kirlenmez!"

b- KUR'AN'IN İNSAN TARAFINDAN YAZILMASINA İMKÂN OLMAYIŞ SIRRI

Yüce kitabımız, 14 asır önce birtek satırının bir tek kelimesinin beşer tarafından yazılamayacağını bizzat ilân etmiştir. Çünkü Kur'an; kelime, harf, mânâ açısından öylesine iç içe programlanmış bir kâinat şifresidir ki, O'ndan ne bir kelime, ne de bir harf çıkartabilir veya ekleyebilirsiniz. O'nun “yediler” ve “ondokuzlar” gibi matematik programı ve 81 harften kurulu yerleşim programı, değiştirilemez şekilde bütünleşmiştir. Bu şifrelere dair örnekleri önceki yazılarımızda okuyucularımıza vermiştik.

Asr-ı Saadet'te Kur'an'a ilk kez "beşer yazması" diyen kişi, Velid bin Mugiyre'dir. Bu kişi, çağının en usta matematikçilerinden olmasına rağmen Kur'an'daki bu sırrı görmezlikten gelmiş ve gururuna yenilerek inkâra sapmıştı.

Cenâb-ı Hak, yüce kitabında Velid'i acı bir azapla müjdelemiş ve onun 19 âyet içinde boğulacağını bildirmiştir. Nitekim Velid bin Mugiyre, daha sonra hatasını anlayarak iman etmek istemiş, ancak Allah hidâyet kapılarını ona kapadığından buna imkân bulamamıştı. İçine düştüğü çıkmazlar sonunda bunalıma dönüştü ve Velid, kafasını duvarlara vura vura parçaladı. Bu hadisedeki en ibret verici nokta, Allah'ın sıradan insanların Kur'an'a karşı çıkmasına hiç önem vermediği halde, bilim adamlarının inkârlarına karşı onlara çok ağır bedel ödetmesidir.

Günümüzde Kur'an'a karşı çıkan gerçek ilim adamına rastlayamazsınız. Ülkemizde kendini "bilir" sayan ateist aydınlar, Ebu Cehil (cahiller babası) sırrını aşamazlar.

Kur'an'ın Allah tarafından gönderildiğinin sayısız delili vardır. Bunun en net görüntüleri şöyle sıralanabilir:

1. KUR'AN'IN SÂFİYET SIRRI

Ne kadar çaba gösterilirse gösterilsin, Kur'an'da nâzil olduğu çağın yanlış ve primitif ilim kavramlarına rastlamak mümkün değildir. Bu sâfiyet, hem o zamanın yanlış astronomi bilgileri ve sağlık ilimleri açısından, hem de lisan tarzı ve hukukî kâideler açısından geçerlidir. Meselâ o çağlarda olan "kadınlara yazılı bir belgede hitap etme yasağı" hemen hemen her konuda kadın ve erkeğe eşit tarzda ve aynı emirlerle hitap etmek suretiyle halledilmiştir. (Arapça'da kadın ve erkeğe hitap tarzı, farklı etimolojik kaidelere tâbidir.)

Kur'an'da yanlış kaide ve bilgilerin olmayışı dahi, başlı başına O'nun Allah'ın (C.C.) Kitabı oluşuna delildir.

2._ KUR'AN'IN ASIRLAR ÖTESİNE AİT İLMÎ GERÇEKLERİ YANSITMA SIRRI

Eğer 14 asır önce gönderilen bir kitapta; Petrolün oluşumundan, karadeliklere, kuasarlara ve uzayın manye­tik kuşaklarına ait en net tarifler varsa, bu mucize nasıl inkâr edilebilir? Ve nasıl olur da mantığını tüketmiş kişiler, bunları görmezlikten gelerek Kur'an'a "insan yazmıştır" diyebilirler.

3. KUR'AN'IN HAKÎM SIRRI

Hikmetler kitabı oluşu ve olaylara mutlak hükmetme sırrı sebebi ile Allah Kur'an'a, Kur'an-ı Hakîm ismini vermiştir. Kur'an, "İlâhî kader ve yaratılış kanunları merkez kompütürü" diyebileceğimiz Levh-i mahfuz sırrı taşıdığı için, ona ters düşen insanlar ve toplumlar perişan olmaya mahkûmdur. Kur'an'ın bu hakîm sırrını çağımızda çok yakından seyrediyoruz. Yakın gelecekte bütün dünya çelişkiler içinde olan ekonomik kaosu’nun Kur'an ekonomisine sarılarak çözüleceğini öğrenecektir. Toplumlar, Kur'an'ın hakîm sırrını öğrenmemenin bedelini çoğu zaman ağır ödemiş ve bu hataları yüzünden birçok nesilleri telef etmişlerdir.

4. KUR'AN'IN ŞİFRE SIRRI

Kur'an maddî ve manevî hastalıklarda ona inananları kurtarıcı bir güce sahiptir.

5. KUR'AN’IN, KENDİ TARİFİ İLE "KALP KULAĞI VE KALP GÖZÜ"NÜ AÇMA SIRRI

İnsanın gerek kendini, gerek kâinatı tanıyıp sezmesi için, kalp gözünün açık, kalp kulağının çalışır halde olması gerekmektedir. Bu özellik insanlarda başlangıçta altıncı duygu gibi hissedilir, sonradan derin bir yorum kabiliyetine dönüşür. İşte bu hârika kabiliyetin tek kaynağı Kur'an'dır. Ve o sayede Hz. Mevlânâ, Ahmed Yesevî ve Yunus gibi binlerce sevgi muallimleri yetişmiştir.

