Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Zaman tarîkat zamanı değil, imanı kurtarmak zamanıdır.
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ahmet.1" data-source="post: 518664" data-attributes="member: 1040028"><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Altıncı Telvih</strong></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Üç "nokta" dır.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Birinci Nokta:</strong> Velâyet yolları içinde en güzeli, en doğrusu, en parlağı, en zengini sünnet-i seniyyeye uymaktır. Yani amel ve hareketlerinde sünnet-i seniyyeyi düşünüp ona tâbi olmak, onu taklit etmek, davranış ve hareketlerinde şeriatın hükümlerini rehber edinmektir.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">İşte sünnete uyma vasıtasıyla insanın basit halleri, örfî yani âdetlerle ilgili muameleleri ve fıtrî hareketleri ibadet şekline girmekle beraber, her bir ameli de sünneti ve şeriatı düşündürmekle dinin bir hükmünü hatırlatıyor. O hatırlatma, Sahib-i Şeriatı (aleyhissalâtü vesselam) düşündürüyor. O düşünme ise Cenâb-ı Hakk'ı hatıra getiriyor. Bu da insana bir çeşit huzur veriyor. O halde ömür dakikaları sürekli huzur içinde bir ibadet hükmüne geçirebilir. İşte bu geniş cadde, velâyet-i kübrâ yani en büyük velâyet olan peygamber varisliğinin, sahabe ve selef-i sâlihînin caddesidir.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>İkinci Nokta:</strong> Velâyet yollarının ve tarikat şubelerinin en mühim esası ihlâstır. Çünkü insan ihlâs ile gizli şirklerden kurtulur. İhlâsı kazanmayan, o yollarda gezemez. Ve o yolların en kesin kuvveti, muhabbettir. Evet, muhabbet sevdiğinde bahane aramaz ve onun kusurlarını görmek istemez; mükemmelliğini gösteren zayıf emareleri kuvvetli deliller kabul eder. Daima sevdiğine taraftardır.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bu sırdandır ki, muhabbet ayağıyla marifetullaha yani Allah'ı bilmeye yönelen zâtlar, şüphe ve itirazlara kulak vermez, kolayca kurtulurlar. Binlerce şeytan toplansa hakiki sevgililerinin kemâline işaret eden bir emareyi onların gözünde yok edemez. Eğer muhabbet olmazsa o vakit kendi nefsi, şeytanı ve dışarıdaki şeytanların itirazları içinde çok çırpınır. Kahramanca, sağlam bir duruş, iman kuvveti ve dikkatli bir nazar lâzımdır ki kendini kurtarsın.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">İşte bu sırdan dolayı, bütün velilik mertebelerinde marifetullahtan gelen muhabbet, en mühim maya ve iksirdir. Fakat muhabbetin bir tehlikesi var; kulluğun sırrı olan niyazdan, tevazudan naza ve bir şey dava etmeye atlar,ölçüsüz hareket eder. Allah'tan başka şeylere yönelmesi sırasında mânâ-yı harfîden (bir şeyin kendi sahibini, sanatkârını gösteren mânâsından) mânâ-yı ismîye (bir şeyin kendine bakan mânâsına) geçmesiyle muhabbet ilaç iken zehir olur. Yani insan Allah'tan başkasını sevdiği vakit, Cenâb-ı Hak hesabına, O'nun namına, O'nun isimlerinin bir aynası olması yönüyle sevdiğine kalben bağlanması lâzımken, bazen o zâtı kendi hesabına, şahsî kemâli ve zâtına ait güzelliği adına düşünüp mânâ-yı ismîyle sever. Allah'ı ve peygamberi düşünmeden yine sevebilir. Bu muhabbet Allah'ı sevmeye vesile değil perde oluyor. Fakat mânâ-yı harfî ile Allah'ı sevmeye vesile olur, belki onun cilvesidir denilebilir.