Ukbaa
Well-known member
İkinci Mektub
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
1
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
2
O mezkûr ve malûm talebesinin hediyesine karşı cevaptan bir parçadır.
SALİSEN: Bana bir hediye gönderdin; gayet ehemmiyetli bir kaidemi bozmak istersin. Ben demiyorum ki: “Kardeşim ve biraderzadem olan Abdülmecid ve Abdurrahman’dan kabul etmediğim gibi senden de kabul etmem.” Çünkü sen onlardan daha ileri ve ruhuma daha yakın olduğundan, herkesin hediyesi reddedilse, seninki bir defaya mahsus olmak üzere reddedilmez. Fakat bu münasebetle o kaidemin sırrını söyleyeceğim. Şöyle ki:بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ
O mezkûr ve malûm talebesinin hediyesine karşı cevaptan bir parçadır.
Eski Said minnet almazdı. Minnetin altına girmektense ölümü tercih ederdi. Çok zahmet ve meşakkat çektiği halde kaidesini bozmadı. Eski Said’in, senin bu biçare kardeşine irsiyet kalan şu hasleti ise, tezehhüd ve sun’î bir istiğnâ değil, belki dört beş ciddî esbaba istinat eder.
Birincisi: Ehl-i dalâlet, ehl-i ilmi, ilmi vasıta-i cer etmekle ittiham ediyorlar, “İlmi ve dini kendilerine medar-ı maişet yapıyorlar” deyip insafsızcasına onlara hücum ediyorlar. Bunları fiilen tekzip lâzımdır.
İkincisi: Neşr-i hak için enbiyaya ittibâ etmekle mükellefiz. Kur’ân-ı Hakîmde, hakkı neşredenler
إِنْ اَجْرِىَ إِلاَّ عَلَى اللهِ اِنْ اَجْرِىَ اِلاَّ عَلَى اللهِ
[NOT]Dipnot-1 Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.
Dipnot-2 “Hiçbir şey yoktur ki Allah’ı hamd ile tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
Dipnot-3 “Benim mükâfâtımı vermek ancak Allah’a aittir.” Yunus Sûresi, 10:72; Hûd Sûresi, 11:29; Sebe’ Sûresi, 34:47.
[/NOT]
Abdurrahman: (bk. bilgiler) | Abdülmecid: (bk. bilgiler) |
Eski Said: (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî) | Kur’ân-ı Hakîm: her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân (bk. ḥ-k-m) |
biraderzade: kardeş çocuğu, yeğen | biçare: çaresiz |
ehl-i dalâlet: hak ve doğru yoldan sapmış, inançsız kimseler (bk. ḍ-l-l) | ehl-i ilmi: ilim ehli kimseler (bk. a-l-m) |
enbiya: nebîler, peygamberler (bk. n-b-e) | esbab: sebebler (bk. s-b-b) |
fiilen: davranışla (bk. f-a-l) | hak: doğru, gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ) |
haslet: huy, karakter | insaf: merhamet ve adâlet dâiresinde hareket, vicdana uygun davranış |
irsiyet: soya çekim, aslından gelen benzerlik | istinat: dayanma (bk. s-n-d) |
istiğna: tokgönüllülük, ihtiyaç duymama (bk. ğ-n-y) | ittibâ: tabi olma, uyma |
ittiham: suçlama | kaide: düstur, prensip |
malûm: bilinen (bk. a-l-m) | medar-ı maişet: geçim kaynağı (bk. a-y-ş) |
mezkûr: adı geçen | meşakkat: sıkıntı, zorluk |
minnet: iyilik karşısında kendini borçlu hissetme | mükellef: yükümlü, görevli |
münasebet: bağlantı, ilişki (bk. n-s-b) | neşr-i hak: hakkı ve doğruyu yayma (bk. ḥ-ḳ-ḳ) |
neşretme: yayma | salisen: üçüncü olarak |
sun’î: uydurma, yapmacık (bk. ṣ-n-a) | tekzip: yalanlama |
tezehhüd: yapmacık bir tarzda dindar görünme | vasıta-i cer: dilencilik vasıtası |