Hiç bir millet Fatih gibi inançlarına saygılı bir devlet adamına sahip olmamıştır. Siz, işgâl ettiği ülkenin bağlarına, yediği üzümün parasını fazlasıyla koyan askerlere rastladınız mı?

Son asırda pek çok devlet başkanı, kıyâmete kadar nesillerini geçindirecek serveti başka ülkelerin bankalarına kaçırdılar. Dünyanın en güçlü hazinelerine sahip Sultan Vahdettin ise, "Hazine Beytülmaldir" diyerek cenazesini kaldıracak parayı bile almadan gitti.

Bu örnekler fazilet gösterileri değil, gönülleri Kur'an sırrı ile açılanların karakter çizgileridir.

Kur'an'ın Allah kitabı olduğunu reddetmek, mantık ve akılla alâkalı olmayıp, sadece nasipsizliktir. Diğer bir ifadeyle gururun ve dünya çıkarlarına esir olmanın çok elim bir karşılığıdır. Kur an'ın, Allah kelâmı olduğunu reddedenlere bir bakın! içlerinde, bir kişiye bile yardım elini uzatana rastlayamazsınız. Zaten gururlarından yanlarına varılmaz ki...

6. KUR’AN’IN KÂİNAT KİTABI OLUŞ SIRRI

Kur'an'ı beşer sözü sananların en büyük gafletlerinde biri de, O'nu yalnız insanlar arasındaki münasebetleri düzenleyen bir kitap sanmalarıdır. Halbuki Kur'an, bütün varlıklara ışık tutan İlâhî bir kanundur. Cenab-ı Hak Rahman sûresinde kâinatta her varlığın bu sırrı sezdiğini ve onun hükümlerine uyum göstererek varlığını sürdürdüğünü bildirmiştir.

Ateist Kur'an düşmanlarının bir iddiası da, Kur'an'ın bugünkü hayat düzenine uygulanamayacağı şeklindedir. Bunlar Kur'an'ın insanlardan ve toplumlardan ne istediğini bilmeyen ve çağımızdaki bir çok yanlış uygulamalara bakıp, yanlış hüküm çıkartan cahillerdir.

İnsanın hürriyetine Kur'an gibi ışık tutan bir kitap yoktur. Çünkü Allah, insanoğluna hiç bir sebeple hapis cezası verilemeyeceğini, hukukuna temel saymıştır.

Ekonomisinde, ticarette temel olarak şirketleşmeye zorlayan, çalışma hayatında işçinin ücretini patron değil, işçinin tayin etmesini tavsiye eden Kur'an'ın, değil çağımıza, gelecek toplumlara bile mükemmel prensipler getirdiği kesindir. O'nu yanlış anlayıp, yanlış uygulayanlardan elbette Kur'an mes'ul değildir.

Halk ve devlet kavramlarına karşı getirdiği prensip ise, akıllara durgunluk verecek kadar kusursuzdur. "Yönetici, seçimle gelir." Zulüm veya suistimal yapmadıkça itaat mecburidir. Ancak zulme karşı suskunluk, büyük bir suçtur.

Kur'an hükümlerini çıkarları istikametinde kullanmak ise, tam bir fitnedir. Bunlar Kur'an'ın topluma yansımasına mazeret sayılır mı?

Hangi doktor hastayı yanlış tedavi etti diye, tıbba karşı çıkılmıştır?

Bugün Kur'an'ın topluma yansımasına, iki kadeh rakı içilmesini engeller diye karşı çıkanlar, ısınmak için dünyayı ateşe verebilecek kadar insafsız kişilerdir. Sizin zevkiniz uğruna pırıl pırıl bir toplum olma şansı feda mı edilmelidir?

Sevgili okuyucularım, şimdi size daha önce vermediğim bir müjdeyi vereceğim.

Yüce İslâm velîleri, Türk-İslâm toplumu için birbirinde güzel üç müjde bildirmiştir. Bunlardan ilki. Anadolu'da kurulacak olan Türk devleti (Türkiye Cumhuriyeti), ikincisi ise 7 Türk devletinin doğuşudur. Bu ilk iki müjdeyi birlikte yaşadık.

Üçüncü müjde ise, Anadolu'daki Türk-İslâm Cemaatinin Kur'an ahlâkına kavuşacağı, ve Kur'an'a göre yaşayacağı müjdesidir.

Bu müthiş güzelliği, bugünkü kavramlardaki İslâm devleti sanmayın. Yukarıda ayrıntılarını anlatmaya çalıştığım gibi. gerçek anlamda Kur'an nizamını yansıtan örnek bir ülke olacak Anadolu. Çözülmesi imkânsız bir nikâh nizamı ile, Kur'an ahlâklı gençleri ile, hapishanesiz şehirleri ile, yalnız mutluluğun yaşandığı bir ülke, Bu müjde, diğer iki müjde gibi kader kompütürüne, dönüşü imkânsız bir biçimde programlan­mıştır, hiç merak etmeyiniz.

O günler başlayınca, Kur'an aleyhtarları bile Kur'an'ın inceliklerini arayıp bulmak için, farkında olmadıkları bir gayret ve coşkunun içine düşeceklerdir.

Kader, böyle bir toplum ameliyatına başlayacağı zaman yaptığı anestezi ile, hem yobaz düşünceyi, hem ateist dirençleri silip süpürecektir.

Günümüzün genç kuşağı: Siz cidden büyük ve İlâhî bir nimetin dâvetlileri olacaksınız. O gün doğmak üzeredir. Gelene kadar, Allah bu milleti iç ve dış düşmanların şerrinden korusun. İnşaallah.

Onk.Dr.Haluk Nurbaki
 
Üst