Sekizinci Hüccet-i İmâniye
Münâcât
Bu Sekizinci Hüccet-i İmaniye, vücub-u vücuda ve vahdâniyete delâletettiği gibi, hem delâil-i kat’iye ile rububiyetin ihatasına ve kudretinin azametine delâlet eder. Hem hâkimiyetinin ihatasına ve rahmetinin şümulüne dahi delâlet ve ispat eder. Hem kâinatın bütün eczasına hikmetinin ihatasını ve ilminin şümulünü ispat eder.Münâcât
Elhasıl: Bu Sekizinci Hüccet-i İmaniye’nin herbir mukaddimesinin sekiz neticesi var. Sekiz mukaddimelerin herbirinde, sekiz neticeyi delilleriyle ispat eder ki; bu cihette bu Sekizinci Hüccet-i İmaniye’de yüksek meziyetler vardır. Said Nursî
إِنَّ فِى خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَاخْتِلاَفِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِ الَّتِى تَجْرِى فِى الْبَحْرِ بِمَا يَنْفَعُ النَّاسَ وَمَا أَنْزَلَ اللهُ مِنْ السَّمَاۤءِ مِنْ مَاۤءٍ فَأَحْيَا بِهِ اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِنْ كُلِّ دَاۤبَّةٍ وَتَصْرِيفِ الرِّيَاحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخَّرِ بَيْنَ السَّمَاۤءِ وَاْلاَرْضِ َلاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
Yâ İlâhî ve yâ Rabbî,
Ben imanın gözüyle ve Kur’ân’ın talimiyle ve nuruyla ve Resul-i EkremAleyhissalâtü Vesselâmın dersiyle ve ism-i Hakîmin göstermesiyle görüyorum ki,semâvâtta hiçbir deveran ve hareket yoktur ki, böyle intizamıyla Seninmevcudiyetine işaret ve delâlet etmesin.
[NOT]Dipnot-1 “Göklerin ve yerin yaratılmasında, gecenin ve gündüzün değişmesinde, insanlara faydalı şeylerle denizde akıp giden gemilerde, Allah’ın gökten su indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, her türlü canlıyı yeryüzüne yaymasında, rüzgârları sevk etmesinde ve gökle yer arasında Allah’ın emrine boyun eğmiş bulutlarda, aklını kullanan bir topluluk için Allah’ın varlık ve birliğine, kudret verahmetine işaret eden nice deliller vardır.” Bakara Sûresi, 2:164. [/NOT]
Hüccet-i İmaniye: iman delili | Resul-i Ekrem: Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.) |
Said Nursî: (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî) | azamet: büyüklük, yücelik |
cihet: yön, taraf | delâil-i kat’iye: kesin deliller |
delâlet: delil olma, işaret etme | deveran: dönme, dolaşma |
ecza: kısımlar, bölümler | elhasıl: kısaca, özetle |
hikmet: Allah’ın herşeyi belirli gayelere yönelik olarak, anlamlı, faydalı ve yerli yerinde yaratma sıfatı | hâkimiyet: egemenlik, hükümranlık |
ihata: içine alma, kapsama | intizam: düzen, tertip |
ism-i Hakîm: Allah’ın herşeyi hikmetle yaptığını bildiren ismi | kudret: güç ve iktidar |
mevcudiyet: varlık | meziyet: üstün özellik |
mukaddime: başlangıç, giriş | rahmet: İlâhî şefkat, merhamet |
rububiyet: Rablık; Cenâb-ı Hakkın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması | semâvât: gökler |
talim: öğretme | vahdâniyet: Allah’ın bir ve benzersiz olması ve hiçbir ortağının bulunmaması |
vücub-u vücud: Allah’ın varlığının zorunlu oluşu, var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması | yâ Rabbî: ey Rabbim |
yâ İlâhî: ey İlâhım, ey Allah’ım | şümûl: kapsamlılık, kuşatıcılık |