molla_zehra
Well-known member
Kur'ân'ın nasıl bir kitap olduğunu, onun fonksiyonlarını, hedeflerini, yine Kur'ân'ın açıklamalarına göre ele almaya çalışacağız. ez-Zerkeşî, Kur'ân'da yer alan 55 Kur'ân ismini zikreder[3].
Bu sayıyı, 90'a kadar çıkaranlar vardır. Bu bölümde Kur'ân'ın, kendisi hakkındaki bakış açısını, kendi adlandırma ve nitelendirmeleri ışığında ele alacağız. Şüphe yok ki dünya tarihinde fevkalade mühim bir yer işgal etmiş olan Kur'ân'ın bizatihi kendisi hakkında söylediği sözler, ister istemez dikkate alınmalıdır. Özellikle ona inanan insanlar için, vazgeçilmez bir kaynak olan Kurân'ın, kendisi hakkında söyledikleri, çok daha ehemmiyetli olmalıdır. Biz, Kur'ân'ın isim ve sıfatlarından bir kısmını tek tek ele alacağız.[4]
1. Kitâb
Kur'ân'da el-Kitâb kelimesi umumî anlamda bütün peygamberlere gelen vahy veya vahiylerin toplamı anlamında kullanılır[5]. Ehlul-Kitab tabirini de, bu çerçevede değerlendirirsek, onun, vahye muhatap olmuş insanlardan, toplumlardan söz ettiğini anlarız. Kur'ân, önceki vahiy mahsulü verilere de kitâb adını verirken, kendisini de, kitâb olarak adlandırır[6]. O, açık ve hikmetli bir kitaptır[7]. Onun, ilahî kaynaklı oluşunda, hiçbir şüphe yoktur. Hiç bir yabancı unsur, ona yaklaşamaz[8].
Kur'ân, henüz indirilmekte iken, kendisine, kitâb demiştir. Bu adlandırma, o dönem için düşünürsek, vahyin devam edeceğini ve ayetlerin, sonunda bir kitap haline geleceğini gösteriyordu. Ayrıca bu, Kur'ân ayetlerinin yazılması gerektiğine de, işaret ediyordu. Nitekim Kur'ân, sonunda iki kapak arasında bir kitap haline gelmiştir. Zaten Kur'ân, Levh-i Mahfuz[9], Ummu'l-Kitâb[10] veya Kitâbun Meknûn diye[11] tabir edilen bir kitapta kayıtlıdır. Kâinatla ilgili çok ehemmiyetli ve temel şeylerin kaydedildiği bu kitaba, meleklerden başka hiç kimse dokunamaz[12]. Melekler, onda herhangi bir değişiklik yapamazlar. Onda, ancak dilerse Allah, bazı şeyleri silip, bazı şeyleri, aynıyla saklayabilir[13]. Şu halde Kur'ân'ın, tarihe girmeden önceki hali de kitaptır.
Kitaplar, bildiğimiz gibi okunmak için vardır. Onlar anlaşılmalıdır. Onlar öğrenilip öğretilen şeylerdir[14]. Onlar, çoğaltılarak başka insanlara ulaştırılmalıdır, açıklanmalıdır[15]. Kitaplar, muhataplarına birşeyler anlatırlar ve anlatılanların, muhatapların zihin ve belki duygu dünyalarında yer bulmasını isterler. Kitapların mevzuları vardır. Mevzuların ehemmiyet derecesi vardır. Kitapların bir bütünlüğü vardır. Onların ana fikirleri ve hedefleri vardır. İşte Kur'ân da bir kitap olarak en azından bütün bu saydığımız ve sayamadığımız kitap vasıflarına sahiptir. İlave olarak o, Allah'ın Kelamıdır.
Kur'ân, ayrıca insanı ve kâinatı da, bir bakıma kitap olarak görür. Kâinat ve insan kitabıyla birlikte okunması gereken bir kitaptır Kur'ân. Ne kâinat ve insan, Kur'ân'sız layıkıyla anlaşılabilir, ne de Kur'ân, tabiat ve insanla ilgili bilgiler olmadan anlaşılabilir[16].
