Aynen öyle de: Tevhid dahi iki çeşittir.
Biri: Tevhid-i âmi ve zâhirîdir ki, «Cenâb-ı Hak birdir, şeriki nazîri yoktur, bu kâinat onundur.»
İkincisi: Tevhid-i hakikîdir ki, herşey üstünde sikke-i kudretini ve hâtem-i rubûbiyetini ve nakş-ı kalemini görmekle doğrudan doğruya herşeyden Onun nuruna karşı bir pencere açıp Onun birliğine ve her şey Onun dest-i kudretinden çıktığına ve ulûhiyetinde ve rubûbiyetinde ve mülkünde hiçbir vechile, hiçbir şeriki ve muini olmadığına, şuhuda yakın bir yakîn ile tasdik edip îman getirmektir ve bir nevi huzur-u daimî elde etmektir. Biz dahi şu Söz'de, o hâlis ve âlî tevhid-i hakikîyi gösterecek şuaları zikredeceğiz.
Hisse:Tevhid-i ami olan imanımızı etrafımızdaki herşey üstünde Allah ın kudretinin sikkesini,çok geniş ve mükemmel olan rububiyetinin mührünü ve yeryüzünde Allah kalem çalmışçasına o kalemin nakışlarını okuyabilen biri olmaya çalışarak hakiki tevhide çabalamak.
Uluhiyetini ve Rububiyetini anlamaya çalışmak,böylece tevhidi bir huzur kazanmaya çalışmak
Yukarıdaki farkı daha sade anlatan şu temsille durumumuzun neye benzedigini tekrar görelim
Meselâ: Nasılki bir çarşıya ve bir şehre büyük bir zâtın mütenevvi malları gelse, iki çeşitle onun malı olduğu bilinir. Biri; icmâlî, âmiyanedir ki: «Bu kadar azîm mal, ondan başka kimsenin haddi değil ki sahib olabilsin.» Fakat böyle âmi bir adamın nezaretinde çok hırsızlık olabilir. Parçalarına çok adamlar sahib çıkabilir. İkinci çeşit odur ki; her denk üzerinde yazıyı okur, her bir top üstünde turrayı tanır, herbir ilân üstünde mührünü bilir bir Sûrette «Herşey o zâtındır» der. İşte şu halde herbir şey o zâtı mânen gösterir.
_________________________________________________
Deme ki, "havâî bir Elhamdülillâh kelimem nasıl mücessem bir meyve-i Cennet olur?" Çünkü, sen gündüz uyanık iken güzel bir söz söylersin; bâzan rüyâda güzel bir elma şeklinde yersin. Gündüz çirkin bir sözün, gecede acı bir şey sûretinde yutarsın. Bir gıybet etsen, murdar bir et sûretinde sana yedirirler. Öyle ise, şu dünya uykusunda söylediğin güzel sözlerin ve çirkin sözlerin, meyveler sûretinde uyanık âlemi olan âlem-i âhirette yersin ve yemesini istib'âd etmemelisin.
Hisse:Burada anlatılan uykuda,rüyada dahi amellerin bir benzeriyle karşılaşılmasını herkes tecrübe etmiştir.Daha bugün bende oldu yine, belki ondan dolayı degildir ama güzel bir benzerlik.
Sahurdan sonra altıya kadar ayaktaydım,işim gücüm olmadıgından kerahatlerde yatmamalıyım diye karar çıkartmaya çalışıyordum.Nefsim kazandı yattım,kötü bir rüya gördüm okulu bitiremiyordum,halbuki okulu bitirdim ;D Demek iyi vesvese etmişimki rüyama girmiş.
Vesvese kamçısı şeytanın eline niye verilmiş?Kul uyanık olsun,sıradanlaşmasın,ilerlesin diye(vesveseye yenilmemek şartıyla)
Bu konunun daha detaylı açıklaması için şu sayfadaki- üçüncü müşkül - kısmını okuyabilirsiniz.