</span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Üçüncü Nokta:</strong> Bu dünya hikmet yurdu, hizmet yurdudur; ücret ve mükâfat alma yeri değil. Buradaki amel ve hizmetlerin ücreti berzahta ve ahirettedir. Buradaki ameller berzahta ve ahirette meyve verir. </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Madem hakikat budur, ahirete ait amellerin neticelerini dünyada istememek gerekir. Verilse de memnun değil, mahzun bir şekilde kabul etmek lâzımdır. Çünkü cennet meyveleri gibi kopardıkça yerine aynısının gelmesi sırrıyla, bâki hükmünde olan ahirete ait amel meyvesini </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">bu dünyada fâni bir surette yemek akıl kârı değildir. Bâki bir lambayı bir dakika yanacak ve sönecek bir lambayla değiştirmek gibidir. </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">Bu sırdan dolayı, veli zâtlar hizmeti, zorluğu, musibeti ve zahmeti hoş görüyor, nazlanmıyor, şikâyet etmiyorlar. Elhamdülillahi alâküllihal "Bize uygun gördüğü her halimizden ötürü hamdolsun Rabbimize." diyorlar. Keşif, keramet, zevk ve nurlar verildiği vakit bunu bir tür ilahî iltifat kabul edip gizlemeye çalışıyorlar. Övünmeye değil, aksine şükre, kulluğa daha fazla giriyorlar. Çokları o hallerin gizlenmesini ve kesilmesini istemiş ki amellerindeki ihlâs zedelenmesin. Evet, makbul bir insan hakkında en mühim ilahî ihsan, ihsanı ona hissettirmemektir, ta ki niyazdan naza ve şükürden övünmeye geçmesin. </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px">İşte bu hakikattendir ki, velâyeti ve tarikatı isteyenler eğer velâyetin bazı sızıntıları olan zevk ve kerametleri isterse, onlara yönelmişse ve onlardan hoşlanırsa; bâki, uhrevî meyveleri fâni dünyada, fâni bir surette yemiş gibi olmakla beraber, velâyetin mayası olan ihlâsı kaybedip velâyetin kaçmasına yol açarlar. </span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"></span></span></em></p><p><em><span style="font-family: 'Arial'"><span style="font-size: 12px"><strong>Kaynak: Kısmen kelimelerin tercüme edildiği Mektubat kitabından alınmıştır.</strong></span></span></em></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ahmet.1, post: 518664, member: 1040028"] [I][FONT=Arial][SIZE=3][B]Altıncı Telvih[/B] Üç "nokta" dır. [B]Birinci Nokta:[/B] Velâyet yolları içinde en güzeli, en doğrusu, en parlağı, en zengini sünnet-i seniyyeye uymaktır. Yani amel ve hareketlerinde sünnet-i seniyyeyi düşünüp ona tâbi olmak, onu taklit etmek, davranış ve hareketlerinde şeriatın hükümlerini rehber edinmektir. İşte sünnete uyma vasıtasıyla insanın basit halleri, örfî yani âdetlerle ilgili muameleleri ve fıtrî hareketleri ibadet şekline girmekle beraber, her bir ameli de sünneti ve şeriatı düşündürmekle dinin bir hükmünü hatırlatıyor. O hatırlatma, Sahib-i Şeriatı (aleyhissalâtü vesselam) düşündürüyor. O düşünme ise Cenâb-ı Hakk'ı hatıra getiriyor. Bu da insana bir çeşit huzur veriyor. O halde ömür dakikaları sürekli huzur içinde bir ibadet hükmüne geçirebilir. İşte bu geniş cadde, velâyet-i kübrâ yani en büyük velâyet olan peygamber varisliğinin, sahabe ve selef-i sâlihînin caddesidir. [B]İkinci Nokta:[/B] Velâyet yollarının ve tarikat şubelerinin en mühim esası ihlâstır. Çünkü insan ihlâs ile gizli şirklerden kurtulur. İhlâsı kazanmayan, o yollarda gezemez. Ve o yolların en kesin kuvveti, muhabbettir. Evet, muhabbet sevdiğinde bahane aramaz ve onun kusurlarını