Bu sayıyı, 90'a kadar çıkaranlar vardır. Bu bölümde Kur'ân'ın, kendisi hakkındaki bakış açısını, kendi adlandırma ve nitelendirmeleri ışığında ele alacağız. Şüphe yok ki dünya tarihinde fevkalade mühim bir yer işgal etmiş olan Kur'ân'ın bizatihi kendisi hakkında söylediği sözler, ister istemez dikkate alınmalıdır. Özellikle ona inanan insanlar için, vazgeçilmez bir kaynak olan Kurân'ın, kendisi hakkında söyledikleri, çok daha ehemmiyetli olmalıdır. Biz, Kur'ân'ın isim ve sıfatlarından bir kısmını tek tek ele alacağız.[4]
1. Kitâb
Kur'ân'da el-Kitâb kelimesi umumî anlamda bütün peygamberlere gelen vahy veya vahiylerin toplamı anlamında kullanılır[5]. Ehlul-Kitab tabirini de, bu çerçevede değerlendirirsek, onun, vahye muhatap olmuş insanlardan, toplumlardan söz ettiğini anlarız. Kur'ân, önceki vahiy mahsulü verilere de kitâb adını verirken, kendisini de, kitâb olarak adlandırır[6]. O, açık ve hikmetli bir kitaptır[7]. Onun, ilahî kaynaklı oluşunda, hiçbir şüphe yoktur. Hiç bir yabancı unsur, ona yaklaşamaz[8].
Kur'ân, henüz indirilmekte iken, kendisine, kitâb demiştir. Bu adlandırma, o dönem için düşünürsek, vahyin devam edeceğini ve ayetlerin, sonunda bir kitap haline geleceğini gösteriyordu. Ayrıca bu, Kur'ân ayetlerinin yazılması gerektiğine de, işaret ediyordu. Nitekim Kur'ân, sonunda iki kapak arasında bir kitap haline gelmiştir. Zaten Kur'ân, Levh-i Mahfuz[9], Ummu'l-Kitâb[10] veya Kitâbun Meknûn diye[11] tabir edilen bir kitapta kayıtlıdır. Kâinatla ilgili çok ehemmiyetli ve temel şeylerin kaydedildiği bu kitaba, meleklerden başka hiç kimse dokunamaz[12]. Melekler, onda herhangi bir değişiklik yapamazlar. Onda, ancak dilerse Allah, bazı şeyleri silip, bazı şeyleri, aynıyla saklayabilir[13]. Şu halde Kur'ân'ın, tarihe girmeden önceki hali de kitaptır.
Kitaplar, bildiğimiz gibi okunmak için vardır. Onlar anlaşılmalıdır. Onlar öğrenilip öğretilen şeylerdir[14]. Onlar, çoğaltılarak başka insanlara ulaştırılmalıdır, açıklanmalıdır[15]. Kitaplar, muhataplarına birşeyler anlatırlar ve anlatılanların, muhatapların zihin ve belki duygu dünyalarında yer bulmasını isterler. Kitapların mevzuları vardır. Mevzuların ehemmiyet derecesi vardır. Kitapların bir bütünlüğü vardır. Onların ana fikirleri ve hedefleri vardır. İşte Kur'ân da bir kitap olarak en azından bütün bu saydığımız ve sayamadığımız kitap vasıflarına sahiptir. İlave olarak o, Allah'ın Kelamıdır.
Kur'ân, ayrıca insanı ve kâinatı da, bir bakıma kitap olarak görür. Kâinat ve insan kitabıyla birlikte okunması gereken bir kitaptır Kur'ân. Ne kâinat ve insan, Kur'ân'sız layıkıyla anlaşılabilir, ne de Kur'ân, tabiat ve insanla ilgili bilgiler olmadan anlaşılabilir[16].