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=522
Biri: Tevhid-i âmi ve zâhirîdir ki, «Cenâb-ı Hak birdir, şeriki nazîri yoktur, bu kâinat onundur.»
İkincisi: Tevhid-i hakikîdir ki, herşey üstünde sikke-i kudretini ve hâtem-i rubûbiyetini ve nakş-ı kalemini görmekle doğrudan doğruya herşeyden Onun nuruna karşı bir pencere açıp Onun birliğine ve her şey Onun dest-i kudretinden çıktığına ve ulûhiyetinde ve rubûbiyetinde ve mülkünde hiçbir vechile, hiçbir şeriki ve muini olmadığına, şuhuda yakın bir yakîn ile tasdik edip îman getirmektir ve bir nevi huzur-u daimî elde etmektir. Biz dahi şu Söz'de, o hâlis ve âlî tevhid-i hakikîyi gösterecek şuaları zikredeceğiz.
Hisse:Tevhid-i ami olan imanımızı etrafımızdaki herşey üstünde Allah ın kudretinin sikkesini,çok geniş ve mükemmel olan rububiyetinin mührünü ve yeryüzünde Allah kalem çalmışçasına o kalemin nakışlarını okuyabilen biri olmaya çalışarak hakiki tevhide çabalamak.
Uluhiyetini ve Rububiyetini anlamaya çalışmak,böylece tevhidi bir huzur kazanmaya çalışmak
Yukarıdaki farkı daha sade anlatan şu temsille durumumuzun neye benzedigini tekrar görelim
Meselâ: Nasılki bir çarşıya ve bir şehre büyük bir zâtın mütenevvi malları gelse, iki çeşitle onun malı olduğu bilinir. Biri; icmâlî, âmiyanedir ki: «Bu kadar azîm mal, ondan başka kimsenin haddi değil ki sahib olabilsin.» Fakat böyle âmi bir adamın nezaretinde çok hırsızlık olabilir. Parçalarına çok adamlar sahib çıkabilir. İkinci çeşit odur ki; her denk üzerinde yazıyı okur, her bir top üstünde turrayı tanır, herbir ilân üstünde mührünü bilir bir Sûrette «Herşey o zâtındır» der. İşte şu halde herbir şey o zâtı mânen gösterir.
_________________________________________________
Deme ki, "havâî bir Elhamdülillâh kelimem nasıl mücessem bir meyve-i Cennet olur?" Çünkü, sen gündüz uyanık iken güzel bir söz söylersin; bâzan rüyâda güzel bir elma şeklinde yersin. Gündüz çirkin bir sözün, gecede acı bir şey sûretinde yutarsın. Bir gıybet etsen, murdar bir et sûretinde sana yedirirler. Öyle ise, şu dünya uykusunda söylediğin güzel sözlerin ve çirkin sözlerin, meyveler sûretinde uyanık âlemi olan âlem-i âhirette yersin ve yemesini istib'âd etmemelisin.
Hisse:Burada anlatılan uykuda,rüyada dahi amellerin bir benzeriyle karşılaşılmasını herkes tecrübe etmiştir.Daha bugün bende oldu yine, belki ondan dolayı degildir ama güzel bir benzerlik.
Sahurdan sonra altıya kadar ayaktaydım,işim gücüm olmadıgından kerahatlerde yatmamalıyım diye karar çıkartmaya çalışıyordum.Nefsim kazandı yattım,kötü bir rüya gördüm okulu bitiremiyordum,halbuki okulu bitirdim ;D Demek iyi vesvese etmişimki rüyama girmiş.
Vesvese kamçısı şeytanın eline niye verilmiş?Kul uyanık olsun,sıradanlaşmasın,ilerlesin diye(vesveseye yenilmemek şartıyla)
Bu konunun daha detaylı açıklaması için şu sayfadaki- üçüncü müşkül - kısmını okuyabilirsiniz.
http://www.risaleara.com/oku.asp?id=522