görmek istemez; mükemmelliğini gösteren zayıf emareleri kuvvetli deliller kabul eder. Daima sevdiğine taraftardır. Bu sırdandır ki, muhabbet ayağıyla marifetullaha yani Allah'ı bilmeye yönelen zâtlar, şüphe ve itirazlara kulak vermez, kolayca kurtulurlar. Binlerce şeytan toplansa hakiki sevgililerinin kemâline işaret eden bir emareyi onların gözünde yok edemez. Eğer muhabbet olmazsa o vakit kendi nefsi, şeytanı ve dışarıdaki şeytanların itirazları içinde çok çırpınır. Kahramanca, sağlam bir duruş, iman kuvveti ve dikkatli bir nazar lâzımdır ki kendini kurtarsın. İşte bu sırdan dolayı, bütün velilik mertebelerinde marifetullahtan gelen muhabbet, en mühim maya ve iksirdir. Fakat muhabbetin bir tehlikesi var; kulluğun sırrı olan niyazdan, tevazudan naza ve bir şey dava etmeye atlar,ölçüsüz hareket eder. Allah'tan başka şeylere yönelmesi sırasında mânâ-yı harfîden (bir şeyin kendi sahibini, sanatkârını gösteren mânâsından) mânâ-yı ismîye (bir şeyin kendine bakan mânâsına) geçmesiyle muhabbet ilaç iken zehir olur. Yani insan Allah'tan başkasını sevdiği vakit, Cenâb-ı Hak hesabına, O'nun namına, O'nun isimlerinin bir aynası olması yönüyle sevdiğine kalben bağlanması lâzımken, bazen o zâtı kendi hesabına, şahsî kemâli ve zâtına ait güzelliği adına düşünüp mânâ-yı ismîyle sever. Allah'ı ve peygamberi düşünmeden yine sevebilir. Bu muhabbet Allah'ı sevmeye vesile değil perde oluyor. Fakat mânâ-yı harfî ile Allah'ı sevmeye vesile olur, belki onun cilvesidir denilebilir. [B]Üçüncü Nokta:[/B] Bu dünya hikmet yurdu, hizmet yurdudur; ücret ve mükâfat alma yeri değil. Buradaki amel ve hizmetlerin ücreti berzahta ve ahirettedir. Buradaki ameller berzahta ve ahirette meyve verir. Madem hakikat budur, ahirete ait amellerin neticelerini dünyada istememek gerekir. Verilse de memnun değil, mahzun bir şekilde kabul etmek lâzımdır. Çünkü cennet meyveleri gibi kopardıkça yerine aynısının gelmesi sırrıyla, bâki hükmünde olan ahirete ait amel meyvesini bu dünyada fâni bir surette yemek akıl kârı değildir. Bâki bir lambayı bir dakika yanacak ve sönecek bir lambayla değiştirmek gibidir. Bu sırdan dolayı, veli zâtlar hizmeti, zorluğu, musibeti ve zahmeti hoş görüyor, nazlanmıyor, şikâyet etmiyorlar. Elhamdülillahi alâküllihal "Bize uygun gördüğü her halimizden ötürü hamdolsun Rabbimize." diyorlar. Keşif, keramet, zevk ve nurlar verildiği vakit bunu bir tür ilahî iltifat kabul edip gizlemeye çalışıyorlar. Övünmeye değil, aksine şükre, kulluğa daha fazla giriyorlar. Çokları o hallerin gizlenmesini ve kesilmesini istemiş ki amellerindeki ihlâs zedelenmesin. Evet, makbul bir insan hakkında en mühim ilahî ihsan, ihsanı ona hissettirmemektir, ta ki niyazdan naza ve şükürden övünmeye geçmesin. İşte bu hakikattendir ki, velâyeti ve tarikatı isteyenler eğer velâyetin bazı sızıntıları olan zevk ve kerametleri isterse, onlara yönelmişse ve onlardan hoşlanırsa; bâki, uhrevî meyveleri fâni dünyada, fâni bir surette yemiş gibi olmakla beraber, velâyetin mayası olan ihlâsı kaybedip velâyetin kaçmasına yol açarlar. [B]Kaynak: Kısmen kelimelerin tercüme edildiği Mektubat kitabından alınmıştır.[/B][/SIZE][/FONT][/I] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale-i Nur Okuma ve Anlama
Risale-i Nur Külliyatı
Zaman tarîkat zamanı değil, imanı kurtarmak zamanıdır.
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst