FaKiR
Meþveret Bþk.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Elhamdülillâhi rabbil âlemîn velâkibetülil müttekîn vessalêtü vessalêmü alê seyyidine Muhammedivve alê êlihi vesahbihi ecmain,alê rasulüne salevât
Birinci Mektup
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
1وَبِهِ نَسْتَعِينُ
3وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ2بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Ve sadece Ondan yardım diliyoruz. .
2 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla. 3 : “Hiçbir şey yoktur ki Allah’ı hamd ile tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44
Dört sualin muhtasar cevabıdır.
BİRİNCİ SUAL:
Hazret-i Hızır Aleyhisselâm hayatta mıdır? Hayatta ise, niçin bazı mühim ulema hayatını kabul etmiyorlar?
Elcevap: Hayattadır.Fakat merâtib-i hayat beştir.
hayatin 5 basamagi vardir.O, ikinci mertebededir. Bu sebepten, bazı ulema hayatında şüphe etmişler.
hayatin 5 basamagi vardir.O, ikinci mertebededir. Bu sebepten, bazı ulema hayatında şüphe etmişler.
Birinci tabaka-i hayat:
Bizim hayatımızdır ki, çok kayıtlarla mukayyettir
Bizim hayatımızdır ki, çok kayıtlarla mukayyettir
Bir çok sinirlari vardir :yeme icme, korunma barinma sartlari vardir, bu sartlar yerine getirildikce var oluruz...
ve bir çogumuz zannederiki dunyadaki hayatimizdan baska hayat yoktur.
ve bir çogumuz zannederiki dunyadaki hayatimizdan baska hayat yoktur.
İkinci tabaka-i hayat:
Hazret-i Hızır ve İlyas Aleyhimesselâmın hayatlarıdır ki, bir derece serbesttir.Yani, bir vakitte pek çok yerlerde bulunabilirler. Bizim gibi beşeriyet levazımatıyla daimî mukayyet değillerdir.Bazan, istedikleri vakit bizim gibi yerler, içerler; fakat bizim gibi mecbur değillerdir.Tevatür derecesinde, ehl-i şuhud ve keşif olan evliyanın Hazret-i Hızır ile maceraları, bu tabaka-i hayatı tenvir ve ispat eder.Hattâ makamat-ı velâyette bir makam vardır ki, “makam-ı Hızır” tabir edilir.O makama gelen bir velî, Hızır’dan ders alır ve Hızır ile görüşür. Fakat bazan o makam sahibi, yanlış olarak ayn-ı Hızır telâkki olunur.
Hazret-i Hızır ve İlyas Aleyhimesselâmın hayatlarıdır ki, bir derece serbesttir.Yani, bir vakitte pek çok yerlerde bulunabilirler. Bizim gibi beşeriyet levazımatıyla daimî mukayyet değillerdir.Bazan, istedikleri vakit bizim gibi yerler, içerler; fakat bizim gibi mecbur değillerdir.Tevatür derecesinde, ehl-i şuhud ve keşif olan evliyanın Hazret-i Hızır ile maceraları, bu tabaka-i hayatı tenvir ve ispat eder.Hattâ makamat-ı velâyette bir makam vardır ki, “makam-ı Hızır” tabir edilir.O makama gelen bir velî, Hızır’dan ders alır ve Hızır ile görüşür. Fakat bazan o makam sahibi, yanlış olarak ayn-ı Hızır telâkki olunur.
bir ninemiz mesela , aksamlari veli suretinde birinden ders alir,
o Zat bana cok yaklasma, bana karsi mesafeli ol dermis, ve yine bir defa onunla gorustugunde kim oldugu sorar
ve ben Hizir aleyhiselam cevabini alir.
velayet makamina gelen bir veli, hizir makamina gelir, hizirla gorusur,
ama hizirin kendisi degildir,
hizirla gorusen onun bazi ozelliklerini telebbus ediyor
onun gibi giyiniyorki hizir saniliyor.
Üçüncü tabaka-i hayat:
Hazret-i İdris ve İsâ Aleyhimesselâmın tabaka-i hayatlarıdır ki, beşeriyet levazımatından tecerrüdle,
melek hayatı gibi bir hayata girerek nuranî bir letâfet kesb eder.
Âdetâ beden-i misalî letâfetinde ve cesed-i necmî nuraniyetinde olan cism-i dünyevîleriyle semâvâtta bulunurlar.
Hazret-i İdris ve İsâ Aleyhimesselâmın tabaka-i hayatlarıdır ki, beşeriyet levazımatından tecerrüdle,
melek hayatı gibi bir hayata girerek nuranî bir letâfet kesb eder.
Âdetâ beden-i misalî letâfetinde ve cesed-i necmî nuraniyetinde olan cism-i dünyevîleriyle semâvâtta bulunurlar.
“Âhirzamanda Hazret-i İsâ Aleyhisselâm gelecek, şeriat-ı Muhammediye (a.s.m.) ile amel edecek” 1 meâlindeki hadîsin sırrı şudur ki:
Âhirzamanda, felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfrîye ve inkâr-ı ulûhiyete karşı, İsevîlik dini tasaffi ederek ve hurafattan tecerrüd edip İslâmiyete inkılâp edeceği bir sırada,
nasıl ki İsevîlik şahs-ı mânevîsi, vahy-i semâvî kılıcıyla o müthiş dinsizliğin şahs-ı mânevîsini öldürür.
Âhirzamanda, felsefe-i tabiiyenin verdiği cereyan-ı küfrîye ve inkâr-ı ulûhiyete karşı, İsevîlik dini tasaffi ederek ve hurafattan tecerrüd edip İslâmiyete inkılâp edeceği bir sırada,
nasıl ki İsevîlik şahs-ı mânevîsi, vahy-i semâvî kılıcıyla o müthiş dinsizliğin şahs-ı mânevîsini öldürür.
Öyle de, Hazret-i İsâ Aleyhisselâm, İsevîlik şahs-ı mânevîsini temsil ederek,dinsizliğin şahs-ı mânevîsini temsil eden Deccalı öldürür; yani, inkâr-ı ulûhiyet fikrini öldürecek.
Yani, Allahi inkar eden fikri öldürecek
Demek ki bir zamanlar hayati maddeden ibaret goren insanlar, ozellikle bati dunyasi bu a$iri maddecilikten vazgecip, manaya yonelecek
Dördüncü tabaka-i hayat:
Şüheda hayatıdır
Nass-ı Kur’ân’la, şühedanın, ehl i kuburun fevkinde bir tabaka-i hayatları vardır.
diger ölmüs insanlarin uzerinde bi tabakadadirlar.Nass-ı Kur’ân’la, şühedanın, ehl i kuburun fevkinde bir tabaka-i hayatları vardır.
Evet, şüheda, hayat-ı dünyevîlerini tarik-i hakta feda ettikleri için,
Cenâb-ı Hak, kemâl-i kereminden, onlara hayat-ı dünyeviyeye benzer, fakat kedersiz, zahmetsiz bir hayatı âlem-i berzahta onlara ihsan eder.
Cenâb-ı Hak, kemâl-i kereminden, onlara hayat-ı dünyeviyeye benzer, fakat kedersiz, zahmetsiz bir hayatı âlem-i berzahta onlara ihsan eder.
Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar.
Yalnız kendilerinin daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar, kemâl-i saadetle mütelezziz oluyorlar,ölümdeki firak acılığını hissetmiyorlar. 2 Ehl-i kuburun çendan ruhları bâkidir;
(kabir hayati yasayan diger muminlerin ruhlarida bakidir)
fakat kendilerini ölmüş biliyorlar. Berzahta aldıkları lezzet ve saadet,
şühedanın lezzetine yetişmez.Nasıl ki, iki adam bir rüyada cennet gibi bir güzel saraya girerler.
Birisi rüyada olduğunu bilir; aldığı keyif ve lezzet pek noksandır.“Ben uyansam şu lezzet kaçacak” diye düşünür.
