Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
İslamın Şartları
zakat vermede nisap miktarı zamana göre değişir mi?
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="zerrat" data-source="post: 182055" data-attributes="member: 1000608"><p><strong>İşte, ey derd-i maişetle sersem olmuş ve hırs-ı dünya ile sarhoş olmuş kardeşler! Hırs bu kadar muzır ve belâlı birşey olduğu hâlde, nasıl hırs yolunda her zilleti irtikâp ve haram helâl demeyip her malı kabul ve hayat-ı uhreviyeye lâzım çok şeyleri feda ediyorsunuz; hattâ erkân-ı İslâmiyenin mühim bir rüknü olan zekâtı, hırs yolunda terk ediyorsunuz? <span style="font-size: 18px"><span style="color: darkorange">Halbuki, zekât, her şahıs için sebeb-i bereket ve dâfi-i beliyyattır. </span></span><span style="color: #2020a6"><span style="font-size: 15px">Zekâtı vermeyenin, herhâlde elinden zekât kadar bir mal çıkacak; ya lüzumsuz yerlere verecektir, ya bir musibet gelip alacaktır.</span> </span></strong></p><p><strong>Hakikatli bir rüya-i hayaliyede, Harb-i Umumînin beşinci senesinde, bir acip rüyada benden soruldu: </strong></p><p><strong>"Müslümanlara gelen bu açlık, bu zayiat-ı maliye ve meşakkat-i bedeniye nedendir?" </strong></p><p><strong>Rüyada demiştim: </strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px">"Cenâb-ı Hak bir kısım maldan onda bir <span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #f00000">Haşiye1</span></span> veya bir kısım maldan kırkta bir, <span style="font-family: 'Arial'"><span style="color: #f00000">Haşiye2</span></span> kendi verdiği malından birisini bizden istedi; tâ bize fukaraların dualarını kazandırsın ve kin ve ha-setlerini men etsin. Biz, hırsımız için tamahkâr-lık edip vermedik. Cenâb-ı Hak, müterakim zekâ-tını, kırkta otuz, onda sekizini aldı. </span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px">"Hem senede yalnız bir ayda, yetmiş hikmetli bir açlık bizden istedi. Biz nefsimize acıdık; muvakkat ve lezzetli bir açlığı çekmedik. Cenâb-ı Hak, ceza olarak, yetmiş cihetle belâlı bir nevi orucu beş sene cebren bize tutturdu. </span></strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px">"Hem yirmi dört saatte birtek saati, hoş ve ulvî, nuranî ve faydalı bir nevi talimat-ı Rabbâniyeyi bizden istedi. Biz tembellik edip o namazı ve niyazı yerine getirmedik. O tek saati diğer saatlere katarak zayi ettik. Cenâb-ı Hak, onun kefareti olarak, beş sene talim ve talimat ve koşturmakla bize bir nevi namaz kıldırdı" demiştim. </span></strong></p><p><strong>Sonra ayıldım, düşündüm, anladım ki, o rüya-i hayaliyede pek mühim bir hakikat vardır. Yirmi Beşinci Sözde, medeniyetle hükm-ü Kur'ân'ı muvazene bahsinde ispat ve beyan edildiği üzere, beşerin hayat-ı içtimaîsinde bütün ahlâksızlığın ve bütün ihtilâlâtın menşei iki kelimedir: </strong></p><p><strong>Birisi: "Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne?" </strong></p><p><strong>İkincisi: "Sen çalış, ben yiyeyim." </strong></p><p><strong><span style="font-size: 15px">Bu iki kelimeyi de idame eden, cereyan-ı ribâ ve terk-i zekâttır. Bu iki müthiş maraz-ı içtimaîyi tedavi edecek tek çare, <span style="color: red">zekâtın bir düstur-u umumî suretinde icrasıyla, vücub-u zekât ve hurmet-i ribâdır.</span></span> </strong></p><p></p><p><strong><span style="color: #b90000"><span style="color: darkred">Haşiye 1:</span> </span>Yani, her sene taze verdiği buğday gibi mallardan onda bir. </strong></p><p><strong><span style="color: darkred">Haşiye 2:</span> Yani, eskiden verdiği kırktan ki, her senede galiben ve lâakal ribh-i ticarî ve nesl-i hayvanî cihetiyle, o kırktan taze olarak on adet verir. </strong></p><p> </p><p><strong><span style="color: darkorange">Mektubat | Yirmi İkinci Mektup | 264</span></strong></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="zerrat, post: 182055, member: 1000608"] [B]İşte, ey derd-i maişetle sersem olmuş ve hırs-ı dünya ile sarhoş olmuş kardeşler! Hırs bu kadar muzır ve belâlı birşey olduğu hâlde, nasıl hırs yolunda her zilleti irtikâp ve haram helâl demeyip her malı kabul ve hayat-ı uhreviyeye lâzım çok şeyleri feda ediyorsunuz; hattâ erkân-ı İslâmiyenin mühim bir rüknü olan zekâtı, hırs yolunda terk ediyorsunuz? [SIZE=5][COLOR=darkorange]Halbuki, zekât, her şahıs için sebeb-i bereket ve dâfi-i beliyyattır. [/COLOR][/SIZE][COLOR=#2020a6][SIZE=4]Zekâtı vermeyenin, herhâlde elinden zekât kadar bir mal çıkacak; ya lüzumsuz yerlere verecektir, ya bir musibet gelip alacaktır.[/SIZE] [/COLOR][/B] [B]Hakikatli bir rüya-i hayaliyede, Harb-i Umumînin beşinci senesinde, bir acip rüyada benden soruldu: [/B] [B]"Müslümanlara gelen bu açlık, bu zayiat-ı maliye ve meşakkat-i bedeniye nedendir?" [/B] [B]Rüyada demiştim: [/B] [B][SIZE=4]"Cenâb-ı Hak bir kısım maldan onda bir [FONT=Arial][COLOR=#f00000]Haşiye1[/COLOR][/FONT] veya bir kısım maldan kırkta bir, [FONT=Arial][COLOR=#f00000]Haşiye2[/COLOR][/FONT] kendi verdiği malından birisini bizden istedi; tâ bize fukaraların dualarını kazandırsın ve kin ve ha-setlerini men etsin. Biz, hırsımız için tamahkâr-lık edip vermedik. Cenâb-ı Hak, müterakim zekâ-tını, kırkta otuz, onda sekizini aldı. [/SIZE][/B] [B][SIZE=4]"Hem senede yalnız bir ayda, yetmiş hikmetli bir açlık bizden istedi. Biz nefsimize acıdık; muvakkat ve lezzetli bir açlığı çekmedik. Cenâb-ı Hak, ceza olarak, yetmiş cihetle belâlı bir nevi orucu beş sene cebren bize tutturdu. [/SIZE][/B] [B][SIZE=4]"Hem yirmi dört saatte birtek saati, hoş ve ulvî, nuranî ve faydalı bir nevi talimat-ı Rabbâniyeyi bizden istedi. Biz tembellik edip o namazı ve niyazı yerine getirmedik. O tek saati diğer saatlere katarak zayi ettik. Cenâb-ı Hak, onun kefareti olarak, beş sene talim ve talimat ve koşturmakla bize bir nevi namaz kıldırdı" demiştim. [/SIZE][/B] [B]Sonra ayıldım, düşündüm, anladım ki, o rüya-i hayaliyede pek mühim bir hakikat vardır. Yirmi Beşinci Sözde, medeniyetle hükm-ü Kur'ân'ı muvazene bahsinde ispat ve beyan edildiği üzere, beşerin hayat-ı içtimaîsinde bütün ahlâksızlığın ve bütün ihtilâlâtın menşei iki kelimedir: [/B] [B]Birisi: "Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne?" [/B] [B]İkincisi: "Sen çalış, ben yiyeyim." [/B] [B][SIZE=4]Bu iki kelimeyi de idame eden, cereyan-ı ribâ ve terk-i zekâttır. Bu iki müthiş maraz-ı içtimaîyi tedavi edecek tek çare, [COLOR=red]zekâtın bir düstur-u umumî suretinde icrasıyla, vücub-u zekât ve hurmet-i ribâdır.[/COLOR][/SIZE] [/B] [B][COLOR=#b90000][COLOR=darkred]Haşiye 1:[/COLOR] [/COLOR]Yani, her sene taze verdiği buğday gibi mallardan onda bir. [/B] [B][COLOR=darkred]Haşiye 2:[/COLOR] Yani, eskiden verdiği kırktan ki, her senede galiben ve lâakal ribh-i ticarî ve nesl-i hayvanî cihetiyle, o kırktan taze olarak on adet verir. [/B] [B][COLOR=darkorange][/COLOR][/B] [B][COLOR=darkorange]Mektubat | Yirmi İkinci Mektup | 264[/COLOR][/B] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
İslam Akaidi ve Fıkıh
İslamın Şartları
zakat vermede nisap miktarı zamana göre değişir mi?
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst