Huseyni
Müdavim
Lem’alar
Türkçe Risale-i Nur’un Yirmi İkinci Sözüyle aynı mealdedir.
اَللهُ خَالِقُ كُلِّ شَىْءٍ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ وَكِيلٌ
1 لَهُ مَقَالِيدُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ
2 فَسُبْحَانَ الَّذِى بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍ
3 وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ عِنْدَناَ خَزَاۤئِنُهُ
4 مَامِنْ دَاۤبَّةٍ اِلاَّ هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا
5
Ey daire-i esbabdan zuhur eden işleri, hâdiseleri esbaba isnad eden gafil, cahil! Mal sahibi zannettiğin esbab, mal sahibi değillerdir. Asıl mal sahibi, onların arkasında iş gören kudret-i ezeliyedir. Onlar, ancak o kudretten gelen hakikî tesirleri ilân ve neşretmekle muvazzaftırlar. Demek, daire-i esbab, hükûmetin kalem dairesi hükmündedir ki, yukarıdan gelen emirlerin tebliğatı o daireden yapılıyor. Çünkü, izzet ve azamet perdeyi iktizâ eder; tevhid ve celâl dahi şirketi reddeder, tesiri esbaba vermiyor.Evet, Sultan-ı Ezelînin memurları vardır, ama icraatçıları değillerdir ki, saltanat ve rububiyetinde ortak olsunlar. Ancak o memurların vazifesi dellâllıktır ki, kudretin icraatını ilân ediyorlar. Veya o memurlar, nâzır müşahitlerdir ki, gördükleriTürkçe Risale-i Nur’un Yirmi İkinci Sözüyle aynı mealdedir.
اَللهُ خَالِقُ كُلِّ شَىْءٍ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ وَكِيلٌ
[NOT]Dipnot-1 “Allah herşeyin yaratıcısıdır. Ve O her şey üzerinde hakkıyla görüp gözeticidir.” Zümer Sûresi, 39:62.
Dipnot-2 “Göklerin ve yerin tedbir ve tasarrufu Ona âittir.” Zümer Sûresi, 39:63.
Dipnot-3 “Şânı ne yücedir Onun ki, herşeyin hüküm ve tasarrufu elindedir.” Yâsin Sûresi, 36:83.
Dipnot-4 “Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri Bizim yanımızda olmasın.” Hicr Sûresi, 15:21.
Dipnot-5 “Hiçbir canlı yoktur ki, Allah onu alnından tutup kudretine boyun eğdirmiş olmasın.” Hûd Sûresi, 11:56. [/NOT]
Sultan-ı Ezelî: hüküm ve saltanatının başlangıcı olmayan ve bütün zamanlara hükmeden Allah | celâl: azamet, haşmet |
daire-i esbab: sebepler dairesi | dellâl: ilân edici; duyuran |
esbab: sebebler | gafil: Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranan |
hakikî: asıl, gerçek | hükmünde: yerinde, bir şeyle aynı hükmü alma |
icraat: faaliyet, uygulamalar | iktizâ etmek: gerektirmek |
isnad eden: dayandıran | izzet ve azamet: yücelik, sınırsız büyüklük ve ululuk |
kudret: Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarı | kudret-i ezeliye: Allah’ın ezelden beri var olan kudreti, güç ve kuvveti |
lem'a: parıltı | meal: anlam; mânâ |
muvazzaf: görevli | müşahit: şahit olan |
neşretmek: yaymak | nâzır: bakan, gözlemci |
rububiyet: Rablık; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması | saltanat: egemenlik, hâkimiyet, sultanlık |
tebliğat: duyurular | tesir: etki |
tevhid: her şeyin bir olan Allah’a ait olması | zuhur eden: ortaya çıkan, görünen |
şirket: ortaklık; ortak olma |