Diğeri rüyada olduğunu bilmiyor; hakikî lezzet ile hakikî saadete mazhar olur. İşte, âlem-i berzahtaki emvat ve şühedanın hayat-ı berzahiyeden istifadeleri öyle farklıdır.
Hadsiz vakıatla ve rivayatla, şühedanın bu tarz-ı hayata mazhariyetleri ve kendilerini sağ bildikleri sabit ve kat’îdir.Hattâ, Seyyidü’ş-Şüheda olan Hazret-i Hamza Radıyallahu Anh, mükerrer vakıatla, kendine iltica eden adamları muhafaza etmesi ve dünyevî işlerini görmesi ve gördürmesi gibi çok vakıatla, bu tabaka-i hayat tenvir ve ispat edilmiş.
şühedanın lezzetine yetişmez.Nasıl ki, iki adam bir rüyada cennet gibi bir güzel saraya girerler.
Birisi rüyada olduğunu bilir; aldığı keyif ve lezzet pek noksandır.“Ben uyansam şu lezzet kaçacak” diye düşünür.
Diğeri rüyada olduğunu bilmiyor; hakikî lezzet ile hakikî saadete mazhar olur. İşte, âlem-i berzahtaki emvat ve şühedanın hayat-ı berzahiyeden istifadeleri öyle farklıdır.
Hadsiz vakıatla ve rivayatla, şühedanın bu tarz-ı hayata mazhariyetleri ve kendilerini sağ bildikleri sabit ve kat’îdir.Hattâ, Seyyidü’ş-Şüheda olan Hazret-i Hamza Radıyallahu Anh, mükerrer vakıatla, kendine iltica eden adamları muhafaza etmesi ve dünyevî işlerini görmesi ve gördürmesi gibi çok vakıatla, bu tabaka-i hayat tenvir ve ispat edilmiş.
Hattâ, ben kendim, Ubeyd isminde bir yeğenim ve talebem vardı.
Benim yanımda ve benim yerime şehid olduktan sonra,
üç aylık mesafede esarette bulunduğum zaman,
mahall-i defnini bilmediğim halde,
bence bir rüya-yı sadıkada,
tahte’l-arz bir menzil suretindeki kabrine girmişim.
Onu şüheda tabaka-i hayatında gördüm.
O beni ölmüş biliyormuş;
benim için çok ağladığını söyledi.
Kendisini hayatta biliyor.
Fakat Rus’un istilâsından çekindiği için,
yeraltında kendine güzel bir menzil yapmış.
İşte bu cüz’î rüya, bazı şerâit ve emâratla, geçen hakikate bana şuhud derecesinde bir kanaat vermiştir.
Benim yanımda ve benim yerime şehid olduktan sonra,
üç aylık mesafede esarette bulunduğum zaman,
mahall-i defnini bilmediğim halde,
bence bir rüya-yı sadıkada,
tahte’l-arz bir menzil suretindeki kabrine girmişim.
Onu şüheda tabaka-i hayatında gördüm.
O beni ölmüş biliyormuş;
benim için çok ağladığını söyledi.
Kendisini hayatta biliyor.
Fakat Rus’un istilâsından çekindiği için,
yeraltında kendine güzel bir menzil yapmış.
İşte bu cüz’î rüya, bazı şerâit ve emâratla, geçen hakikate bana şuhud derecesinde bir kanaat vermiştir.
Beşinci tabaka-i hayat:
Ehl-i kuburun hayat-ı ruhanîleridir.
ölmus, kabire gocmus insanlarin ruhani hayatlaridir.
Evet, mevt, tebdil i mekândır, ıtlak-ı ruhtur, vazifeden terhistir; emeklige ayrilmaktir.idam ve adem ve fenâ değildir.
yoklugun kendisi degildir.
yoklugun kendisi degildir.
Sayisiz olaylarla evliyalarin dunyadaki insanlara kendilerini gostermeleri bunun bir göstergesidir.
Hadsiz vakıatla ervâh-ı evliyanın temessülleri ve ehl-i keşfe tezahürleri ve sair ehl-i kuburun yakazaten ve menâmen bizlerle münasebetleri ve vakıa mutabık olarak bizlere ihbaratları gibi çok delâil, o tabaka-i hayatı tenvir ve ispat eder. Zaten bekà-i ruha dair Yirmi Dokuzuncu Söz, bu tabaka-i hayatı delâil-i kat’iye ile ispat etmiştir.
1960 yillarinda Ispardata, ustadin vefatindan sonra ayakta tutulan bir medresede, Fahri kalfaoglu o medresenin hizmetini gorur, babasi oranin masraflarini derufte eder, hic bir zamanda bunu dile getirmez,
muhterem eside o medresenin temizligi ve yemegiyle ilgilenir.
Nuri benlinin, oglu mehmet babasini ruyasinda gorur, derki :
"oglum ben halis kalfadan çekic,mala, ve merdiveni ödünç aldim gotur ona iade et ". Oglu bu ruyanin gercekliginden habersiz ama kayitsiz kalmakta istemiyor,
gidip halis kalfayi buluyor ve ona diyorki babam senden emanet bir esya aldimi ?oda evet, merdiveni,çekici ve malayi ona ödunç verdigini soyluyor.
Bundan anliyoruz ki nuri bendi merhum agabeyimiz, gercekten ruhen oglunun ruyasina gelmis, onunla munasebet kurmus , ve uzerinde bir kul hakki kalmamasi icinde ogluna direktif vermis.
emanetleri sahibine ver diyorevet , gerek evliyaullahin gerekse boyle halis insalarin ahirette bir sehit hayati ile sag olduklarini gosteren bir cok kanit var.
en basit tabakai hayattan yavas yavas bitkisel hayata tabakalar vardir.
Mesela arabanin sag oldugunu soyluyebilirmiyiz?
Mekanik bir hayata sahip oldugunu soyleyebilirz; oda elektrikle benzinle calisiyor, tekerler eli ayagi oluyor, ve onun tabaki hayati bitkilerin tabakai hayatindan cok daha asagi olmus oluyor.
Iste bunun gibi, atomlarin donusunden, gunes sistemlerinin hareketlerine kadar, ilahi kanunlarla calisan butun varliklarin derece derece -cok basit hayat seviyelerinden bitkisel hayata kadar -bir hayat tabakasina sahip olduklari soylenebilir
bitkisel hayatta bir tabakadan ibaret degildir
bitkilerinde basit hayattan, komplex hayata dogru bir gecis vardirbitkisel hayatanda hayvansal hayata gecis vardir.
bunlar cok farkli seyler degildir
insanlar bedeni ihtiyaclar bakimindan hayvanlara benzer,
ama cenabi hakk bize oyle bir akil, beyin ihsan etmiski
duygularimizi yukseltmis bir kalp ihsan etmiski
bizim hayatimizi hayvanlarinkinden cok yuksek bir hale getirmis
Bizim hayatimiz da son nokta degil, bizden sonrada hayatlar var :hz hizir ve ilyas a.s hayatlari var ve daha mucevher daha maddeye bagimsiz hayatlar var
biz mesela yol almakta zorlaniyoruz
halbuki hizir a.s yemege icmeye muhtac degil
dolayisiyla onun hayati daha rahat daha esnek hayati var
3.tabakada hz isa ve idris a.s yasiyorlar
onlar melek hayatina yakin bir hayatta yasiyorlar
latif bir beden icerisinde gokyuzunde bulunuyorlar ve o sekilde hayatlarini surduruyorlar ve onlar maddeden daha fazla tecezzur etmis
4.tabaka olan sehitlerin hayati ; ahiret hayatina daha yakin
ve birde ahirete gecen ölmüslerin ruhani hayatlari var
demekki bu taa maddeden tutun , bitkisel hayvansal ve diger hayatlara gecis bi cesit gelismedir.
Subhâneke lâ ilmelene illema allemtene inneke entel alîmul hakîm ve ahiru de’vehüm enilhamdülillahi rabbil âlemin el fatiha me as salawat
Moderatör tarafında düzenlendi: